-
Akla Zarar Akıl
Ferâiz ilmi öyledir ki, erbâbı çıkamaz işin içinden. Anası, babası, halası, dayısı, hanımı, ikinci hanımı, evladı evlatlığı, yeğeni, kuzeni derken sulanıverir bütün beyinler. Akrabanın adedine, türüne hatta fakir - zengin oluşuna göre bile değişir mîras taksimi. Tabii Mecelle'ye göre ve 1926'dan önce...
İmâm -ı Âzam Hazretleri ile aynı dönemde yaşayan Büyük âlim Dâvûd - i Tâî Hazretlerine bir gün bir kadın gelir. Kocası ölmüştür ve ortada paylaştırılması gereken 8000 altın vardır. 8000 altın da az değildir hani. Bugünün hesâbına vurursak, boğazda beş - on villa demektir ki, küçük bir servet sayılır. Hazret sıvar kolları, oturur masanın başına. Başlar sormaya 'Kaç halası, kaç teyzesi...' filan filan. Kadın söyledikçe Dâvûd - i Tâî hesaplar. Çarşaf çarşaf hesaplar düzülür, sicim sicim terler dökülür. Sonunda netîce çıkar ortaya. Gelelim ki kadına düşen hepsi hepsi bir altıncıktır. Evet, sâdece bir altın...
8000 altından kendine bir altın düşmesi kadının hiç hoşuna gitmez. 'Bu iş böyle olmamalı.' der ve kararı temyîz eder, İmâm - ı Âzam'ın huzûruna çıkar. İmâm'a Davası hakkında tek cümle söyler. 'Kocamdan 8000 altın kaldı, Dâvûd - i Tâî'ye gittim, bana yalnız bir altın düşeceğini söyledi.'
İmâm - ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri bir kaç sâniye düşünür. Başkaca bir şey sormadan başlar saymaya : 'Senin falanca falanca akraban, beyinin de filanca filanca akrabaları var değil mi?'.
Kadın şok! 'Evet' der, 'Ama ben bunları size saymadım. Siz nereden bildiniz?' İmâm - ı Âzam 'Basit' der ve akıllara durgunluk veren şu cevâbı verir: 'Dâvûd - u Tâî'nin hesâbına güvendiğim için hesâbı tersine götürdüm. 8000 altından sana bir altın kalıyorsa akrabalarınız ancak böyle olabilir.'
İşte mantığın acze düştüğü nokta! Ferâiz hesâbını bilenler bilirler. İhtimâl hesâbı hâ kezâ... Biraz matematikten anlayan için vaziyetin müthişliği anlaşılıyor olsa gerek.