Vakit, Cenabı-ı Hakk’ın bizlere ihsan buyurduğu hudutsuz nimetlerden biridir. Vakit, insanın çok kıymetli bir sermayesidir. Bu sermayeyi en faydalı ve en iyi şekilde değerlendirmek, boş ve lüzumsuz şeylere harcayarak israf etmemek lazımdır. Yüce dinimiz, vakti en verimli şekilde değerlendirmek ve boş vakit geçirmemek hususunda çok büyük hassasiyet göstermiştir.
Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Kerimde:
(فإذا فرغت فانصب وإلي ربك فارغب)
“O halde boşaldın mı yine kalk yorul. İş bitti diye rahata düşüp kalma da yine zahmet ihtiyar edip diğer bir ibadet için kalk çalış, yorul.” buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz de vakit sermayesini iyi değerlendirme hususunda ümmetini ikaz ederek şöyle buyurmuşlardır:
(إغتنم خمساً قبل خمس. حياتك قبل موتك. و صحتك قبل سقمك وفراغك قبل شغلك وشبابك قبل هرمك وغناك قبل فقرك) “Beş şeyin kıymetini beş şeyden önce bil. Ölümünden önce hayatının, hastalığından önce sıhhatinin, meşguliyetinden önce boş vaktinin, ihtiyarlığından önce gençliğinin, fakirliğinden önce zenginliğinin.”
Diğer bir Hadis-i Şeriflerinde de:
(نعمتان مغبون فيها كثير من الناس : الصحة والفراغ)
“İki nimet vardır ki, insanların çoğu –bu iki nimet– hususunda aldanmıştır. (Onlar da) sıhhat ve boş vakittir.” buyurmuşlardır.
Tasavvuf Büyüklerimizin Vakti İyi Değerlendirme İle Alakalı Veciz Sözleri
Tasavvuf büyükleri, vakti, ömür sermayesini en iyi şekilde değerlendirme hususunda tavsiye ve ikazlarda bulunmuşlardır.
Hz. Üstazımız ( K.S. ):
“İlim seferberliği ile me’muruz. Bu iş bizim omuzlarımıza indi. Cenab-ı Hakk uykumuzu alsa da sabahlara kadar ders okusak.”
Talebenin biriyle giderken: “Hadi anlat bakalım. Bizim büyüklerimiz gezerken de ders okurlardı.”
Talebelerine: “Bizim hiç duracak zamanımız yok. Ümmet-i Muhammed ’in evlatları cehenneme sel gibi akıp giderken biz onlara seyirci kalamayız.”, buyurarak, bizlere düşen vazifenin, zamanımızı boşa geçirmeyip onu değerlendirmemiz gerektiğini veciz bir şekilde ifade etmişlerdir.
Zamanı boşa geçirmeyip, en iyi şekilde değerlendirmenin bir başka tatbikatı olarak da Kısıklı’dan Topçular’a gidip gelirken yolda, tramvayda, otobüste, vapurda ders okuttuklarını talebelerinden öğreniyoruz.
Talebelerden birinin elinde kitap olduğunu görünce: “Gel okuyalım evladım”, der. Talebe: “Efendim rahatsızsınız, biraz istirahat buyursanız”, dediğinde: “Biz değil yorgunluk, rahatsızlık; mezara gidiyor dahi olsak; okumak, okutmak ve hizmet denilince koşarız.”, buyurmuşlardır.
Talebelerine ders okuturken: “Bu dünyanın cefasından sefasına nöbet gelmez, gafil olma, ilme çalış. Geçen zaman geri dönmez.” nasihatlarında bulunmuşlardır.
Ve tavsiyeleri ; “Vakti , nakdi, ömrü israf etmeyiniz.”
İmamı Rabbani Hazretleri’ nin Mektubat-ı Şerife de bu husustaki mübarek sözlerinden bazıları şunlardır: “Ey muhib! Vakit, keskin kılıçtır. Yarın fırsat verilir mi verilmez mi bilinmez. (O bakımdan) ehem işleri bugün yapmalı, ehem olmayanları yarına te’hir etmelidir. Bu (şekilde hareket etmek) aklın hükmü ve muktezasıdır.”
“Fırsatı ganimet bilip vakti boşa harcamamak gerekir. Rüsum ve adetlerden bir şey hasıl olmaz. Özür ve hile ile bahane aramak hüsrandan başka bir şey ziyade etmez. Muhbir-i Sadık (Salatların en tamamı O’na, selamların en kamili O’na olsun ) buyurdu: (هلك المسوفون) “Te’hir edenler (sonra yaparım diyenler) helak oldu. ”
“Mevcut olan ömür sermayesini mevhum işe harcamak ve mevcut için mevhumu elde tutmak (yani hak ve hakikati muhafaza etmek varken, vehim ve hayal ile uğraşmak) çok çirkindir. Vakit sermayesini ehem işe sarf etmek icap eder.”
“Ey yavrum! Fırsat ve cemiyet sebeplerinin kolay olduğu şu vaktin tamamı, tesvif ve te’hire asla müsait değildir. Vakitlerin en şereflisi olan gençliğin ilk zamanını, amellerin en faziletlisi olan Hakk Sübhanehü Teala ve Tekaddes Hazretlerine itaat ve ibadete sarf etmek icap eder.
“Te’hirin ve tesvifin (işleri sonraya bırakmanın) ilacı ne olabilir ki? Yapmayı istediğin ve tercih ettiğin işleri (yapma hususunda) acele etmen lazımdır. Zira fırsat cidden ganimettir.”
Abdülkadir Geylani Hazretleri: “Dünya üç gündür: Dün, bugün, yarın. Dün geçti, yarının geleceği belli değil öyleyse bugünün kıymetini bil !.. ”
Hasan-ı Basri Hazretleri:“Fecir vaktinde, gün derki: Ey ademoğlu ! Ben yeni bir mahlukum. Ameline de şahidim. Beni değerlendir. Çünkü ben geçtim mi kıyamet gününe kadar dönmem.”
İmam-ı Azam Hazretleri: “Felaketlerin en büyüğü vakti boşa geçirmektir.”
İmam-ı Şafii Hazretleri: “Zaman kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen, o seni keser.”
İmam Ahmed ibn-i Hanbel Hazretleri: “Mazi artık geçti. O ancak ibret almak için düşünülebilir. Geleceğe bel bağlanmaz. Çünkü bundan sonra yaşayacağımız belli değildir. O halde kendisine itibar edilecek zaman, içinde bulunulan “an” dır. Biz ancak ona sahibiz. Ne yapabilirsek, şimdi yapabiliriz.”
Zünnun-u Mısri Hazretleri : “Bir kula bak ! Vaktini boşa harcıyorsa, boş şeylerle vakit geçiriyorsa, bilesin ki Allahü Teala onu sevmiyor.”
Kibar-ı Kelam: “Zamanı tasarruf ederek ilim tahsil et. Zira bilgin kişiler sana ilmin için, cahil halk da servetin için değer verir.”
Vakti iyi değerlendirmenin şartları :
Zamanın kıymetini, ancak yapılacak çok mühim işleri olanlar idrak edebilir. Zamanını iyi değerlendiren insan prensip sahibidir. Bu hususta bazı şartlara riayet etmek zaruridir. Bu şartların bazıları şunlardır.
1) Zamanın paha biçilmeyen kıymetini bilmek ve zamanı ilmek ilmek dokuyan dakikaları boşa harcamamak.
2) Planlı ve disiplinli bir çalışma alışkanlığına sahip olmak.
3) Eldeki işi bitirmeden başka bir işe asla el atmamak.
4) Eldeki işi yaparken sanki hayatımız ona bağlı imiş gibi onu en iyi şekilde, en sağlam biçimde yapmak.
5) Günü değerlendirmeye sabahın erken saatlerinden başlamak.
Her şey zaman içinde olup bittiğine göre hayat zamanı idrak etmekle başlar. Zamanı idrak edip değerlendiremeyen, hiçbir şeyi değerlendiremez. Hatta insanın saadeti, zamanı iyi değerlendirmesiyle, felaketi ise zamanı zayi’ etmesiyle alakalıdır.
Netice: Cenab-ı Fahr-i Alem Efendimizin rütbelerin en yücesi olduğunu buyurduğu -ilim- ile iştigal eden hoca ve talebelerin, bu yüce payeye layık olabilmek için kıymetli ömür sermayelerini çok iyi değerlendirmeleri lazım gelir.