-
Talh'ın Anlamı
Talh'ın Anlamı
Talh'a gelince; müfessirlerin çoğunluğu onun, muz ağacı olduğu kanaatindedirler.
Mücahid, "vecc talh'ı (vecc muzu) ve onun güzelliği onların hoşuna gittiği için "muz örülü muz ağacı" (Vakıa, 29) denmiştir." (528)
Ali b. Ebi Talib, İbn Abbas, Ebu Hureyre, Ebu Said el-Hudri Radıyallahu Anhu bu görüştedirler.
Başka bir gurup, talh, uzun ve büyük bir ağaçtır, araplara göre çöllerde bulunur, dikenleri çoktur, demiştir. Nitekim onların deve güden bir çobanları şöyle demiştir:
Onlara (develeri), kılavuzları müjdeledi ve dedi ki:
Yarın, talh'i (uzun büyük ağaçları) ve hublelerin (dikenlerin veya selem veya muğaylan ağaçlarının) meyvelerini göreceksiniz! (Beyit için bk. Tefsir el-Kurtubi, XVII, 208)
Bu ağacın beyaz çiçekleri, kokusu ve koyu gölgesi vardır. Diken yerine meyve yüklü ve örülüdür.
İbn Kuteybe, "meyve yığılı veya yaprak ve meyve örülü ağaçtır. Meyve yapraklar dibinden tepesine kadar öyle dolmuştur ki gövdesi görünmez, demiştir." (İbn Kuteybe, Tefsir Ğarib el-Kur'an, s. 448)
Mesruk der ki: "Cennetin yaprakları ağacı, dibinden tepesine kadar sarar (nazid), nehirleri de çığırları olmaksızın (düz bastı) akar."
el-Leys ise, talh, dikeni olmayan, fakat en dikenli otlardan daha ömürlü, gövdesi daha sağlam ve özü (zamkı) daha kaliteli olan muğaylan ağacıdır, demiştir.
Ebu İshak der ki:
Talh ile muğaylan ağacının kasdedilmesi caizdir, çünkü bu ağaç kokusu cidden güzel beyaz çiçekli bir ağaçtır. Dolayısı ile kendilerine sevdikleri benzeri bir şey vadedilmiştir. Şu var ki bu ağacın cennette olanın dünyada olanına üstünlüğü diğer cennet nimetlerinin dünyadakilere üstünlüğü gibidir. Çünki Cennet'teki şeylerin dünyadakilerden sadece isimleri vardır. Görünen o ki, menzud talh'ı muz ile tefsir edenler, dizilişindeki güzelliğe bir örnek vermek için böyle tefsir etmişlerdir. Çünki aslında dilde talh, çölde bulunan ağaçlardan büyük bir ağaçtır. (Bu görüşler için bk. Tefsir el-Kurtubi, XVII, 208; İbn Kesir, en-Nihaye, II. 412 v.d. Lisan el-Arap, t/h maddesi; İbn el-Esir, en-Nihaye, V, 71)
Doğrusunu Allah bilir.
Buhari ve Müslim'de Ebu'z-Zinad hadisinde şu rivayet edilmiştir:
... Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu dedi:
"Şüphesiz Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüzyıl gider ki yine bitiremez, isterseniz, "uzatılmış gölge içinde" ayetini okuyabilirsiniz.
(Vakıa, 30. Buhari, VIII, 627, Tefsir kitabının, "uzatmış bir gölge içinde" ayeti babı, Müslim, 2826, Cennet ve nimetleri ile ehlinin sıfatı kitabının, Cennetle öyle bir ağaç var ki babı)
Yine Buhari ve Müslim'de Ebu Hazim hadisinde, Sehl b. Sa'd Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüzyıl gider de onu katedemez."
(Buhari, XI, 415, Rikak kitabının, Cennet ve Cehennemin sıfatı babı; Müslim, 2827, aynı kitab ve bab)
Ebu Hazim dedi ki:
... Ebu Said el-Hudri, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem den şunu nakletti:
"Cennette öyle bir ağaç vardır ki iyi eğitilmiş hızlı cins bir ata binen kişi onun gölgesinde yüzyıl gider de onu yine katedemez." (Müslim, 2828.)
İmam Ahmed dedi ki:
... Ebu'd-Dahhak'tan,
...Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu derdi:
"Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki bir süvari gölgesinde yetmiş veya yüzyıl gider. O, huld (ebediyat) cennetinin ağacıdır."
(Ahmed, Müsned, II, 455, 462. İsnadında Ebu'd-Dahhak vardır. Zehebi, kendisinden Şu'be rivayet etmiştir, biliniyor, demiştir, bk. Mizan el-İ'tidal, IV, 540, İbn Hacer ise, Ebu'd-Dahhak'ın Ebu Hureyre'den rivayeti makbuldür der. bk. Takrib et-Tehzib, II, 439)
Vekî' der ki:
... Ebu Hureyre den:
"Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüzyıl gider, isterseniz, "uzatılmış bir gölge içinde" ayetini okuyabilirsiniz. Bu söz Ka'b'a ulaşınca dedi ki:
Doğru söylemiş. Tevrat'ı Musa'nın dili üzere, Furkan'ı Muhammed'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem dili üzere indiren (Allah)'a yemin ederim ki eğer bir kişi dört yaşındaki bir deveye veya iki yaşındaki bir ata binse de bu ağacın kökünü yüz yıl dolaşsa dolaşamaz ve ihtiyar düşer. Şüphesiz Allah o ağacı eli (yed) ile dikmiş ve ona üflemiştir. Onun kökü Cennet sûrunun ötesindendir. Cennnet'te ne kadar nehir varsa hepsi bu ağacın kökünden çıkar."
(İbn Cerîr, Tefsir, XXVII, 94; İbn el-mübarek, Ziyâdat ez-Zühd, s. 75; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XIII, 105; İbn Kesîr, Tefsir, IV, 310)
İbn Ebi'd-Dünya der ki:
... Bize Zem'a anlattı, Seleme b. Vehram'dan
... İbn Abbas dedi ki:
"Uzatılmış gölge, Cennet'teki bir ağaçtır. Tek gövde üzeredir. Gölgesinin ter tarafından bir süvari yüzyıl gider, Cennet ehli, ğurfe (oda)'larda bulunanlar ve başkaları çıkar, gelir onun gölgesinde sohbet ederler. Bazısının iştahı kabarır dünya zevklerini hatırlar. Bunun üzerine Allah cennet'ten bir rüzgar gönderir, o rüzgar bu ağacı hareket ettirir, ağaç dünyada ki bütün zevklerle hareket eder."
(İbn Ebî Hâtem rivayet etmiştir bk, Tefsir İbn Kesir, IV, 310. İbn Kesir, bu, ğarîb bir eser (haber)'dir, isnadı ise kavî-hasendir, demiştir.)
(Zem'a; Ahmed ve İbn Main bu zâtı zayıf görmüş, Ebu Zur'a, leyyindir, hadisi gevşektir (vâhî), Nesaî, kavî değildir, hatası çoktur, demişlerdir, bk, Mizan el-İ'tidâl, II, 81)
(Seleme b. Vehram; Ahmed, münkerleri rivayet eder, korkarım ki o zayıftır demiştir, bk, Mizan el-İ'tidal, II, 193)
Tirmizî'nin Cami'inde Ebu Hureyre'den Radıyallahu Anhu gelen Ebu Hazım hadisinde Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Cennette hangi bir ağaç varsa onun gövdesi altındandır."
Tirmizî, bu hasen bir hadistir, demiştir.
(Tirmizî, 2525, Cennet'in sıfatı kitabının, Cennet, ağaçlarının sıfatı hakkında gelenler babı. Tirmizî, bu, hasen-ğarib bir hadistir demiştir.)
Ebu Hureyre Radıyallahu Anhu'den. Dedi ki:
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Allah sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir beşerin aklına gelmeyen şeyler hazırladım, buyurmuştur. İsterseniz "hiçbir nefis kendileri için işlediklerine karşılık olarak ne gibi göz nuru şeyler gizlenmiştir, bilmez" (Secde, 17) âyetini okuyabilirsiniz. Ve Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz yıl gider de onu katedemez. İsterseniz "uzatılmış bir gölge içinde" (Vakıa, 30) ayetini okuyabilirsiniz. Cennette bir kamçılık yer, dünyadan da içindekilerden de daha hayırlıdır. İsterseniz "kim âteşten uzaklaştırılır ve Cennete konulursa artık murada ermiştir" (Al-i Imran, 185. Vakıa, 30-31) âyetini okuyabilirsiniz."
Bu hadisi, bu ifâdelerle Tirmizî, Neseî ve ibn Mâce rivayet etmişlerdir baş tarafı Buharî ve Müslim'de vardır.
(Tirmizî, 3292, Kur'anın tefsiri kitabının, Vakıa Suresinden babı; burada Tirmizî bu, hasen-sahih bir hadistir der; Neseî, el-Kûbrâ. bk, Tuhfet el-Eşrâf, XI, 7; İbn Mâce, 4328, Zühd kitabının, Cennetin sıfatı babı.
Hadisin başı için bk, Buharî, VI, 318, Yaratılışın başlangıcı kitabının, Cennetin sıfatı ve yaratılmış olduğu hakkında gelenler babı; Müslîm, 2824, Cennet ve nimetleri ile ehlinin sıfatı kitabının ilk babı.)
Buharî'nin Sahih'inde Enes b. Enes Radıyallahu Anhu'den, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Cennette öyle bir ağaç vardır ki onun gölgesinde bir süvari yüz yıl gider de onu yine katedemez. İsterseniz, "uzatılmış bir gölge içinde, dökülen bir su içinde." (Vakıa, 30-31) ayetlerini okuyabilirsiniz."
(Buharî, XI, 319, Yaratılışın başlangıcı kitabının, cennet'in sıfatı ve yaratılmış olduğu babı)
İbn Vehb demiştir ki:
... Ebu Said el-Hudrî Radıyallahu Anhu dedi ki:
"Bir adam, ey Allah'ın Rasulü, Tuba nedir dedi Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Cennette bir ağaçtır, yüz yıllık mesafesi vardır, Cennet ehlinin elbiseleri onun tomurcuklarından (yemiş kapçıklarından) çıkar." (Ahmed, 111,71)
Yine Ebu Saîd el-Hudrî'den.
"Bir adam gelip ey Allah'ın Rasûlu, Tûbâ, seni görüp sana iman edene, dedi. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem;
"Tûbâ beni görüp bana iman edene ve Tûbâ, Tûbâ, Tûbâ beni görmediği halde bana iman edene" buyurdu.
Bir adam, ey Allah'ın Rasûlü Tûbâ nedir, dedi.
"Cennet'te yüzyıllık, mesafesi olan ve Cennet ehlinin elbiseleri tomurcuk (kapçık) larından çıkan bir ağaçtır" buyurdular." (Ahmed, III, 71. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 67'de, bunu Ahmed ve Ebu Ya'lâ rivayet etmişlerdir der.)
Ben derim ki;
Bu hadisin başı Müsned'de vardır ve ifâde, "Tûbâ beni görüpte bana iman edene, Tûbâ beni görmeden bana iman edene" şeklindedir, ve bu yedi kez tekrar edilmektedir.
(Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 67, bunu Ahmed ve Taberani çeşitli isnadlarla rivayet etmişlerdir, râvileri, sahih hadis., ravileridir, Eymen b. Mâlil el-Eş'arî hariç, o sikadır, demiştir.)
İbn el-Mübârek der ki:
... İbn Abbas Radıyallahu Anhu dedi ki:
"Cennet hurmalarının gövdeleri yeşil zümrütten, kalın dal dipleri kırmızı altındır, yaprakları Cennet ehlinin kisvesidir. Kesip giyecekleri elbiseleri, yeni giysileri (hülleleri) ondandır. Meyveleri, testileri ve kovalar gibi (büyük)'dir, sütten daha beyaz, baldan daha tatlı, kaymaktan daha yumuşaktır. Çekirdekleri yoktur."
(İbn Ebi'd-Dünya, Sıfat el-Cenneh'de rivayet etmiştir, bk, ed-Durr el-Mensûr, VI, 150; et-Terğib ve"t-Terhib, IV, 523; Ibn Kesir, en-Nihâye, II, 413-414; Ebu Nuaym, Sıfat el-Cenneh, 11,119)
İmam Ahmed der ki;
... Utbe b. Abd es-Sülemî Radıyallahu Anhu şöyle söyler:
"Bir bedevi Arap peygamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelip ona havzı sordu. Cenneti zikretti. Sonra o, bedevi, demek orada meyveler var, dedi.
"Evet, orada birde Tûbâ denen bir ağaç vardır" buyurdu.
Bu arada bir şey daha zikretti ama nedir bilmiyorum. Bedevi, bizim yöremizin hangi ağacına benzer, dedi.
"Senin yörendeki hiçbir ağaca benzemez" buyurdular. Sonra dediler ki;
"hiç Suriye'ye gittin mi?"
Hayır, dedi.
"Suriye'de ceviz denen bir ağaç vardır, tek gövde üzere yetişir ve üst tarafı yayılır" buyurdular.
Kökünün büyüklüğü ne kadardır dedi. (Rasûlullah),
"Ailendeki develerden dört yaşındaki birine binip yola çıksan, kökünü gezip bitiremez, nihayet ihtiyarlıktan köprücük kemiği kırılır" buyurdu.
Adam onda üzüm var mıdır dedi.
"Evet" buyurdu.
Salkımın büyüklüğü ne kadardır dedi.
"Alaca karganın durmadan gittiği bir aylık yoldur" buyurdu.
Peki bir denesinin büyüklüğü ne kadardır, dedi.
"Baban, davarlarından hiç büyük bir teke kesmiş midir" buyurdu.
Evet, dedi.
"Ve derisini yüzüp annene verdi mi? Sonra ona, bundan bize bir kova yap dedi mi" buyurdu.
Bedevî, evet, dedi ve ekledi:
Doğrusu böylesi bir dene beni de ailemi de doyurur. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem;
"akrabalarının çoğunu da" buyurdu." (Ahmed, Müsned, IV, 183-184)
Ebu Ya'lâ el-Mevsılî, Müsnedinde der ki:
... Yahya'dan,
... Esma bint Ebî Bekr Radıyallahu Anhu, Rasûlullahı Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle derken işittim demiştir:
"Sidret el-Müntehâyı zikrederek, O'nun dalının gölgesinde süvari yüz yıl gider veya O'nun dalının gölgesinde yüz süvari gölgelenir, altında altın döşekler vardır, meyveleri sanki kova gibidir" buyurdular. (Ebu Ya'lâ rivayet etmiştir, bk, en-Nihaye, II, 420-421; Tefsir İbn Kesir, IV, 297)
Bunu Tirmizî de rivayet etmiştir ve bu hadisde veya diye şüpheli konuşan Yahya'dır, bu, hasen-ğarib bir hadistir demiştir. (Tirmizî, 2541, Cennetin sıfatı kitabının, Cennet meyvelerinin sıfatı babı)
Abdullah b. el-Mübârek der ki:
... Mücâhid şöyle demiştir:
"Cennet'in arzı gümüştendir. Toprağı misktir. Ağaçlarının kökleri gümüş ve altındır. Dalları inci, zeberced ve yakuttur. Yaprak ve meyveleri bunların altındadır. Artık Ayakta yiyene sıkıntı vermez, oturarak yiyene sıkıntı vermez, yatarak yiyene sıkıntı vermez. Devşirmesi tamamen uygun ve rahat hâle getirilmiştir."
(Abdullah b. el-Mübarek, Zevâid ez-Zuhd. s. 67; İbn Ebî Seybe, el-Musannef, XIII, 95; Suyuti, ed-Dürr el-Mensûr. VI, 300; Beyhakî, el-Ba's ve'n-Nuşûr, ırk, 286)
Ebu Muâviye der ki:
... Cerir b. Abdillah Radıyallahu Anhu der ki:
Sıfah'a indik bir de ne görelim, bir adam bir ağacın altında uyuyor, güneş neredeyse üstüne gelmek üzere...
Uşağa, şu deri yazmayı al ve onun üstüne gölge yap. Uşak gitti ve adama gölge yaptı. Biraz sonra adam uyanınca baktık, Selman imiş. Vardım ona selam verdim. Şöyle dedi:
Ey Cerir, Allah için tevazulu ol. Çünki kim Allah'a karşı mütevazı olursa Allah onu kıyamet günü yüceltir.
Ey cerir, bilir misin kıyamet gününde ki karanlıklar nedir?
Ben, bilmiyorum, dedim. Dedi ki:
İnsanlar arasındaki zulümdür. Sonra eline ufak bir çöp aldı, parmakları arasında onu hemen hemen göremiyordum.
Ey cerir, dedi, Cennet'te böylesini ararsan bulamazsın.
Ey Allah'ın kulu, dedim, hurmalar ve ağaçlar nere gitti ya? Dedi ki:
Onların kökleri altın ve incidir, üst tarafları meyvedir."
(İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, XIII, 333; Ebû Nuaym, el-Hilye, I, 202; Beyhakî el-ba's ve'n-Nusûr, rk, 288; ed-Durr el-mensûr VI, 150)