Cennetlerin Sayısı Altın ve Gümüşten Çifte Cennetler
Cennet, içine aldığı bütün bahçe, mesken ve köşkleri ifade eden kapsamlı bir isimdir. Cennet deyince cidden çok fazla cennetler (bahçeler) anlaşılıyor.
Nitekim Buhari Sahih'inde Enes b. Malik ten şunu rivayet etmiştir:
Bera' kızı Ümmü'r-Rabi (Ümmü Harise b. Süraka), Peygamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelip:
Ya Rasulallah bana Harise'den bahset dedi. (Bu kadının oğlu olan) bu zat Bedir savaşında kimin attığı belli olmayan bir okla ölmüştü. (Kadın sözüne şöyle devam etti:)
Eğer Cennette ise (acısına) dayanırım, eğer başka bir şey ise bütün gücümle ağlarım.
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:
"Ey Harise'nin anası, o yer, cennet içinde birçok cennet (bahçe) dir ve senin oğlun en yüksek Firdevs'i bulmuştur."
(Buharî, VI, 26, Cihad kitabının, atanı belirsiz okla ölen babı ve VII, 304, Mağâzî kitabının, Bedir ehlinin fazlı babı va XI, 415. Rikâk kitabının, Cennet ve Cehennemin sıfatı babı.)
(Ümmü'r-Rabi; Bu isim hakkında Buhari nüshaları arasındaki bir takim farklar için bk. Feth el-Bârî, VI, 26.)
Buhari ve Müslim'de, Ebu Musa'l-Eş'ari'den gelen hadisde Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediği geçer:
"Altından iki cennet, Kapıları da, takıları da içindeki şeyler de altın. Gümüşten iki cennet, kapları da takıları da içindekiler de gümüşten. Ve oradakilerin, Rabblerine bakmaları ile aralarında, adn cennetinde, yüzü (c.c.) üzere bulunan kibriya (büyüklük) perdesi vardır."
(Buhari, XIII, 423, Tevhid kitabının, o gün yüzler pırıl pırıldır, Rabb'lerine bakarlar babı; Müslim, 180, İman kitabının, müminler âhirette Rabb'lerini göreceklerdir babı.)
Allah şöyle buyurur:
"Rabbinin makamından korkan için iki cennet vardır." (Rahman, 46)Bu şekilde iki cenneti zikrettikten sonra "o ikisinin berisinde (veya ötesinde) iki cennet (daha) vardır" buyurmuştur. (Rahman, 62)
Böylece dört cennet ediyor. ( من دونهما ) kısmında "üstünde midir, altında mıdır" diye iki görüş ortaya çıkmıştır.
Bir grup, "ilk iki cennetten Arş'a daha yakın, yani o ikisinin üstünde" demiş, diğer gurup "bilakis anlam, aşağısında" şeklindedir demiş ve şunu söylemişlerdir:
"Arapların dilinde menkûl olan mana budur. Şu, şunun dününde, dedikleri zaman konum olarak daha aşağıda olduğu anlaşılır. Nitekim bir arap kendini aşırı şekilde öven birine "ben söylediklerinden dûn (aşağı), içinden geçirdiklerinden üstteyim" demiştir.
es-Sıhâh'da, "düne, fevka (üstte) nin zıddıdır, düne, son derecede olmayıştır, aynı zamanda "bu, bunun dûnunda o denince berisinde, yakınında anlamını da ifade eder" denilmiştir.
Zaten siyak (sözün gelişi), ilk iki cennetin (ayet, 46) daha üstün ve faziletli olduğunu on yönden ifade etmektedir:
1. "Fenen (veya fenn) lere sahip iki cennet" (Rahman 48) sözü. Burada iki görüş var.
Birincisi, ayetteki efnan, fenen'in çoğuludur, fenen dal demektir (yani dallara sahip iki cennet).
İkincisi, fenn'in çoğuludur, fenn sınıf, çeşit demektir. Yani meyveler vesair şeylerden çeşit çeşit nimetleri olan iki cennet. Bu özellik sonraki iki cennette zikredilmemiştir.
2. İlk ikisi hakkında "orada akan (cereyan eden) iki pınar vardır" (Rahman, 50) denmiş, sonraki ikisi hakkında "orada fışkıran iki pınar vardır" (Rahman, 66) denmiştir. Akmak, fışkırmaktan daha yeğdir çünki akan şey aynı zamanda fışkırır.
3. Birincisi hakkında "o ikisinde her meyveden bir çift vardır." (Rahman, 52) Sonrakinde "o ikisinde meyve, hurma ve nar vardır" buyurulmuştur. (Rahman, 68)
Şüphesiz birincilerin vasfı daha mükemmeldir. O meyvelerin ikişer çeşit olduğunda ittifak edilmiştir. Bir gurup kuru-taze demiş kurusununda tazesi gibi kaliteli olduğunu her ikisinde de aynı şekilde istifade edileceğini belirtmiştir. Doğrusu bunu düşünmek lazım.
Diğer bir gurup, biri bilinen bir çeşit diğeri ona benzer garip bir çeşit demiştir.
Diğer gurup "iki nevi demektir" demiş başka bir şey söylememiştir, Allah bilir ya zahir olan, tatlı-mayhoş, beyaz-kırmızı şeklinde olmasıdır. Çünki meyvelerin farklı olması daha güzel ve hem göz, ağız için daha iştah çekici ve lezzetli olur.
4. Birincisinde "astarları kalın atlastan döşeklere yaslanırlar" (Rahman, 54) denmiştir.
Bu demektir ki yüzü ve çarşafları çok çok değerli şeylerdir.
İkinciler hakkında ise "yeşil refreflere ve güzel işlemeli halılara (yaygılara) yaslanırlar" (Rahman, 76) buyrulmuştur.
Refref, yüz ve yaygı veya döşek veya üstündeki çarşaflar olarak tefsir edilmiştir. Ne olursa olsun ilk iki cennetin döşekleri derecesinde bir özellik belirtilmemiştir.
5. Birinciler hakkında "her iki cennetin (meyve) devşirimi yakın (elini uzat al şeklinde) dir," (Rahman, 54)buyrulmuştur.
Diğer ikisinde böyle bir özellik yoktur.
6. Birinciler hakkında "orada bakışlarını ayırmayan dilberler vardır" (Rahman. 56) buyurmuştur. Yani onlara sadece eşlerine bakar, onlardan hoşnud oldukları, onları sevdikleri için başkasını istemezler. Tabii bundan kocalarının da gözlerini onlardan ayıramadıkları, onların güzelliklerinin başkasına bakmalarına imkan vermediği de anlaşılır. İkinci iki cennet hakkında ise "çadırlarda kapanmış (gözleri ayrılmayan) huriler" (Rahman, 72) buyurulmuştur.
Doğrusu kendi isteğiyle ve arzusuyla gözünü ayırmayan ile başkası sebebiyle bu işi yapan aynı değildir, birincisi daha mükemmeldir.
7. Birincileri, renklerinin güzelliği, berraklığı ve parlaklığı yönünden yakut ve mercana benzetmiştir. İkinciler de bu yoktur,
8. İlk iki cenneti anlatırken "ihsanın karşılığı ihsandan başka ne olur" (Rahman, 60) buyurulmuştur. Demek ki ora ehli mutlak ve kamil bir ihsan sahibidirler, mükafatları da kamil ihsan ile olacakdır.
9. Önce ilk iki cennet anlatılmaya başlanmış ve onların, Rabbi'nin makamından korkanlara ait olduğu belirtilmiştir. Yani bu O'nun makamından korkanların mükafatıdır. Mezkur mükafat sebeb-sonuç ilişkisi içerisinde korkuya dayandırılmıştır. Korkanlar iki kısımdır; Mukarrabun ve ashab-ı yemin. Böyle olduğu için önce öncekilerin, sonra sonrakilerin cennetleri zikredilmiştir.
10. Allah "O ikisinin aşağısında iki cennet vardır" (Rahman, 62) buyurmuştur.
el-Cevheri'nin dediği gibi siyak (sözün gelişi) dûnun, fevka (üst) nın zıddı olduğunu ifade ediyor. Bu dört cennet, Rabbi'nin makamından korkanlara nasıl taksim edilecek denirse şöyle denilir:
Zikrettiğimiz gibi, Rabbi'nin makamından korkanlar iki gurup olunca, onlardan mukarrabun olanlara yüksek iki cennet, ashab-ı yemine de aşağısında bulunan iki cennet verilecektir. Denirse ki bu iki cennet bütün korkanlar arasında müşterek midir yoksa her bir kişiye iki cennet yani iki bahçe mi vardır?
O zaman şöyle deriz:
Bu konuda müfessirlerin iki görüşü vardır, ikinci görüş (herkese iki cennet görüşü) iki yönden ağır basmaktadır:
Biri nakil, diğeri mana yönünden.
a. Nakil yönünden şöyle ağır basıyor: Çünki bu görüşü tercih edenler Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şunu rivayet etmişlerdir:
"O ikisi, cennet bahçeleri içinde iki bahçedir."
(Kurtubi, Tefsir, Kurtubî, el-Tezkire, II, 440. Kurtubî bunu zikrettikten sonra "bu hadisi, el Mehdevi ve es-Salebî de Ebu Hureyre'den nakletmiştîr" demiştir.)
b. Mana yönünden ise şöyle: iki cennetten biri emirleri tutmaktan dolayı ikincisi yasaklardan kaçınmaktan dolayı verilecektir.
Şayet "ka
Cennetlerin Sayısı Altın ve Gümüşten Çifte Cennetler
Cennet, içine aldığı bütün bahçe, mesken ve köşkleri ifade eden kapsamlı bir isimdir. Cennet deyince cidden çok fazla cennetler (bahçeler) anlaşılıyor.
Nitekim Buhari Sahih'inde Enes b. Malik ten şunu rivayet etmiştir:
Bera' kızı Ümmü'r-Rabi (Ümmü Harise b. Süraka), Peygamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelip:
Ya Rasulallah bana Harise'den bahset dedi. (Bu kadının oğlu olan) bu zat Bedir savaşında kimin attığı belli olmayan bir okla ölmüştü. (Kadın sözüne şöyle devam etti:)
Eğer Cennette ise (acısına) dayanırım, eğer başka bir şey ise bütün gücümle ağlarım.
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:
"Ey Harise'nin anası, o yer, cennet içinde birçok cennet (bahçe) dir ve senin oğlun en yüksek Firdevs'i bulmuştur."
(Buharî, VI, 26, Cihad kitabının, atanı belirsiz okla ölen babı ve VII, 304, Mağâzî kitabının, Bedir ehlinin fazlı babı va XI, 415. Rikâk kitabının, Cennet ve Cehennemin sıfatı babı.)
(Ümmü'r-Rabi; Bu isim hakkında Buhari nüshaları arasındaki bir takim farklar için bk. Feth el-Bârî, VI, 26.)
Buhari ve Müslim'de, Ebu Musa'l-Eş'ari'den gelen hadisde Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediği geçer:
"Altından iki cennet, Kapıları da, takıları da içindeki şeyler de altın. Gümüşten iki cennet, kapları da takıları da içindekiler de gümüşten. Ve oradakilerin, Rabblerine bakmaları ile aralarında, adn cennetinde, yüzü (c.c.) üzere bulunan kibriya (büyüklük) perdesi vardır."
(Buhari, XIII, 423, Tevhid kitabının, o gün yüzler pırıl pırıldır, Rabb'lerine bakarlar babı; Müslim, 180, İman kitabının, müminler âhirette Rabb'lerini göreceklerdir babı.)
Allah şöyle buyurur:
"Rabbinin makamından korkan için iki cennet vardır." (Rahman, 46)Bu şekilde iki cenneti zikrettikten sonra "o ikisinin berisinde (veya ötesinde) iki cennet (daha) vardır" buyurmuştur. (Rahman, 62)
Böylece dört cennet ediyor. ( من دونهما ) kısmında "üstünde midir, altında mıdır" diye iki görüş ortaya çıkmıştır.
Bir grup, "ilk iki cennetten Arş'a daha yakın, yani o ikisinin üstünde" demiş, diğer gurup "bilakis anlam, aşağısında" şeklindedir demiş ve şunu söylemişlerdir:
"Arapların dilinde menkûl olan mana budur. Şu, şunun dününde, dedikleri zaman konum olarak daha aşağıda olduğu anlaşılır. Nitekim bir arap kendini aşırı şekilde öven birine "ben söylediklerinden dûn (aşağı), içinden geçirdiklerinden üstteyim" demiştir.
es-Sıhâh'da, "düne, fevka (üstte) nin zıddıdır, düne, son derecede olmayıştır, aynı zamanda "bu, bunun dûnunda o denince berisinde, yakınında anlamını da ifade eder" denilmiştir.
Zaten siyak (sözün gelişi), ilk iki cennetin (ayet, 46) daha üstün ve faziletli olduğunu on yönden ifade etmektedir:
1. "Fenen (veya fenn) lere sahip iki cennet" (Rahman 48) sözü. Burada iki görüş var.
Birincisi, ayetteki efnan, fenen'in çoğuludur, fenen dal demektir (yani dallara sahip iki cennet).
İkincisi, fenn'in çoğuludur, fenn sınıf, çeşit demektir. Yani meyveler vesair şeylerden çeşit çeşit nimetleri olan iki cennet. Bu özellik sonraki iki cennette zikredilmemiştir.
2. İlk ikisi hakkında "orada akan (cereyan eden) iki pınar vardır" (Rahman, 50) denmiş, sonraki ikisi hakkında "orada fışkıran iki pınar vardır" (Rahman, 66) denmiştir. Akmak, fışkırmaktan daha yeğdir çünki akan şey aynı zamanda fışkırır.
3. Birincisi hakkında "o ikisinde her meyveden bir çift vardır." (Rahman, 52) Sonrakinde "o ikisinde meyve, hurma ve nar vardır" buyurulmuştur. (Rahman, 68)
Şüphesiz birincilerin vasfı daha mükemmeldir. O meyvelerin ikişer çeşit olduğunda ittifak edilmiştir. Bir gurup kuru-taze demiş kurusununda tazesi gibi kaliteli olduğunu her ikisinde de aynı şekilde istifade edileceğini belirtmiştir. Doğrusu bunu düşünmek lazım.
Diğer bir gurup, biri bilinen bir çeşit diğeri ona benzer garip bir çeşit demiştir.
Diğer gurup "iki nevi demektir" demiş başka bir şey söylememiştir, Allah bilir ya zahir olan, tatlı-mayhoş, beyaz-kırmızı şeklinde olmasıdır. Çünki meyvelerin farklı olması daha güzel ve hem göz, ağız için daha iştah çekici ve lezzetli olur.
4. Birincisinde "astarları kalın atlastan döşeklere yaslanırlar" (Rahman, 54) denmiştir.
Bu demektir ki yüzü ve çarşafları çok çok değerli şeylerdir.
İkinciler hakkında ise "yeşil refreflere ve güzel işlemeli halılara (yaygılara) yaslanırlar" (Rahman, 76) buyrulmuştur.
Refref, yüz ve yaygı veya döşek veya üstündeki çarşaflar olarak tefsir edilmiştir. Ne olursa olsun ilk iki cennetin döşekleri derecesinde bir özellik belirtilmemiştir.
5. Birinciler hakkında "her iki cennetin (meyve) devşirimi yakın (elini uzat al şeklinde) dir," (Rahman, 54)buyrulmuştur.
Diğer ikisinde böyle bir özellik yoktur.
6. Birinciler hakkında "orada bakışlarını ayırmayan dilberler vardır" (Rahman. 56) buyurmuştur. Yani onlara sadece eşlerine bakar, onlardan hoşnud oldukları, onları sevdikleri için başkasını istemezler. Tabii bundan kocalarının da gözlerini onlardan ayıramadıkları, onların güzelliklerinin başkasına bakmalarına imkan vermediği de anlaşılır. İkinci iki cennet hakkında ise "çadırlarda kapanmış (gözleri ayrılmayan) huriler" (Rahman, 72) buyurulmuştur.
Doğrusu kendi isteğiyle ve arzusuyla gözünü ayırmayan ile başkası sebebiyle bu işi yapan aynı değildir, birincisi daha mükemmeldir.
7. Birincileri, renklerinin güzelliği, berraklığı ve parlaklığı yönünden yakut ve mercana benzetmiştir. İkinciler de bu yoktur,
8. İlk iki cenneti anlatırken "ihsanın karşılığı ihsandan başka ne olur" (Rahman, 60) buyurulmuştur. Demek ki ora ehli mutlak ve kamil bir ihsan sahibidirler, mükafatları da kamil ihsan ile olacakdır.
9. Önce ilk iki cennet anlatılmaya başlanmış ve onların, Rabbi'nin makamından korkanlara ait olduğu belirtilmiştir. Yani bu O'nun makamından korkanların mükafatıdır. Mezkur mükafat sebeb-sonuç ilişkisi içerisinde korkuya dayandırılmıştır. Korkanlar iki kısımdır; Mukarrabun ve ashab-ı yemin. Böyle olduğu için önce öncekilerin, sonra sonrakilerin cennetleri zikredilmiştir.
10. Allah "O ikisinin aşağısında iki cennet vardır" (Rahman, 62) buyurmuştur.
el-Cevheri'nin dediği gibi siyak (sözün gelişi) dûnun, fevka (üst) nın zıddı olduğunu ifade ediyor. Bu dört cennet, Rabbi'nin makamından korkanlara nasıl taksim edilecek denirse şöyle denilir:
Zikrettiğimiz gibi, Rabbi'nin makamından korkanlar iki gurup olunca, onlardan mukarrabun olanlara yüksek iki cennet, ashab-ı yemine de aşağısında bulunan iki cennet verilecektir. Denirse ki bu iki cennet bütün korkanlar arasında müşterek midir yoksa her bir kişiye iki cennet yani iki bahçe mi vardır?
O zaman şöyle deriz:
Bu konuda müfessirlerin iki görüşü vardır, ikinci görüş (herkese iki cennet görüşü) iki yönden ağır basmaktadır:
Biri nakil, diğeri mana yönünden.
a. Nakil yönünden şöyle ağır basıyor: Çünki bu görüşü tercih edenler Rasulullah'dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şunu rivayet etmişlerdir:
"O ikisi, cennet bahçeleri içinde iki bahçedir."
(Kurtubi, Tefsir, Kurtubî, el-Tezkire, II, 440. Kurtubî bunu zikrettikten sonra "bu hadisi, el Mehdevi ve es-Salebî de Ebu Hureyre'den nakletmiştîr" demiştir.)
b. Mana yönünden ise şöyle: iki cennetten biri emirleri tutmaktan dolayı ikincisi yasaklardan kaçınmaktan dolayı verilecektir.
Şayet "kadınları zikrederken niçin iki yerde, onlarda (fihinne), dedi, başkalarını zikrederken o ikisinde (fihima) dedi" denirse deriz ki;
Döşekleri zikredince daha sonra "onlarda iyi huylu güzel kadınlar var" dedi, sonra da diğer iki cenneti anarken aynı sözcüğü kullandı ki hem sözcük hem mana benzesin.
Doğrusunu Allah bilir.
dınları zikrederken niçin iki yerde, onlarda (fihinne), dedi, başkalarını zikrederken o ikisinde (fihima) dedi" denirse deriz ki;
Döşekleri zikredince daha sonra "onlarda iyi huylu güzel kadınlar var" dedi, sonra da diğer iki cenneti anarken aynı sözcüğü kullandı ki hem sözcük hem mana benzesin.
Doğrusunu Allah bilir.