Cennet Derecelerinin En Yükseği ve O'nun İsmi
Cennet Derecelerinin En Yükseği ve O'nun İsmi
Müslim Sahih'inde, Abdullah b. Amr b. el-Âs Radıyallahu Anhu hadisinde şunu rivayet etmiştir:
Abdullah, Peygamber'i Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle derken işitmiştir:
"Müezzini işittiğiniz zaman, aynen onun söylediklerini söyleyiniz, sonra bana salavât getiriniz. Kim bana bir kez salavât getirirse ona karşılık Allah o kişiye on salât eder. Sonra benim için Vesîle'yi isteyiniz. Çünki Vesile, Cennet'te bir menziledir, Allah'ın kullarından sadece bir kula yaraşır, ümit ederim o kul ben olurum. Kim de benim için Vesîle'yi isterse ona şefaatim helâl olur, (gerekir)."
(Müslim, 384, Salât kitabının, müezzinin söylediğini söylemenin müstahablığı babı. Hadisdeki helâl olur sözü vâcib olur anlamındadır. Şefaatim ona ulaşır anlamındadır da denilmiştir.)
Ahmed şöyle söylemiştir:
Ka'b'dan, o da Ebû Hureyre'den, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylemişdir:
"Bana salavât getirdiğiniz zaman benim için Vesile'yi de isteyiniz."
Ya Rasulallah, Vesile nedir? denildi.
"Cennet'te en yüksek bir derecedir, öyle ki ona sadece bir kişi erişecek, ümit ederim ki o ben olurum" buyurdular. (Ahmed, Müsned, II, 265.)
Rivayet ( ان اكون اناهو ) şeklindedir. İrabı, (اناهو ) cümlesinin ( كان ) 'nin müstetir isminden haber olmasıdır, ( انا ) fasıl veya tekid değil mübtedadır.
Buhari ve Müslim'de, Câbir hadisinde Câbir şöyle söylemiştir:
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem söyle buyurdu:
"Kim ezanı işittiği zaman, Ey bu tâm davetin ve kılınacak namazın rabbi, Muhammed'e Vesileyi, yüksek dereceyi ver ve O'nu O'na vadettiğin makam-ı mahmûda (övülmüş makama) gönder derse kıyamet günü o kişiye şefaatim helâl olur (gerekir)." (Buhari, II, 94, Ezan kitabının, ezan okunurken yapılacak duâ babı, Müslim bu hadisi bu lafızla rivayet etmemiştir.)
Hadisde makam kelimesi, âyetin lafzına uygun olması bakımından belirsiz (nekre) olarak gelmiştir. Ayrıca bu makam sadece Rasûlullah'a ait olduğu için ma'rife (belirli) bir kelime imiş gibi, marife olan
( الذى) 'yi sıfat olarak almıştır. Böyle yapmak,
( الذى ) 'yi bedel yapmaktan daha ince ve latiftir. Bunu düşün.
Müsned'de, Musa b. Virdan yoluyla Ebu Saîd el-Hudrî'den gelen Umâre b. Ğaziyye hadisinde, Ebu Said, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Vesile, Allah Azze ve Celle katında, öyle bir derecedir ki onun üstünde bir derece daha yoktur. Binâenaleyh benim için Allah'dan Vesileyi isteyiniz." (Ahmed, Müsned, III, 83. el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 1, 332'de şöyle demiştir: Bunu Ahmed ve el-Evsat'ta, et-Taberanî rivayet etmiştir, senedinde İbn Lehîa vardır, İbn Lehîa zayıftır.)
Bunu İbn Ebi'd-Dünyâ da zikretmiş ve şöyle söylemiştir:
"Vesile, Cennet'te öyle bir derecedir ki, Cennet'te ondan daha yüksek bir derece yoktur. Binâenaleyh Allah'dan o dereceyi bana yaratıkların gözü önünde vermesini isteyiniz." (İbn Merdûye, Ebû Saîd'den rivayet etmiştir, bk, Kenz el-Ummâl, VII, 698)
Ebû Nuaym şöyle demiştir:
Hz. Aişe dedi ki:
Rasûlullah'a Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir adam gelip, ey Allah'ın Rasûlü, Allah'a yemin ederim ki sen bana benden daha sevgilisin, sen bana ailemden daha sevgilisin, çocuğumdan daha sevgilisin, ben bazan evde oluyorum, seni hatırlıyor ve yanına gelip sana bakmadıkça dayanamıyorum. Kendimin ve senin öleceğini düşününce de anlıyorum ki sen Cennet'e girdiğin zaman peygamberlerle beraber pek yüksek (bir yerde) bulunacaksın ve ben korkarım Cennet'e girdiğim zaman seni göremiyeceğim. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem adamın bu sözlerine cevap vermedi. Çok geçmeden Cebrail şu âyet ile indi:
"Kim Allah'a ve Rasûl'e itaat ederse, böyle olanlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddîkler şehidler ve sâlihlerle beraberdir, bunlar ne güzel arkadaş (râfik)tırlar." (Nisa, 69)
el-Hâfız Ebu Abdillah el-Mahdisî bu hadisin isnadında bir beis görmüyorum demiştir. (el-Hâfız Ebu Abdillah el-Makdisî, bu hadisi, Sıfat el-Cenneh'de et-Taberanî'nin, Ahmed b. Amr b. Müslim el-Hallâl'dan, o, Abdullah b. İmran el-Abidî'den şeklindeki tarîkiyle rivayet etmiştir, bk, İbn Kesir tefsiri, I, 535.)
Peygamberin Sallallahu Aleyhi ve Sellem derecesi, Rahman Tebâreke ve Teâlâ'nın Arş'ına en yakın derece olduğu için Vesile diye isimlendirilmiştir, Arş'a en yakın olduğu için Allah'a da en yakın derece bu derecedir. Vesile'nin türediği kök yakınlık (kurb) ifade eder. "Vesele ileyhi" ona yaklaştı demektir. Vesile bu kökten, "faîle" kalıbındadır.
Lebîd şöyle demiştir:
...Hayır, her görüş sahibi Allah'a yaklaşmakta (Vâsil)'dir. (Bu beytin birinci mısraı "Görüyorum ki insanlar işlerinin kadri nedir bilmiyorlar..." şeklindedir. Bk, Lîsân el-Arab, Vesele maddesi.)
Vesile'nin anlamı; en üstün, en şerefli Cennet'tir, nuru en büyük olan yerdir.
Salih b. Abdilkerim şöyle demiştir:
Bize, Fuzayl b. Iyaz, "Cennet niçin güzelleştirilmiştir, niçin güzeldir bilir misiniz? Çünki âlemlerinin Rabb'inin Arş'ı onun çatışıdır da ondan" dedi.
el-Hakem b. Ebân, İkrime'den, o da İbn Abbâs'dan şunları söylemiştir:
"Meskenlerinizin çatısının nuru, Arş'ının nurudur."
Bekr, Eş'as'den, o da el-Hasen'den şöyle söylemiştir:
"Adn (cenneti için Adn) denmiştir, çünkü üstünde Arş vardır, cennet nehirleri oradan fışkırır. Adn hurileri diğer hurilerden üstündür, kurbâ ve zülfâ aynı anlama gelir (yakınlık demektir), ancak Vesile de Allah'a çeşitli vasıtalarla (vesilelerle) yaklaşmak anlamı vardır."
Kelbî; "(O'na vesile arayınız âyetini açıklarken) O'na sâlih amellerle yakınlık arayınız" demiştir.
Allah bu mânâyı zâten şu âyet ile tamamen açıklamıştır:
"Yalvardıkları o şeyler, Rablerine vesileyi, (yani) en yakın olmayı ister ve ararlar." (İsra, 58)
Bu âyetteki "en yakın olmayı" sözü, müşriklerin, Allah'ı bırakıpta yalvardıkları şeylerin arayıp istedikleri vesîle'yi açıklamaktadır (onun tefsiridir). O yalvardıkları şeylerde Allah'a yaklaşma yarışı yapmaktadırlar. Bu arada Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, yaratıklar içinde Rabbi'ne kulluğu en büyük, O'nu en iyi bilen, O'na karşı haşyet ve muhabbeti en yüksek zât olduğu için, makamı da Allah'a en yakın makam olmuştur. O'nun makamı, Cennet'teki en yüksek derecedir. O ümmetine bu makamın kendisine verilmesi için duâ etmelerini emretmiş ve böylece Allah'a yakınlıklarının ve imanlarının artmasını istemiştir. (O'nun için yapılan duâ bize de fayda sağlar).
Ayrıca Allah Sübhânehû, bu makamı (Vesile makamını) Peygamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem verecektir ama bunu bir takım sebeblere bağlamıştır. Bu sebeblerden biri; O'nun elinde ve sayesinde nail olduğumuz hidâyet ve imâna karşılık, ümmet olarak O'na Allah'ın Vesîle'yi vermesi için duâ etmemiz. Allah'ın salat ve selâmı O'nun üzerine olsun.
Hadisdeki "helâl olur" failinin arkasından bazan aleyhi (onun üzerine) bazan lehû (onun için) ifadesi gelmiştir.
Birincisine göre; "onun üzerine vâki olur",
İkincisine göre; "onun için hasıl olur" demeye gelir.
Doğrusunu Allah bilir.