Cennette "Reyyan" denilen bir nehir vardır. Üzerinde mercandan bir şehir kurulmuştur. Onun altın ve gümüşten yetmiş bin kapısı bulunur. İşte bu, hamil'i Kur'an'a mahsustur. [Ramuz el-Ehadis-2, s. 326/4]
Yukarıdaki hadiste Peygamberimiz (sav)'in dikkat çektiği altın ve gümüş, ihtişam, zenginlik ve sanatın simgesi olmuş madenlerdir. Her ikisi de parlak, dayanıklı, kolay şekil alan ve zor elde edilen metaller olarak tarih boyunca çok önemli bir yere sahip olmuşlardır. Altın yeryüzünde ton başına 0.004 gram kadar bulunur. Altın madeni ocaklarında ise altın oranı ton başına 6-12 gram arasında değişir. Dolayısıyla altından bir kap elde etmek için tonlarca ağırlıktaki kayanın işlemden geçirilmesi gerekir. Altının gerek zor elde edilmesi gerekse yeryüzünde diğer madenlere göre daha az oranda bulunması değerini kat kat artırmaktadır. Parlak, dayanıklı, kolay şekil alan bu değerli maden insanların zevklerine hitap etmede çok önemli bir yere sahiptir.
Bu da altının estetik ve sanat değeri son derece yüksek eserlerin meydana getirilmesinde tercih edilmesini sağlar. Bize güzel gelen, zengin ve gösterişli olan pek çok şey ya altındandır ya da altınla süslenmiştir. Ayrıca altın, eşyaların süslemesinde, ciltçilik, hat, minyatür, tezhip gibi pek çok sanat alanında da vazgeçilmez bir malzemedir. Bu bakımdan hadislerde dikkat çekilen mekanlarda bol miktardaki altın kullanımı da insanların hoşuna giden, değerli bir nimetin işaretidir. Dünya şartlarında insanlar altını, en fazla külçeler halinde görürler. Nadiren de birtakım eşya ve aksesuarlara, belki bir sarayda altınla kaplanmış sütunlara rastlarlar. Tüm bu saydıklarımız, altını yalnızca küçük birtakım ziynet eşyalarında görmeye alışmış olan insanlarda büyük bir hayranlık oluşturur. Durum böyle olunca som altından inşa edilmiş bir gökdelenin veya bir köşkün, villanın, yalının hayalini bile kurmakta zorlanırlar. Bunun gerçek olduğunu düşünmek bile insanın ruhuna büyük bir heyecan ve zevk verir. Aşağıdaki hadiste ise cennetteki binaların tuğlalarının altından ve gümüşten olduğu bildirilmektedir. Bu, zaten çok güzel olan cennet evlerinin ihtişamını daha da artırmakta, onları daha görkemli hale getirmektedir:
Cennet binalarının bir tuğlası altın, bir tuğlası gümüş, harcı misk, çakılı inci ve yakut ve toprağı da safrandır... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 200/6]
Nitekim aşağıdaki hadiste de altın bir direkten bahsedilerek cennetteki zenginlik ve ihtişam bir başka yönden daha vurgulanmaktadır:
Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden (zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş) şehirler vardır ki, onlar cennete yıldızlar gibi ışık verirler... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/6]
Yukarıdaki hadiste dikkat çekilen bir diğer yön de şehirlerin yüksekliği olabilir. Kuşkusuz dünya şartlarında yüksek bir şehir, manzarası ve vereceği ferahlık açısından tercih edilir. Bu şehirlerin cennetteki mükemmel manzaralar içinde olduğu düşünülürse, bu mekanların insanın ruhuna ne kadar çok zevk vereceği daha iyi anlaşılabilir. Hadislerdeki bu mekanlar -direkler üzerindeki şehirler- Kuran'da bildirilen yüksek köşklerle ilgili ayetlerle paralellik içindedir:
Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır. (Müminun Suresi, 11)
Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden dönmez. (Zümer Suresi, 20)
Şehir hayatını düşündüğümüzde aklımıza öncelikle pek çok konuda yaşanan sorunlar gelir. Trafik, sağlık, ulaşım, hava kirliliği, alt yapı, su, elektrik, telefon, güvenlik gibi daha pek çok konu insanların ömürleri boyunca uğraştıkları sorunlara dönüşmüştür. Hatta insanların daha rahat, daha düzenli bir hayat sürmelerini sağlamak ve bu sorunları gidermek için birçok meslek dalı ortaya çıkmıştır.
Halbuki cennet şehirlerinde böyle bir durum asla söz konusu olmadığı gibi bu sorunlara sebep olan etkenler de ortadan kalkmış olacaktır. Ayrıca Allah'ın "... Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler." (İnsan Suresi, 13) ayetinde bildirdiği gibi, cennette hava insan ruhunun ve bedeninin en zevk alacağı ve en rahat edeceği ısıda olacaktır. Bu nedenle özel bir ısınma ya da serinleme sistemine de ihtiyaç duyulmayacaktır. Benzer şekilde ilerleyen bölümlerde yer vereceğimiz gibi cennette ulaşım zorluğu da olmayacaktır. En doğrusunu Allah bilir.
Hadiste cennetteki binalardan bahsedilirken bunların harcının misk, yani çok güzel kokulu bir madde olacağı tarif edilmektedir. Görüldüğü gibi Allah'ın cennette yarattığı nimetler tüm duyularımıza da hitap edecek şekilde yaratılmaktadır. Güzel koku insanlar için çok büyük bir nimettir. Gülün, karanfilin, zambağın, sümbülün, leylağın, akasya ve çam ağaçlarının kokuları insanlar için çok büyük birer lütuftur. Bunların yanı sıra birbirinden farklı kokular da insan ruhunda çok hoşa giden bir etki yaratır. Cennetteki güzel kokular dünyadakilerle kıyaslanamayacak güzellikte oldukları gibi insanların hiç ummadıkları ayrıntılarda karşılarına çıkacaktır. Peygamberimiz (sav)'in hadisinde bildirdiği gibi binaların harcının misk olması bunun en güzel örneklerinden biridir. Kuşkusuz harcı misk olan güzel kokulu bir bina, Allah'ın cennette müminler için hazırladığı güzelliklerinden sadece bir tanesidir.
Cennet İçindeki Saraylar:
Bir hadiste cennetteki saraylardan şöyle söz edilmektedir:
Cennetin içinde inciden bir saray vardır. O sarayın içinde kırmızı yakuttan yetmiş konak vardır. Her konağın içinde yeşil zebercedden (zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş) yetmiş ev vardır. Her evin içinde yetmiş taht, her taht üzerinde de her renkten yetmiş yatak vardır. Her evin içinde yetmiş sofra, her sofranın üzerinde de yetmiş çeşit yemek vardır. Keza her evin içinde yetmiş adet hizmetçi vardır... [Tezkireti'l Kurtubi, s. 323/554]
Bu konuyla ilgili bir başka hadis ise şöyledir:
Muhakkak ki cennet saraylarından bir sarayın içinde yetmiş menzil (yer, dünya, ev) bulunur. Her menzilde, içerisine girilmek üzere yetmiş kapı, her kapının da diğerinden girmekte olan kokudan başka cennet kokularından koku girer... [Tezkireti'l Kurtubi, s. 323-324/555]
Hadislerde cennet saraylarının en değerli taşlardan yapıldığına, en güzel ve en rahat edilecek şekilde dekore edildiklerine, içlerinde nimet bolluğu olduğuna dikkat çekilmektedir. Dünya hayatına razı olmayan ve bu hayatın geçici süslerine aldanmayan müminler, ahirette her nimetin aslı, en mükemmeli ve kalıcı olanı ile nimetlendirilirler. Ahiret yurdunu isteyerek ciddi bir çaba göstermelerinden dolayı, gerçek zevk ve neşeyi birbirinden güzel bu cennet mekanlarında sonsuza kadar yaşarlar. Buradaki ortam her türlü lüksü, ihtişamı, zenginliği içermekle beraber, cennet ehlinin sürekli Allah'ı andıkları ve O'na gönülden şükrettikleri asil ve temiz bir ortamdır. Allah bir ayette cennet ehlinin şükür ve mutluluk içinde olduklarını şöyle bildirmektedir:
(Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 74)
Cennetteki Otağlar:
Cennet mekanlarıyla ilgili olarak çadırlar da pek çok hadiste tasvir edilmiştir. Bu hadislerden birkaçı şöyledir:
Muhakkak ki cennette (mümin için) içi boşaltılmış bir tek inciden bir çadır vardır. Bu çadırın eni altmış mil (yaklaşık 100 km) mesafe genişliğindedir. Bunun her köşesinde (mümine mahsus) birtakım ev halkı vardır ki onlar başkalarını (yani birbirlerini) göremezler. (Ancak) Mümin onları dolaşıp ziyaret eder. [Tezkireti'l Kurtubi, s. 325/560]
Cennette mü'minin yüksekliği altmış mil (yaklaşık 100 km) olan bir inci çadırı vardır. [Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10091]
Genişliği de öyle (yani altmış mildir). Orada mü'minin aileleri bulunacak. Mü'min onları bir bir dolaşacak... [(Buhari, Müslim ve Tirmizi); Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10092]
"Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler... (Kehf Suresi, 31)
Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksen bin hizmetçisi vardır. Onun için inciden, zebercedden (zümrüt benzeri kıymetli bir taş) ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar uzanan bir büyüklüktedir. [(Tirmizi), Büyük Hadis Külliyatı- 5, s. 412/10114]
Herşeyin en mükemmel haliyle yaratıldığı cennette çadırlar da olabilecek en üst konforla müminlerin zevkine, rahatına, keyfine uygun şekilde var olacaklardır. Peygamberimiz (sav)'in bildirdiği gibi değerli cevherlerden yapılan bu çadırlar olağanüstü bir genişliğe sahiptirler. Hadislerde cennet ehlinden kişilerin, çok geniş ve yüksek olan inci tanelerinin içinde, aileleri ve yakınları ile mükemmel bir hayat sürdükleri haber verilmektedir. Kuşkusuz bu Rabbimiz'in benzersiz yaratma gücünün ve sanatının bir tecellisidir. Dünya hayatında sayısız eksik, kusur ve acz içinde yaşayan insanın böylesi bir güzelliği zihninde canlandırması bile heyecan vericidir. Güzelliğinin ve ihtişamının yanı sıra zümrüt ve yakuttan yapılmış olan cennet çadırlarının içinde bir kişiye hizmet edenlerin sayısı da dünyada Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini umarak çalışıp yorulan herkes için büyük bir müjdedir.