Sayın Ayşe Arman sen hiç aç kaldın mı

Türk kadının tek derdi var! O da...?
Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman Şerif Mardin ile bir söyleşi yaptı.Türkiye'nin sosyolojik konularını konuştu.
Belki diyeceksiniz ki, bundan daha tabii ne olabilir?
Elbette bir sosyologla fizik kimya değil sosyolojik konular konuşulup tartışılır.
Fakat iş öyle değil.
Sayın Arman enteresan bir soru soruyor:
Eğer benim hayat tarzım değişmek zorunda kalacaksa, Boğazda istediğim gibi içki içip balık yiyemeyeceksem, istediğim gibi giyinemeyeceksem ben ne yapacağım?
Ben önce sayın Arman'ı kadınlarımızın bu kadar önemli meselesine olan hassasiyetlerinden (!) dolayı kutluyorum.(!)
Gerçekten çok ince bir düşünce.(!)
Çünkü Türkiyedeki kadınların tek problemi boğazda içki içip, balık yiyip, mini etek giymek
Acaba Türkiye'deki milyonlarca kadından kaçta kaçı Boğazda balık yeyip içki içmek lüksüne sahip?
Başka dertleri yok mu? Bütün Sıkıntıları bitmiş de sadece o mu kalmış?
Neden 28 şubattan sonra ülkeye bu hükümetin getirmiş olduğu ekonomik rahatlıktan söz edilmiyor da varsa yoksa boğazda balık yeyip, içki içip, açık saçık giyinmek lüksünden bahsediliyor?
Bahsediliyor çünkü bunu bahseden hanımefendiler hayatlarında sadece bu ülkenin kaymağını yiyenler. Onlar sadece lüks arabalarda güzel giyinip, boğaz sefası sürmeyi bilirler.
Acaba sayın Arman sen hiç aç kaldın mı? Çocuklarına yedirecek küflü ekmekleri çöpten topladın mı? Yağmurda karda kışta yalın ayak çöplerden gazeteleri toplayıp satarak çocuklarına bir kaşık çorba yapmayı denedin mi?
Doğuda 40 derece güneşin altında çapa çapalayıp, tarlada çalıştın mı? Ya da Karadenizin sırtlarında sabahın soğuğunda çay kırıp, uçurum gibi yerlerden fındık topladın mı? Memleketinden kalkıp kamyon arkasına çoluk çocuk doluşup başka şehirlere pamuk toplamaya veya başka bir iş yapmaya gittin mi?
Tabii sen bunları nereden bileceksin?Boğazda balık yeyip içki içmekten başka bir şey görmüyorsun ki kadınlarımız neler yapıyor göresin.
Onlar, her gün çarşı-pazar-çamaşır bulaşık-temizlik- ütü- yemek yiyecekle boğuşmuyorlar.
Hem iş yerinde, hem evde çalışıp didinmiyorlar da Boğaza balık yeyip içki içmeye gidiyorlar.
Fatura kuyruklarında beklemiyor soluğu boğazdaki bir içkili balık lokantasında alıyorlar(!)
Ne binlerce kadın sabahtan akşama kadar gidip başkasının evini temizliyor. Sonra da gelip kendi işini yapıyor.Ne koca dayağı ile yüzleri gözleri morarıyor. Ne de alkolik, kumarbaz kocanın elinin altında inim inim inliyorlar.
İhanete uğramıyorlar. Terk edilmiyorlar. Boşandıklarında çocuklarıyla mağdur olarak ortada kalmıyorlar.
Hasta olduklarında özel hastanelerde tedavi görüyorlar. Boş zamanlarında canları sıkılınca hangi tiyatroya, sinemaya ya da boğazdaki içkili balık lokantasına gitsem diye düşünüyorlar(!)
Hani cepleri parayla dolu ya? Yazlık, kışlık, lüks otomobil, gadroplar dolusu elbiseler .
Acaba bu çok düşünceli(!) bayanlar, milyonlarca kadının bir taraftan maddi sıkıntı, diğer taraftan eşle problem ve çoluk çocuklarını okutmak için verdikleri savaşları görmüyorlar mı?
PKK yüzünden şehit düşen oğullarına, eşlerine ağlayan kadınlarBunun karşısında PKK tarafından kandırılarak dağa çıkarılan evlatlarına göz yaşı döken analar
Birde başındaki örtüden dolayı okulundan atılan, hayallerini umutlarını kaybeden, kariyerini yarıda bırakmak zorunda kalan ve koskoca diplomalarla başörtülerinden dolayı evlere hapis olan kadınlar?
Ya onlar? Onların dramları?
Onlar kadın değil mi? Onların hayalleri umutları ve istikballeri yok mu? Neden onların mahvolan hayatları göz ardı ediliyor da sadece boğazda içki içip balık yiyemeyecek miyim diye bencillik yapılıyor?
Acaba neden mini etekli ve türbanlı bir arada kardeşçe nasıl yaşar? Hoşgörü nasıl sağlanır? Her iki tarafında hakları nasıl korunur diye uzlaşma çağrısında bulunulmuyor?
Yeter artık aynı şeyleri nakarat etmekten bıkmadınız mı? Biraz farklı şeyler söyleyin? Farklı yorumlar getirin. Farklı çözümler önerin.Varsa yoksa kendi benlerinizi tatmin etmek.Kendi o lüks ve rahat hayatınızı kaybetme korkusu...