6.ŞEHiT ÖLÜM ANINDA FAZLA ACI ÇEKMEZ
6. ÖLÜM ANINDA FAZLA ACI ÇEKMEZ
Ölüm, insanın karşılaşabileceği acıların en büyüğüdür. Bu konuda meşhur alim Muhasibî’nin er-Riaye adlı ese*rin*den bir pasaj aktarmak istiyoruz: “İnsanoğlu vücûdu*nun her parçasından acı duyar. Bir yerine bir diken bile batsa ruhun*da acısını duyar. Ruh olmasaydı bu acıyı duymazdı. Görmez misin ki, ruh çıktıktan sonra beden ateşte yakılsa bile acı duymaz?
Vücûd ruhla bu kadar acı duyuyorsa, ruhun her da*mar, her kıl dibi ve deri parçasından, üst ve alttan, kısa*cası vü*cûdun her zerresinden alınıp çıkarılması sırasında ne acılar, ne sıkıntılar çekilir. Sorma! Ölümün, kılıç dar*besinden, tes*te*renin biçmesinden ve makasın kesmesin*den daha fazla acı verdiği anlatılır. Çünkü, kılıç darbesi, testerenin biçmesi ve makasın kesmesi ruhla birlikte olan vücûda acı verir. Ama ruh, doğrudan hedeflendiğinde acı daha fazladır. Çünkü kılıç ve benzeri bir şeyle vurulan kişi, duyu organları ve dili sağlam olduğundan, bağırıp çağırabilir, feryat edebilir.
Ölenin ise sesi soluğu kesilir. Çünkü acı şiddetlenerek had safhayâ ulaşmış ve her zerresini kaplamış, bütün güç odaklarını pasifleştirmiş, organlarını kırmıştır; beyni uyuş*tur*muş ve dilin fonksiyonunu yok etmiştir. Arta kalan bir ses olsa da, ruh alındığından ancak hırıltı şeklinde olur. İniltiler ve boğazdan boğuk sesler duyulabilir. Bun*dan ötürü benzi solar ve vücûd yaratıldığı asıl rengine dönüşür, adeta yüz toprak gibi olur. Rengi değişir, bütün damarları çekilir, göz*le*ri yukarı dikilir, dili, aslına dönüşe*rek kasılır, dudakları ku*rur ve gerilir, erkeğin husyeleri, kadının göğüsleri çekilir, damar ve sinirler kurur gider.
Yere yığılıp kalan, damarları, organları ve derisi yok olan, her organı parça parça ölen vücûdun halini sorma! Son*ra parmakları morarır, önce ayakları ve ardından da ba*cakları buz kesilir. Onu saran sıkıntı ve sekerât; art arda ge*len acılar, ruhun parça parça çekilmesinden do*ğan bay*gın*lıklar... Can boğaza gelince, dünyayı ve etra*fındakileri tanı*maz olur, pişmanlık ve hasretle yansa bile, artık tevbesi ka*bul olmaz. Hz. Peygamber de, "Can bo*ğaza gelinceye kadar tev*be kabul edilir."[175] buyurmuştur. Mücahid, "İçlerinden birine ölüm gelip çatınca, "Ben şimdi tevbe ettim" diyene (kabul edilecek) tevbe yoktur." (Nisa, 4/18) âyetinin tef*si*rin*de, "ölüm meleğini görünce" açıklamasını yapmıştır. Çün*kü o anda ölüm meleğinin simasını görür. Evet sıkıntılar ve bay*gın*lıklar toplanınca ölümün ne kadar acı ve ızdırap yüklü ol*duğunu sorma!
Cabir b. Abdullah'ın, Hz. Peygamber'den rivayet ettiği şu hadîs-i şerif konuyu aydınlatmaktadır: "İsrail oğulla*rından bir grup insan, bir mezarlığa uğrarlar. Aralarından birisi, "Allah' a yalvarsak da, bu ölülerden birini diriltse, biz de bazı şeyler sorsak," teklifini yapar. Allah'a dua ederler. Derken saçı-sakalı karışmış, alnında secde izi bulunan bir adam mezardan çıkarak, "Benden ne istiyor*sunuz? Ben elli sene önce ölümü tattım, hala acısını içimde hissediyorum" der."[176] Ölüm, acısının bir damlası, dünya*nın dağlarına dam*la*tılsa, erirler," sözü de aktarıl*maktadır.
Hz. İbrahim vefat ettiğinde, Allah ona, "Dostum, öl! Dos*tum, öl! Dostum, ölümü nasıl buldun?" der. Hz. İbra*him, "Is*lak yünün içine sokulup çekilen şiş gibidir" de*yince Allah, "Oysa biz sana ölümü kolaylaştırdık" ceva*bını verir. Hz. Musa’nın ruhu Rabb'ine ulaşınca ona da aynı soruyu sorar. Cevap şudur: Kendimi canlı olarak ka*vurma sacının üstüne atılan serçe gibi hissettim. Hemen ölmez ki, acıyı duymasın, uçamaz ki, kurtulsun" Başka bir rivayette, "Kendimi kasap tarafından canlı olarak yü*zülen koyun gibi hissettim" demiş*tir.
Hz. Peygamber'in vefatı anında, yanında bir su kabı var*dı. Elini suya batırıp mübarek yüzlerine sürerek, "Al*lah'ım! ölüm sekeratını bize kolaylaştır!" diye dua etti. Hz. Fatıma, "Babacığım! Ne acılar çekiyorsun!" diye ağla*yınca Hz. Peygamber, "Bugünden sonra baban acı çek*meye*cek*tir." cevabını verdi.[177]
Hz. İsa, "Ey Havariler! Şu ölümün sekerâtını bize ko*lay*laş*tırması için Allah'a dua edin! Doğrusu ölümden çok kor*ku*yorum. Bu korku beni adeta ölümün eşiğine götürü*yor," derken, Ömer b. Rızkullah da şöyle diyor, "Şayet yeminimi bozmaktan korkmasaydım, "Rabb'imin bana göndereceği el*çi*nin yüz hatlarından Allah'ın yanındaki durumumu öğre*ninceye kadar dünyanın hiç bir şeyiyle sevinmeyeceğim" diye yemin ederdim".
Bunlar, Allah dostları ve sevdiği kullarıdır. Bir kısmına ko*laylaştırdığı halde, ölümün acısından ve sekerâtın ızdı*ra*bın*dan kurtulamamışlardır. İyiyi kötüyle karıştıran, yapma*yıp ka*çırdıkları iyilik ve ibadetlerin pişmanlık, has*ret ve ese*fi içinde iken ölümün son haddine varan dehşeti ile karşı*laşan kişilerin çektiği acıları ise sen düşün! O anda ölüm meleği de çıka gelir!”[178]
İşte Hz. Peygamber, şehidin bu acıları duymadıklarını şöyle müjdelemektedir: “Şehit, şehit olduğu sırada, sizden birinizin, sinek ısırması neticesinde oluşan kızarıktan (veya bir çimdikten) duyduğu acı kadar bir acı duyar.”[179]