-
14. Niyet Ve İhlâs
14. Niyet Ve İhlâs
“İçten (ihlâsla) şehitlik isteyen, yatağında bile ölse şe*hit sevabı alır.”[122]
Hadis-i Şerifte, kişinin niyet ve samimiyetinin öne*mine dikkat çekilmiştir. Niyet, bir yönelme, bir kast, bir azim ve şuur demektir. Niyet sayesinde insan, nereye yö*neldiği*nin, ne istediğinin şuuruna erer. İnsanın bütün fille*rinin esası ni*yet olduğu gibi, eğilimlere göre benim diye sahip çıkacağı iş*lerin vesilesi de yine niyettir. Aynı za*manda, irade ve inşa gücünün en sarsılmaz temeli niyet*tir. Hatta kâinatta ve insan nef*sinde, her şey hem başlan*gıç hem de devam itibariyle ni*yete bağlıdır. Nice küçük işler vardır ki, iyi niyet sayesinde büyür ve nice büyük himmet ve gayretler vardır ki, kötü niyet yüzünden seme*resiz kalırlar.
Niyet, bu sınırlı dünya hayatında ve belli bir ömürde, ebedî saadet veya şekavet getiren manevî bir dildir. İşte niyetin bu özelliğinden ötürü, inanan insan, sınırlı bir ha*yatta ebedî saadet ve ölümsüzlüğe, inkâr eden de ebedî şekavet ve talihsizliğe namzet olmaktadır. Oysa, adaletin dıştan görü*nü*şüne göre, her şahsın yaptığı iyilik veya kötülük kadar sevap görmesi veya azap çekmesi gere*kirdi. Bu da, iyilerin cennette kalacakları sürenin, iyi in*san olarak yaşadıkları süre kadar, kötülerin de cehen*nemde kötülükleri kadar kalmalarını gerektirir. Oysa ebe*diyet, hem inanmayanlar için hem de inananlar için ka*zanılmış son durumdur ve ötesinde hiç bir şey düşünmek mümkün değildir. İşte bu ebediliğin sırrı niyette aranmalı*dır. Onun için de Hz. Peygamber, “müminin niyeti ame*linden hayırlıdır,”[123] buyurmuştur. De*mek oluyor ki, bu ko*nuda esas olan kişilerin yaşadıkları sı*nır*lı hayatın ve*sileliğinden çok onların niyetidir. Ebedî saa*dete iman ve onu kazanma -milyonlarca seneye vabeste olsa bile- mümine cenneti kazandırıyor, aksi de inanmayana ce*hennemi...
Konumuzla ilgili el-Muhasibî şu bilgiyi vermektedir: “Hz. Ka’b’ın rivayet ettiği şu haberi bilir misin ki, o Al*lah’ın kitabında şu üç hususu tespit etmiştir. “Şehitler üç kısımdır. Birincisi, malını Allah yoluna vererek sevabını Allah’tan uman, canıyla da İslâm topluluğuna destek olan fakat niye*tinde ne başkasını öldürme ne de öldürülmeyi düşünmediği halde, kendisine isabet eden bir kaza okuyla vefat eden insandır. Bu durum, o kimsenin kanından akan ilk damlayla günahlarının mağfiretine vesiledir. Şehid kimse ev halkından yetmiş insana şefaat edecektir.
İkincisi, sevabını Allah’tan umarak malını Allah yo*lunda sarf eden, canıyla da İslâm ordusunu destekleyen ve niye*tinde de düşmanı öldürmek arzusu bulunup kendi*sinin ölme*sini arzu etmeyen kimsedir. Fakat burada bir kaza oku gelip canını aldığında bu kimse cennette Hz. İb*rahim Halilur*rah*man ile beraber omuz omuza buluna*caktır.
Üçüncüsü, Allah yolunda malı ve canıyla cihad eden, savaşta İslâm cephesinde yer alan, Allah yolunda öldü*rüp, öldürülmeyi niyet eden kimsedir. Buna bir kaza oku isabet ettiğinde, bu kimse Cennette Allah’ın arşı altında kılıcını çekmiş bir vaziyette mücahid olarak haşrolur. Bu şehit, dilediğine şefaat edebilir. Onun için günah ve isyân diye bir şey kalmaz, hepsi affolur.
Halbuki bu üç kimse Allah yolunda mallarını ve canla*rını ortaya koymada eşit davranmıştı ve üçü de öldü. Fa*kat ni*yetleri nisbetinde, ikincisi birinciden, üçüncüsü de ikinciden üstündür. Çünkü birinci kimse ne ölmeyi ne de öldürmeyi niyet etmiştir. İkinci şahıs ise öldürmeyi istemiş fakat ölmeyi niyetinden geçirmemiştir. Üçüncü şahsa ge*lince o, niyet ve himmetini alî tutmak suretiyle birinci ve ikinci şahıstan üstün hale gelmiştir. Zira o hem öldürmeyi hem de Allah yolunda şehit olmayı niyetinden geçirmiştir. Ka’b deva*mın*da şöyle der: “İşte bu üç satır Allah’ın kita*bında bulun*maktadır. Onu haber veriyorum.”[124]
Sonuç olarak denebilir ki, niyet, kişinin hayatında her şeydir. Ferdin ölü davranışlarına canlılık kazandıran o ol*duğu gibi, onun bütün ömrünü bire bin veren bir tarla haline getiren de odur. Zaten “ameller niyetlere göredir ve kişiye ancak niyet ettiği vardır.”[125] Öyle ise, samimi bir ni*yetle şehitlik isteğinde bulunan kimse, rahat döşeğinde ölse bile şehittir. Çünkü, böyle bir niyete sahip kimse, şe*hit olma durumu/fırsatı ortaya çıksa onu kaçırmayacaktır. Zaten daha önce söz, mal, davranış ve benzeri diğer imkânlarıyla bu ciddiyet ve samimiyetini ortaya koyarak, adeta dünyada*ki*lerin ona şahitliğini sağlamış, niyetiyle de Allah’ın şahit*liğini elde ederek şehitliğe hazır ve nam*zet olduğunu ortaya koymuştur.
Diğer taraftan, asıl istenen düşmanla karşılaşmak de*ğildir. Esas olan Allah’ın adını yüceltmektir. Bazen, tebliğ ve irşad yapılırken, düşmanla karşılaşıp ölmektense, ya*şamak daha önemlidir. Kısaca şöyle denebilir: Düşmanla karşılaşmada tek yol, tek istikamet var; şehitlikte için ise, de*ğişik yollar, değişik istikametler var, halis bir niyetle yatakta ölmeye varıncaya kadar... Hangisinin daha ha*yırlı olacağını ise, sadece Allah bilir.