Ah çocuk.
Ah çocuk......
Ah çocuk: Taaa uzaklardan bakıyorsun bana, mesafelere aldırmadan.
Güzel çocuk, tanımıyorum seni, bir yerlerden gülümsüyorsun bana, görüyorum. Yüreğinde tüm acıları yama yapmış saklamaya çalışıyorsun.
Ben görüyorum, bütün kör gözlere inat.
Kim bilir; kimin çocuğusun sen, seviyorum seni.
Gözlerinde acıyı görüyorum ama güneş engelliyor dertlerini.
Gözlerinde hayat, pırıl, pırıl.
Dünyanın bütün pisliklerine inat, yine de gülüyorsun bana.
İnsan, sevgi, barış kokuyorsun.
Biliyorum sırtında dünyayı taşıyorsun, taşımak zorunda bırakılıyorsun… Yüreğinde isyan bana sesleniyorsun. “Bizi öldürüyorlar teyze” diyorsun.
Bunu sana yapanlar adına ben utanıyorum çocuk.
“Kolumu kırıyorlar teyze” diye ağlıyorsun.
Görüyorum çocuk, inan görüyorum.
Benim sadece kolum acımıyor, yüreğim kanıyor çocuk.
Sen belki hatırlamazsın ama ben hiç unutmuyorum çocuk, bundan bir kaç yıl öncede, senin kolunu acıtanlar, senin gibi çocukları kurşunlarla delik deşik ettiler.
“Niye?” diye sorma çocuk. Ne olur sorma? Anlatsam öfkelenirsin, kızarsın, belki kavga edersin. Ahh çocuk ahhh. Unutma çocuk, sakın unutma?
Kim olursa olsun anan, baban.
Sorumluyum en az onlar kadar senden. Adını hiç bilmesem bile, seni hiç görmesem bile, benim öz be öz çocuğumsun sen.
Şimdi soracaksınız “Kim bu çocuk? Diye.
--- Tv’de dehşetle izlediğimiz, kolu polisler tarafından kırılırcasına bükülen çocuktan bahsediyorum yani C.E’den. Artık hepimiz tanıyoruz onu.
Onun can hıraş bağırması ve kendinden on kat iri, çirkin bir adamın C.E’nin kolunu nasıl kıvırdığını ve bundan nasıl zevk aldığını hep beraber gördük. Aslında balık hafızalarımızı biraz zorlasak, bu ülkenin Doğu’sunda çocukları nasıl kurşunlarla delik deşik ettiklerini hatırlasak, bu çocukları nasıl açlığa, yoksulluğa mahkum ettiklerini bir hatırlasak... ve hiç unutmasak…
Ben unutmuyorum, ömrüm yettiğince de unutmayacağım.
İnsan sadece canı acıdığında hatırlamamalı, acıyan insanları.
Acımadan da sevmeli onları, korumalı.
İnsan olmanın erdemliliğidir bu.
Evet, insan olanı acıtır bu olanlar, acıtmalıdır da.
Yine çocukların canları acıyor, yine çocuklar ağlıyor.
Çocuklardır hep içimi acıtan. Biraz da analığımdan gelir bu duygum. Her ağlayan çocuğun yerine koyarım evladımı, her evladım ağladığında başka ağlayan çocukları görürüm.
Sanmayın ‘çocuk anlamaz’ diye, asıl çocuktur dünyayı anlayan, hesapsızdır, kirlenmemiştir. Çıplak çocuklar, bütün yoksulluğa ve yoksunluğa rağmen gülmeyi bilen, anasız çocukları görürüm analığımdan utanırım. C.E’nin yaşadıkları ve diğer çocukların yaşadıkları…
Şimdi bu militarist zihniyet değildir de nedir?
Kimse o çocukların psikolojik travmalarını hesaplamıyor. Hangi aklıevvel şuna inanıyor, ‘yarın bu çocuklardan sağlıklı bireyler çıkar’ diye. Bu ülkenin devleti ve polisi aleni şiddet uyguluyor. O zaman bende onlara derim ki; sahtekarsınız. Her gün televizyonlarda şiddete karşı reklamlar veriyorsunuz, programlar hazırlıyorsunuz, bunun yanı sıra da şiddetin en büyüğünü ve alasını siz yapıyorsunuz?
Doğu’da çocukların kolunu kırıyorsunuz, bedenlerini kurşuna diziyorsunuz. Batı’da bunları yapacak çocukları yetiştiriyorsunuz. Ama ben çocukları seviyorum, onların kimliği ile uğraşmıyorum, ister Kürt olsun ister Türk. Ama militarist zihniyet çocuklarımızı öyle bir büyütüyor ki; bu ülkenin insanları da buna çanak tutuyor. Oysa o çocukların eline ne taş yakışıyor, ne silah.
alintidir...