En uzun yolculugun Edirne’den Kars’a oldugunu düsünürsek yanilmis oluruz
En uzun yolculuk beynimizden yüregimize yaptigimiz yolculuktur Üzücü bir olay karsisinda asagidan, yukaridan, sagdan, soldan düsünerek, çesitli yorumlar yaparak zihnimizi çatlatircasina yorariz Olaylari siyah ya da beyaz çerçeveler içerisine oturtmaya çalisarak ara renklerden siddetle kaçiniriz Hâlbuki insan iliskilerinde siyah ya da beyaz çerçeveye yerlestirilebilecek olaylar çok sinirlidir Gri, pembe, yesil, mavi gibi diger ara renklere de ihtiyacimiz vardir Özellikle bize yapilan haksizliklar karsisinda, canimizi acitan olaylari yorumlarken onlari siyah ya da beyaz çerçeveler disindaki çerçevelere yerlestirmek bizi müthis rahatlatacaktir Karsimizdakini «kötü» addedip siyah bir çerçeveye, kendimizi de «iyi» addedip beyaz bir çerçeveye yerlestirmek gerçekte problemi çözmeyecektir Belki de sadece peygamberleri beyaz çerçeveler içine yerlestirebiliriz Diger tüm insanlar için kendimiz de dâhil hep ara renklere ihtiyacimiz vardir
Ve bu rengârenk çerçevelere insanlari ve olaylari yerlestirirken mantigin merkezi olan beynimizden; inancin, sevginin, mâneviyatin merkezi olan yüregimize yolculuga çikmamiz gerekecektir Çok büyük bir nimet olan akil ve mantik hiçbir zaman tek ve yegâne nimet degildir
Canimizi acitan, üzen ve hattâ hayatimizi etkileyen/degistiren kirici söz ve davranislar karsisinda affedici olabilmek çogu zaman mantigimiza, kaybettigimizi kabullenmek gibi gelse de gerçekte yüregimize onu özgürlestirdigimiz, agirliklardan kurtardigimiz hissini verir Ki bu gerçekten de böyledir çünkü affedememek, suçlamak, kinlenmek, öfkelenmek hayat enerjimizi tüketerek, hayat kalitemizi düsürür
Fakat insanlari ve olaylari siyah/beyaz çerçeveler disindaki çerçevelere yerlestirerek onlari affedebilmek için, beynimizden yüregimize yapmamiz gereken bu yolculuk benligin patiska yollarinda çok uzun sürer; zamana ve sabra ihtiyaç vardir Affedebilmenin aslinda insani ne kadar çok hafiflettigini ögreten güzel bir hikâye vardir:
Ögretmen bir gün derste ögrencilerine bir teklifte bulunur:
“Hayati tecrübe ederek ögrenmek ister misiniz?”
Ögrenciler çok sevdikleri hocalarinin bu teklifini tereddütsüz kabul ederler «O zaman» der ögretmen «simdi yarinki ödevinize hazir olun Yarin hepiniz birer plastik torba ve beser kilo patates getireceksiniz!» Ögrenciler, bu isten pek bir sey anlamazlar
Ama ertesi sabah hepsinin siralarinin üzerinde patatesler ve torbalar hazirdir Kendisine merakli gözlerle bakan ögrencilerine söyle der ögretmen: «Simdi, bugüne dek affedemediginiz her kisi için bir patates alin, o kisinin adini o patatesin üzerine yazip torbanin içine koyun» Bazi ögrenciler torbalarina üçer beser tane patates koyarken, bazilarinin torbasi neredeyse agzina kadar dolmustur Ögretmen, kendisine; «Peki simdi ne olacak?» der gibi bakan ögrencilerine ikinci açiklamasini yapar: «Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbalari yaninizda tasiyacaksiniz Yattiginiz yatakta, bindiginiz otobüste, okuldayken, siranizin üstünde, hep yaninizda olacaklar»
Aradan bir hafta geçmistir Hocalari sinifa girer girmez, denileni yapmis olan ögrenciler sIkâyete baslarlar: «Hocam, bu kadar agir torbayi her yere tasimak çok zor Hocam, patatesler kokmaya basladi Vi, insanlar tuhaf bakiyorlar bana artik Hem sIkildik, hem yorulduk!»
Ögretmen gülümseyerek ögrencilerine su dersi verir:
«Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asil kendimizi cezalandiriyoruz Kendimizi rûhumuzda agir yükler tasimaya mahkûm ediyoruz Affetmeyi karsimizdaki kisiye bir lütuf olarak düsünüyoruz, hâlbuki affetmek en basta kendimize yaptigimiz bir iyiliktir»
Fakat beynimizden yüregimize yaptigimiz bu zorlu yolculuk sonucunda affetmeyi basarabildigimizde karsimizdaki kisinin davranislarini onayladigimizi düsünmemiz yersizdir Çünkü affetmek sadece geçmisin günümüzdeki yikici etkisini kaldirmaktir Affetmek; «Yaptigini onaylamiyorum, yanlis buluyorum, belki de kendimi özür dilemeni gerektirecek kadar suçsuz görüyorum, fakat canimi çok acitmasina ragmen bundan senin habersiz olusuna, umursamaz olusuna o kadar çok aciyorum ki bu yüzden senin affedilmen gerekir diye düsünüyor ve hissediyorum» diyebilmektir
Affetmek unutmak da degildir Unutmamaliyiz da Yasadiklarimiz, bizi çok üzmüs olsa da kazandigimiz tecrübelerdir O kisiyle oldugu kadar baska kisilerle de olan iliski ve iletisimimizde de bir daha böyle tatsizliklarin yasanmamasi için neler yapabilecegimizi ögretmistir o aci hâtira Olayi hatirlamak fakat duygu depomuzu bosaltmak gerekir Bunun için de bu tür olaylari bir bakima, beynimizden yüregimize dogru yolculuga çikarak, kaderin cilvesidir diye telâkkî etmek zihnimizi ve yüregimizi rahatlatacaktir
Affedebilmek için ilk ve tek yapabilecegimiz sey sabirli olmaktir elbet
Sabredebildigimiz sürece öfkemize ve kinimize hâkim olabilir, zamani lehimize çevirebiliriz Fakat bazen öyle anlar olur ki kisi siddetle ugradigi haksizliga misliyle karsilik vermek ister Böyle durumlarda misliyle olduktan sonra hiç kimsenin itiraz hakki olamaz çünkü buna Rabbimiz de müsaade etmistir:
“Kim zulme ugradiktan sonra hakkini alirsa, böyle hareket edenlerin aleyhine bir yol (mes’ûliyet) yoktur (onlar kinanamaz ve cezalandirilamaz) (Sûrâ, 41)
Özellikle affedilecek kisiyi affettigimiz takdirde bu onun ayni davranisi tekrarlamasi neticesini doguracaksa burada af degil misliyle olmak sartiyla buna karsilik vermek daha dogru olacaktir Buna haksizlik edene bir ders vermek de denebilir Yine de âyetin devaminda:
“Kim sabreder ve affederse süphesiz bu hareketi yapilmaya deger islerdendir” (Sûrâ, 43) diye buyururken Rabbimiz bize affetmenin faziletini isaret ediyor olsa gerektir Sabretmek ve affetmek süphesiz sâlih amellerdendir Rûhu özgürlestirir, benligi köreltir
Fakat bir de üstün ahlâk sahibi olan kisilerin kendilerine yapilan haksizliklar, aci ve üzücü olaylar karsisinda takindigi tavir vardir ki bu hakikaten takdire sayandir Bu kisiler hakkinda Rabbimiz:
“Iyilikle kötülük bir olmaz Sen (kötülügü) en güzel bir tavirla önle O zaman seninle arasinda düsmanlik bulunan kimse, sanki yakin bir dost olur Bu haslete ancak sabredenler kavusturulur Buna ancak (hayirdan) büyük pay sahibi olan kimse kavusturulur” (Fussilet, 34-35) buyurur
Kötülüklere misliyle karsilik vermenin ya da affetmenin disinda bir de iyilikle karsilik vermek vardir ki bunu da hakikaten herkes beceremez Bunu ancak hayirdan büyük pay sahibi olan kisiler basarabilir
Ne mutlu öyle olamasa da olmak gayreti içinde olanlara! Aklin zincirlerini kirip uzun yolculuklar sonucu yüregin sahillerine ulasarak gerçek özgürlügü tadanlara!
alıntı