Çok zorlu dönemlerden sonra 1950 sonrası islamiyet yeniden doğmuştu.
Biz bu büyük zatlara minnet borçluyuz.Allahü Teala onlardan gani gani razı olsun.Yardımlarını bizlerden eksik etmesin.Bırakmış oldukları emaneti kıyamet saatine kadar, en güzel şekilde koruyanlardan eylesin.
Evet konumuza gelelim.
*****
TEFEKKUR - Hekimoglu Ismail / Zaman Gazetesi – 07 Ağustos 1997
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, kıymetli eserlerinin yanına bir yenisini daha ekledi: Tabular Yıkılıyor! "İnsan bilmediğinin düşmanıdır." Tahmin ederim yıkılan tabular cehalet ve bu cehaletten doğan düşmanlıklar.
Dindarlara karşı çıkıldığı bir dönemde aziz ve muhterem insan Süleyman Efendi'ye de karşı çıkıp, onu zor durumlara düşürmüşlerdi. Ahmet Akgündüz Bey, Tabular Yıkılıyor kitabının ikinci cildinde tam yüz sahifeyi bu konuya ayırmış. Ordan istifadeyle bir daha Süleyman Efendi'yi anlatacağız.
1888'de Silistre'de doğdu. Bu yıllarda doğanlar Hicri 14'üncü asır arenasına çıkıp, çok büyük hadiseleri yaşadılar.
Babası Osman Efendi rüyasında, vücudundan kopan bir parçanın ışıklar saçarak gökyüzüne yayıldığını görür ve çocuklarına dikkat eder. Bu rüyaya en elyak Süleyman! Oğul Süleyman odaya her girişte baba ayağa kalkar, onu ayakta karşılar... Keşif tamamdır. Elbette ki oğulun babaya hürmeti daha fazla.
Rüştiyeyi (ortaokulu) bitirdikten sonra Arabça öğrenen Süleyman Efendi, tahsiline devam için İstanbul'a gelir. Ulum-ı aliye ve aliye-i Arabiyye icazetnamelerini aldıktan sonra Süleymaniye Medresesi'nden de icazetini alır.
Ulum-ı aliye: Tefsir, hadis, siyer ve fıkıhtır. Yani Süleyman Efendi, Arabça'yı öğrendiği gibi İslami ilimlerde, fen ve edebiyat dallarında da diplomalar ala ala (bugünkü tabirle) 1916'da İlahiyat Fakültesi mezunu olmuş, medresetü'l-mütehassisin olan Süleymaniye Medresesi'nde de doktorasını yapmıştır. 1918'de İstanbul Müderrisleri Ruusu yani İstanbul baş müderrislerinden (üniversite öğretim üyelerinden) biri olmuştur. Diplomasında Şeyhülislam İbrahim Efendi'nin imzası var. Aynı zamanda Süleyman Efendi "fetva makamına" da getirilmiştir.
Buraya kadarki tahsilini birincilikle tamamlayan Süleyman Efendi, Hukuk Fakültesi'ni de bitirir.
400 kuruş aylıkla, padişah iradesiyle vazifeye başlıyan Süleyman Efendi, 1923'ten 16 Eylül 1959'a kadar Diyanet Başkanlığı bünyesinde dersiamlık vazifesine devam etmiş, son maaşı 2 bin kuruştur.
1939'da evi aranıp tevkif edilir, 3 gün çile çektikten sonra, tutuksuz yargılanıp, beraat eder. 1943'te vaizlik belgesi elinden alınır. 1950'de yapılan müracaatlar geri çevrilir.
Buyuruyorlar ki:
"Okuma imkanı yoktu, okuyan dahi bulamadım. Bir zaman geldi mebus maaşı kadar para verip talebe okutmak istedim, bulamadım. Parayı alıp, kaçıyorlardı, çünkü korkuyorlardı..."
İslami öğretim ve eğitim yasaklanmıştı. Nihayet İlk Kur'an kursu 1951'de Konya Lezzet Lokantası sahibi Mustafa Bey'in Çamlıca'daki evinin birinci katında açılmış. 1952 yılında da Üsküdar Müftülüğü'ne bağlı ilk resmi Kur'an kursu açılıyor...
Müslümanların İslamiyet'ten uzaklaştırılmaları acı bir gerçekken; Müslüman'ı İslamiyet'le bütünleştirmeye çalışan alimler de unutulmamalı.
Ta 1940'lı yıllardan bu yana Süleyman Efendi'nin talebeleri yüz binlerce oldu. Yüksek tahsilli, iş sahibi olan bu insanlar imamlık yapacak kadar da dinlerini, imanlarını bilir. İmkansızlıklar içinde çok büyük işler başaran Süleyman Hilmi Tunahan (Allah rahmet etsin) ve onun aziz talebeleri, karanlık dünyamıza ışık olmuştur.
