MÜ’mİn İnsan Ve Pozİtİf Enerjİ
Resûlullah Efendimiz buyuruyorlar ki: "Mü'minin işine hayret ediyorum. Onun her işi kendisi için hayırlıdır. Ona sevdiği birşey isabet ederse, bundan dolayı Allah'a hamdeder. Böylece bu onun için hayırlı olur. Ona hoşlanmadığı bir şey isabet eder de sabrederse, bu da onun için hayırlı olur. Müminden başka, her işi kendisi için hayırlı olan hiç kimse yoktur!” (Darimî)
Çağımız insanı sıkıntılıdır, streslidir, asık suratlıdır, saldırgandır, öfkelidir, kıskançdır, bencildir, endişe içindedir, hoşgörülü değildir kısaca negatif yüklüdür, mutlu değildir. İstisnasız her tür insan bundan nasibini alıyor. Güleryüzlü olarak gördüklerimiz de ya pazarlamacıdır ya satıcı ya da yapmacıktır. Sizi rahatlatan, size güven veren bir tebessümle karşılaşmak zorlaşıtor git gide... Güven veren, sıcaklık hissi veren “nur yüzlü” insanlarımızın sayısı azalıyor... Zorla gülümsüyoruz artık, kapitalist olsak tebessümümüzden para bile isteyeceğiz. Öyle ya, karşımızdakine psikolojik rehabilitasyon arzediyoruz!..
Negatif enerji yüklü olmak paralelinde mutsuzluğu getiriyor. Bu durum sadece bizi mutsuz kılmıyor, tüm sevdiklerimize yansıyor... Mutluluğu uzaklarda, başka yerlerde aramamak gerekir. Mutluluk bizim elimizde, bizim içimizde... Mesele içimizdekileri harekete geçirmek, mutlu olabileceğimize inanmak... Mutlu olmak için mutlu olabileceğimize inanamak gerekir önce... Pozitif enerji ile dolarsak negatif olanı kendiliğinden çıkıp gidecek. İlginç değil mi, Peygamberimiz hayatınızdan “keşke” kelimesini silip atın diye tavsiyede bulunuyor. Niye? “Keşke” yakınmaktır, karamsarlıktır, ufku karartmaktır, geçmişe takılıp kalmaktır, geleceğe bakamamaktır da onun için. “Keşke” negatif enerjiyi artırıyor... Aksine iyi şeyleri hatırlamak, zikretmek ve yapmak pozitif enerjiyi ziyadeleştiriyor...
Para, para, para diyen ya da şöhret şöret diye tutturan veyahut cevabı hep hayır hayır hayır olan insanlarla Allah Allah Allah diyen ya da Ya Rezzak, Ya Rezzak, Ya Kerim Ya Kerim diye zikreden veyahut bir şey istendiğinde/sorulduğunda hayır diyemeyen insanları mukayese edin... Hayata maddenin ve bedenimizin dar kalıplarından bakanlarla sonsuzluğu kucaklayanların hallerini gözlemleyin... Tek kanatı olan kuş uçamaz ya aynı onun gibi. Kuş kendini gerçekleştiremiyor, kuş kuş olarak varlığını sergileyemiyor. Tıpkı insan da öyle, kendini maddeye mahkumsa kendini gerçekleştiremiyor.
Ne yalan söyliyeyim, hepimizin sorunları var. Bazen zorlanıyoruz, darlanıyoruz, bunalıyoruz. Olacak tabii, insanız biz. Bunları çözmek de bize düşer. Her darlandığımızda Peygamberimizin yukarıdaki sözü aklımıza gelmelidir. Peygamberimiz bize rehberlik ediyor. Mü’minin gerçekte olması gereken hali tasvir ediyor. Biz şayet öyle olamıyorsak sanki ötelerden “hayır, hayır siz mü’minsiniz, bu davranışlar size yaraşmaz; siz tek mulak güç sahibi Allah’a inanmışsınız, kendinize gelin” diye sesleniyor.
Yıkılmadan ayakta kalmanın tek adresi ve pozitif enerjiyle yüklenip etrafımıza huzur dağıtmanın yegane yolu hadîsteki niteliklere göre kendimizi ayarlamaktan geçiyor. Başımıza sevinç duyduğumuz bir hal gelmiştir. Asla şımarmamalıyız, kendimizden bilmemeliyiz, kimseyi minnet altında bırakmamalıyız, bencil davranmamalıyız, en önemlisi de Rabb’imizi unutmamalıyız. Her dem hamd içinde olmalıyız. Hamdimiz, Rabb’imizi hakkıyla takdir etmek olduğu gibi sevincimizi Yüce Yaratan’la paylaşmaktır bir anlamda... Sevinçlerimizi paylaşmanın ilk adımıdır belki de... Mü’min, sevinçlerini hamd ile karşılarsa onları kedere dönüştürmekten de uzaklaşır. Rahatlar mü’min, sevincini kendinden kaynaklanmadığını, ona buna lutfeden bir varlığın olduğunu bilir, becilliğe asla kapı aralamaz.
Yine, insanız, başımıza derecesine göre bir sıkıntı, musibet, bir keder gelebilir. Nefsimizin gaflette olduğu, şeytanın fırsat kolladığı hallerdir bu haller... Ne kadar da güçsüz olduğumuzu o zaman anlarız. Güçsüzlüğümüzü “En Güçlü”ye sığınarak çözebiliriz ancak... Bunlar birer imtihandır. Bunda Rabb’imizin ne türlü hükmetleri var bilinmez. Sabır, sabır sabır... Sabreden kimsenin yıkıldığı, kaybettiği tarihte görülmemiştir. Hele bizim başımıza gelen ne ki! Gördüklerimize, duyduklarımıza bakarsak halimize şükretmeliyiz. Sabır, acıları tatlıya çeviren bulunmaz bir erdendir. “Sabrın sonu selamettir” diyen boşuna söylememiş...
Sevinçli hallerimizde hamd içinde; zor anlarımızda sabır içinde olmak... Kim bilir belki de bu yaşayışla “hamd” içinden “hamd makamı”na; “sabır” yollarından “sabredenler makamı”na geçeriz. Kemalat yolculuğunda makam sahibi olmak pozitif enerjiyle dolup taşmak demektir. O zaman dilimizden “lutfun da hoş kahrın da hoş” sözcükleri döküleverir de bütün bir varlığı kucaklar, bağrımıza basarız.