Çeşitli Konular Üzerine Fetvalar
Cahiliyye selamı: Umeyr, peygamberimize yaklaştı ve cahiliyyet devrindeki usule göre –Sabahı hayr, sabahın hayırlı olsun dedi. Peygamber efendimiz de: “Ya Umeyr, cenabı Hak senin bu selamından daha güzel bir selam, cennet halkının selamını ihsan buyurmuştur, dedi. (Hayatüs Sahabe-1)
Camide ikinci cemaat oluşturmak: Camide imamla namaz kılındıktan sonra tekrar cemaat halinde ezan ve kamet ile namaz kılınması mekruhtur. Fakat ezan ve kametsiz mihrabın başka bir tarafında mahdut kimselerin tekrar cemaatle namaz kılmaları mekruh değildir. (Büyük İslam İlmihali) (İkaz-Mehmet Güleç)
Camide konuşmak: Camide yapılan konuşma din ile ilgili ise ibadet olduğundan makbuldür. Fakat dünyevi olup da bir kimsenin gıybet ve dedikodusu yapılmıyorsa mubahtır. (Hindiyyeden) (Fetvalar-Halil Gönenç)
Mescitlerde tartışmak, ses yükseltmek, kayıp ilanı, alışveriş, icare vb akitler mekruhtur. Ancak fıkıh öğrenen kimselerin seslerini yükseltmesi bunun dışındadır. Bunlara göre mübah olmayan sözlerle konuşmak da mekruhtur. Şayet mübah olan sözler ile konuşulursa namaz kılanlarda şaşırmıyor ise mekruh değildir. Hanefilere göre mescitte dilencilik etmek haramdır. Dilenciye mescit içerisinde birşeyler vermek mekruhtur. Fesaddan emin olmak kaydıyla kadınların mescitte namaz kılmasına müsaade edilir. Genç kadının mescide gitmek maksadıyla evinden çıkması mekruhtur. Mescidlerde mübah sözler ve dünyevi ve buna benzer işlere dair mübah şeylerden söz etmek caizdir. İsterse bu tür konuşmalar esnasında gülme husule gelmiş olsun; yeter ki, konuşmalar mübah özelliğini muhafaza etsin. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Camide Kuran okumak: Ebu Said el-Hudri ra rivayet edip demiştir: Rasuli Ekrem sav mescidde itikafta idi. Mescidde Kuranı sesli olarak okuyanları işitti. Hemen Rasulü Ekrem sav, itikafa girdiği yerin perdesini açtı ve dedi: “Kulak veriniz ve dikkat ediniz! Şüphesiz hepiniz Rabbisine niyaz edip yalvarmaktadır. Binaanaleyh bazınız diğer bazınıza eziyet etmesin ve bazınız diğer bazınız üzerine Kuranı Kerim okumada sesini yükseltmesin.” (Ebu Davud) İmam Malik Muvatta da: “Rasulullah sav insanların yanına çıktı. Halbuki insanlarda namaz kılıyorlardı ve onların Kuranı Kerimi sesli olarak okuyuşlarına da muttali oldu.
Bunun üzerine Rasuli Ekrem dedi ki: “Muhakkak namaz kılan kimse Rabbisine münacaat eder. Binaanaleyh her ferd Rabbisine münacaat edip ibadet yapanın haline baksın ve bazınız diğer bazınız üzerine Kuranı sesli olarak okumasın.” (El-İbda) Rasuli Ekrem (sav ) Hz. Ali’ye şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! İnsanların namaz kıldığı yerde, Kuranı Kerim okumanı ve dua etmeni sesli olarak yapma! Zira senin Kuranı sesli okuyup duayı sesli yapman, insanların namazını ifsad eder.” (El-İbda, El-Medhal) Bu hadisi şerifler gereğince, Ebu Hanife merhum, namazdan sonra okunan Ayetel Kürsi’yi ve duayı sesli olarak okumayı kerih görmektedir. İşte bu hadisi şerif gibi pek çok hüküm ve beyanlar, camide ve hatta evlerde ibadet ve namazla meşgul olanların yanlarında, sesli olarak Kuranı Kerim okumak, zikri ilahi, tesbih, tehlil ve duaları sesli olarak yapmak haramdır. Dürril Muhtar’da da aynı hüküm mezkurdur. (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Camide musafaha yapmak: Namazlardan sonra, namazın bir tetimmesi (tamamlayıcısı) olarak, herkesin herkesle musafaha etmesi bidattır. Musfaha aslında sevgi doğurucu bir sünnet olmakla beraber, namazlardan sonra, namazın bir parçası ve bütünleyicisi gibi icra edilmesi, ibadete bir katma anlamı taşıdığından bidat olmuş olur. (Çağdaş Meselelere Fetvalar-Faruk Beşer)
Beş vakit namazdan, Cuma namazından ve Bayram namazlarından sonra (cami ve mescitlerin içerisinde) musafaha yapanlar görülüyor. Bu zamanlarda musafaha yapmak bidat ve kerahattır. Müslim şerhinde İmam Nevevi merhum ise şöyle zikrediyor: İkindi ve sabah namazından sonra musafaha yapmak aslı olmayan şeylerdendir. (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Camiyi süslemek: Fazla israfa kaçmak, mihrap ve kubbesini akıl ve hayale gelmeyecek nakışlarla nakışlayıp süslemek ve milletten toplanan parayı lüzumsuz yere harcamanın bir manası yoktur. Bu paralara yazık olur. Peygamber (sav); “camileri çok yükseltmekle emrolunmadım. Siz zaman gelecek yahudi ve hristiyanlar gibi camilerinizi süsleyeceksiniz”(Ebu Davud) “Halkın camileri yükseltip süslemekle böbürlenmeleri kıyamet alametlerindendir.”(Ebu Davud) (Halil Gönenç)
“Herhangi bir ümmet amel yönünden bozulunca mutlaka camileri süslemeye yönelir.” (İbni Mace Mescidler:2)
Ebu Husayn şöyle rivayet eder: “bir ümmetin ameli kötüleştiği vakit mescitlerini süslerler.” (İmam Malik) (Asrı Saadette İslam-1)
Hanefiler, helal olan mal ile mescitlerin süslenmesi caizdir; mihrabı bundan müstesnadır. Onun bu şekilde süslenmesi mekruhtur, çünkü namaz kılanı oyalar, demişlerdir. Ebu Hanife’den bu konuda ruhsat verdiği rivayet edildiği gibi, Ebu Talib el-Mekki’nin de: “Mihrabın süslenmesinde kerahet yoktur” dediği rivayet edilmektedir. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Camileri yağlı boya vb şeylerle süslemek mekruhtur. Cami duvarlarına yazı yazmak Hanefilerce doğru değildir. Şafilere göre mekruhtur. (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Resulullah sav’in mescidi sade olduğu gibi, tâ Selçukluların sonuna kadar tüm islam dünyasındaki mescidler de genellikle sade idiler. “Ben muhteşem mescitler yapmakla emrolunmadım.” (Ebu Davud-Salat) hadisini şerheden Münavi der ki: İbadethaneleri süslemek ehli kitabın işidir. Müslümanların bu konudaki tavrı itidal olmalıdır. Hz. Ömer onca maddi devlet gücüne rağmen mescidi değiştirmemiştir. İslamda ilk mescid süsleyen Velid b. Abdülmelik’tir. Selefimizin çoğu insanlar fitne korkusundan ona bir şey diyememişlerdir. (Münavi-Feyzül Kadir) bu hadisle ilgili olarak Ebu Davud’un nakline göre İbni Abbas: “Ama siz yine de Yahudi ve Hıristiyanlar gibi mescidleri övünme vesilesi yapacaksınız” demiştir. Hatta Ebu Davud’un müteakip hadisi de bunu destekler: “İnsanlar mescidler konusunda birbirleriyle övünmedikçe Kıyamet kopmaz.” (Ebu Davud-Salat) Süslenebilecek kısımların badana ya da altın suyu ile bezenmesi mekruh değilse de bu camiye vakfedilen (cami yapılması için verilen) paralardan yapılamaz. Kişiler bunu ancak kendi hesaplarına yaptırabilirler. (Fetevayi Hindiyye) (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Caminin üstüne ev vb yapmak: Mescidlerin üstü sonsuza kadar mescid sayılacağı için, artık mescidin üzerine ev yapılamaz. Mescidin üzerinde hela ve cinsellik ihtiyacı gibi ihtiyaçlar giderilemez. (Çağdaş Meselelere Fetvalar-Faruk Beşer)
Camideki yazılar: Şafii, Hanefi ve Hanbelilere göre mescidlerin duvarlarına, tavanlarına yazı yazmak mekruhtur, diğer taraflarda mekruh değildir. Çünkü yazı, namaz kılanın kalbini meşgul eder; hatta namazını bırakıp yazılanları okumakla dahi uğraşabilir. Nitekim mescidin boyanması ve namaz kılanı namazdan alıkoyup uğraştıracak her bir şey de mekruhtur. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Fethül Kadir’de: “Paraların, mihrapların, duvarların üzerine Kuran ve Allah’ın isimlerini yazmak mekruhtur." (İbni Abidin-1)
Vakıf malı ile nakış caiz değildir, çünkü haramdır. Mütevelli nakış veya kireçle badana yaparsa öder. Ancak zalimlerin tamaından (kınamasından) korkulursa nakışlamakta bir beis yoktur. (Metin kısmından) Mescidin duvarlarına yazı yazmak doğru değildir. (İbni Abidin-2)
Camide yer sahiplenmek: Bir kimsenin cami ve mescitlerde kendisi için özel bir yer tayin ve tahsis ederek namazları daima orada kılması mekruhtur. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Camilere ziyaret düzenlemek: Turlar düzenlenerek cami ziyareti için yolculuğa çıkmak kesinlikle caiz değildir. (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Ebu Hureyre anlatıyor: “Tur’i Sinaya gitmiştim.. Oradan ayrıldıktan sonra Basra b. Ebi Basra el-Gıffari’ye rastladım. Bana: -Nereden geliyorsun? Dedi. Ben de: -Tur’dan dedim. Bunu duyunca –Oraya gitmeden önce sana rastlasaydım gitmezdin. Resulullah sav buyurdular ki: “Üç mescitten başka yere (ziyaret maksadıyla) sefer yapılmaz: Mescidi Harama, bu mescidime(Mescidi Nebevi) ve İyliya (Kudüs) mescidine yahut Beyti Makdis’e” (İmam Malik, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai) (Muvatta 1-İmam Malik)
Cariyenin avreti: Cariyenin avreti göbeği ile dizkapağı arasıdır. Bu cumhurun görüşüdür. Bu görüşün peygamberimize dayanan (merfu hadis şeklinde) bir dayanağı yoktur. Hz. Ömer’in kavli ile ihtiyaca dayandırılmıştır. (İbni Hümam-Fethül Kadir) zahirilere göre avret konusunda cariye ile hür kadın arasında bir fark yoktur, cariyenin de el, ayak ve yüzü hariç, tüm bedeni avrettir. Çünkü bu ikisini ayırmak için nakli ve sağlam bir delil gerekir bu ise yoktur. (İbni Hazm-Muhalla) İmam Şafinin bir kavline göre cariyenin –dirseklere kadar- elleri ile başı avret değildir. (Şirazi-Mühezzeb) İmam Malik’ten bir rivayete göre yalnızca saçı avret değildir. (Şevkani- Neyl) (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Cemaat: El Gayede “Alimlerimizin âmmesi, gerçekten cemaat vaciptir, dediler” denilmiştir. Müfid’de ve onun tesmiyesinde “Cemaat, sünnetle vacip olduğu için sünnettir” denilmiştir. Bedai de “Cemaat, akıllı, ergenlik çağına gelmiş, cemaatle namaz kılmaya zahmetsiz gücü yeten erkekler üzerine vaciptir” denilmiştir. (Fetevayi Hindiyye)
Cemaat taassubu: Ne yazık ki günümüzde müslüman olduğunu söyleyenler de çeşitli guruplara, tarikatlara, partilere, hiziplere bölündüler. Tıpkı tarihte olduğu gibi. Her grup insanları peşinde gittiği şeyhe, lidere, mezhep ve meşrebe çağırmaya, onu ön plana çıkarmaya çalışıyor. Bunun adına da “ilahi kelimetullah için cihad” denmekte. Bu guruplardan biri diğerinin imanını, amelini, samimiyetini kısacası tavırlarını kendi gurubuna göre değerlendirmekte. Halbuki tevhid dini İslamda lider bir kişidir, cemaat bir cemaattir, ilkeler birdir. Her cemaat kendi ağabeyini, liderini veya ileri gelenlerini mutlak lider görmeye başlayınca biri diğerine tabi olmak şöyle dursun, bazen bile bile karşısındakini haksız yere suçlayabilmekte. Halbuki müminler birbirlerini hiç kimsenin malı olmayan ve hiç kimsenin tekelinde olmayan Allah’ın dinine çağırmaları gerekirken birbirlerini bağlı bulundukları mezhebe, meşrebe, ırka ve lidere davet etmekteler. Bizler ayrılığa üzülmek yerine onun rahmet olduğunu savunup duruyoruz. (İnsanları Tefrikaya Düşüren Faktörler-Mahmut Balcı)
Bir zaman öyle kimseler gelecektir ki, ilim boğazlarından inmez, içleri başka dışları başkadır, bildikleri ile yaptıkları birbirine uymaz. Cemaat kurup otururlar ve birbirleriyle iftihar ederler. Eğer onlardan biri, bir başkasının yanına oturursa ona kızar ve onu arkadaşlıklarından atarlar. İşte bunlardır ki, amelleri oturdukları yerde kalıp Allah’a yükselmez. (Hz. Ali) (Murabıta Notlar-1 Abdullah Büyük)
Cenabet olanın zikir yapması: Abdestli olmayanların, cünübün, hayızlı ve nifaslıların, kalp veya dil ile, tesbih, tahmid, tehlil, tekbir ve salavat okumak suretiyle zikir ve dua etmeleri caizdir. (Asım Köksal-İslam Tarihi 18.cilt)
Cenaze namazı ve ayakkabı: Eğer ayakkabı temiz ise, çıkarmaya gerek yoktur. Şayet ayakkabıların altında veya başka bir yerinde necis var ise, ayakkabıyı çıkarmak gerekir. Çıkarılan ayakkabının üstüne basmakta hiçbir mahzur yoktur. Hatta yerlerde çamur ve emsali gibi ıslaklıkların olması halinde, ayakkabıların üstüne basıp kılmak zarureti vardır. Binaanaleyh ayaklardan ayakkabıyı çıkardıktan sonra altındaki necis zarar vermez. (Halebi Sağir, Fetavayı Abdurrahim, Mülteka) (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Cenaze namazında kadın: Bahır’da: “Namazı bozan şeyler cenaze namazını da bozar. Yalnız kadınla bir hizaya durmak müstesnadır. O bozmaz. Nasıl ki Bedayi’de beyan olunmuştur. (İbni Abidin-3)
Cenaze namazı ve sünnet namazlarının terki: Cenaze namazı, bayram hutbesinden, akşam namazının sünneti ile öğle, Cuma ve yatsının sünnetleri gibi sünnetlerden önce kılınır. Çünkü cenaze namazı farz, bayram hutbesi sünnettir. Akşam namazının sünneti hakkında da aynı şey söylenebilir. (Tatarhaniye) Fetva cenazenin, Cuma ve akşam namazlarının sünnetinden sonra kılınacağına göredir. Çünkü bunlar daha kuvvetlidir” denilmiştir. (İbni Abidin-3)
Haccda, farz namazı kılınır kılınmaz, hemen cenaze namazını kıldırıyorlar. Haremi şerifte ve Ravzayı Mutahhara’da da aynı hâl ve amel işlenmektedir. Hatta 1982 yılında Medine-i Münevvere’de Teravih namazını kılıyorken, 8 veya 10 rekat teravih namazı kılındığı an, bir cenaze geldi ve hemen teravih namazının selamını verince, arada cenaze namazı kılınıp tekrar teravih namazı kılınmaya devam edilmiştir. (İslama Sokulan bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Cenaze ve tesbihin terki: Namazın tesbih ve sünnet olan zikrini terketmek sünnet olamaz. Peygamber sav cenaze olduğu zaman bunları terkediniz dememiştir. Ancak farz ve vacip olmadığı için terkinden dolayı günaha girilmiş olmaz.(Fetvalar-Halil Gönenç)
Cenazenin ardından tezkiye etmek: Cemaatin tanımadığı veya kötü olarak bildiği bir kimse için “Bu adamı nasıl bilirsiniz*” sorusuna, iyi biliriz, Allah rahmet eylesin demek yalandır. Bu tezkiye ölüye fayda vermediği gibi cemaati de günaha sokar. (Halil Gönenç)
Müslüman olmayanın cenaze namazı: Müslüman bir kimsenin müslüman olmayan bir kimsenin cenaze namazına katılması caizdir. Ebu talip öldüğünde Peygamber sav Hz. Ali’ye defn ve tedvin işleri için emir buyurdu. Aynı şekilde müslüman olmaya annesinin cenaze merasimine katılmasını da emir buyurdu. (Yes elüneke Anil Din vel Hayat) (Halil gönenç)
Cenaze için kalkmak: Fukaha ve Cumhuru ulema, cenaze geçerken görüldüğünde, görenler oturuyorsa cenazeye kalkmanın mekruh olduğunu beyan etmişlerdir. (Halebi Kebir ve Dürretül Fahireden) (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
Peygamberimizin ayağa kalktığını bildiren hadis Hz. Ali’den rivayet edilen Resulullah sav ayağa kalktı. Sonra oturdu.” (Ebu Davud, İbni Mace, İmam Ahmed) hadisi ile neshedilmiştir. Müslim de bu manada bir hadis rivayet etmiş, vaktiyle vardı fakat sonradan nesh edilmiştir, demiştir. (Münye Şerhinden) (İbni Abidin-3)
Cenazenin geceleyin defni: Cenazeyi gece defnetmek caizdir. (Fetvalar-Nevzat Akaltun)
Cenaze giderken yürümek: Cenaze içinde yürüyenler arasında en efdal olanlar, cenazenin arkasında yürüyenlerdir. Cenazenin önünde de yürümek caizdir. Ancak herkesten ileri gitmek ve cenazeden uzak kalmak mekruhtur. Cenazenin sağından ve solundan yürümekte iyi değildir. Fethul Kadir’de de böyledir. Cenazenin arkasından gidenlerin üstüne düşen vazife susmaktır. Bunların yüksek sesle Kuran okumaları ve zikretmeleri mekruhtur. Tahavi şerhinde de böyledir. Cenazede en efdal olan mezar toprak dolana kadar oturmamaktır. Muhit’te de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Cenaze namazında ellerin salınması: Cenaze namazında, dördüncü tekbirden sonra eller önce salınır, sonra sağa ve sola selam verilir. (İslam İlmihali-Enisül Abidin-Cep İlmihali) (İkaz-Mehmet Güleç)
Cenaze namazının yeniden kılınması: Cenaze namazı her nerede olursa olsun bir defa kılındı mı aynı imam ve cemaat tarafından ikinci defa kılınmaz. Öncelik hakkı olan velisinin namazını kıldırmasıdır. Velisinin izni olmaksızın kendisi de iktida etmemiş olmak takdirinde, isterse kendi kendine veya başka cemaat ile bir namaz kılabilir. (Hindiyye-Nimeti İslam) (İkaz-Mehmet Güleç)
Cenaze yıkanmadan Kuran okumak: Ölü yıkanmadan yanında Kuran okumak mekruhtur. Ancak başka bir odada okunmasında bir mahzur yoktur. Yıkandıktan sonra yanında da okunabilir. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Cenaze yıkayana ücret vermek: Yıkayan kimse ücret isterse orada başka yıkayacak bulunduğu takdirde ücret vermek caizdir. Başkası yoksa caiz değildir. Çünkü yıkamak ona taayyün etmiştir. Taşıyanın ve mezar kazanın hükmü de böyle olmak gerekir. (Sirac, Metin kısmı İbni Abidin-3)
Cennette evlilik: Cennette kişi ve onun evliliği dünyadaki gibi değildir. Dünyadaki eşler birbirini isterse beraber olurlar, bunda bir problem yoktur. Biri ister diğeri istemezse, Allah Teala her birine istediğini yeniden yaratarak verebilir. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Cihadın şartları: Cihadın mubah olmasının iki şartından biri de şudur: Müslümanların, bu savaşın sonunda, kuvvet ve kudret sahibi olacaklarını ümid etmeleri... (Savaşa hazır olup, zafer kazanacak güçte olmalarını ümit etmeleri) bu durumda olmayan müslümanların savaşması, nefsi tehlikeye atma durumundan dolayı helal olmaz. (Fetevayi Hindiyye)
Cihadda anne ve babanın izni: Cihada çıkmak isteyen bir kimsenin anne ve babası varsa, bunların iznini almadan cihada çıkması uygun olmaz. Ancak, cihad umûmi olursa, onlardan izin almadan çıkabilir. (Fetevayi Hindiyye)
Cihadda karısının izni: Bir kimsenin karısı bulunur ve cihada gitmesi halinde onun helâk olacağından korkarsa, bu şahıs karısının izni olmadan cihada çıkamaz. (Fetevayi Hindiyye)
Cihadda düşmandan kaçmak: Silahı olmayan bir kimsenin, silahı olan bir şahıstan kaçmasında bir beis yoktur. Bir kişinin, üç kişiden kaçmasında da bir beis yoktur. Serahsi’nin Muhitçinde de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Cinden korunma: Übey b. Kâb’dan: “Karşılaştığı bir cinden, korunmak için ne yapması lazım geldiğini sorunca Cin: Bakara suresinden Ayetül Kürsi sizi bizden korur, kim onu akşamleyin okursa, o gece sabaha kadar ve kim sabahleyin okursa o gün akşama kadar bizden korunmuş olur, dedi. Oalyı Peygamberimize anlatınca Kâb doğru söylemiş, buyurdu.” (Kenz, Nesai, Hakim, Beyhaki) (Hayatüs Sahabe-4)
Cevap: Çeşitli Konular Üzerine Fetvalar
Bahis tutuşmak: Tek taraftan belirli bir şeyle müsabaka yapmak caizdir. Şöyle ki; Eğer sen beni geçersen, sana şu var. Şayet ben seni geçersem, bana senin bir şey vermen gerekmez” derse bu müsabaka caiz olur. (Fetevayi Hindiyye)
Baldız ile oturmak: Karısının kız kardeşi ve süt kız kardeşi ile başbaşa kalamaz. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
Banka faizleri: Darul harbde, harb emirine beyat etmekle kendileri için faizin helal olacağını iddia edenler, bir büyük bir hata içindedirler. İslam coğrafyasında kurulu bulunan bankalar kâr amacıyla mı kurulmuş yoksa zarar amacıyla mı? Hiçbir banka müslümanlar kar etsin diye kurulmamıştır. Biz paramızı bankaya yatırdığımız zaman banka bizden kâr ediyor, biz bankadan kâr etmiyoruz. Dolayısıyla bu faiz işleminde fazlalık banka tarafına geçiyor. Bu durumda bankaya para yatıran inkılapçı bir müslüman kendi malını harbinin elinde kendisine karşı kullanılan bir silah haline getirmiş oluyor. Dolayısıyla bugünkü bankalardan müslüman faiz alma yoluna gidemez. (Darul Harb Fıkhı-Mustafa Çelik)
Başka mezhep imamının ardında namaz: Şafi mezhebinde olanların Hanefilerin ardında, Hanefilerin de Şafilerin ardında namaz kılabileceklerine dair ilk devirlerde ulema ittifak etmişlerdir. Asıl itidal bizim fakihlerimizin; dört mezhebin hangisine mensup olurlarsa olsunlar, arkasında namaz kıldığı kimsenin kendi namazını geçersiz kılıcı bir halinden kesin olarak haberdar olmadıkları sürece bir müslümanın, diğer herhangi bir müslümanın ardında namaz kılabileceğine dair söylediği sözlerdir. (Mezhepsizlik Bidattır-Said Ramazan el-Buti)
Başkasının ilahına sövmek: Ebu Nüheyk ile Abdullah b. Hanzele ra’den “Bir adam Meryem suresini okudu, bir başkası da Meryem ile oğluna küfretti. Biz de adamı kan içinde bırakıncaya kadar dövdük. Adam, Selman ra’e gidip bizi şikayet etti. Olay anlatılınca “Onun yanında niçin okuyorsunuz? Allahu Zül Celalin “Allah’tan başkasını ilah diye çağıranlara sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek aşırı gidip Allah’a sövmesinler” (Enam:108) diye buyurduğunu işitmediniz mi? Dedi (Hılye) (Hayatüs Sahabe-4)
Başkasının okumasıyla hatim: Zeyd, Kuranı Azimüşşanı Fatiha’dan sure-i Fil’e kadar yahut sure-i ihlasa varıncaya kadar kıraat edip, diğer sureleri kıraat etmeyip Amr’e, “Sen kıraat et” demekle, Amr’de onun yerine Zeyd’in kıraat etmediği sureleri kıraat etse, Zeyd Kuranı hatmetmiş olur mu? Cevap: Olmaz. Bu surette Amr o sureleri okuduğunda hazır olup dinleyen kimseler, Kuran hatminde bulunmuş sayılıp, Kuran hatminde bulunanlara verilecek sevaba nail olurlar mı? Cevap: Olmazlar. (Fetavai Behçe) (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Başlık parası: Kız damat tarafına teslim edilirken, kızın ağabeyi veya onun gibi birisi, güvey tarafından bir şey almadan teslim etmek istemezse, damat verdiği şeyi geri alabilir. Keza babası kızı başlık vermeden nikahlamaya razı olmazsa, verilen şey mevcut olsun olmasın damat onu geri alabilir. Çünkü rüşvettir. (Bezzaziye) (İbni Abidin-5)
Damad veya damadın babası istek ve arzuyla kızın babasına bir hediye verseler dinen bir sakınca yoktur. Hatta sünnettir. Ama kızın babası paranın veya başka bir şeyin verilmesini şart koşuyorsa verilmediği takdirde kızı vermeyecekse alınan mal haramdır. Yani damad veya onun babası verdikleri şeyden ötürü mesul olmayacaklar ama kızın babası günahkar olur. (Fetavayi Haliliye) (Fetvalar 2-Halil Gönenç)
Başörtüsü ve okul: İslama hizmet gayesiyle okuduğunu söyleyen bir bayanın başını açması konusundan; Zaruret, yasak bir şeyi yapmadığı takdirde helaki veya helake yaklaşmayı gerekli kılan şeydir. (Suyuti-El-Eşbah) Buna göre islama hizmet gayesiyle de olsa İslama taban tabana zıt düşen, kadının namahrem yerlerini ve avretini açmaya zorlayan okullarda okumanın zaruret kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca kadınların mutlaka bilmesi gereken şeyleri avretlerini açmayı gerektirmeyen okul ve kurslardan öğrenmeleri pekala mümkündür. Yasak emre tercih edilir. Kadına gusül gerekse ve erkeklerden gizlenecek bir yer bulamazsa guslü terkeder. (İbnü Nüceym) Demek oluyor ki haramı işlememek için farz bile terkedilir. (Delilleriyle Kadın İlmihali-Mustafa Kasadar-Sadık Akkiraz)
Başlık parası: Damad veya damadın babası istek ve arzuyla kızın babasına bir hediye verseler dinen bir sakınca yoktur. Hatta sünnettir. Ama kızın babası paranın veya başka bir şeyin verilmesini şart koşarsa verilmediği takdirde kızı vermeyecekse alınan mal haramdır. Yani damad veya onun babası verdikleri şeyden ötürü mesul olmayacaklar ama kızın babası günahkar olur. (Haliliyeden)(Halil Gönenç)
Kız damad tarafına teslim edilirken, kızın ağabeyi veya onun gibi birisi güveyi tarafından birşey almadan kızı teslim etmek istemezse, damad verdiği şeyi geri alabilir. Çünkü rüşvettir. (Bezzaziyye) (İbni Abidin-5)
Başörtüsü nasıl olmalı?: Sömürünün bir başka şekli gibi görünen moda, müslüman kadını yavaş yavaş hem takva kimliğinden uzaklaştırmış, hem de iyi bir tüketici yapmıştır. “Süslerinizi gizleyiniz” emrine inat dış kıyafetler, allanmış pullanmış ve ancak bir müslüman kadının eşine süslenme aracı olabilecek halde iken dış kıyafet olarak piyasaya sürülmüştür. (A. Türkkol Ribat Dergisi Sayı 161)
Bazı batıl işler: Davul çalmak, güzel sesle şarkı okumak, kadınlarla delikanlıların bir arayatoplanması, zikir ve Kuran okumak için ücret almak vb gibi şu zamanlarda görülen nice münkirat daha vardır. Bunların haram ve vasiyet edilmelerinin batıl olduğunda şüphe yoktur. (İbni Abidin-3)
Besmele: Bazıları her rekatta Fatiha’nın başında Besmele çekmenin vacip olduğunu ileri sürmüşlerse de esah olan sünnettir. Tütün içmek gibi pis kokulu bir şey kullanıldığı zaman besmele çekmenin mekruh olduğunu söyleyenler vardır. Haram bir iş yapılırken besmele çekmek haramdır. Bezzaziye sahibine göre kesin haram olanlara besmele çeken kafir olur. (İbni Abidin-1)
Bıyıklar: Ebu Zerr’in rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah sav şöyle buyurdular: “Kıyamet gününde Allah üç tip insanla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için şiddetli azab vardır.” Ravi, Rasulullah sav’in bunu üç kez tekrarladığını söyleyip, hüsrana ve ziyana uğrayan bu kişilerin kimler olduğunu sorduğunda Rasulullah sav şöyle buyurdu: Bunlar bıyık uçları uzun olan, yaptığı iyiliği başa kakan ve malını yalan yeminle satan” (Müslim-İman, İbni Hibban, Hakim) (Tevhid-14)
Bidatler: Gelin ve cenaze önünde aşikare zikir yapmak, kabir üzerine bina yapmak, nafile namazları cemaatle kılmak (Regaib, Kadir, Beraat, Tesbih namazları gibi), türkü dinlemek, hutbe okunurken salatü selam getirmek, radiyallahu anh demek, amin demek, mescidde dilenmek, kadınların yabancı bir evde taziye veya tebrik için toplanmaları, açıktan tevhid getirmeleri.. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
Bidat Çıkaranların durumu: İbni Abbas ra rivayet eder: “..Benim ümmetimden bir takım kimseler getirilip sol tarafa ayrılacaktır. Ben “Ey Rabbim, bunlar benim ashabımdırlar, derim. Cenabı Allah bana: “Bunların senden sonra neler yaptıklarını sen bilmezsin” der. Ben de Allah’ın salih kulu İsa as’ın dediği gibi “Aralarında bulunduğum müddetçe onları gözetliyordum. Sen benim canımı alınca onları gözetleyen sen oldun. Her şeyin gözetleyicisi sensin. Onlar senin kullarındır. İstersen azab edersin, istersen bağışlarsın. Zira izzet ve hikmet sahibi sensin. (Maide:117)derim. Cenabı Hak “Sen aralarından ayrıldığın gün, onlar gerisin geri döndüler” buyurur” Bir rivayette “Benden uzak olsunlar, benden uzak olsunlar, benden uzak olsunlar, derim ziyadesi vardır. (Tergib, Buhari, Müslim)
Bidatçı ve zorba imamın ardında namaz: Kötü inancına rağmen, zorba biri namaz kıldırırsa ona uyularak namaz kılınır. Namaza bir değişiklik, bidat, uydurma bir şey getirmişse ona uyulmaz. (Ahkamus Sultaniyye-İmam Maverdi)
Bilardo: Oyun sonunda oyun malzemesinin kirasını veya içilen çayların parasını yenilen tarafın ödemesi gibi, küçük de olsa, bir menfaat karşılığında oynanan her türlü oyun kumardır. Menfaat sağlamak söz konusu olmasa da sadece vakit geçirmek amacıyla oynanan tavla, kağıt ve tombala gibi oyunlar, insanın vaktini boşa harcaması ve kumara vesile olmaları itibarıyla mekruh görülmüştür. İbadeti veya çalışmayı engellemeden ve yenilen tarafın yenen tarafa bir menfaat temin etmeden oynanan bilardo ve benzeri sportif oyunların oynanmasında ise beis yoktur. (Fetvalar-Diyanet Vakfı)
Bilinmeyen beş husus: “Kıyametin ilmi muhakkak ki Allah’ın katındadır. Yağmuru o yağdırır. Rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir kimsede hangi yerde öleceğini bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir. Her şeyden haberdardır. (Lokman suresinin son ayeti) Ayette yağmurun ne zaman yağacağı ve anne karnındaki çocuğun cinsiyetinin bilinemeyeceğine dair bir ifade mevcut değildir.
İmam Maturidi çoğu müfessirin aksine “Ayette geçen beş şeyin gayb olan yönleri olabilir ama bu beş şey hakkında hiçbir bilgi edinemeyeceğimiz manasına gelmez” demektedir. Ona göre bilinemeyecek olan bu beş şeyin hakikatidir. Bir şeyin hakikati, onu, o şey yapan şeydir. (Seyyid Şerif-Tahrifat) mesela düşünen canlı olmak insanın hakikatı ve mahiyetidir. Ama gülen canlı olmak insanın hakikati değildir. İnsan gülmese ya da gülme özelliğinden mahrum olsa yine insandır. Ama düşünme özelliği olmayan bir canlıya insan diyemeyiz. Maturidi ayeti tefsir ederken, bu beş hususun bir kısmında hesap yoluyla bilgi sahibi olunabileceğini ifade eden telmihlerde bulunmaktadır. Müneccimlerin hesap yoluyla bildikleri şeyler bu kabildendir, demektedir. (Te’vilat) Onun bu ifadesine bugünkü meteorolojik tahminler örnek gösterilebilir. Anne karnındaki çocuğun cinsiyetinin bilinip bilinmeyeceği konusunda Maturidi, çoğu müfessirin benimsediği görüşe zıd bir görüş beyan etmektedir.
Ayetteki “rahimlerdekini bilir” ifadesini pek çok müfessir “erkek mi dişi mi olduğunu ancak Allah bilir” şeklinde yorumlamaktadır. Bu tefsire göre cenin doğmadıkça cinsiyetini tespit etmek mümkün olmayacaktır on bir asır önce yaşayan İmam Maturidi’nin yorumu, cenin cinsiyetinin tespit edilebileceği şeklindedir. Bu konudaki ifadeleri aynen şöyledir: “Rahimlerdekini bilirden maksad, ceninin sırasıyla nutfe, alaka, muğda safhalarına intikalini, bir halden diğer hale geçişini ve her an cenin üzerinde meydana gelen değişiklikleri (gerçek mahiyette) bilir demektir. Bunu Allah’tan başka kimse bilemez. Anne karnındaki çocuğun erkek mi dişi mi olduğunun bilinmesine gelince bunun Allah’tan başkasının bilmesi de mümkündür. (Tevilat) (Hadis Araştırmaları-Selahaddin Polat)
Biriken paranın zekatı: Ev edinmek için biriktirilen paralarda tabii olarak çoğalma ve artma özelliği vardır. Binaanaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçlardan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Boğa güreşi: İbni Abbas’ın naklettiğine göre; Resulullah efendimiz sav hayvanları birbirine kışkırtmayı yasaklamıştır” (Ebu Davud-Cihad, Tirmizi-Cihad) Sebep, hiçbir fayda söz konusu değilken bir canlının canını acıtmak ve abesle iştigal etmektir. Horoz, deve, boğa, köpek, koç vb hayvanları dövüştürme hep bu yasak içerisinde yer alır. Böle şeylerle meşgul olmak, hafif akılılıktan, basitlikten ve karakter bozukluğundan kaynaklanır. (Ceziri-Mezahibul Erbaa) ( Fetvalarla Çağdaş Hayat- Faruk Beşer)
Boks oynamak: Boksta vuruşmak ve rakibe eziyet etmek kasdı vardır. İki insanı karşı karşıya getirerek eziyet ettirmek haramdır. (Envarül Ebrar) onu oynamak haram olduğu gibi seyretmek de haramdır. (Halil Gönenç-Fetvalar)
Borçluya zekat: Eğer meşru olmayan bir iş için baorçlanmışlarsa, kendilerine zekat verilmez. Ancak tevbe edip de tevbelerinin hakiki olduğuna kanaat getirilirse, verilebilir. (Büyük Şafi İlmihali)
Borsa: İslam Fıkıh Akademisinin girişimiyle 1988 yılında Rabat’ta toplanan Borsa Semineri’nin sonuç bildirisinde ve adı geçen akademinin 1992 yılında Cidde’de yapılan VII. Dönem Toplantısından hisse senetlerinin kâr ve zarara iştirak etmesi sebebiyle kural olarak helal olduğu, fakat şeri hükmünün bunu çıkaran şirketin ticari işlem ve amaçlarının meşrû oluşuyla yakından ilgili bulunduğu belirtilmiştir. Şirketin faiz, içki imali ve ticareti, karaborsacılık, hile, yalan ve aldatma gibi dinen haram vasıtalarla kazanç sağlaması halinde hisse senetlerini alıp satmanın ve bundan gelir elde etmenin haram ve masiyete iştirak etmek olduğundan caiz olmayacağı bildirilmiş, esasen faaliyet alanı haram işlemler yapma, dinen yasak hizmet ve mal üretiminde bulunma olmamakla beraber, bazı haram işlemlere taraf olması sebebiyle şirketin kârına haram kazanç karışmış olması hallerinde ise, pay sahiplerinin bu miktarı yaklaşık olarak hesaplayıp kendisinin hayır ve hasenat niyeti olmaksızın ve toplum hakkı olduğu inancı ile hayır yolunda harcaması tavsiye edilmiştir. (Diyanet İslam İlmihali-2)
Ait olduğu iktisadi değerden bağımsız olarak değer kazanıp kaybeden bir hisse senedini, eldeki parayı değerlendirmek, değerini korumak, iniş çıkışlarını gözeterek para kazanmak maksadıyla alıp satmak. Borsadaki alış verişler daha çok bu ikinci maksada yöneliktir. Bu manada borsada oynamak! Tam olarak değilse de biraz kumara, piyangoya benziyor, gerçek değerinin üstünde ve dışında kağıtların pahalanıp ucuzlamasına sebep oluyor, ekonomiye ve üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılıyor ve kaybediliyor. İşte bu bakımdan borsada oynamayı makbul bir ticaret olarak görmüyorum. Ancak mevcut düzende ve şartlarda oynama olmadan borsanın da olmayacağı, halbuki parayı faizle nemalandırmaya karşı borsanın bir meşru seçenek olduğu gerçeğini de görmezlikten gelemiyorum. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Hadislere baktığımızda ise: “Yanında olmayan bir şeyin satışı helal değildir” “satın alınan bir şeyin, alındığı yerde satılması memnu’dur”, “serbest piyasanın oluşabilmesi için kırsal kesimden mal getirenlerin yolda karşılanması menhidir”, spekülasyon yasaktır” ifadeleriyle karşılaşırız. Bütün bunların özünde haksız kazancın, aldatmanın, ğararın, meçhuliyetin önlenme esprisi vardır. Hisse senedi satışı bunlardan bütün bütün uzak değildir. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Sonuç olarak anonim şirketlerinin bugünki yapısı ve borsanın işleyişi karşısında hisse senetlerinin Menkul Kıymetler Borsasından alım-satımını caiz görmek mümkün değildir. Çünkü bu, insanların mallarının haksız^ yere yenmesine göz yummak olur. Allahü Teâlâ, ekonomik ilişkilerin bel kemiği sayılan bir âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:“Müminler, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin, ama karşılıklı rıza ile yapılan bir alım satımla yiyebilirsiniz" (Nisa 4/29) (Abdülaziz Bayındır-Faiz ve Ticaret) hakikaten çok güzel ve ayrıntılı bilgiler var. Merak edenler mutlaka okumalı)
Boşamak: Boşamak veya talak kelimesini kullanmadan “defol, git, babanın evine git” gibi sözlerle boşamanın vaki olabilmesi için boşamaya niyet etmiş olmak, bu niyetle söylemiş bulunmak gerekir. Aksi halde bunlarla eş boşanmış olmaz. Öfkeli olarak, kişinin söylediği sözlerle “söz nasıl olursa olsun” boşanma yapılmış olmaz. İki hayız içinde eş ancak bir kere boşanır, birden fazla boşamanın hükmü ve tesiri yoktur. Hayız halinde veya temizlik başlayınca cinsi birleşme yapıldıktan sonra yapılan boşamalar da muteber değildir. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Boşanan kadının kalacağı yer: Talak ve ölüm iddeti bekleyen kadınlar iddetin vacip olduğu evde iddet beklerler, ondan çıkarılmazlar. (Metin) Cevhere’de şöyle denilmiştir: “Bu talakı ric’i olduğuna göredir. Bain olursa mutlaka bir perde lazım gelir. Ancak erkek fasık ise o zaman kadın çıkar.” Bu ifadeden anlaşılır ki, ric’i talakla boşanan kadın kocası fasık bile olsa evinden çıkamaz, perde çekmesi de vacip değildir. Çünkü aralarında evlilik devam etmektedir. (İbni Abidin-7)
Boynuzu kırık hayvan ve kurban: Boynuzu olmayan veya boynuzu kırık olan hayvan kurban olur. Kafi’de de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Buluntunun hükmü: Lukata (buluntu) yı bulan kimse kendisi muhtaç ise onu, ilan ve tarif ettikten sonra kendi nefsine sarf edebilir. Muhit’te de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Eğer bulan kimse, onu kaldırmadığı takdirde zayi olacağından kaygı duyarsa o zaman ona kaldırmak vacip olur. (Hidaye Tercümesi) Buluntu eğer on dirhem veya fazla olursa bir yıl ilan etmek gerekir. Eğer buluntu kalıcı olan şeylerden değilse bulan kimse onu bozulacağından endişe duymaya başlayıncaya kadar ilan eder ve ondan sonra fakirlere verir. Sonra buluntu nerede bulunmuşsa orada ilan etmek gerekir. Eğer buluntu gerekli olan süre ilan edildikten sonra sahibi çıkmazsa, sadaka olarak fakirlere verilir. Buluntuyu bulan kimsenin kendisi fakir olduğu zaman ondan yararlanmasında sakınca yoktur. (Hidaye Tercümesi)
Bulunan para ile kitap alıp hediye etmek caizdir. Ayrıca sahibinin namına dini kitaplar dağıttığınız için sevap işlemiş olursunuz. (Fetvalar-Nevzat Akaltun)
Bulunmayan bir malın satışı: Bulunmayan bir şeyi bedelinden yüksek bir fiyata satmakta bir beis yoktur. (Fetevayi Hindiyye)
Büyüklerin gelişi için kurban kesmek: Zeyd, ekabirden Amr’in gelişi için bir koyun kesip üzerine Allah’ın ismini söylese dahi yenmesi helal olur mu? Cevap: Olmaz. (İbni Nüceym, Mülteka Tercümesi) (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
Cevap: Çeşitli Konular Üzerine Fetvalar
Abdestsiz camiye girmek: Abdesti bulunmayan bir kimsenin mescitte oturması müslümanların icmaıyla caizdir. Ebu Hanife kafirin bütün mescitlere girmesinin caiz olduğunu söylemiştir. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Abdestsiz ezan okumak: Ezan okunurken ve kamet getirirken abdestli olmak daha uygun ise de, abdestsiz olarak da ezan okunsa caizdir. Çünkü ezan namaz değil bir zikirdir. (Hidaye Tercümesi)
Abdest ve kan çıkması: Eğer çıkan kan veya irin silinmesi adet olmuş bir miktarda ise abdesti bozarlar. Vücuttan çıkan kan, irin ve kusmuğun normal yollardan çıkan diğer pislikler gibi olmayıp abdesti bozmaları için kan ve irinin çıktıkları yerden akmaları ve kusmuğun da ağız dolusu kadar olması gereklidir. Kanın vücuttan çıkması ancak yerlerinden taşmaları ile gerçekleşmiş olur. Aksi takdirde yani deri veya kabuğun yırtılıp ve altındaki kan veya irinin sadece dıştan görünüp akmamaları halinde abdest bozulmaz. Bir iki damla kandan dolayı, eğer akmazsa abdest alınmaz. (Darekutni) şunu da bilmek lazımdır ki kan, irin ve kusmuk az oldukları zaman abdesti bozmadıkları gibi İmam Ebu Yusuf’a göre neciste değildirler ki sahih olan görüş budur. Kusma ile abdestin bozulması kusmuğun safra, yiyecek ve içecek olması haline mahsustur. Eğer bulantı neticesinde kusulan şey balgamdan başka bir şey olmazsa, İmam Hanife ve Muhammede göre abdest bozulmaz, İmam Yusufa göre eğer ağız dolusu kadar olursa bozar. Eğer kan başın içinden akıp burnun yumuşağına kadar inerse, ittifakla bozulur. Zira kan yıkanması gerekli yere kadar indiği için kesin olarak vücuttan çıkmış sayılır. (Hidaye Tercümesi)
Abdestte kıllar: Bıyığın ve kaşların kılları ile çenedeki sakal yıkanır. Kılların dibine suyu iletmek vacip değildir. Çeneden sarkan kılları yıkamak da vacip değildir. (Fetevayi Hindiyye)
Abdest ve köpek: Silkinerek sıçrattığı su, elbiseyi pisletmediği gibi elbisenin üzerinde salyası görülmedikçe ısırması ile elbise pislenmez. Bahr’da ısıran köpeğin salyasının görünmeisnden murad, ıslaklığın görülmesidir, denmektedir. (İbni Abidin-1)
Abdestte kulakların meshi: Hanefilere göre kulakları başın suyuyla meshetmek sünnettir. (Hidaye Tercümesi)
Abdest ve Kuran: Bize göre eğitim, öğretim, hatırlama gibi maksatlarla abdestsiz kimselerin Kurana dokunmaları caizdir. İbadet maksadıyla okumak isteyenlerin ise- durum müsait olduğunda- bunu abdestli olarak yapmaları tercih edilir. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Fukaha, Kuranın abdestsiz ele alınmayacağında icma etmişlerdir. Abdestsiz olarak tutulmasını, yalnız öğrenmek ve öğretmek kasdıyla ele alanlar için caiz görenler de vardır. Bu da zarurettir. (Ahkam Tefsiri-Muhammed Ali Sabuni)
Abdestte niyet: Niyetsiz olan abdestin, ibadet olması bakımından sevabı yoksa da onunla namaz kılınabilir. (Hidaye Tercümesi)
Abdest ve oturmak: Ayakta yahut oturarak, yada rüku ve secdede uyuyan kimsenin abdesti sahih olan kavle göre bozulmaz. Zira bu durumlarda olan uyku ile, kişinin mafsallarında tam bir gevşeme olmaz. (Hidaye Tercümesi)
Hanefi ve Şafilere göre abdesti bozan uyku kalçanın yere iyice oturmadığı veya yanı üzere yaslanarak veya herhangi bir şeyin üzerine kapanmış olarak uyumaktır. Ancak kalçasını yere, bir bineğin sırtına ve buna benzer bir zemine yerleştirmiş olarak oturup uyuyan bir kimsenin abdesti bozulmaz. Herhangi bir şeye yaslanıp, yaslandığı bu şey çekildiği takdirde düşecek olursa ve kalçaları da yerde değilse, Hanefi’lere göre abdesti bozulur. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
Abdest ve sakal: Alt çenenin aşağısında biten sakalın hiçbir yerini yıkamak vacip değildir. Çünkü çıkar çıkmaz yüzün hududunu geçer. (İbni Abidin-1)
Abdestte yardım almak: Abdest alırken, mazeretsiz yardım istemek mekruhtur. Çünkü bunda ibadete aykırı olan bir nevi kibirlenme vardır. (Büyük Şafi İlmihali)
Akıl ile hüküm vermek: Nakli delil olan bir meselede, aklen hüküm vermek caiz değildir. (Tefsiri Kebir-Fahruddin Razi)
Alışverişte paranın alınma zamanı: Satılan malın bedelinin ne zaman alınacağının bilinmesi de şarttır. Eğer bu meçhul olursa, satış fasid (geçersiz) olur. (Fetevayi Hindiyye)
Allah’a mekan isnad etmek: Allah’a mekan ve yön isnad eden kimsenin kafir olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır. Alimlerin çoğu kafir olmadığına hükmediyorlar. (Fetavai Hadisiyeden) çünkü istiva ayetlerinin zahiri, bu manayı ifade ediyor. Hatta Şabi, İbnül Müseyyeb ve Süfyan gibi zevatlarda “Tevil etmeden bu tip ayet ve hadislere iman etmek gerekir” diyorlar. (Fetvalar-Halil Gönenç)
Allah’ı sever gibi sevmek: Gerçekte insanların çoğu bir halifeyi, bir alimi, bir şeyhi ya da bir idareciyi öylesine severler ki onu Allah’a eş koşarlar. Her ne kadar o kimseyi Allah için sevdiğini iddia etse de işin aslı budur. Her kim Resulden başkasını, Allah’ın ve Resulünün emirlerine ters olduğunu bile bile her emrettiği ve yasakladığı konuda itaat edilmesi gerekli birisi olarak bellerse, işte o kimseyi Allah’a ortak koşmuştur. (Dua ve Tevhid-İbni Teymiyye)
Allah her yerdedir demek: Bu sözü söylememeye dikkat etmek lazımdır. Malesef avam tabaka “Allah her yerde hazır ve nazırdır” sözünü çok söylemektedirler. Bunun yerine “Allah her şeyi bilir” demek gerekir.(Berikadan) (Fetvalar-Halil gönenç)
Altın yüzük: Hz Peygamber sav ipeği sağ eline ve altını sol eline alarak “Bu ikisi ümmetimin erkeklerine haramdır” (Ebu Davud-Libas, Nesai-Zineh, Ahmed-Müsned) buyurmuşlardır. Kamil Miras’ın tercüme ettiği Diyanet İşlerince basılan Buhari Tercüme ve Şerhinde ise; bir miskali (4.25 gr) gümüş yüzük ile alem (sembol, nişan, rozet vb) olarak kullanılan ipek ve altına ruhsat verilmiştir. (C. IV sayfa 287-C. XII sa. 108) (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
Anne ve babayı ikaz etmek: Bir kimse ana ve babasının şeran günah olan, örfte ayıp ve ar olan fena bir fiili işlediklerini gördüğünde onlara bir defa bu fena fiili bırakmalarını emreder, kabul ederlerse ne âlâ, hoş görmezlerse sukût edip bir daha emretmez, fakat onlar için dua ve istiğfar eder. (İbni Abidin-8)
Arsa, ev ve arabanın zekatı: Ticaret için olmayan, ev ,arsa, araba ve benzeri şeylerin kıymatlrı üzerinden zekat gerekmez. Eğer bunların kazancı varsa ve bu getiriler, sahibinin diğer zekata tabi malları ile birlikte nisap ölçüsüne ulaşırsa, yıl sonunda getirilerinin zekatı verilir. Şayet bunlar ticaret için kullanılıyorsa her yıl kıymetleri üzerinden zekat gerekir. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
Aşura günü orucu: Sadece aşura gününde oruç tutmak mekruhtur. Muhit’te de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
Atalarla övünmek: Ali ra’den: Atalarınızla övünüp, böbürlenmeyiniz. (İbni Kesir sıhhati hususunda birçok şahidler vardır, diyor) (Bidaye) (Hayatüs Sahabe-4)
Av hayvanlarını doldurmak: Resmin gölgeli olanının (heykel) haram olduğunda ittifak vardır. İçi doldurulan hayvan, bu konuda insanların yaptığı heykellerden geri değildir. Ayrıca bu iş abesle iştigaldir. (Fetvalarla Çağdaş Hayat-Faruk Beşer)
Ayağa kalkmak: “Ebu Umame’den: “Peygamber efendimiz asasına dayanarak mescide geldi. Hepimiz ayağa kalktık. Bize: “Birbirlerine aşırı derecede saygı göstererek ayağa kalkan Acemler gibi kalkmayın” buyurdu. (El-Kenz, İbni Cerir) Ubade b. Samit’ten: “Hiç kimse için ayağa kalkılmaz. Ancak Allahu Zülcelal için ayağa durulur.” (Heysemi, İmam Ahmed) Enes ra’den: “Ashab, Resulullah’ın gelmesinden duydukları sevinci hiç kimsenin gelmesinden duymadıkları halde, Peygamber Efendimiz geldiği zaman –hoşlanmadığını bildikleri için- ayağa kalkmazlardı.” (Buhari) Ebu Miclez’den “Kim, Allah’ın kullarının kendisi için kalkıp ayakta durmalarından sevinç duyarsa, kendine ateşten bir yer hazırlansın” (Buhari) buyurmuştur. Ebu Halid . valibi’den Ali ra dışarıdan geldi. Onu görünce ayağa kalktık ve ayakta durarak gelip oturmasını bekledik. Yanımıza gelince : “Niçin put gibi ayakta duruyorsunuz? Diye bizi azarladı. (Tabakat) (Hayatüs Sahabe-3)
Ayakta su içmek: Ayakta su içmekte bir beis yoktur. (Fetevayi Hindiyye)
İçilmeyeceğine dair olan hadisi İmam Hanbel rivayet etmiştir. Buhari de ise peygamberimizin ayakta iken su içtiğine dair bir rivayet vardır. Bu iki hadisi alimler şöyle tevil etmişlerdir; yasaklanan, yürüyerek yapılan yeme ve içmedir. (Hadis Müdafaası-İbni Kuteybe)
“Resulullah (s.a.v) Kepşe’nin yanına girdi, evinde asılı bir tulum vardı, ondan ayakta su içti. Bunun üzerine Kepşe tulumun ağzını keserek Resulullah sav’in mübarek ağzının değdiği yeri ile bereketlenmek istedi.” (İbni Mace, Tirmizi; Tirmizi bu hadis hasen sahih gariptir, demiştir” Ulema bu hususta ihtilaf etmiştir. Kimi ayakta su içmenin yasaklanmasını nesh etmiştir, dedi. Nehy, tenzih içindir, fiil ise cevazı beyan eder, diyenler de vardır. Nevevi bu görüştedir. Hılye sahibi yukarıda zikredilen hadisle Nevevi’ye itiraz etmiştir. Hılye sahibinin delili, İbni Ömer ra’den rivayet edilen “Biz Rasulullah sav devrinde ayakta yer, içerdik” (Tirmizi) hadisidir. Tirmizi hasen demiştir. Tahtavi de ayakta su içmekte bir beis görmemiş yasaklamanın zarar vermek endişesinden geldiğini söylemiştir. (İbni Abidin-1)
Ayaküstü namaz kılma: Abdullah b. Üneys, islam düşmanlarından Halid b. Süfyan b. Nübeyl el-Hüzeli’yi öldürmeye giderken ikindi vakti girer, o da aralarında boğuşma olurda ikindiyi kaçırırım düşüncesiyle üstüne giderken baş işaretiyle namaz kıldığını söyler. (Hayatüs Sahabe-1)
Ayet ve hadis metnini üzerinde taşımak: Korku gibi şeylerden korunmak için dua etmek ve ayet ile hadis gibi şeyleri yazıp taşımak dinen caizdir. Abdullah bin Ömer Peygamberden sav şöyle rivayet etmiştir. “Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin; Allah’ın gazabı, azabı ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden sözlerine sığınırım” (Fetvalar-Halil Gönenç)