-
Ey sevgİlİ
EY SEVGİLİ
SEN BİR GÜL BAHÇESİ BİZDE SENDEN FEYİZ ALMAYA ÇALIŞAN BİRER YAĞMUR TANESİ HER BİR TANE İÇİNDE SENİ TAŞIYAN...
Ey, gözlerinde cenneti saklayan, ayağını bastığı yerler cennet kokan nebi!.
Ey, Yaradan´ın en güzel eseri!. "Sen olmasaydın, sen olmasaydın alemleri yaratmazdım!." dediği!. Var oluşunun şerefine, bütün varlığı hediye ettiği!.
Ey, insanoğlunun ufku en güzel insan. Allah´ın sevgilisi, kainatın gözbebeği!.
Ey, rahmeten li´l-alemin!.
Senden şefaat dilenen biçarelerin en sefiliyim, desem.
şefaat edermisin?
Ey, kupkuru çölleri cennete çeviren gül!.
Ey, gönlünden gül dökülen resul!.
Küçük kız çocuğunun elinden tutup da giden, kuşu ölen çocuğa
başsağlığı dileyen, gözlerinden yaş dökülen devenin gözyaşlarını silen resul!.
Benim de gözümün yaşını siler misin?.
Küçük kız çocuğunun tuttugu gibi tutsam elinden, yureğimden binlerce
kuş uçtu, bin´i de öldü desem.
Bana cennet kuşlarından bir kuş bahşeder misin?.
Ey, Islam´ın peygamberi!. Sevda ikliminin, en güzel mevsiminin, en güzel çiçeği!. Ama mahzun, ama kederli...
Daima düşüncede, daima hüzün içinde ömründe bir defa bile, kahkahayla
gülmemiş. Gül yüzlü, güler yüzlü sevgili!.
Gözlerimi yumsam ve, hülyana dalsam. o gül kokulu gülüşün ile,
benimde gözlerimin içine güler misin?.
Bir kerecik olsun seni düşünerek başımı koyduğum olmuşsa yastığıma,
tutunduğum olmuşsa sana ve senin sevdana, işte onun işte onun hatrına!.
Ey, gözünü sevdiğim özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim!.
Ey, gönlümün sultanı efendim!. ümidim, muradım, kurtarıcım, müjdecim...
Seninle Kevser havuzunun başında buluşabilecek miyim?. desem..
Bulunduğun yerden, yüreğime bir damla su serper misin?.
Seni sevsem!. çok, çok sevsem!. öyle çok sevsem ki, sen koksa özüm,
yüreğim. Sen koksa nazım, edam. Gönlüm sen dolsa, benim herşeyim sen olsan!.
Ali´n, Fatıma´n gibi olsam!. Seni, onlar gibi seviyor olsam.
Sende beni, onları sevdiğin gibi sever misin?.
Ey, bize bizden daha ziyade merhamet eden!.
"Ummetim, ümmetim!." diyerek, üstümüze titreyen!.
Ey, en ziyade muhtacımız, en çok isteyenimiz!. Bizi, Hak´tan dileyenimiz!.
Sen, umanı umutsuzluğa düşürmezsin! Sen, senden isteyeni geri çevirmezsin!. Senden, senin şefaatini dilesem.
Ey, alemlere rahmet olsun diye gönderilen.
Bana da şefaat eder misin?.
Ey, Rahim! ve Ey, Kerim!.
Asr-ı saadet´ten değilim!. Kokladıgın gül, soluduğun hava, yediğin
hurma, içtiğin süt, okşadığın kuzu, bindiğin deve, avuçladığın kum dahi
değilim!. Bir kez olsun, yüzüne yüz sürmedim!.
Lakin ben senin "Kardeşlerim!." dediğindenim! ve sana ve, sünnetine revan olmak isteyenlerdenim!. Ve lakin daha hala sevgili Veysel Karani´nin
tırnagğının ucu misali bile değilim, desem.
Bana da hırkandan gönderir misin?.
Doğduğun günün, gecenin hürmetine.
Bu gün ve gece yüreğime, bir nur olup düşer misin?.
Sevgili Peygamberim!. Rabbim sana ve, senin al ve ashabına.
ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları
sayısınca salat, selam ve bereketler ihsan eylesin.
-
Cevap: Ey sevgİlİ
Biz bu sonbaharda buluşacaktık...
Geleceğin yollara umudumu yerleştirdim. Dikenlerin üzerine sevdamı gergef yaptım ki, hepsi güle dönsün. Bahar gelecekti, sen de gelecektin baharla. O zaman visaline açacaktı bütün çiçekler ve visal kokacaktı her biri. Rüzgâr vuslat türküleriyle esecek, yapraklar Sana (s.a.v) doğru kımıldanacak, semalar gelişine ağlayacaktı sevinçten.
Sen (s.a.v) gelecektin, bulutlar siyah örtüsünü çıkaracaktı. Yıldızlar sönecek, aydınlığında parlamaya devam edeceklerdi. Sen (s.a.v) gelecektin; Ay kararmışlığını seninle giderecek, güller gibi kokmanın ne demek olduğunu senden öğrenecekti. Sen (s.a.v) gelecektin; Güneş yeniden tebessüm edecekti. Sen (s.a.v) gülecektin, zerreler ihtizaza gelecekti. Sen (s.a.v) gülecektin, binbir Ebu Zerr bakışlı hasbi yüreğimin çöllerinden geçip Bedr fethe gidecekti. Sen (s.a.v)gülecektin, kâinat gülecekti seninle.
;Bahar geldi geçti, sen gelmez oldun
Geleceğin yollarda, ümidim taşların gözyaşlarını barındırdı. Dikenler parçaladı sevdamın gergefini. Bahar geldi, çiçekler hasretine açtı. Gökyüzü, Nuh Tufanına taş çıkardı. Ağaçlar hasretinle sararıp solarken, bulutlar yas ilân etti. Sen gelmedin, Ay kararmışlığıyla dağıttı yakamozları. Gönlümün gülleri Nemruta har, baharın gülleri İbrahimin (as) ateşine yâr oldu. Yıldızlar, daha önce bıraktığın izlere gözyaşlarını akıttı. Ve gelmeyişinin hüznü parladı gönlümüzdeki okyanuslarda.
Taşlara döndü kalbimiz, gelmedin
Bilirim bizim yüreğimizdir taşlara dönen, bizim kalblerimizdir. Bir türlü sana dönemeyişimizin, gözlerindeki yaşları dindiremeyişimizin, yüreğindeki hüznü gideremeyişimizin taşlaşmışlığıdır Seni (s.a.v) bizden uzak tutan. Ne Senin (s.a.v), ne de Senden (s.a.v) sonrakilerin ayak izlerini takip ettik. Hep Senden (s.a.v) gayrısına kaydı bakışlarımız. Adımlarına, yoluna, Sana yar olamadık. Sen Firdevs;i bırakıp bize döndün, biz dünyayı bırakıp Sana dönemedik.
Sen (s.a.v) arşların arşında büyüklerin en büyüğüyle muhatapken bizi sayıkladın, biz küçüklerin en küçüğüne tenezzül ederken, Seni unuttuk.
Bizim yüreğimiz, bizim kalimiz, bizim hâlimizdir taşlara dönen.
Seni bir türlü hakkıyla sevemeyişimizin taşlaşmışlığıdır gelmeyişinizin sebebi.
Ey her saniye yağıp da farkına varamadığımız rahmet deryasının kaynağı! Ey Güneşe Güneşliği, güllere güllüğü, bize de insanlığı öğreten!
Ey ümitlerimizin efendisi! Miraçtan iner gibi, hacdan döner gibi beklediğimiz!
Ey varlığında güzel bir düş, sıcacık bir gülüş ve cennete geçirilen bir an, yokluğunda ise hazan olduğumuz...
Ağlatmışlığın burukluğu, kirlenmişliğin utancı, küçüğe tenezzül etmenin küçüklüğü ve günahların ezikliği ile bekliyoruz Seni. Gözlerimizle değil, Sana aç gönüllerimizle bekliyoruz. Mekkeden Medineye hicret eder gibi dön. Belki oradakiler gibi hasbi değiliz; ama Seni görmeden inanan, gecelerde Seni arayan, seccadelerinde okyanuslar barındıran hasbiler aşkına, Sen âlemlere rahmet olarak gönderen ve isyanlarımıza rağmen bizi helak etmeyen Yaradan aşkına dön...
Gözlerimizde semaların gözyaşları, yüreğimizde Âdemvâri pişmanlıklar...
Cennetten kovulmuş gibi bir hal içindeyiz. Ve biz ellerimizde geleceğine dair küçücük bir umut taşıyoruz.
Arşların arşına, Seni bize gönderen Rabb-i Rahime dönüp diyoruz ki:
Ey Allahım! Bizi Gülsüz bırakma...
AMİN..
Ey gözümün nuru,gönlümün süruru,başımın tacı,dertlerimin dermanı,varlığımın
sebebi,âlemlerin Seyyidi,,Mekke’nin yetimi,Medine’nin
biriciği,ümmetinin
şefaatçisi,,Mevlam’ın Habibi...
Selam sana asırlar öncesi...
Selam sana asırlar öncesindeki huzur devrinin huzuru...
Selam sana aşkın sultanı...
Selam sana goncaların en güzel açanı...
Selam sana nisan yağmurlarının en ılık ve en güzel kokulu olanı
Selam sana bu alemin en güzel sırrı...
Selam sana Ey sevgili Resul...
Sen ki; “Anam babam sana feda olsun”diyenlerin
sertacı,ariflerin medetkârı,
günahkarların ümidiydin.Sen ki,Ebu Bekir’de teslimiyet,Ömer’de
adalet,Osman’da iffet,Ali’de cesaret,Yunus’ta
sevgi,Mevlana’da aşktın...
Bense ne kelimelerin,ne kağıtların,ne kalemlerin,ne zamanın ne de aklın seni
anlatmayacağını bile bile duygularını anlatmaya kalkan herhangi biri...Ne
kalemin,ne kalem tutanın cüreti var,hâli var dermanı var...Ne Mekke’yim
hüznüne ortak ne Medine’yim bağrında sımsıcak...Ne Hira ne Sevr ne de
seferini kıskandığım Kusva...Ne “Hayatım da,malım da senin için
değil mi Ya
Resulallah”diyen Ebu Bekir’im ne de “O söylediyse
doğrudur”Sıddık
teslimiyetiyim...
Ve bugün...Asrı Saadetten,huzur devrinden yüzyıllar sonra,huzursuz,saadetsiz
ve nura
SANA hasret geçen 1400 küsür yıldan herhangi bir
gün...Yapmacık,samimiyetsiz,mu tsuz ve çatlamış toprakların yağmuru beklediği
gibi herkesin ve her şeyin “Sen’i”beklediği bir gün...
Sayısız yıldızların vardı senin...Yıldızlara bakar
,ağlardın.İnsanlar dağılır,sesler susar ve sen gecenin hükümdarı olarak
girerdin yalnızlığın ışıklı bahçesine...Geceler bir okyanus gibi açılırdı
önünde...Ağlardın...Ve sen ağladıkça dağılırdı karanlık...Asırlar sonrasına
uzanacak bir nur yayılırdı etrafa.Tüm kâinat susar,her şey huşu ile seni
dinlerdi.Uzak gecelerden sıcak selamlar ulaşırdı sana.Asırlar
öncesinden,asırlar sonrasından...
Dört bir yanda kalbimizi acıtan rüzgarlar esmekte.Sürekli
koyulaşan bir karanlığın kuytusunda tükenen saatlerimiz bize her gün azap
vermekte.Şimdi renklerini kaybetmiş bir gökkuşağı gibi semalarımızda dolaşan
şimşekle,hayatlarımızın ortasına yıldırımlar düşürüyor.Rüzgarın önüne
kapılmış nice yaprak,kendini akıntıya kaptırmış nice kayık kurtarıcısını
bekliyor.Bir sessizlik hakim dünyaya...Fırtına öncesi,denizin kadife kadife
durgunluğu gibi.Sonsuz Rahmet öncesi gürültü sessizliği gibi...Bekleyişlerin
gönderildiği sessiz çığlıkları boğan bir sessizlik...Biz,şimdi bir gülün
kırmızılığına sığınıyoruz.Kalbimizi ve yüreğimizi yeşertsin,yaralı alemimize
sırlarını fısıldasın ve yitirdiğimiz değerleri bize hatırlatsın diye...
Ya Resulallah! Yaşadığımız anların ruhumuza bıraktığı acılara
tek merhemimiz sensin.Zamanını ve insanlığını yitirmiş insanoğlunun yitik
cenneti sende gizli.Her gün derinleşen uykumuzdan uyanmamızı sağlayacak tek
gerçek sensin.Gerçek aşkı bulmanın gerçekten sevmenin adısın sen.Sen fakir
gönlümüzü zenginleştiren,çorak topraklarımızı yeşerten,bizi cahillikten
bilgeliğe geçiren tek kuvvetsin.Bize aşkı ve ağlamayı sen öğrettin...Seninle
bulduk sözlerin en güzelini ve güzelin en özel anlamını...Derinliği seninle
fark ettik.Senin gül yüzünden parlayan ışıklarla çıktık yollara...Hayatı
seninle sevdik,senden başka ne varsa buruşturup attık ve dönüp bakmadık bir
daha...Hayatın sensiz sürebileceğini hatta sensiz sürdüğünü düşünmedik hiç.
Senin uzaklarda olman küllendirmiyor acımızı.Bizi ümitsiz
kılmıyor.Onca günahlarımıza rağmen senin büyüklüğün kadar büyüttük
umutlarımızı.Dağlar kadar günahlarımız olsa da sen kadar umutlarımız
var.Biz,şimdi dönüp geleceğin günü bekliyoruz.Yalnız biz değil,ellerimizle
büyüttüğümüz ve yüreğimizin ışıklarıyla yeşertmeye çalıştığımız her şey seni
bekliyor.
Dudaklar ardında saklı aminlerimiz vardır.
Hacdan döner gibi gel.miraçtan iner gibi gel
Bekliyoruz yıllardır…”
Ve son olarak yalnızlık balkonunda bir gül açtı,seni karşılamak
için.Bir gül var şimdi elimizde,titreyen yüreğimiz var.Güllerimiz
solmadan,gül kurusu ağlamadan yüreğimiz gel…
Ne olur gel Efendim
NE OLUR GEL…
Yıllarca ufkuna bakan gözlerim,
Cemalini ister , canım efendim.
Seni anlatmaktan aciz sözlerim,
Her an erimekte , canım efendim.
Hayat eksenimin sonsuz odaĝı,
ŎksÜz ve yetimlerin sıĝınaĝı,
Sen sabah yıldızlarının ışıĝı,
Sen şefkat elçisi , canım efendim.
Lahuti bir sefer olsa da gitsem...
Kumlara batsam , ayaĝına dÜşsem,
GÜl Ravzan'a varıp kendimden geçsem,
Sen sevda iksiri , canım efendiM
Ay yüzlü , gÜzel sözlÜ hem sultanım,
Fedadır can , canan ve bÜtÜn varım,
Seninle olmaktır en gÜzel kararım,
Sen gÜllerin şahı , canım efendim.
Buzlar erir içimde bitmez savaş,
GönlÜmde bir hÜzÜn , gözÜmde yaş,
Sensizlik içimde kordan bir telaş,
Kalbimin barışı , canım efendim.
Alemlere rahmet rÜzgarısın sen,
Kur'an kiliminde en gÜzel desen,
Benim de rÜyama bir defa gelsen,
Can dayanmaz oldu , canım efendim
-
Cevap: Ey sevgİlİ
"Asr-ı saadet´ten değilim!. Kokladıgın gül, soluduğun hava, yediğin
hurma, içtiğin süt, okşadığın kuzu, bindiğin deve, avuçladığın kum dahi
değilim!. Bir kez olsun, yüzüne yüz sürmedim!.
Lakin ben senin "Kardeşlerim!." dediğindenim! ve sana ve, sünnetine revan olmak isteyenlerdenim!. Ve lakin daha hala sevgili Veysel Karani´nin
tırnagğının ucu misali bile değilim, desem.
Bana da hırkandan gönderir misin?. "
bizlerde inşallah efendimizin kardeşlerim! diye hitap ettiği gurupta oluruz.O' binler salavat getiriyoruz....
emegine saglık abla,efendimizi anlatan bu yazı gerçekten gönülden yazılmış.O'na ne kadar şey yazsak az buna ne kalemlerin ne kağıtların gücü yeter bunu biliriz ama acizane bir damla da bizim katkımız olsun misalidir bütün yazılar....
esselatü vesselamü aleyke ya Rasulallah!
-
Cevap: Ey sevgİlİ
çok güzellerdi ablacım sağol..
-
Cevap: Ey sevgİlİ
Rabbim razı olsun Sıla ablacım
-
Cevap: Ey sevgİlİ
Amin ALLAH C.C cümlemizden Razı olsun inş.sizler kadar değerli ve güzel yorumlarınız için teşekkürler...
Dua ile...