İffet'in sembolü,Tesettür (1)
İffet'in sembolü,Tesettür (1)
editör notu: değerli kardeşler ve bacılar bu yazı dizisi bilginizi tazeleyecek ve savunduğumuz hicap davasının ne denli kutsal ve vazgeçilmez bir dava olduğunun bilincini birkez daha bize hatırlatmış olacak...imkanınız varsa bu yazı dizisini arşivinizde tutun ve islam düşmanlarına karşı kendinizi isabetli bir şekilde savunun. tesetture girmeyen ve tesseture girmeyi düşünen ama bir türlü cesaret göstermeyen diğer bacılarımız da bu yazı dizisini okurlarsa inşallah kendilerine fayda verecek ve rabbimizin emri üzere tesetturun önemini bir anlamış olacaklardır...
İffet'in sembolü,Tesettür (1)
Günümüz dünyasında, örtü çeşitli çevreler ve medya grupları tarafından sık sık incelenen ve çok tartışılan konulardan biridir. örtünme eğilimi, insan tabiatındaki bir istek olup, Adem ile Havva'nın yaradılış öyküsüne kadar uzanan bir eğilimdir. İnsanın yaratıldığı andan itibaren, hissettiği utanma duygusu, kadın ve erkeği, vücudunu örtmeye yöneltti. Oysa, daha önce bu alanda bir eğitim görülmemişti. Bunun nedeni, insanın yaradılışında, onu tehlikeler ve sapmalardan koruyan utanma diye, engelleyici bir hissin bulunmasıdır. Yüce Allah, Araf suresinin 22. ayetinde şöyle buyuruyor: Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tuttukları anda ise ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp örtmeye başladılar.
Utanma duygusu, ilk insanların örtünmeye karşı eğilimi ve onun fıtratında örtünmek talebinin bulunduğunu gösteriyor. Bu alanda, ilim adamlarıyla psikologlar, tarih boyunca kadının fıtri bir talep ve kendi izzet ve şahsiyetini korumak için iffet ve namusunu yabancı ve kendisine mahrem olan erkeklerden uzak tutmaya çalıştığına inanıyorlar. Böylece, kadının fıtrî bir özelliği sayılan utanma duygusu, yaradılışın, kadının izzet ve iffetinin korunması için bir tür tedbiri sayılıyor. Nitekim, kadın ağır başlı olup, vücudunu başkalarının gözlerden uzak tuttukça saygınlığı daha da artar.
Amerikalı tarihçi Will Dorant, "Medeniyet tarihi" adlı eserinde, şöyle diyor: Kadınlar, tecrübeyle, laubalilik, ve iffetsizliğin, onları küçük düşüreceğini anladılar. Onlar, aranıp, bulunmayan her şeyin değerli olduğunu anladılar ve sonuçta iffetli olmayı kızlarına öğrettiler. Ayrıca, bazı biyolojistler, özellikle de kadında bir utanma duygusunun bulunduğuna dikkat çekiyorlar. Müslüman düşünür Ebuali Modudi, bu konuda şöyle yazıyor:
İnsanda utanma içgüdüsü, doğal bir iç güdüdür. İnsanın vücudunda, yüce Allah'ın örtünmesini tavsiye ettiği organlar bulunuyor. Sonuçta örtünme, toplumların psikolojik sağlığını olumlu etkiliyor, kadın ve erkeklerin çalışma ve faaliyetleri için sağlıklı ortamın sağlanmasına yardımcı oluyor. Kadın ve erkeklerin doğru bir biçimde örtündüğü ve ahlaki değerlere bağlı ortamlarda çalışma randımanı da artıyor. Başka bir tabirle, tesettür ve örtü kadın için toplumda dengeli sınırlar oluşturuyor, bu sınırlar, kadının sosyal faaliyetlerde daha faydalı olmasına neden oluyor.
Alman bayan Karin, tesettür ve örtü konusundaki araştırmalarının ardından belli bir sonuca ulaşıyor ve şu görüşü dile getiriyor: örtü kadının daha fazla toplumda yer alması ve daha fazla sosyal faaliyetlerde bulunması, bu faaliyetleri daha kolay bir şekilde gerçekleştirmesi ve zamanını boş işlerle geçirmek zorunda kalmamasına neden olan bir güvenlik faktörüdür. Bu güvenlikte değer ve saygınlık duygusunu hissediyorum. Ayrıca sosyolojik açıdan kadın ile erkek karşılıklı bir ilgi ve çekicilik içindedirler. Tesettür, kadın ve erkeğin, cinsellikten uzak bir şekilde, düşünen yetenekli varlıklar olarak insani özelliklerini ortaya koyup, basitlikten kaçınmalarını sağlar. Tesettür çeşitli derecelere sahiptir. Ancak, kadınların hiçbir örtü kullanmadığı toplumlarda, sosyal ve kültürel çökmeye tanık oluyoruz. Başka bir tabirle, kadın ve erkeklerin, sınır tanımadığı ve ahlaki değerlerden uzak sınırsız ilişkilerde bulunduğu toplumlar kötü sonuçlarla karşı karşıya kalıyor. Nitekim, ailelerdeki anlaşmazlıklar, karı koca arasında güvensizlik, gayri meşru çocuk sayısının artması, suç ve toplumsal bozulmanın giderek artması bu sonuçlardan bazılarıdır.
Amerika'daki bir anket sonuçlarına göre, örtüsüz kadınların % 90'ı çeşitli tehditlere maruz kalıyorlar. Bu kadınların sadece %9'u kendilerine yönelik tehditlerden korunabiliyor. Bu tür anket sonuçları ve ilmi verilerden ortaya çıktığı gibi, kadın örtünme ve iffet kültüründen uzak kaldıkça daha az güven duyduğu ve daha fazla sosyal zararlara maruz kaldığı ortaya çıkıyor. Alman ilim adamı Alge şmit tesettürü, kadın ile erkek arasındaki ahlaki değerlerin koruyucu siperi olarak niteliyor. Ve bu değerin ortadan kalkmasıyla kadın ve erkeğin sağlıklı, izzetli hayattan mahrum kalacağı görüşünü savunuyor.
Tesettür tarihine baktığımızda insanın, ilk ihtiyaçlarından olduğunu, öyle ki hangi vesile ile olursa olsun kendini örtmeye çalıştığını görüyoruz. Bazen bu örtü onu soğuk, sıcak, kar ve yağmurdan korumuş, bazen de ona iffet bahş etmiştir. Tüm bunlara rağmen örtünmek insana güzellik kazandırır. Fakat zaman sürecinde insanın giyinme tarzı da yaşamının diğer parçaları gibi değişerek daha değişik hale gelmiş bulunuyor. Eski çağlara ait mağara resimleri insanın ilk giyinme tarzını gösteriyor. "Ruth White House", ilk şehirler adlı kitabında ilk insanların giyim tarzı hakkında şöyle yazıyor:
"Erkekler yünlü bir etek ve keçeli bir yelek giyerken, kadınlar tün vücutlarını saran, sadece sağ omuzları dışarıda kalan uzun sade bir elbise giyiyorlardı." Amerikalı tarihçi "Wil Dorant" da bu konu hakkında şöyle yazıyor: "Kadınlar verev şeklinde bir örtü omuzlarına atarken, erkekler örtülerini bellerine bağlıyorlardı." Tesettür bir çeşit örtünmedir. Arap dilinde tesettür ve hicap, örtünmek, örtünmek için bir araç olarak anlatılıyor. şehit üstad Mutahhari "Hicap konusu" adlı kitabında, hicap kelimesinin hem örtünmek, hem perde anlamında olduğunu belirtiyor. Herhalükarda hicap uzun bir geçmişe sahiptir. Tesettürle ilgili tarih sürecini incelediğimizde, islam'dan önce de bazı milletler arasında hicabın var olduğunu anlıyoruz. "Ferid Vecdi" 20. yy. ansiklopedisinde şöyle yazıyor: "Kadınların hicap konusu uzun geçmişe sahiptir. Bu konu bazı eski Yunan yazarlarının eserlerinde mevcuttur. Yunanlı kadınlar başlarını örtüyorlardı. Fakat yüzleri açıktaydı. Pazara çıktıklarında, yüzlerini de kapatmak zorundaydılar."
Tarihi eserlerden de anlaşıldığı gibi hicap, özellikle bir dine has değil ve islam'dan önce de var olan bir olgu idi. üstad Mutahhari şöyle yazıyor: "Eski İran, Yahudiler ve muhtemelen Hindistan'da kadınların hicapları vardı ve hatta islam'da olduğundan daha sıkı ve daha kapalı idi." Wil Dorant medeniyet tarihi adlı eserinde Yahudiler ve Telmud yasası hakkında şöyle yazıyor: "Eğer bir kadın, Yahudi yasasını çiğneseydi, örneğin başını örtmeden dışarı çıksaydı, veya herkesin önünde ip örseydi, veya herhangi bir erkekle dertleşseydi, veya dışarıdan duyulacak şekilde evinde konuşsaydı , öyle ki komşuları onu duyabilseydi, kocası mihir parasını ödemeden onu boşama hakkına sahipti."
Tarihi ve edebi eserlere göre, hicap eski Yunan kadınların giyimlerinin bir parçasıydı ve eski Roma hicabı bir süs olarak kullanırdı. Hindistan'ın eski başbakanlarından Cevahir Lâ'l Nehro, Romalıların Yahudilerden etkilenerek hicap kullandıklarını savunurdu. Yunanlılar daha çok dini törenlerde tesettür kullanıyorlardı. Ortaçağ Avrupa'da da hicap, kadının süslerinden sayılırdı. Hindistan'da eski İran'da olduğu gibi hicap sıkıca uygulanırdı. üstat Mutahhari bu konuda şöyle yazıyor: Eğer dünya zevklerini terk etme ve riyazete yönelmeyi, hicabın ortaya çıkma sebeplerinden sayarsak, Hindistan'ın eski zamanlardan beri tesettürü kabul ettiğini söyleyebiliriz. Zira Hindistan'ın eski çağlardan itibaren riyazet merkezi ve maddi zevklerin kötü sayılan bölge olduğu herkes tarafından biliniyor.
İslam'dan önce İran'da kadınlar tesettürlüydü. Wil Dorant eski İranlılar hakkında şöyle yazıyor: "Zerdüşt zamanında kadınlar yüce konuma sahiptirler, onlar özgürce halk arasında hareket edebilirlerdi. Daryuş'tan sonra kadının konumu özellikle zenginler arasında kontrol edildi. Fakir kadınlar çalışmak için toplumda daha çok görünüyorlardı, bu yüzden daha çok özgürlüğe sahiptiler. Toplumun yüksek kademelerindeki kadınlar, kapalı taht-ı revan olmadan evden dışarı çıkamazlardı. Evli kadınlara babaları ve kardeşleri bile mahrem sayılmazdı. "Kont Gobino, İran'da 3 yıl adlı kitabında şöyle yazıyor: "Sasaniler döneminde, kadınların sadece tesettürlü olması gündemde değildi, belki daha çok, kadınları gizlenmek hedefleniyordu. Zira şehzadeler ve rahiplerin başıboşluğu ve güzel kadınlara sahip olma hırsları, kadınların korunmasına sebep oluyordu."
İranlılar islamı kabul ettikten sonra, İranlı kadınlar hicabı, İslami bir değer olarak benimsediler ve onunla övündüler. Onlar toplumda mükemmel tesettürle boy göstererek, İslami tesettürün kadına değer ve kutsallık kazandırırken, onu inzivadan çıkardığını savunuyorlardı.
Avrupa'da Rönesans'tan önce kadınlar tesettürlüydü. Fakat sanayi devrimi ve 2. dünya savaşı ardından, Feminizm adıyla örgütlenen kadınların özgürlük hareketi, hicabı kabul etmedi. Sözkonusu hareket kadın-erkek eşitliğini gündeme getirerek, aslında kadını manevi ve ailevi değerlerden uzaklaştırdı. Büyük sermaye sahipleri kadını topluma iterek, ondan bir meta gibi yararlanarak, zulmün yeni şeklini kadınlara uyguladılar.
Genel olarak tesettür ve hicabın tarihi seyri incelendiğinde, örtünmenin çok eski tarihe sahip olduğunu anlıyoruz. Tabii ki mezheplerin de bu giyinme tarzının çeşitleri ve biçiminde etkili olduğunu söyleyebiliriz.
İffetin Sembolü, Tesettür (2)
İffetin Sembolü, Tesettür (2)
Tüm dinler ve mezhepler arasında hicap ve tesettür önemli konuma sahiptir, zira hicap ve iffet fıtrî bir konudur. Bu sebepten dolayı tüm dinlerin her biri, kadınlara bir nevi tesettür ve hicabı öngörmüştür.
Zerdüşt, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'da bu konu farz ve gerekli kılınmıştır. Dini kitaplar, buyruklar, din ahkâmları ve bu dinlere inananların pratikte davranışları, bu konunun en iyi ispatıdır.
Dinlerin incelenmesi, bazı dinlerde hicabın daha sıkı olduğunu gösteriyor. örneğin Zerdüşt inancında kadınlar uzun elbise, başörtü, ayak bileklerine kadar uzanan pantolonlar, elbiselerinin üzerine giyilen uzun pelerin veya çarşaf örtmeye ilaveten peçe de kullanmalıydılar.
Bu hicap tarzı persler, yani Hahameneşi, Eşkani ve Sasaniler zamanında da yaygındı ve Daryuş döneminde hicap konusu daha gerekli bir şekilde uygulanırdı. ünlü tarihçi Will Dorant medeniyet tarihi adlı kitabında şöyle yazıyor:
"Zengin aile kadınları kapalı tahtı revanı olmadan evden dışarı çıkamazlardı."
Yahudi kadınlar da tesettürlü idiler. Tarih yazarları hicabın sadece yaygın olmakla kalmayıp, bu konuda fazlasıyla aşırıya kaçtıklarını da belirtiyorlar. Yahudi kavmi arasında kadınlar değersiz varlıklar sayılıyordu ve onlara sadece doğurgan oldukları ve böylece asker sayısı artabileceği için tahammül edilirdi. Bu sebepten dolayı ilişkilerinde çok katı kurallara uymaları gerekirdi.
Ebulkasım İştihardi, "İslam'da hicap" adlı kitabında şöyle yazıyor:
"Gerçi kapalı olmak Araplar arasında yaygın değildi ve İslam böyle bir olayın başlangıcı oldu, fakat Arap olmayanlar arasında en sıkı biçimde uygulanırdı.
Eski İran ve Yahudi toplumlarda hicap İslam'da belirlenenden çok daha kapalı bir biçimdeydi. Bu milletlerin kadınları avuç içleri ve yüzlerini de kapatmak zorundaydı. Anlayacağınız, bazı milletlerde kadının tesettürlü olması söz konusu değildi kadınların gözlerden ırak tutulması mevzu bahisti ve bu düşünce sıkı bir gelenek haline dönüşmüştü.
Yahudilerin kutsal 2 kitabı "Tevrat ve Telmud'da kadınların uymamaları halinde ilahi azaba yakalanacakları bazı konular bulunuyor. Arap yazar, "Abdurresul El Gaffar" "Çağdaş kadın adlı kitabında hicapla ilgili şöyle yazıyor: "Tevrat'ta hicapla ilgili birçok ayet mevcuttur, Hz. İsa -as- da onlara değiniyor. Tevrat ve İncil'de kadınları hicab kurallarına uymaları, bir örtü ile kendilerini yabancı erkeklerden sakınmaları gerektiğini belirten birçok ayet mevcuttur.
Hıristiyanlıkta, kadın hicabıyla ilgili Yahudiliğin ağır hükümleri devam etti. Hıristiyanlık tüm süs eşyaları ve makyaj yapmayı yasaklıyordu, bunun için kadınlar kendilerini örtmek zorundaydı. Mavariler, Papalar, Kardinaller ve dini emirlerine kilise tarafından uyulması gerekenler, kadınları tamamen örtünmeye, süslenmeye ve ziynet eşyası kullanmaya davet ediyorlardı.
Londra üniversitesi hocası Dr. Hekim İlahi "Kadın ve özgürlük" adlı kitabında, Hıristiyanlık dininde kadın hicabıyla ilgili 2 büyük başpiskopos Klement ve Tertuligan'ın görüşlerini şu şekilde açıklıyor:
"Kadın tamamen hicap içinde olmalı, evinde olduğu zamanlar hariç. Zira gözlerin ona dikilmesini engelleyen tek şey elbisesidir. Kadın, başkalarının yüzüne bakarak günah işlememeleri için yüzünü göstermemeli. Allah Hıristiyan mümin bir kadının yabancılar nezdinde süslenmesini sevmez, hatta güzelliği bile gizlenmeli, zira onu görenler için tehlikeli olabilir."
Brown ve şnayder "Kavimlerde giyim" adlı kitapta uzun elbiseli, başları örtülü olan Hıristiyan kadınların fotoğraflarını yayınlamış bulunuyorlar. Hıristiyanların kutsal kitabında kadınlara doğru örtünmenin temel olarak gösterilmesi, ayrıca yabancıların yanında ve özellikle kilisede susmaya ve konuşmamaya mecbur olmaları, örtünmenin aralarında farz olduğunun göstergesidir.
Demek ki Hıristiyanlar ve Avrupalılar arasında hicap ve örtünme yaygın ve yaşanan bir olaydı ve bu gelenek 13. yy.a, kadar devam etti. Fakat o tarihten sonra gederek zayıfladı.
İslam en son ve en mükemmel ilahi din olarak giyimi Allah'ın bir hediyesi olarak tanıtıyor. Bu din, tarih boyunca hicap konusunda yapılan ifrat ve tefritleri, yani (aşırıya kaçmaları) önlemek için giyinme ve örtünme konusunda kurallar belirleyerek, kadın ve erkeğin doğal yapısına uygun olarak ona doğru ve mantıklı bir çerçeve belirledi.
İslam'da örtünmek, kadının evde hapis hayatı yaşaması veya sosyal etkinliklere katılmaması için değil, sadece yabancı erkeklerle bulunduğu sosyal ilişkilerde saç ve vücutları örterek, gösterişten kaçınmaları için farz kılınmıştır.
İslam'da örtünmenin özelliği, kadını toplumun değişik alanlarından uzak tutmazken, çalışma ortamının sağlıklı olması ve kadının çalışma alanında yararlı ve etkili olmasını sağlamasıdır. İslam açısından hicap kadına değer ve kutsallık kazandırırken, zahiri ve deruni tehlikelerden koruyor. Hicap ayetleri nazil olduğundan itibaren Müslüman kadınlar bu ilahi kuralı kabul ettiler. Nitekim Hz. Muhammed'in -sav- eşi Ayşe bu gelişme hakkında şöyle dedi: "Ensar kadınların aferin; Nur suresinin ayetleri nazil olur olmaz, bir teki bile eskisi gibi dışarı çıkmayıp, siyah örtülerle başlarını örttüler."
Müslüman toplumlarda hicabın tarihi ve geçmişi:
Değişik toplumlarda hicabın tarihi sürecinin incelenmesi bazı toplumlarda örtünmenin kadını toplumdan uzak tutmak anlamında olduğunu gösteriyor. Bu konu kadının toplumda 2. sınıf vatandaş muamelesine tabii tutulduğu anlamındadır. Fakat İslam dininin zuhuruyla kadına ve konumuna olan bakış açısı değişti. Zira İslam dini kadına özel bir konum ve değer verirken, erkeklerle eşit tutuldu. Bu doğrultuda İslam'ın kadınlara olan bakış açısı kadının giyim tarzını da etkiledi. Toplumun bakış açısındaki değişiklik, kadınların değer yargılarındaki değişiklikten kaynaklanıyordu. Aslında bu değişim kadınların özünden kaynaklanıyordu ve sonuçta kadınlar, toplumda daha uygun bir konum kazandılar. Vahy ayetlerinin inmesi ardından kadınlar örtünmekle kendilerini süsleyerek, toplumda özgürce faaliyet yapmaya başladılar. Erkekler de bu olaya dayanarak, kadınlara bakış açılarını değiştirdiler. ünlü Fransız tarihçi Gustav Lübon, "Arap ve İslam uygarlığı tarihi" adlı kitabında şöyle yazıyor: İslam kadınların daha iyi bir duruma gelmeleri için çok çalıştı ve kadını yüceltti. Genel olarak doğulu kadınlar, saygı görmek, ilmi şahsiyet, terbiyevi ve saadet açısından Avrupalı kadınlardan daha üstündürler."
Tarihin belirttiği üzere, Kur'an'ın hicap, başı ve vücudu, başörtüsü ve çarşaf gibi geniş elbise ile örtmeye dair ayetlerinin inmesi ardından, Müslüman kadınlar bu seçkin sünnetin gerçekleşmesi için çaba harcadılar. Pakistanlı düşünür Ebulala Mevdudi hicap ayeti hakkında şöyle yazıyor: "Hicap ayetinin inmesi ile örtünmek, kadın ve erkeklere farz oldu, hem de Hicaz'da kadın ve erkeklerin çıplak oldukları, hatta çıplak olarak tavaf ettikleri bir dönemde...
Will Dorant da Arap kadınların hicap konusu hakkında şöyle yazıyor: O dönemde kadınlar yüzlerini gözlerin dışarıda kaldığı peçe ile örtüyorlardı. Bu alışkanlık ondan sonra da devam etti."
Yapılan incelemeler, kadınların hicap konusunu olumlu karşıladıklarını, vücutlarını daha iyi örtecek şekilde tasarladıklarını belirtiyor. İbn-i Davut'un Sünen kitabında siyah çarşafın İslam'ın ilk yıllarında Arap kadınlarca kullanıldığı anlatılıyor. İbn-i Kesir şöyle devam ediyor: "ümmi Selma hicap ayeti nazil olduğunda, Ensar kadınlarının yünden yapılmış siyah örtülerle başlarını örttüklerini rivayet ediyor. Kadınlar bu tarzda İslam peygamberi'nin -sav- yanından geçerken, Resulullah bu konuda onlara itiraz etmiyordu. Bu konuda hazretin bu olayı onayladığını gösteriyordu."
İslami hicap, asrısaadet kadınları için olumlu sonuçları vardır. Anlatılanlara göre Arabistan'da başörtülü kadınlar, "özgür" kadınlar olarak tanınıyor ve rahatsız edilmiyordu. Müslüman tarihçi ve yorumcu İbn-i Cuzi şöyle yazıyor: "Fasıklar gece vakti evden çıkan kadınları rahatsız ederlerdi, fakat kapanmış bir kadın görünce, bu kadın özgür kadınlardandır değip onu rahat bırakırlardı. Fakat tesettürsüz kadınları rahatsız etmeye devam ederlerdi.
Demek ki hicabın bir diğer hedefi kadınların toplumdaki güven ve huzurlarını sağlamaktı. İslam'ın diğer beldelere yayılmasıyla birlikte hicap da diğer kadınların olumlu tepkileri ile karşılaşıyordu. Miladi 16. yy'ın ünlü seyyahlarından Portekizli Tay Hiray'ın, "Doğu Hindistan'dan İtalya'ya kara yolculuk" adlı sefernamesinde şöyle okuyoruz:
"Bağdat kadınları uzun mantoya benzeyen ve ona Çudel dedikleri bir kumaşla dolaşıyorlar, fakat kumaşın rengi siyah değildir." Piter Della Vale'nin kitabında da İstanbullu kadınların hicabı Ferace, Mısırlı kadınların Ezar ve Kahireli kadınların ise Melaye olarak isimlendiriliyor. Bu çarşafların bir çoğu hz. Meryem'in -as- resimlerinde görüldüğü örtünme tarzına benziyor.
İngiliz Ker Porter de Bağdatlı kadınların hicabı konusunda şöyle yazıyor: "Tüm Bağdatlı kadınlar zengin veya fakir, hepsi çarşafla evden dışarı çıkıyorlar. Bu çarşaflara bürünen kadınların ailevi ve sosyal konumları, kenarlarına dikilen altınlarla belirleniyor." Bukingham adlı diğer seyyah da Bağdatlı kadınların çarşafları hakkında şöyle yazıyor: "Bağdatlı kadınların elbiseleri, Beynunnahreyn'deki köylü kadınların elbiseleri kadar sadedir. Zira kadınlar hangi kesimden olurlarsa, ekose mavi kumaşlarla, tıpkı Mısırlı fakir kadınlar gibi örtünüyorlar.
Bilindiği gibi Osmanlı imparatorluğu, Ortadoğu'nun büyük bir bölümünde iktidar sahibiydi. O dönemde Osmanlı topraklarında kadınlar örtünüyordu. Fakat Kemal Atatürk'ün iktidar olmasıyla laik düzen kuruldu.
Mustafa Kemal 1924'te batı yanlısı bakış açısının etkisiyle, Türklerin eski tarihi, Osmanlı imparatorluğu veya İslam'la ilgili her türlü konunun günlük yaşamdan soyutlanmasına çalıştı. Tabi ki bu konu Türk kadınların kaderini de etkiledi ve o tarihten itibaren türban yasağı da başladı.
İffetin Sembolü, Tesettür (3)
İffetin Sembolü, Tesettür (3)
En mükemmel din olan İslam, kadınların örtünmelerini ılımlı bir şekilde topluma sundu ve bu konuda var olan aşırıcılıklardan kaçınmaya çalıştı. İslam dini kadın ve erkeğin şahsiyetlerinin incelikleri ve psikolojik özelliklerinin bilincinde olup, böylece kadın ve erkek için oldukça ince ve zarif konulara temas ederek aile ve toplum içindeki konumlarının korunması için gereken tedbirleri almıştır. İslam dini kadın ve erkeğin yaratılış amacını insani erdemlikler şeklinde ifade ediyorlar. Bu dinin yüce tealimi de erdemliğe giden yolu aydınlatıyor. Bu yüzden toplumun sağlığı için kadınlardan örtünmelerini istiyor ve erkekleri de nefislerini kontrol etmeye davet ediyor.
İslam dinine göre uygun şekilde giyinmek kadın ve erkeğe her türlü cinsel eğilimden uzak, sağlıklı bir ortamda faaliyet imkanı sağlıyor. Bir başka tabirle islamda tesettürün temeli, kadın ve erkeklerin yeteneklerinin geliştirilmesine dayanır. Yüce Allah kadınlardan ve erkeklerden toplumu yararlı faaliyetler için sağlıklı tutmaya ve kadını, erkekler için bir tüketim malzemesi veya bir lükse dönüştürmeye davet ediyor. Bu din kadınların da erkekler gibi kendilerine layık haklardan yararlanmalarını istiyor. Tesettür kadının insani makamından uzaklaşmasını ve bir meta haline gelmesini engeller. Bu çerçevede Rus şair ve şarkiyatçı bayan Ludmina Eviva şöyle diyor: Tesettür, kadınları heveslerine kurban etmek ve onları bir meta gibi kullanmak isteyenlere karşı bir savunma aracıdır.
İslam dini akıl ve olgunluk dinidir ve programları insanların erdemliğe ulaşması için gereklidir. Doğru örtünmek bu programlardan biri olup, elbette bu programda kadınlar için özel şartlar belirlenmiştir. İslam dininde tesettürün amacı kadınları evde hapsetmek ve iktisadı veya sosyal faaliyetlerden mahrum bırakmak değildir. Tesettürün amacı, kadın ve erkek ilişkilerine özgü bazı durumların özellikle evde sınırlı kalmasıdır. Böylece toplum diğer faaliyetler için sağlıklı bir hal alır.
Böyle bir tesettür sosyal alanda iş gücünü de geliştirir. Bu konuda şehit Murtaza Mutahhari şöyle diyor: İslamın kadınlar için belirlediği tesettürün anlamı, onların evden çıkmayıp, hapis hayatı yaşamaları değil, bu asla söz konusu değil. İslam'da kadınların tesettürü demek, kadının erkeklerle ilişkilerinde vücudunu örtmesi ve kendini teşhir etmemesi demektir.
Gerçi tesettür diğer sosyal yasa ve kurallar gibi bir takım kısıtlamaları da beraberinde getiriyor, ancak aynı zamanda toplumun düşünce, kültürel ve psikolojik özgürlüğünü de güvence altına alıyor. Bu kuralın riayet edilmesiyle insanların ruhu ve düşüncesi, heveslerin tutsağı olmaktan kurtulur. İngiliz araştırmacı bayan Liv şöyle diyor: Eğer Müslüman kadınlar Avrupalı kadınlardan daha özgür yaşıyor desek, pek de abartmış olmayız, çünkü müslüman kadın gerçekten özgürdür ve özgürlüğün ne demek olduğunu çok iyi bilir. Ancak günümüz Avrupalı kadını özgürlükte aşırıya kaçmakla bedbaht durumdadır. O zaman tesettür özgürlüğe karşı olmadığı gibi, bizzat özgürlük yaratır.
Tesettürün bir başka hedefi, toplumun güvenliğini korumaktır. Kadın ve erkek için güvenlik sınırının belirlenmiş olmaması, ayrıca sağlıksız ilişkiler cinsel heyecanları tırmandırır. Yani güvenlik sınırı kaldırılınca sadece kadınlar değil, toplum da tehlikeye girer. Bir başka tabirle toplumun güvenliği kadının örtünmesine endekslidir. Tesettür kültürü, cinsel duyguları kontrol altına almak ve doğru kanala yönlendirmeye dayalıdır. Bu kültürde tesettürlü olmak ve doğru kanala yönlendirmeye dayalıdır. Bu kültürde tesettürlü olmak ilk adın sayılır. şehit Mutahhari cinsel iç güdüyü oldukça güçlü, derin ve deniz gibi olduğunu söylüyor ve bu içgüdüye uyuldukça daha da isyankar olduğunu vurguluyor. Dolaysıyla kadınların toluma girmeleri için cinsel açıdan vücutlarının tahrik edici bölümlerini örtmeleri gerekiyor.
Bütün bu anlatılanların dışında tesettür aile yapısının güçlenmesine de katkı sağlıyor. Eğer toplumda erkekler evlilik dışı ilişkilerde bulunuyor veya eşlerinin konumunu zayıflatacak sahnelerle karşılaşacak olurlarsa eşleriyle olan ilişkileri zayıflar, böylece aile düzeni çöker. Bir toplumda kadın ve erkek karşılıklı güvenleri kaybeder ve her biri eşinin, başkasında gözü olduğunu düşünür. Batıda yayınlanan resmi verilere göre, boşanmaların başta gelen sebebi kadınların laubaliliği ve tesettürsüz olmasıdır. Tesettürün bir başka hedefi, sağlıklı toplum yaratmaktır. Daha önce de belirtildiği üzere cinsel ihtiyaçların evlilik dışında karşılanması iç ve çalışma gücünü etkiler. İslam dini, kadınları sosyal faaliyetlerden veya bilim öğrenmekten men etmiyor. İslam dini kadın erkek ilişkilerinin evin dışında ve toplum içerisinde sağlıklı olmasını istiyor.
Ve son olarak kadın konumuna saygı göstermek, tesettürün bir başka amacıdır. İslam dini, kadın her nekadar ağır başlı ve iffet sahibi olursa, bir o kadar saygı görür diyor. Belki bazı kadınlar gösteriş meraklısı olabilir, ancak tesettür bu eğilimi denetim altına alıyor. Bir başka tabirle kadınların kendi şahsiyetlerini korumaları tesettürde tecelli buluyor. şehit Mutahhari'ye göre haya, iffet ve tesettür, kadının kendi değer ve konumunu korumak için başvurduğu fıtrî bir ilhamdır.
Kaliforniya'da oturan üniversite öğretim üyesi bayan Manol Elhacuî şöyle diyor: Ben şimdi büyük bir onur duyarak tesettürümle Müslüman olduğunu sergilemek istiyorum. Çünkü ben bu konuyu mütalaa ettim ve şimdi seçtiğim örtünme metodu ile insanî kimliğime döndüğümü hissediyorum.
Yüce Allah Nur suresinin 30 ve 31. ayetlerinde şöyle buyuruyor:
Müminlere söyle gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah yapmakta olduklarından haberi olandır. Mümin kadınlara da söyle; gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini yakalarının üstünü kapatacak şekilde koysunlar. Süslerini kendi kocalarından ve de mahremlerinden başkasına göstermesinler.
Yüce Allah Nur ve Ahzab surelerinde kadın-erkek ilişkisi, ayrıca kadınların giyim kurallarına değinmekte. Tabii ki bu konu toplumun güvenliği ve genel iffeti açısından önemli ve gereklidir. Mealini dinlediğiniz ayetlerde erkeklere bakışlarına hakim olunmaları tavsiye ediliyor. "Bakmak" insanların en kolay iletişim yoludur. Zahiret'ul Muluk, kitabının yazarı Kaşifi'den şöyle naklediliyor: "şeytanın insan vücudundaki en hızlı ve etkin aracı gözdür." Göz insanın özellikle de erkeğin günah işlemesi ve sapmasında büyük payı vardır. İnsanın diğer organları böyle bir özelliğe sahip değildir.
Bakmak birkaç açıdan incelenebilir. Bazı bakışlar sevgi göstergesidir ve bu tarzda bakmaya vurgu yapılmıştır. Resulullah efendimiz şöyle buyuruyor: "Alimin yüzüne, adil imama, sevgi üzerine anne ve babaya, ayrıca Allah'ın rızası için sevdiğin kardeşinin yüzüne bakmak ibadettir". Fakat ne yazık ki bazı bakışlar şehvet üzerinedir. Bu gibi bakışlar kötü ve tehlikelidir. Heves üzerinden bakmak, doğru yoldan sapmanın ilk belirtileridir. Bakışlarını kontrol edemeyen, nefsini kontrol edemez ve şehvetin pençesine düşer. Zira bakmaktan sonra insanın hevesi kabarır ve tahrik olur.Bu durumda nefsin kontrol edilmesi ve ardından yaşanan olaylar kontrol dışına çıkabilir. şehvetli bakışlara sahip olan biri, istediğini elde edemediği için sürekli huzursuz olur ve bazen çıldırmaya kadar varır.
Psikyatristlere göre hüsranla biten aşklar ve intihar girişimleri gibi tehlikeli girişimlerin birçoğu bazen bir bakışla başlar. Bu sebepten dolayı İslam hevesle bakmayı toplum üzerine bırakacağı olumsuz etkileri sebebiyle yasaklamıştır.
Bir çok zaman bir erkeğin bir kadına şehvetle bakması, o kadını eşiyle karşılaştırmasına sebep olur, bu da ailede bir çok ihtilaf ve nihayeten birçok ayrılık ve boşanmanın başlangıcı olur. Will Dorant şöyle yazıyor: "Günümüzde yaşayan erkeklerin bir çoğu "haya" olgusunu yok etmek istediği, çağdaş kadının da vücudunu her zamankinden daha ziyade sergilemeye çalıştığına şahit oluyoruz. Bu olay dikkati geçici olarak kendine cezb ediyor, fakat uzun sürmüyor". Hindistan'ın lideri Gandi de kadınlara tavsiyede bulunarak şöyle diyor: "Bayanlar, erkeklerin şehvetini kabartmak için süslenmeyin ve böyle bir rezalete boyun eğmeyin."
İslam dini, yabancı kadın ve erkeklerin gayrî iradi birbirlerine baktıklarında, tekrar bakmaktan sakındırırken, bu durumda her türlü vesveseden uzak durmalarını tavsiye ediyor. Zira ancak bu vesile ile psikolojik bunalımlardan korunabilirler. İslamın bu tavsiyesi kişi ve toplumun sağlığı için çok önemlidir. Yüce Allah Müslüman erkeklerden takvalı olmaları için günah işlememelerini ve ilk etapta bakışlarını kontrol etme ve korumalarını istiyor. Hz. Muhammed'in -sav- mutahhar ehl-i beytinden hz. İmam Cafer Sadık -as- şöyle buyuruyor: "şehvetli bakış, şeytanın zehirli oklarından biridir ve nitekim ardından birçok pişmanlık ve zorluk yaşanır." O hazret başka bir vecizede şöyle buyuruyor: "Bir kadını görüp bakışlarını ondan kaçırarak diğer tarafa bakanlara, yüce Allah en kısa zamanda imanın tatlılığını tattıracaktır.
Bu arada bu noktaya değinmemiz gerekiyor, o da göz ve bakışı kontrol edin, derken amaç, kadın ve erkeklerin gözlerini kapatmaları değil, amaç bakışı kontrol etme ve biçimidir. Böylece özgürce sosyal faaliyetlere katılma imkanı sağlanır. Bakışlarını kontrol etmeyen erkeklerin bulunduğu mekanlarda erkekler düzensiz çalışırken, kadınlar da rahatsız olur ve güvensizlik duyarlar. ünlü Fransız yazar bayan Siman Dö Buvar "2 cins" adlı kitabında şöyle yazıyor: "şüphesiz günümüzde "tek başına evden çıkan genç kızlar güven içinde değiller. Zira onları tehlikeye atacak olan bir çok göz ve bakışa maruz kalıyorlar.
İslam, toplumdaki fesadın sebeplerini en ince detaylarıyla inceleyerek, kadın ve erkeğin toplumun hem saadet, hem çöküşü yolunda iki önemli faktör olduğunu ve bu doğrultuda sorumlu olduklarını belirtiyor. Rivayetlerde kadın ve erkeğin vücut organlarına karşı bile sorumlu oldukları söyleniyor. Ahirette bedenin değişik organları ve özellikle de göz hakkında sorular sorulacak.
İffetin Sembolü, Tesettür (4)
İffetin Sembolü, Tesettür (4)
Amerikalı bayan Sonya şöyle diyor: "Ben ilahi değerleri seviyorum ve Allah'a yakın olmak istiyorum. İslami tesettür beni maddiyattan uzaklaştırarak, düşüncemi, özgür bir yaşam için doğru yola sevk ediyor." Sonya, neden kadına güzel bir metâ gibi bakıldığını sorgulayarak, bu olaya itiraz ediyor ve şöyle devam ediyor: "Tesettür beni başkalarının muhtemel zararlarından koruyan bir kalkan gibidir. Bu ahlaki değeri, Müslüman olduktan sonra kazandım." Kadınlar toplumun çalışma gücünün bir parçası olarak, toplumun sağlığı için çalışmalıdırlar. Bu sebepten dolayı ev hayatının dışında uygun elbise giymelidirler. Zira uygunsuz kıyafetler ve vücutlarından bir bölgenin çıplak olması toplumda sapmalara ve sorunlara sebep olacaktır. Allah-u Teala Nur suresinin 31. ayetinin bir kısmında şöyle buyurur: Mümin kadınlara da söyle; Gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar, ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünen hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü kapatacak şekilde koysunlar.
Bu ayeti kerime, kadınlardan fiziki cazibeleri sebebiyle güzelliklerini ve süslerini gizlemelerinin altını çiziyor. Yorumculara göre, süslerini gizlemekten, kadınların vücutlarının süslenmiş kısımlarını gizlemeleri hedefleniyor. Doğal olarak kadınlar erkeklere göre süslenmeye daha isteklidirler. Bu yüzden kadınlar zahiri güzelliklerini göstermek için başkalarının ilgisini çekmeye çalışabilirler. şehit üstat Mutahhari şöyle yazıyor: "Kadın güzellik, erkek ise hayranlık simgesidir. Bu sebepten dolayı kadın kendini göstermekten kaçınmalı, "Tabi kadınlar uygun olarak giyinip, ilgi çekmeye çalışmazlarsa, çapkın erkeklerin bakış alanları da daralacaktır. Böylece bunun birçok olumsuz sonucu da azalarak toplum daha sağlıklı olur.
Bu bağlamda Amerika'da yaşayan, fakat son zamanlarda Müslüman olar bir bayanın sözlerine değinmek yerinde olur. Sözkonusu bayan şöyle diyor: "Amerika'da kış mevsimi dolaysıyla bayanların daha kapalı elbiseler giydiklerinden dolayı bayanlara yönelik saldırı ve taciz olaylarında büyük düşüş yaşanır. Fakat yaz mevsiminde havaların ısınması ve bayanların daha açık ve hatta yarı çıplak gezmelerdi sonucu söz konusu suç oranı da yükselir. Bu mevsimdeki laubalilik, rahibelere saldırılacak kadar ilerler. "bu konu, davranışlarını kontrol edemeyen bir çok kadın ve erkekten oluşan başıboş bir toplumun göstermesidir. İslam böyle faciaların önlenmesi için, kadın ve erkeklerden cinsel tahriklerden uzak, pak ve temiz bakışla, sağlam ve huzurlu bir ruh yapısına sahip olmalarını istiyor. Bu konu kadınların tesettürlü olmalarından amaçlanan hedeflerden biridir.
İslam kadının süslenmesi ve kendini göstermesini sadece aile ortamıyla sınırlarken, kadının sadece kocası ve yakınları için süslenmesine izin veriyor. Bu da kadınların her zaman ve her konumda, kendilerini kapatmalarının yersiz olduğunu gösteriyor. İslam'da bazı insanlar "Mahrem" olarak tanıtılıyor. Onlar, kadınların yanlarında çarşafsız ve başörtüsüz olarak gezebileceklerdir. Bu arada kadının özellikle de kocasının yanında başörtüsüz, güzel giyimli ve süslenmiş olarak dolaşması üzerine vurgu yapılıyor. Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de kadınlara mahrem olanları Nur suresinin 31. ayetinde şöyle tanıtıyor: Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi kardeşlerinden, kardeşlerinin oğullarından, kızkardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan, erkeklerden yana ihtiyacı olmayan, arzusuz, yada iktidarsız hizmetçilerden, ve kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Kadının ne kadar vakarlı, ağırbaşlı ve takvalı olursa bir o kadar başkalarının tacizlerinden korunduğu, dünyanın her tarafında ispatlanmış bir gerçektir. Böylece kadınlar laubaliliğin kötü sonuçlarından korunuyorlar. Bu bağlamda Allah-u Teala Ahzap suresinin 59. ayetinde hicapla ilgili olarak şöyle buyuruyor: Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle, onların özgür iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur...)
Demek ki İslami tesettür ve hicap genelde çekici olan kadınların fiziksel güzelliklerini, yabancı ve çapkın bakışlardan koruyor. Müslüman kadın tesettürüyle güvenilir bir korumaya bürünüyor. Din uzmanları açısından İslami tesettür manto, başörtü, çarşaf veya kadın vücudunun hatlarını örten herhangi bir elbise biçiminde olabilir. İran İslam Cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni de Müslüman kadının tesettürüyle ilgili şöyle diyor:
İslam'da kadının tesettürlü olması belirtiliyor. Fakat bunun kesin olarak çarşaf olması gerekmiyor. Kadın hicap anlamında olan her türlü elbise giyebilir."
İslam açısından yaratılışın güzellik simgesi olan kadın, uygun giyinme ve örtünme biçimiyle, insani konumunu bulabilir. İran'da üniversite öğretim görevlisi olan bayan Hamiz şöyle diyor: "İnsanların Allah'a inançları sayesinde güzelleştiklerinde, ve kadınların hicap kurallarına uyarak, hicabın insanın yaşamı süresince ve hatta ahirette insanı nasıl bir erdemliğe ulaştırdığını anlayınca, hicabı kabul etmemelerine imkan yok." Söz konusu öğretim görevlisi sözlerini şöyle sürdürüyor: "Yaklaşık 15 yıl önce tesettürlü bir hanımla tanıştım. Giyiniş tarzından Arap olduğunu düşündüm. Fakat namaz için abdest alırken, Amerikalı olduğunu, farkettim. Tesettürlü olmayı neden seçtiğini sorduğumda, şöyle cevap verdi: "Gençliğimden beri mahrem olmayanların bana baktıklarını, fakat edince rahatsız oluyordum. İslam'ın kadın ve erkeğin takvalı olmasını desteklediğini, ayrıca tesettürün kadının sosyal faaliyetlerine engel oluşturmadığını öğrenince, hatta onu koruduğunu anlayınca Müslüman olmaya karar verdim."
Avusturalyalı Femenist gazetesi Ceraldin Brokz Haziran ayında imam Humeyni'nin vefat yıldönümü merasimlerine katılmak amacıyla İran'ı ziyaret edip, İranlı kadınların tesettürüyle tanıştı. Brokz, hicap konusunda şunları belirtiyor:
Batılı bir femenist olan benim bu gerçeği ifade etmem çok zordur. Fakat İran'daki hicap ve tesettür, İranlı kadınlara öz güven ve gurur kazandırıyor. İranlı kadınlar kararlılıkla tesettürlerini koruyor ve özgüvenle büyük işlere girişiyorlar. Kadınlar, toplumun yarısının yapıcı insan gücünü oluşturuyor. Toplum kadınların güç, çalışma ve yapıcı faaliyetlerine bağımlı ve muhtaçtır. Kadın da erkek gibi zevk, düşünce gücü ve çeşitli üstün yetenek ve kabiliyetlere sahiptir. Bu yetenekler Allah vergisidir ve kadın bu yetenekleri gözler önüne serme yükümlülüğüne sahiptir. Başka bir değişle kadını Allah vergisi yeteneklerini geliştirmek ve somut bir şekilde ortaya koymaktan mahrum bırakmak kadına karşı zulüm sayıldığı gibi beşeri topluma karşı da bir ihanet sayılır. Kadın gücü, önemli bir güçtür ve boşa çıkarılmamalıdır. Sosyologlara göre, toplumsal faaliyetler, kadınların özgüvenini artırır ve kadınları kendi güç ve yeteneklerinin bilincine varmalarına sebep olur.
Buna ilaveten, günümüz dünyasındaki hayat şartları, kadınların doğrudan geçim masraflarını karşılamalarını gerekli kılıyor. Nitekim kadınlar, toplumsal faaliyetler ve sanayi dalında çalışmak, kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Çalışma ve iş yapma, kadınların toplumsal hayatta varlık göstermelerinin bariz örneği sayılıyor.
İslam dini, çocuk eğitimi, aile ocağını kurma ve geliştirmekle birlikte kadınlara toplumsal, siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari faaliyet şartlarını sağladı. Peygamber efendimiz döneminde kadınlar, toplumsal işlerde faaliyet yapıyorlardı. Hz. Muhammed -sav- in sevgili kızı Hz. Fatıma -sa- pak ve samimi hayatı sırasında örnek ve büyük insanlar yetiştirdi. Hz. Fatıma -sa- diğer kadınlarla birlikte savaş cephelerine katılıp, hasta ve yaralıları tedavi ederdi. Peygamber efendimizin vefatından sonra da hz. Fatıma -sa- etkin ve bilge bir şahsiyet olarak siyasi ve toplumsal faaliyetlerini sürdürüp, babasının mirasını ve İslami nizamı yeniden ihya etmeye çalıştı.
Firavun'un eşi Asiye de tarihin parlak çehrelerindendir. Kur'an-ı Kerim Asiye'yi müminlere örnek olacak bir kadın olarak tanıtıp, övüyor. Asiye iman dolu bir kadındı ve hz. Musa'nın çağrısını kabul etti. Asiye Firavun'un dikta ve zalim düzeni içinde kalıp, hürriyet mücadelesi verdi, Firavun yandaşlarının işkencelerine katlanarak şehit düştü. Böylece insanlığın en parlak kadın çehrelerinden biri olarak tarihe geçti.
Günümüzde özgür ve bilgin Müslüman kadınlar, islamın yapıcı öğretilerinden etkilenerek bir eş olarak kocalarına, bir anne olarak çocuklarına hizmet verdikleri , onları besleyip, eğittikleri gibi, bilim ve teknoloji alanında da yüksek konumlara ulaşmış bulunuyorlar. Bu alim ve bilgin kadınlar açısından hicap, Allah'ın bir emri olduğu gibi, kadının toplumsal hayattaki yüksek konum ve hürriyetini de sağlayıp, koruyor. Kadın hastalıkları uzmanı ve mütehassıs cerrah Dr. Merziye Destçerdi diyor ki; bir Müslüman ve tesettürlü biri olarak kadın ve kızlara hizmet veriyorum. Prof. Destçerdi ayrıca, siyasi alanda da faaliyet yapmaktadır. Bayan Destçerdi, hicap ve iffeti koruma temelinde kadınların yapıcı faaliyetler yapacaklarını kaydedip diyor ki; kadınlar çevrelerindeki gelişmeler, siyasi ve toplumsal hayat şartları konusunda hassas davranılmalıdırlar. Kadınlar toplumsal düzeni geliştirmede faaliyet yapıp, toplumsal hayatta güven hissetmelidirler. Hicap ve tesettür kadınlara büyük bir özgüven sağlar. Tesettür, kadınları tehlikeler ve tehditlerden koruyacak güçlü bir kalkandır.
Dr. Destçerdi'ye göre, kadınlar ince ruhi yapılarıyla işlerini titizlik ve yüksek sabır ve metanetle yaparlar. Bu yüzden gönlü rahat bir şekilde yaşayabilmek ve faaliyetlerini sürdürüp, insani yetenek ve kabiliyetlerini geliştirebilmek için tesettürlü olmalıdırlar. Tesettürlü kadınların uzun yıllardan beri yaşadıkları tecrübeler, hicabın kadınların, ilim, sanat, edebiyat, kültür, siyaset, ticaret ve ekonomik faaliyetlerini engellemediğini, üstelik kadınların gelişimi yolundaki engelleri ortadan kaldırdığını, çalışma ortamındaki tehdit ve taciz gibi saldırgan tavırları engellediğini ispatlıyor.
Günümüzde Müslüman ve tesettürlü çok sayıda kadın ilim, sanat ve endüstri dalında çalışıyor. Bu kadınlar da, hicabın sanatsal ve bilimsel çalışmalarla hiçbir çelişkisi bulunmadığını kaydediyorlar. Cezayirli Müslüman bir kadın 10 yıl önce Fransa'nın göçmenler bölgesinde yaşayıp, tekstil fabrikasında çalıştı. Daha sonra tesettürlü oldu. Cezayirli Müslüman kadın Meryem şöyle diyor: Fransa'ya göç ettikten sonra, dışarıda çalışmak zorunda kaldım. Yabancı kalabalık ve büyük bir şehirde yaşamak çok zordur. Çünkü işçi ve memur kadınlar erkeklerin saldırı ve tacizlerinden korunmak zorundadırlar. Tesettür, beni saldırı ve tacizlerden korudu. Tesettür benim Müslümanlığımı gözler önüne serdi, iffetli ve inançlı olduğumu ispatladı. Ben Müslümanlığımla onur duyuyor ve toplumsal faaliyetlerimi yapıcı bir şekilde sürdürmek için tesettürümü koruyorum. İngiliz-Asyalı bir ailenin kızı Nadiya şöyle diyor: Ben tesettür için sağlam delillere sahibim. Başörtüsüz gezdiğimde kendimi açıkta buluyorum. Gerçek hürriyet, bir kadın ve insanın toplumsal faaliyetler yapabilmesi, halkla sağlam irtibat kurması, fakat gösterişte bulunmamasıdır. İnsanın gerçek değeri düşünce tarzında saklıdır. Nadiya diyor ki; ben vücud hatlarını gösteren dar elbiseleri giydiğimde, rahatsızlık hissedip, utanıyorum. Bu durum bütün kadınların doğal duygusu sayılıyor.
Günümüz dünyasında birçok kadın, başıboşluğu simgeleyen ve laubalilik kültürünü yaygınlaştıran girişimlere karşı itiraz etmektedir. Bunun en açık örneği, Fransa ve Türkiye'deki Müslüman kadınların gösterdikleri tepki ve verdikleri hürriyet mücadelesidir. Sözkonusu kadınlar ilerici ve gelişmiş bir toplumun başı boşluktan uzak ve ahlaklı bir toplum olması, aile yapısının sağlamlaştırılması gereğine inanıyorlar. Ayetullah üstad şehit Murtaza Mutahhari hicap konusunu inceleyip, sade ve akıcı cümlelerle şunları kaydediyor:
Eğer kızlar kamuya açık yerlerde sadece elbise ve ayakkabı giyer ve kullanırlarsa, çarşaf veya pardesüyle okul ve üniversitelerde eğitim görürlerse, bu durumda mı daha başarılı olurlar, yoksa dünyada tanık olduğumuz açık kılık kıyafetlerle mi daha iyi bir eğitim performansı gösterirler?
İffetin sembolü, tesettür (5)
İffetin sembolü, tesettür (5)
Amerika'dan Ebe uzmanı bayan B.S şöyle diyor: Sokaklarda ve toplumda tesettürlü gezmekten büyük bir huzur duyuyorum ve kendimi yabancı erkeklerin bakışlarından koruduğum için mutluyum.
Başka kadınlara laubali olmanın ve yabancı erkeklerin ilgilerini çekmenin medeniyet ve kültür simgesi olmadığını söylemek istiyorum. Kültürlü bir kadına yabancı erkeklerin karşısında cilve yapmak asla yakışmaz.
Modern ve uygarca bir yaşamı savunan Amerikalı bayan B.S aynı zamanda tesettürlü olmayı sosyal faaliyetlerde bir güvence olarak görüyor.
Günümüzde bir çok kadın, toplumun ve özellikle erkeklerin kadınlara bakış açısının değişmesini istiyor.
"Tesettüre dönüş" adlı eserinde Amerikalı yazar Vendi şalit kadınların batı ve özellikle Amerika toplumundaki değerini irdeliyor. Amerikalı yazar şimdiki şartlarda kadınların, kendilerine yönelik bakış açısının değişmesini istedikleri sonucuna varıyor.
Yazar eserinde mantıklı gerekçeler göstererek bu amaca ancak tesettürle ulaşılabileceğini ispatlıyor, ve şöyle diyor: Günümüzde tesettür, hevesleri bastırma şeklinde yorumlanıyor, ancak bu görüş tamamıyla yanlıştır. Tesettür kadınların eğilimlerinin reddedilmesi anlamında değildir. Eğer kadınları da diğer insanlar gibi akıllı yaratıklar kabul ediyorsak tesettürün erkeklere ilgisizlik anlamına gelmediğini ve daha ziyade kadınların şahsiyetine verilen önemi simgelediğini anlamış oluruz. Bizler insanız ve insanî duygular taşırız. Biz sırf bir takım katı kurallar izlemesi gereken bilgisayarlar gibi değiliz. Kadınların kabiliyeti, tasavvur edilenin çok çok ötesindedir ve kadınlar yücelmeyi hak etmiştir.
Sermaye düzeninde her insan yararlı olduğu sürece değerlidir. Bu tür bir bakış açısına göre kadınlar da genç olduğu sürece ve kendilerini sermaye düzeni ve çıkarcılara teslim ettikleri müddetçe ilgi görür. Bir çok kadın bilinçsizce bu meseleyi kabul eder ve kendini değersiz bir meta gibi erkeklere teslim eder ve sosyal konum açısından erkeklerle eşit olduğunu zanneder. Fransız yazar Simon Dobuvar dış görünüm ve makyajına aşırı önem veren ve kendini bir mal gibi topluma sunan kadınları özleriyle yabancılaşmış kadınlar olarak tanımlıyor. Yazara göre bu tür kadınlar ilkel benlikleri aşamasında duraksamış, ve üstün benlikleri, gereken gelişmeyi sağlayamamıştır.
İngiliz Müslüman bayan Meryem şöyle diyor:
Ben, kadınlar için artık içi boş bir kılıktan başka bir şey kalmamış bir toplumda doğdum. Birçok kadın dış görünüş esiri olduklarının farkındadır. Müslüman olmadan önce ve tesettür kullanmadığım dönemlerde sokağa veya dışarı çıktığımda kendimi bir mağazada satışa sunulan bir meta gibi hissediyordum. Hatta yürürken bile, nefsani zevklerini tatmin etmek için kadınlara bakan erkekleri hissediyorum. Onlar kadınlara fiyat biçen birer alıcı gibiydi. Bu yüzden kendimi korumak için tesettürü seçtim.
İslam dinine göre kadınlar tam bir güvenlik ve huzur içinde, erkeklerle omuz omuza sosyal faaliyetlerde bulunup, toplumun kalkınmasına katkı sağlayabilir. Müslüman sosyolog Dr. şariati kadından güçlü bir caydırıcı ve değiştirici etken olarak söz ediyor. Dr. şeriati'ye göre ilkin, insanların düşünceleri değişmesi gerekiyor. İşte o zaman kadınlar özgüvenle topluma ayak uydurabilir ve erkekler de onlara toplumun birer üyeleri gözüyle bakar. Dr. şeriati'ye göre ideal kadın, İslamın tanıttığı kadındır ve bu kadın sorumlu, bilinçli ve etkin bir kadındır. Dr. şeraiti ideal kadına örnek olarak Hz. Fatıma -sa-‘yı gösteriyor. Çünkü Hz. Fatıma -sa- yaşamın tüm boyutlarında örnek alınabilecek bir kadındır.
Günümüzde kadınların özgüven kazanmaları ve kendilerini tanımaları hakkında birçok olumlu işaretlere de rastlıyoruz. Ankara'da yaşayan Nurcan Kocaman bu örneklerden biri sayılır. Nurcan 19 yaşındayken tesettürlü olarak üniversiteye devam ediyordu ve laik düzenin savunucusu olan dönem cumhurbaşkanını eleştirdiği için tutuklanarak 1 yıl hapse mahkum edildi. Hapis kararını duyduktan sonra Nurcan şöyle bir açıklama yaptı. Ben inançlarımla onur duyuyorum ve Müslüman kadın olarak tesettürümü bütün şartlarda koruyacağım.
Müslüman olduktan sonra Cemile adını seçen Alman bayan Brigit şöyle diyor: İslam dinini seçip Kur'an-ı Kerim'in kadınların tesettürlü ile ilgili ayetlerini okuduktan sonra kadınların İslam dininde yüce bir konuma sahip olduğunu anladım. İslam dinine göre kadın değerli bir hazinedir ve tesettür bu değerli hazineyi korur. Bayan Brigit'e göre, İslam dini doğru algılandığı takdirde kadın tüm yeteneklerini kullanabilir ve bu yolda erkeklerle mukayese edilmesine veya kendi doğasını inkar etmesine gerek yoktur.
Uzmanlara göre kadınların güçlenmesi ve kaybettikleri değerleri yeniden kazanması için var olan bakış açıları ve izlenen siyasetlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekir.
İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamenei konu ili ilgili şunları belirtiyor: İslam kadınlar için aşırıya kaçmaksızın orta ve ılımlı bir sınırı göz önünde bulundurur. İslam kadınlara zulmedilmesine izin vermezken kadın ve erkeğin doğasını da göz önünde bulundurur. İslam dini ahlakın korunması ve kadın-erkeğin güven içinde yaşaması için kadınların tesettürlü olmasını buyurmuştur. Gerçekte Müslüman kadın tesettürü ile hem kendi güvenliğini, hem de erkeklerin güvenliğini korur.
İslamın öğretilerinden biri olan hicap ve tesettür, İslam dininin vecibelerinden biri olup, toplumu sağlamlaştırma, başıboşluk ve ahlaksızlıktan arındırmaya yönelik bir sürecin simgesidir. Uygun örtüsü olmayan toplumlarda kadınlar, vücutlarını halkın gözü önünde sergiler, ve olumsuz sonuçlarından etkilenirler. Kadın ve erkek ilişkilerinin kuralsız ve serbest olduğu ülkelerde, ile ocağı sarsıldığı gibi, boşanma ve ahlaksızlık da zirveye ulaşır.Bu tür ülkelerde, çeşitli cinsel hastalıklar ve AIDS gibi ölümcül hastalıklar da yaygındır. Nitekim Amerika'da cinsel ilişkilerden ortaya çıkan hastalıkların tedavi edildiği hastane sayısı 650'dir.
İspanyol sosyolog Manuel Castalls "Bilgi çağı, kudret ve hüviyet" adlı kitabında AIDS hastalığına değinerek, bu hastalığın 1980'li yılların başlarında Sanfransisko'da ortaya çıktığını, binlerce insanın bu hastalığa yakalandığını, 1990'lı yıllardaysa Sanfransisko ve Kaliforniya eyaletlerinde AIDS'in yeniden yaygınlaştığını, bunun uyuşturucu maddeyi enjekte etme, fuhuş, başıboşluk ve bazı kadınların serbest ilişkilerinden kaynaklandığını belirtti. Castells'in inancına göre, bu fesat kaynaklarını bertaraf etmenin tek yolu kültürel bilinç seviyesini arttırıp, kültürel çalışmaları zenginleştirmektir. İspanyol sosyolog ayrıca şunları kaydediyor: Cinsel ilişkiye serbestlik tanıyan bir toplum, şahsi hayallerin süper marketine dönüşüyor. Böyle bir toplumda herkes gerçekçi bir hayat sürdürmek yerine, hayatını ve diğer insanlarla ilişkiler biçimini heva-heves ve başıboşluk üzerine bina ediyor.
Bazı ülkelerde ahlaki değerler, özellikle hicap ve tesettüre uyulmadığı için o ülke insanlarının ruhsal ve psikolojik dengeleri bozuluyor. Bu yüzden bu toplumlarda ruhsal hastalıkların artış kaydettiğine tanık olmaktayız. Thomas Ekmebs şöyle diyor: bedeni lezzetler ilkin yüzümüze gülüyor. Fakat sonunda zehirli iğnesini ruhumuza sokup, bizleri yok ediyor. Bu yüzden toplumda ahlakın temiz ve pak kalması için kültürel ve ahlaki mücadele başlatmalı, manevi değerler sayesinde çağın hastalıklarını hafifletmeliyiz.
İslam, toplumda sağlıklı ve dengeli hayat kurmak ve geliştirmek için hicabı farz kıldı. İslam dini kadına özel bir değer ve kudsiyet tanımakta, kadının insani değerini hatırlatmaktadır. Televizyon yapımcısı bayan Keyhani şöyle diyor: Hicap, kadın ve erkek arasındaki saygı ve haremini sağlayıp, geliştirir. Bana göre tesettürlü kadın başkalarının görünüşüne kapılmaları yerine kadının insani, içsel ilim ve düşünce tarzına yönelmelerine sebep olabilir. Psikologların vardıkları son bilimsel sonuçlara göre, insan özde ne kadar berikim ve zenginlik kazanırsa, kendi görünüşüyle diğerlerinin zahiri görünüşüne pek az eğilir.
öz bilincinde olan kadınlar, sermaye düzeninin aldatıcı ve şatafatlı propagandalarına kapılmayıp, kendilerini bir maşa ve malzeme seviyesine indirgemez, reklam aracına dönüştürmez, rantçıların değersiz tüketim malı olarak rol ifa etmezler. Kastlez, kadınların bir meta haline gelmesinin onların insani değerlerinin hafiflemesi ve aşağılanmasına sebep olacağını belirtiyor. Uygun bir örtü ve giysi biçimi kadınların toplumsal güvenliğini de temin edecektir. Eğer bir toplumda kadın ve erkekler söz, davranış biçimi, giyim-kuşam, örtü ve hatta bakış biçimlerine çekidüzen verirlerse, kadın ve erkekler cinsel dürtü ve Saiklerden uzak bir şekilde birlikte ve omuz omuza çalışıp, toplumsal hayatı geliştirip, zirveye ulaştırabilirler. Lübnan ehli sünnet müftüsü şeyh Muhammed Reşit Geblan şöyle diyor:
"Hicap bir gösteriş veya slogan değil, Müslüman kadını toplumsal huzur, güvenlik ve istikrara ulaştıran dini bir farzdır. İran bilimcisi Bulgar bayan Natalina Ivanova, İran'da bir ay tesettürlü bir biçimde ikamet ettikten sonra deneğimini şu şekilde izah ediyor: İran'da ilk defa olarak tesettür tecrübesini yaşayarak kadının tesettürle daha güvenli, sakin ve vakur bir hayat sürdürebileceğini hissettim. Bulgarlı bayan ayrıca diyor ki; örtülü kadınlar erkeklerle kurdukları ilişkilerde daha bir özgüvenle ve stressiz davranabiliyorlar. Fakat örtüsüz ve tesettürsüz kadınlar erkeklerin sürekli azarlayıcı ve tacizci bakışlarına maruz kalıyorlar.
Bayan Natalina ayrıca, tesettürlü olduğu sırada değişik bir güç ve kabiliyet kazandığını sözlerine ekliyor. Hicap ve tesettür, toplumun ruhi huzurunu sağladığı gibi, kadınların izzeti nefsini de arttırır. Kadınlar örtüleriyle erkeklerle omuz omuza siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarda faaliyet yapıp, büyük başarılar elde edebiliyorlar. Paris sosyal bilimler yüksek etüdler okulunun hocası bayan Dr. Valans diyor ki, İslami ahkâm konusunda Kur'an-ı Kerim ayetleri, evlenme, boşanma, miras hakkı, aile ocağı, erkek kadın ilişkileri ve örtü biçimini belirliyor.
Kur'an-ın çeşitli ayetlerinde kadınlarla erkekler birlikte iffetli olmaya ve pak bir hayat yaşamaya çağrılıyor. Yani hicap, ahlakî selametin faktörü, erkeklerle kadınların lüzumsuz yere ilişki kurmalarını yasaklama kaynağıdır. Tesettür ayrıca, bir kadının sadeliği, iffetli olması, saygınlığı ve takvasını yansıtıyor. Fransalı eğitimci bayan Valans ayrıca şöyle diyor: Hicapla kadınlar kendi insani şeref ve haysiyetlerini koruyup, kolluyorlar. Nitekim sayısız tarihi belge, örtülü ve tesettürlü kadınların mal-mülk sahibi oldukları, akıllı ve etkin bir rol ifa ettiklerini gösteriyor. Nitekim tarih boyunca tesettürlü kadınlar, toplumsal düzendeki üretim ve yatırımların gelişmesine yardımcı oldukları gibi, çocuk terbiyesi gibi ailevi ve annelik görevini de yerine getirmektedirler.
Fransalı düşünür Frants Fanun tesettür ve hicabı, asil ahlakî değerleri koruma etkeni olarak kaydedip, Cezayir devrimi adlı kitabında şunla kaydediyor:
"Başıboş, iffetsiz veya tesettürsüz bir kadını gören sömürgecilerin saldırı ümidi on kat daha artıyor." Sömürgeci güçler, bir milletin kültür ve medeniyetini yok etmek için, ilkin o milletin erkek ve kadınlarının örtüsünü değiştirmeye çalışıyor. örneğin sömürgeci güçler İslami kültürü yok etmek için saldırıya geçip, Cezayir, Türkiye ve İran'da tesettürü yasaklamaya ve hicabı yok etmeye çalışıyorlar. Günümüzde de müstekbir ve yeni emperyalist güçler, tesettür ve başörtüsünü yasaklayan kararlar alıp, Fransa, Türkiye ve bazı ülkelerde uyguluyorlar. Avrupa insan hakları mahkemesi de, tesettürü yasaklama doğrultusunda bir karar almıştı. Bu yasaklama ve hak ihlallerinin tek bir nedeni, hicap ve tesettürün etkin ve müspet etkileriyle kadınların şahsiyet ve haysiyetinin garanti edilmesi meselesidir. İşte Müslüman kadınlar, kendi örtüleriyle sömürgeci ve emperyalist saldırılara karşı hürriyet ve bağımsızlık mücadelesini en iyi şekilde sembolize edebilirler.
İffetin Sembolü, Tesettür (6)
İffetin Sembolü, Tesettür (6)
Tesettürle ilgili sorulara, üniversite uzmanlarının cevapları:
Kimileri çağımızda artık tesettürün önemimi kaybettiğini ve işe yaramadığını düşünüyor. Bu konuda üniversite öğretim üyesi ve yazar Dr. Ramin şu cevabı veriyor: Yaradılış düzeni insan türünün yer kürede bekasını istiyor. İnsanlar arasında iki karşıt cins arasında çekim, süreklidir ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Bu çekim gücü her dönemde vardır ve belki azalır veya çoğalır, ama asla yok olmaz.
Çağımızda kadınların cinsel cazibeleri yüzünden medya elinde bir reklam malzemesine dönüştüğüne tanık olmaktayız. Günümüzde çoğu erkek olan kadın giysileri tasarımcıları kadınlar için açık saçık elbiseler tasarlıyor ve böylece kadınların çekiciliğinden yararlanarak tasarımlarını başkalarına sunuyor. Gerçekte bu tür tasarımcılar kadınları erkeklere daha fazla zevk vermeleri için çeşitli modalar kalıbında sunuyor. şimdi de teknolojinin ilerlemesi ile bu tür suistifadeler yeni şekiller kazanmış bulunuyor.
Dr. Ramin şöyle deva ediyor: İslam dininde uygun giysi, erkeklerin daha fazla ilgisini çeken kadınların cazip yönlerini örten giysidir. Gerçekten tesettür kadınların cazibe ve güzelliklerini her çağda koruyabilmiştir. Çünkü İslam kadınların erkekler için sırf eğlence aleti olmasını istemiyor. Bir başka tabirle kadın, tesettürü ile kendini heves peşinde koşan erkeklerden korur ve aynı zamanda kadına duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazla olur.
Tesettüre karşı çıkanların bir başka gerekçesi kadınların örtünmesinin erkekleri daha da hırslandırdığıdır. Bu zümreye göre insan men edilen her şeye karşı daha fazla merak duyar. Ancak eğer kadın tesettürsüz olursa erkekler için sıradan bir olaymış gibi olur ve cinsel duyguları tahrik olmaz. Dr. Ramin bu konuda ise şöyle diyor: İnsanın hırsı ancak görüp, heves edip, men edilirse tahrik olur. örneğin eğer aç bir insana güzel bir yemeği göstermezsen o yemeğe karşı hırsı olmaz. Böylece eğer güzel bir kadın kendini erkeklere göstermezse kimse o kadına karşı hırslı olmaz. Bence tesettür sadece bir örtü değil, bir sürecin başlangıcıdır. Tesettürlü kadın ağır başlı olur, akıllı ve mantıklı davranıp, erkekleri tahrik etmeye kalkışmaz. Tesettür kadında bir kültür yaratır ve kadının tüm davranışları bu kültür çerçevesinde şekillenir ve enerjisinin boşa gitmesine müsaade etmez.
Dr. Ramin'e göre; kadınların çıplaklığı ve erkeklerin hasta bakışları tarihin ilk gününden itibaren sorun yaratan iki unsur olmuştur. Bu tür ilişkilerde aşırıya kaçmak insanı doğal ve doğru yoldan saptırır. Bu arada unutmamak gerekir ki, erkeğin kadına karşı cinsel eğilimi sadece bakmakla yatışmaz, bilakis kadının vücuduna bakmak erkeğin uyuyan heveslerinin uyanışının başlangıcıdır. Kadının uygunsuz davranışları da bu durumu körükler. Kuşkusuz birçok psikolojik kompleksin, sosyal davranış bozuklukların ve hatta cinsel cinayetlerin kaynağı bu tür laubaliliklerdir.
üniversite öğretim üyesi ve yazar bayan Simindoht Behzadpur şöyle diyor: Kur'an-ı Kerim'de tesettürle ilgili bazı ayetler peygamber efendimizin eşleriyle ilgilidir, ancak diğer bazı ayetler de tüm kadınları kapsamaktadır. Tesettür sosyal bir işbirliği olan İslami talimatın bir parçasıdır ve bazı ibadetler gibi bireysel ve sosyal tesirleri söz konusudur. Gerçekte kadın, tesettürü kullanmakla Allah'a itaat eder ve onun rızası için toplumun tertemiz kalmasına çalışır. Tabi katının tavır ve davranışı ile iffetini yansıttığı tesettür, en makbul olanıdır. Bu Müslüman kadın ve üniversite öğretim üyesine göre tesettür; ülkelerin kalkınması ve ilerlemesinde de etkin rol ifa edebilir ve toplum ahlakını her türlü kötülükten arındırmaya yardımcı olur. Bu yüzden tesettürlü kadınların bulunduğu ortamlar daha çok verimlidir ve o ortamda çalışanlar ahlak kurallarına daha çok bağlıdır.
Lübnanlı alim Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah şöyle diyor:
İslam dini toplumda ahlak kurallarını yerleştirmek için bazı iç güdüleri kontrol altına almayı amaçlıyor. İslam dini kadınlardan insanlık çerçevesinin dışına çıkmamalarını isterken, erkeklerden de kadınları kendileriyle eşdeğer görmelerini istiyor. Böylece kadınların tesettürü aile düzenini bozacak yolları kapatmış oluyor. Tabi bu tesettüre maddi tesettür diyebiliriz, yani vücudu örtmek ve evden çıkarken süslenmemek. Ancak esas amaç manevi tesettürdür. Yani kadın öyle davranmalı ki kimse onu sorgulamasın. Tesettür genel olarak tek bir hedefi takip eder, o da toplumun ahlakı ve kadınların izzetini tehdit eden her şeye karşı bir iç güç oluşturmaktır.
Kanada'nın Ottava üniversitesinde tarih hocası olan Dimitris Kit Siks "Müslüman ve Hıristiyan ailelerde kadın" adlı makalesinde şöyle yazıyor: "İlahi dinler kadını köle olmaktan kurtarıyor. Hâlbuki kapitalizm ve benzeri düzenler kadınların konumunu bir köle düzeyine indirmiş bulunuyorlar".
Kit Siks makalesinin devamında şöyle yazıyor: özellikle İslam kadınların özgürlüğü konusunda bir devrim yaratmıştır. Hâlbuki batı kapitalizmi aile yapısına zarar vermek amacıyla Müslüman kadının inancının bir sembolü olan tesettürünü hedef almış bulunuyor. Batı, aile yapısını tahrip ederek kadınları yeni yöntemlerle köleleştirmiştir.
Günümüzde batıda tesettür konusu, en çok tartışılan konulardan biri haline gelmiş. Bir süre öncesine kadar başörtüsü ve tesettür, batılı Müslüman kadınlar arasında daha az ilgi görmekteydi. Fakat bu ilginin her geçen gün artması, kapitalist hükümetleri endişelendiriyor. örneğin, Amerika'nın Corc Town, Meriland ve Vircinya üniversitelerinde tesettürlü kadınların sayısında gözle görülür bir artış kaydedilmiş.
Batının kapitalizm düzeninin insan ve dünyaya olan maddi bakış açısı, insanların daha fazla kazanç uğruna daha fazla çalışmasına, bu bağlamda ahlaki değerleri çiğnemesine sebep oluyor.
Bilim ve araştırma üniversitesi hocalarından Dr. Neva Bahş şöyle diyor: "Batılı bakış açısına göre, kadınlar kapitalizmin çıkarlarına hizmet ettikleri sürece saygı görür ve daha sonra sermaye ve çıkar bağlantısından dışlanır.
Batı, Rönesans'ın ardından din ve ahlaka karşı savaş bayrağı açtı. Sözkonusu dönemde Darvin, Freud ve benzeri araştırmacıların düşünceleri ve teorileri gündeme geldi ve batı giderek sekülarizme yöneldi.
Bu gelişme batılıları din ve manevi değerlerden uzaklaştırmayı başardı. 19. yy. başlarında kadınlara özgürlük ve eşitlik sağlamak hedefleriyle çeşitli hareketler başladı. Fakat onlar da kadınları manevi ve ailevi değerlerden uzaklaştırdı. Feminizm hareketi kadınların kaybedilmiş haklarını ihya etme adıyla erkeklere düşman tavırlar takınarak, "annelik" gibi gerçekleri bir kenara atıp, kadınları evin dışında çalışmaya teşvik edip, başta tesettür olmak üzere birçok ahlaki ve dini değeri kadınların ilerlemesini engelleyen faktörler arasına yerleştirdi.
Bu konular kadınların kullanılması ve ayırımlara maruz kalmasına sebep oldu. Batı medeniyeti kadınları laubalilik ve çıplaklığa teşvik eden kültürlerin kadınlara daha fazla zulüm ettikleri, günümüzde bilinen bir gerçektir.
Amerikan tarzı Feminist bir yazar "Gericilik" adlı kitabında yaptığı itirafı bu şekilde ifade ediyor. Amerikalı bir feminist olarak Amerikalı kadının şimdi olduğu kadar asla özgür olmadığını, fakat şimdi olduğu kadar bedbaht olmadığını, ayrıca kadın özgürlüğünün ona sağlam düşünceyi armağan etmediğini itiraf etmeliyim.
Batılı teorisyenler bir taraftan liberal demokrasi düzenini, tüm toplum ve ülkelerin vazgeçilmez kaderi olarak tanıtırken, batılı kapitalist ülkelerin özelliklerine sahip olmayı tüm toplumların yükseliş süreci biliyorlar. Diğer taraftan başka milletlerin kültür ve değer yargılarını aşağılayarak onların kültürel hüviyetini değiştirmeye, aynı zamanda batıyı örnek almalarını sağlamaya çalışıyorlar. Sömürgecilik, Müslüman ülkelerde halkın kültürünü değiştirme yolunda ilk adımda kadınların inançları, dolaysıyla tesettürü hedef alıyor.
Muhammed Kutup, "Biz Müslüman mıyız?" adlı kitabında şöyle yazıyor: "Araştırdığım kaynaklarda, ilginç bir olaya rastladım. Batılı yetkililerden biri kültür uzmanlarından İslam'la mücadele için bir yöntem önermelerini istemiş. Tüm öneriler arasında, İslam'ın yok edilmesi için, Müslüman kız ve kadınların kapanmasına engel olmak ve onların sosyal merkezlerde erkekler ve gençlerle rahatça bağlantı ve ilişki kurmalarının sağlanması önerisi kabul edildi. Hâlihazırda da aynı politika batılı ülkeler tarafından sürdürülmekte. Onlar değişik yollardan hatta yasal yollarla örtünmeye karşı mücadelelerini sürdürüyorlar.
Fransa gibi sözde özgür ve demokratik ülkelerde Müslüman kadınlar rahatlıkla tesettürlü olamıyorlar, zira başörtüsü yasağıyla karşı karşıya bulunuyorlar. Avrupa ülkeleri anayasalarında dini özgürlüklerin hukuki anlamda öngörüldüğünü iddia ediyorlar. Fakat Müslüman kadınların çalışma ve eğitim alanında başörtüsü kullanma hakkı onların kişisel hakları sayılmasına rağmen, bu hak batılı hükümetlerce açıkça ayaklar altına alınıyor.
Almanya'da başörtülü bayanlar bazı devlet dairelerinde işyerleri veya kültürel ve sportif aktivitelerde çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunuyorlar. Bazı devlet dairelerinde başörtülü bayanların çalışma anlaşmaları tek taraflı olarak işveren tarafından feshediliyor. örneğin 1972 yılında Afganistan'da doğan ve daha sonra Almanya'ya göç eden Fereşte Laden, Almanya'da üniversite öğretimini bitirdikten sonra öğretmenlik yapma hakkına sahip oldu. Fakat başörtülü olduğu için hiçbir öğretim kadrosuna kabul edilmedi ve ard arda yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı.
Fereşte Laden son olarak Baden Verten Berg eyaleti kültür bakanı Anet şaven'e bir mektup gönderdi. Fakat bakan cevapta şöyle yazdı: "Bizim okullarda öğrenciler öğrenimin yanı sıra eğitim de görüyorlar. Tesettürlü Müslüman bir öğretmenin ders vermesi hırıstiyanlığa aykırı olduğu için okullarımızda Müslümanları çalıştıramayız."
Bundan daha da ilginç bir olay yine Almanya'da yaşandı. Türkiye'den Almanya'nın güneyine tayin edilen laik bir öğretmen kızların başörtüsüyle sınıfa girmelerini yasakladı. Sözkonusu öğretmen bu çocukların ebeveynlerine gönderdiği mektupta şöyle yazdı: "Tesettürlü öğrenciler ders sınıflarına katılma hakkına sahip değiller."
Son zamanlarda, Almanya Hessen eyaleti vekili olan avukat bir bayan ilk kez yüksek mahkemeye başvurarak, ülke yetkililerini yasaları ihlal etmekle suçlayıp, onlara karşı dava açtı. Sözkonusu avukat tesettürlü bayanlar hakkındaki ayırımın kalkmasını istedi.
Prof. Ote Zak Zafski şöyle diyor: "Ben Hessen eyaletinde hükümeti temsil eden avukatım. Bu yüzden görevim, onaylanan yasaları, eyalet anayasasıyla karşılaştırarak, muhtemel çelişkileri gidermektir. Bana göre başörtüsü yasağı bir din aleyhinde ayırım ve bir diğer dinin lehinedir. Dini vecibeleri uyarınca başını örten bir kadın, başkalarının hakkını çiğnememekte. Başörtü yasağı Hessen eyaleti anayasasının açıkça çiğnenmesi anlamındadır.
------------
editör notu: değerli kardeşler ve bacılar bu yazı dizisi çok işinize yarayacağını umaraktan sizlerle paylaşıyorum. bu yazı dizisini arşivinizde tutun ve islam düşmanlarına karşı kendinizi isabetli bir şekilde savunun. tesetture girmeyen ve tesseturu düşünen diğer bacılarımız da bu yazı dizisini okurlarsa inşallah hidayetlerine vesile olacağını rabbimizden temenimizdir...
Cevap: İffet'in sembolü,Tesettür (1)
ALLAH razı olsun bacım çok faifeli paylaşımların için rabbim örtümüze uzanan dillere fırsat vermesin