çocugunuz için namaz etkinlikleri
Çocugunuz için namaz etkinlikleri
Namazi çocugumuza sevdirmek için önce onu hakkiyla icra etmemiz gerekir. Birinci adim budur. Bir çocugun en iyi ögretmeni ailesidir. Aile ne yaparsa, nasil yaparsa çocuklar da aynisini yapacaktir. Aile danismani Münir Arikan da çocuklari namaza alistirmak için söyle bir metod takip etmis: Evlendigimizde esime çok güzel bir seccade aldim. Bunu sekiz yildir kendim seriyorum. Esime bir gün bile, hadi namaz demedim. Bir çocugumuz oldu, bu sefer küçük bir seccade aldim. Su an bes seccademiz var. Ben bunlari gece gündüz seriyorum. Simdi dokuz aylik çocugumuz geliyor, kafasini oraya koyuyor, kendi kendine mirildaniyor, gidiyor; orada kendine ait bir yeri var. Hepsi oraya geliyorlar, yerleri var. Çocugumuzun namazi sevmesini ve ona alismasini için bir takim etkinliklerden faydalanabiliriz.
Ona önce dualari ögretin. Sik sik tekrarlayin. Umdugunuzdan daha zekidir yumurcaklar. Siz, sadece heveslendirin ve belli bir sayida severek ve isteyerek tekrar etmesini saglayin. Önünde mutlaka maddi ödüller de olsun. Ama manevi ödülleri de sik sik tekrar edin ki isin ruhunu kavrasin.
http://www.namazzamani.net/turkce/im...icin.namaz.jpgIkinci asamada namaz hareketlerini kavramasini saglayin. Mesela bunun için resim çizdirmeyi deneyebilirsiniz. Eline rengârenk boyalar verip namaz hareketlerini çizmesini isteyin. Yine bir ödül koyun önüne. Örnek bir resim koyun önüne hatta birden fazla çocuk varsa yarisma yapin. Ama hepsini tek tek ödüllendirin. Ödüller de namazla ilgili seyler olsun. Erkekse harika islenmis bir takke olabilir. Elinizden geliyorsa siz çocuklar için bir seyler örün… Yoksa da güzel bir namaz takkesi alin… Sonra güzel bir tespih olabilir. Kizsa bir namaz basörtüsü alabilirsiniz. Bir seccade alabilirsiniz mesela.
Son olarak namaz biraz kavrandiktan sonra bir hafta sizinle namaz birlikte namaz kilmalarini saglayin sonuna da bir parti kutlama gibi bir ödül koyun. Hattanamaz diplomasi bile verebilirsiniz.
Hani özel bir gün olur. Çocugunuz için pasta filan yaparsiniz. Evi balonlarla süslersiniz. Yani bu evde kutlama var. Eee neyi kutluyoruz? Ece’nin Namaza baslama ödülü kutlamasi.
Verdiginiz namaz diplomasini evin yada odasinin görünür bir yerine asin ve onunla gurur duymasini saglayin...
Tavsiye ederim, bu fikir denenmis, Çokta hos olmus… Geçenlerde rastladim ve sizinle paylasmak istedim.
Bir Uyari!
Çocuga namazi sevdirmek istiyorsaniz önce onun için önemli olan seylere hürmet etmelisiniz. Türk Kadinlari Kültür Dernegi Istanbul Subesi Baskani Cemalnur Sargut bu konuyla ilgili tanik oldugu bir olayi söyle anlatiyor: “Bir tanidigimizin dört yasindaki çocugunun namazdan nefret ettigini ögrenince çok üzüldük ve sonradan anlasildi ki, namaz saatlerinde çocugun seyrettigi çizgi film kapatiliyor. Böyle yapmak yerine, baska bir odada kilmak daha iyi sonuç verir. Diger zamanlarda elbette çocugun görebilecegi yerlerde kilinmali.”
Tüm bunlari yaparken herseyden önce sabirli olmak gerek. Peygamber (a.s.) gibi sabirli, hosgörülü ve azimli olunmali. O sahabelerini tüm zorluklari ragmen nasil birer islam kahramani olarak yetistirmisse bizde çocuklarimizi alni secdeli, tertemiz müminler olarak yetistirmeliyiz. Anneler, babalar Dünya'nin gelecegi sizin ellerinizde...
Haydi kolay gele....
Gönül Huzuru
Ikrime Firat Kipir kipir oynayan ekran önünde, bir çift el yazi yaziyordu. Zamanla gözleri daliyor, sonra yeniden kendini toparliyordu. Unuttugu bir sey vardi. Firini mi açik unutmustu? Yoksa evdeki isiklardan biri yanik mi kalmisti? Sonra televizyonun fisinin çekmedigini hatirladi. Derin bir oh çekti. Ama içini derinden kemiren seyin bu unutma ile ilgisi azdi. Çünkü uzun bir zamandan beri ayni tedirginlik ve içinde doldurulamayan bir köse, bir duygu, bir istek kaliyordu. Bu huzursuzlugun bir tanimi yoktu. Hele sebebi de hiç belirgin degildi. Ne zaman kafasindaki yogun düsünceler dagilsa kendi için düsünmeye baslasa; lokantaya girip, yemegi yedikten sonra hesabi ödemeyen müsteri gibi hissediyordu kendini.
Aynaya baktigi zaman yüzünde kirisik yoktu. Ama bununla birlikte huzur da yoktu. Bu yüzden uzun süreden beri aynaya gönül huzuruyla bakamiyordu. -ama dedi ben kendimle barisik bir kizim. Görevlerimi eksiksiz yerine getiririm. Öyleyse sorunum ne? Neden huzursuzum?
http://www.namazzamani.net/turkce/im...f_ve_namaz.jpg
Bu sorunun kaynagini bulmak için zaman kaybetmeden harekete geçmek gerekliydi. Öyle de yapti. Önce çalistigi sirkete birilerine borcu var miydi? Hayir. Bilakis çogu kisi ondan yardim alirdi. Ailesi onu çok severdi. Gerçi ayri bir evde yasiyordu. Ama sorunun bundan kaynaklanmadigindan emindi. Yoksa bu sözünü ettigi sey herkeste var miydi? Bazen herkes için hayatin bu kadar amaçsiz ve anlamsiz kaldigi bir zaman dilimi oluyor muydu. Evet evet belki de herkes ayni sorunlarla bogusuyordu da o çok abartiyordu bu durumu. Yazi yazdigi klavyeyi ileri dogru itti. Gözlüklerini çikarip, becerikli hareketlerle gözlügün camlarini sildi. Gözlügünü kabina yerlestirip bilgisayarin ekranini kapatti. Çalistigi masanin karsisindakileri bir bir süzmeye kendince tahlil etmeye koyuldu. Cemal Bey; telasli bir kisiydi ona göre yüzünde huzurlu bir adamin çizgileri yoktu. Masasinin üzeri kagit tomarindan geçilmezdi ve sürekli mesgul bir adamdi. Hayatini hep plansiz yasar, sürekli zamanin kisitli oldugundan sikayet ederdi. Aslin pek o kadar da yaptigi bir is yoktu. Elif'in aradigi yüz yoktu Cemal Bey'de. sonra kendinden imzaya gidecek raporlari isteyen Sekreter Nuran Hanim'a bakti uzun süre. Temiz ve bakimli bir kadindi. Tam bir asistandi. Sirkette bir seflerin söküklerini dikmedigi kalirdi. Her sirkete bir Nuran gerekliydi. Ancak garip olansa Elif'in ne aradigini bilmedigi ama aradigini sandigi seyin Nuran Hanimin yüzünde olmamasiydi. -Yeter dedi. Bu modern hayat karmasasi tüm insanlari hasta ediyor. Ne aradigimi bilmeden çirpiniyorum. Buna daha fazla dayanamayacagim.
Ögle tatilinde bir degisiklik yapip yemegini büroya söylemedi. Disariya çikti. Sokaktaki insan selinin arasina karisti. Magazalar, insanlar, binalar yanindan sel gibi akip gidiyordu. Aslinda dedi. Akip giden zaman bizi de içinde sürüklüyor. Yolun karsisin metal sandalyeden kaldirimi mekan tutmus bir lokantaya ilisti gözleri. Buraya oturayim zaten zaman da dar. Yemegini garsona söyledikten sonra etrafi seyre koyuldu. Ilik bir rüzgar yüzüne vurdu. Rüzgarin geldigi yöne dogru çevirdi basini. Yan masada genç bir çift vardi. Muhtemelen sevgili olmaliydilar. Kumrular gibiydiler. Ikide bir kikirdama sesleri duyuluyor. Bu sesler yoldan geçenlerin ayak seslerine karisiyordu. Evet dedi. Elif, buldum bende ask yok, bak sunlara belki de dünyanin en mutlu çifti. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kikirdama sesleri kesildi. Sonra geri döndü mutlu çifte son bir kez bakmak için. Bir mutluluk tablosu görebilmek umuduyla. Bu tabloyu zihnine kaziyacak ve mutluluk sembolü olarak hatirlayacakti. Ancak az önce gülüp etrafa nese saçan bu mutlu çift, simdi bir birine yaslanmis kayitsiz gözlerle yoldan geçenlere bakmaya koyulmuslardi. Tüm arayislarinin bittigini sanan Elif için bu durum bir hayal kirikligiydi. Çünkü yüzlerinde derin kaygilar tasiyan bu çiftte de gönül huzuru yoktu.
Büroya yeniden döndü bulmak istedigi seyin fantastik, hayal ürünü bir sey olduguna karar verdi. Artik bu defteri kapatmaliydi. Koltuguna yaslandi. Bir kahve söyledi. Evraklarla bogusmak için masasina yumuldu. Bir süre sonra; - Abla kahveniz. Sesiyle dogruldu. Çaycinin elinden kahvesini aldi. Masaya koyarken çayciya dikkatle bakti. Birden gözbebekleri büyüdü. - "Aradigim sey bu yüzde" dedi. O olaydan iki hafta sonra Elif çaycinin namaz kildigini ögrendi. Ve çaycinin yüzündeki Gönül huzurunun namazdan dolayi huzur ve sükun içinde oldugunu kesfetti. Kisa bir zaman sonra çok kimse bilmese de Elif gizli gizli namaz kilmaya basladi. Simdiden gönlündeki huzur yüzüne yansimaya baslamisti. Daha sonra Elif aynaya, gönül huzuruyla bakmanin tadini doyasiya çikartacakti.