Cevap: Ölmeden önce ölmek
* Bir şeyi yapmaya niyet ettiğin zaman niyetinin, azminin üzerinde Allahü teâlâdan kork (haram ve günah olan bir şeye azmetme.)
* Farzları tam yapmadığı [borcu varsa kaza etmediği] halde, nafilelerle derecesini yükseltmeye çalışan kimsenin hâli, sermayesi elinden çıktığı (iflas ettiği) halde kâr peşinde koşan bir tüccarın hâline benzer. Sermaye olmadan kârı olur mu?
* Takva akıllıca yapılan işlerin en güzelidir. Hakka âsi olmak ahmakça yapılan işlerin en çirkinidir. Verilen emaneti yerine getirmek en üstün doğruluk sayılır. Hıyanet olarak da, en önde yalan gelir.
* Allahü teâlâdan, kendisini, kıyamet gününde Cehennem ateşinden korumasını isteyen bir kimse, müminlere karşı çok merhametli ve ince kalbli davransın!
* Allahü teâlâya olan halis sevginin zevkine varan, dünyalıktan vazgeçer ve bütün insanlardan yüz çevirir.
* Müslümanlardan hiçbiri, diğerini hakir görmesin! Zira Müslüman demek, Allah’ın sevdiği insan, Allah yanında kıymeti büyük olan insan demektir.
* Önemli olan süper kabiliyet, süper zeka değildir, süper ihlastır.
* Beş şey vardır, kalb katılaştığı zaman onun ilacı olur:
1) Salih Müslümanlarla görüşmek ve onların meclisinde bulunmak.
2) Kur’an-ı kerimi okumak.
3) Karnını doyurmayıp helalden az bir şey yemekle yetinmek. Zira helal yemek kalbi aydınlatır.
4) Allahü teâlânın kâfir ve günahkâr için hazırladığı acı azabı ve tehdidini düşünmek.
5) Kendisini Allahü teâlâya kulluk vazifesini yapmakta aciz ve noksan görmek, bununla beraber Allahü teâlânın lütuf ve ihsanını düşünmektir. Bu tefekkür olup, bundan hayâ meydana gelir.
* Boş oturanları Allahü teâlâ sevmez. Bir kimse boş oturursa ona şeytan musallat olur.
* Sevap kazanmak çok iyi. Kazanılan sevapları kaybetmemek ondan daha iyi.
* Fitneye sebep olmak, adam öldürmekten büyük günahtır.
* Emr-i maruf ve nehy-i münker, imanın en kıymetli cüz'üdür. Ehli sünnet itikadını yayanlara çok müjdeler var.
* İslamiyet’in hükümlerini aklına danışarak kabul eden, iman etmemiştir.
* İnsan kızınca, bir hararet basar, bu, oda sıcaklığının harareti değil, Cehennem ateşinin hararetidir. Özellikle kızınca, işine sözüne dikkat etmelidir.
* Kalbinde dünya sevgisi olmayanın duası kabul olur.
* İmanı kâmil olanın alametleri:
1) Hanımı ile iyi geçinir.
2) Hizmetçisiyle [emri altındakilerle] oturup yemek yer.
3) Fakirlerle sohbet eder ve bundan zevk alır.
* Ehli sünnet âlimleri, bugünün işini yarına bırakmazlardı. Helekel müsevvifun, yani sonra yaparım diyenler helak oldu, hadis-i şerifine sarılmışlardı. Onlardan birine sorabilseydik, bu kadar kitabı nasıl yazdınız, ev bark, çoluk çocuk, iş güç varken bunca kitabı üstelik o imkanlarla bir ömre nasıl sığdırdınız? O mübarek zat, iki kelimeyle cevap verirdi: Helekel müsevvifun. Yani sonra yaparım diyenler helak oldu.
* Silsile-i aliyye büyüklerinden Abdullah-ı Dehlevi hazretleri, talebesi Mevlana Halid hazretlerine buyurmuşlar ki, “Sen Bağdat’a döndüğün zaman, çok sıkıntı çekeceksin. Seni kabul etmeyecekler, hakaret edecekler. Bazıları da, “Hani sizin yolunuz hak idi, hocan çok büyük veli idi. Niçin sıkıntılar içindesin?” diye soracaklar. Sen onlara de ki, “Bizim yolumuz bu. Bu yolda sıkıntı çok olur. Aşkta merhamet olmaz. Peygamber efendimiz ve diğer Peygamberler de çok sıkıntılar çektiler. Hatta en çok sıkıntıyı Onlar çekti. Halbuki onlar, Allahü teâlânın en sevdiği kullarıdır. Bu sıkıntılar bu yolun şânındandır. [Hakikaten Bağdat’a dönünce, önce bu sıkıntıları çektiyse de, daha sonra herkes akın akın gelip etrafında toplandılar.]
* Bir Müslüman, bir İslam âliminin veya evliyanın ruhuna, ömründe bir kere bile olsa, bir Fatiha okuyup hediye etse, o zat, bu iyiliğin altında kalmaz. Mutlaka o kimseye şefaat eder.
* Ehli sünnet itikadını, ehli sünnet âlimlerinin doğru yolunu yaymak, yani insanlara ulaştırmak Allahü teâlânın en büyük nimetlerindendir. Bu büyük nimete, ne ibadetle kavuşulur, ne de başka bir şeyle. Sadece Allahü teâlânın ihsanıyla, seçmesiyle olur.
* Bahçıvan bir gül için bin diken yetiştirir. 1 kişi dememek lazım.
* Ehli sünnet âlimlerine saldıran din düşmanının hakikatte asıl hedefi bu mübarek zatlar değildir. Onlar için (Vârislerim) buyuran Resulullah efendimizdir.
* Hastalıkta şifa vardır. Bir şartla, sabretmekle.
* Başarının sırrı; Nefsi aradan kaldırmak ve kendinden bilmemektedir.
* Üstünlük mal, mevki, parada değil takvadadır. Doğru itikat sahibi olmayan takva sahibi olamaz, öyle zanneder. Bu zanna onu kuru aklı düşürmüş, şeytan ve nefsi üstüne çullanmıştır. Çıkması, kurtulması çok zordur. Ne duyar, ne anlar, ne de elini uzatır.
* Esas pehlivanlık ahirete imanla gitmektir.
* Muvaffakiyet için inanmak lazımdır.
* Kimseye faydası olmayan, kimseden faydalanamaz.
* Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmaya çalışmalıdır.
* Bütün işlerin neticesinin sıhhatli ve faydalı olabilmesi için, iki şart vardır: Sabır ve ihlas.
İnsanoğlunu şu iki şey mahvetmiştir: İzzet arzusu, fakirlik korkusu.
* Allahü teâlâ, bir mümin kulunun dilini, özür dilemek için açtığı zaman, peşinden de, af ve mağfiret kapısını açar.
* Şöhreti seven kimse, Allahü teâlâdan korkmaz.
* Nice sevinçler vardır ki, sonları keder; nice hüzünler vardır ki, sonları kurtuluştur.
* Bir mümin kardeşini, sabahtan akşama kadar incitmeyen kimse, o gün akşama kadar Peygamber efendimizle yaşamış olur.
* Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayınız! Onları sevindiriniz ki; Peygamber efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız!
* Nerede olursanız olun, ne yaparsanız yapın, Allahü teâlâ sizi görür. Onun için, yasaklanan yerlerde değil, emredilen yerlerde bulunun!
* İnsanlar, isteklerine karşı çıkılmadıkça, bulundukları ahlak üzere halim selimdirler. Karşı çıkılınca, hemen kötü ahlaklı kesiliverirler.
* Ömürlerini gaflet içinde geçiren, kulluk vazifesini yapmayıp, ibadetten mahrum kalan asi insanların hallerine çok acınır.
* Günahlara tevbe etmeyi geciktirmek, Allahü teâlâya karşı kibirli olmaktır.
* Akıllı kimse hayrı gördüğünde ona tâbi olan, şerri gördüğünde ondan kaçınan kimsedir.
* Gariplere merhamet etmek, Resulullah efendimizin sünnetidir. Nerede bir garip görsen, ona olan merhametinden dolayı göz yaşların akmalıdır.
* Allahü teâlâdan uzaklaşan kimse, bâtıl yollara sapar.
* Güzel ahlak, Allahü teâlânın takdirine razı olmaktır.
* Günahlar gaflet getirir. Gaflet ise, kalbin katılaşmasına sebep olur. Kalbin katılaşması, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Allahü teâlâdan uzaklık ise, Cehenneme götürür.
* Her denizin kenarı, sonu, her günün gecesi vardır. Peşinden gece gelmeyecek gün, kıyamet günüdür.
* Edep iki kısımdır: Kalbi temizlemek, uzuvları kötülük yapmaktan ve günah işlemekten korumaktır.
* Sabır insana mahsustur. Hayvanlarda sabır yoktur. Meleklerin ise sabra ihtiyacı yoktur.
* Belaya sabretmek lazımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka bela yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allahü teâlâ, senin iyiliğini senden iyi bilir.
* Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Peygamber efendimiz; "Mümin kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu.
* Sen, haset ettiğin kimseyi, hangi hususta haset ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı? Eğer onu, Allahü teâlânın ona kısmet olarak verdiği şeyde haset ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun. Haset ettiğin kimse, Allahü teâlânın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır. Sen onu, Allahü teâlânın bu ihsanından dolayı haset etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun? Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allahü teâlâ sana zulmetmez. Allahü teâlâ senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.
* Allahü teâlânın verdiği nimeti, Onun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise küfrân-ı nimettir (nimeti inkâr etmektir).
* Allahü teâlânın, her yaptığımızı her düşündüğümüzü bildiğini unutmamalıyız. İnsanlar birbirinin dışını görür. Allahü teâlâ ise, hem dışını, hem içini görür. Bunu bilen bir kimsenin işleri ve düşünceleri edepli olur.
* Allahü teâlâ ile konuşmak isteyen, Kur'an-ı kerim okusun.
* Riya, korkunç bir afettir. Allahü teâlânın rızasına uygun olmayan işler, ameller boştur. Bir zat, bir mescide ibadet etmek için girmişti. Geceleyin bir ses duydu. Demek ki mescide biri girdi. O kişi, büyük bir zatın geldiğini zannetti. (Böyle yere büyük zatlar ancak Allahü teâlâya ibadet etmek üzere gelir. Bu zat beni görür, hâlime nazar kılar) diye düşündükten sonra, bütün geceyi seher vaktine kadar ibadetle geçirdi. Kendini nasıl göstermek istiyorsa öyle yaptı. Seher vakti etraf ağarınca geriye dönüp baktığında bir köpeğin yattığını gördü. Çok utanıp kendi kendine, (Ey edepsiz, Allahü teâlâ seni şu köpekle terbiye etti) dedi.
* Paranın gittiği yerden, geldiği yer belli olur. Helal kazananın parası, helal yere gider. Haram kazananın parası harama gider. Bunlar birbirine gitmez.
* Borçları ödemek için ve ırzını namusunu korumak için ve ölünce geride kalanlara miras bırakmak için mal kazanmayan kimse hayırsızdır. Yani kendine ve cemiyete zararlıdır.