-
çare..tevbe..
Allah-u Zülcelal, Adem (Aleyhisselam)'ı topraktan yarattı. Onun toprağının hamuru içine hayır ve şerri de kattı. Allah, insanın toprağının içine hayır da şer de kattığı için insanda bu ikisi olacaktır. İnsanı günahlarından kurtaracak olan şey; ya pişmanlık ateşi yada cehennem ateşidir. İnsan pişmanlık ateşiyle pişman olduğu zaman kendisini günahlardan kurtarır ve Adem (Aleyhisselam)'ın nesebinden olduğunu ve onun oğlu olduğunu isbatlar.
Yok eğer günahı üzerinde ısrar edip, tevbe etmezse, neuzubillah, şeytanın nesebinden olur. Onun için daima tevbeden bahsetmekteyiz. Bu konuda çok ayet ve hadis vardır. İnsan Kur'an'daki ayetlerin yaklaşık yarısını ince olarak düşünürse Allah-u Zülcelal'in bunlarda tevbeden bahsettiğini anlar. Adem (Aleyhisselam) eğer tevbe etmeseydi hali ne olacaktı? Bazı rivayetlerde Adem (Aleyhisselam)'ın 200 sene günahına ağladığı, Allah'a tevbe ettiği, hatta gözyaşlarının kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlarınkinden daha fazla olduğu, gözyaşlarından otlar bittiği geçmektedir.
Peygamberlerin hepsi de Allah'a karşı çok tevbekar olmuşlardır. Lain şeytan ise günahında ısrar edip tevbe etmemiştir. Onların akibeti ve şeytanın akibeti bizim için ibrettir.
Biz de Peygamberler gibi Allah-u Zülcelal'e karşı daima tevbekar olmalıyız. Zahiri ve manevi günahlarımızdan tevbe etmeliyiz. Bazen manevi olarak, kalbimize Allah'ın razı olmadığı şeyler geldiği zaman onlardan da pişman olmalı tevbe etmeliyiz. İnsanın çaresi Allah-u Zülcelal'e karşı yalvarmak ve tevbe etmektir.
Allah-u Zülcelal hepimize fazlıyla hakiki bir tevbe nasib etsin, inşaallah.
Amin
-
Cevap: çare..tevbe..
TEVBE FARZ-I AYNDIR
Tevbe, mü’minin sıfatıdır. Her mükellef olan insanın Allah-u Zülcelal’e karşı tevbe etmesi farz-ı ayndır. Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Gerçekten Allah çokça tevbe edenleri ve güzelce temizlenenleri sever.” (Bakara; 222)
Tevbenin misali şuna benzer; bir kimse nasıl vücuduna bir zehir girdiği zaman, o zehiri kusmak suretiyle vücudundan atmaya çalışırsa; Allah-u Zülcelal’e karşı yapmış olduğu hata ve günahların affedilmesi için de tevbe etmelidir. İhlaslı bir kalple yapılan tevbe, bütün kötülükler için panzehirdir.
İnsan tevbe etmekle, Allah-u Zülcelal’ i sevindirir, en büyük düşmanı olan şeytanı da kahreder. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Kulunun tevbesi ile Allah-u Zülcelal’ in hoşnut olması (ve ferahlanması); bir kişinin yiyecek ve içeceği deve üzerinde ıssız bir çölde giderken devesini elinden kaçırması ve bulmaktan umudunu kesip, üzüntülü bir şekilde bir ağacın altına gelerek yan üstü yatarken; tam bu esnada devesini yanı başında görmesi üzerine, hayvanın yularından yapışarak ve aşırı sevincinden şaşırarak duyduğu sevinçten daha fazladır.” (Buhari, Müslim)
İşte tevbe de insan için böyle kurtarıcı ve kıymetli bir ameldir. Onun için kendimizi bu kıymetli olan amelden mahrum etmememiz ve düşmanımız olan şeytanı kahredip, Allah-u Zülcelal’i sevindirmemiz lazımdır. Bütün bunlara rağmen bazı kimseler: “Tevbe bana lazım mıdır? Ben ne yaptım ki tevbe edeyim?” diyorlar. Peki onlara şöyle bir soru soralım: “Bizim peygamberimiz ne günah işlemişti ki tevbe ediyordu?” O, günahtan masum olduğu halde; bir hadis-i şerifte:
“Ey insanlar! Allah’a tevbe edin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Doğrusu ben, günde yüz sefer tevbe ediyorum, siz de Allah’a tevbe edin.” (Müslim, Ebu Davud)
diye ümmetini tevbeye çağıran Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetine uymayan kimse, nasıl ben Allah-u Zülcelal’i seviyorum ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ümmetindenim ve onun mutabaatını yapıyorum diyebilir?
İnsanın bunları diyebilmesi için biraz yüzünün olması lazımdır. Allah-u Zülcelal ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in huzuruna beyaz bir yüzle çıkabilmek için emirlerini yerine getirmek lazımdır. Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“De ki! Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” (Âl-i İmran; 31)
Günahların hepsi, manevi olarak birer pisliktir. Her günah kalbin üzerine siyah bir nokta olarak konar. Bu siyah noktaları tevbe ile temizlemek gerekir. Tevbe insanın hem dünyası, hem de ahireti için bir kurtuluş kapısıdır. Çünkü Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Kim tevbe etmezse, onlar zalimlerin tâ kendileridir.” (Hucurat; 11)
Onun için herkes tevbe etmede acele etmelidir. Çünkü ölüm insana çok yakındır. Tevbenin bizim dinimizde çok önemli bir yeri vardır. Mü’min, kendisini ancak tevbenin kurtaracağını bilmeli ve tevbe ettiği zaman büyük bir sevinç duymalıdır.
Yukarıda dediğim gibi, tevbe mü’minlerin sıfatıdır. Allah-u Zülcelal Kur’an-ı Azimüşşan’da tevbe eden mü’minleri methederek şöyle buyurmuştur:
“Onlar bir kötülük yaptıkları zaman yada nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlarlar. Ve hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Ve kimdir Allah-u Teâlâ'dan başka günahları mağfiret eden? Onlar, yaptıkları kötülükte bile bile ısrar etmezler.” (Al-i İmran; 135)
Günahlar çirkin ve sonu ateştir. Bu çirkin olan ve sahibini ateşe götüren günahlardan kurtulmanın çaresi tevbedir. Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Ve şüphe yok ki Ben’de tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden kimseyi bağışlarım.” (Taha; 82)
Tabii şeytanda görevini yaparak insanları Allah-u Zülcelal’ e karşı tevbe etmekten geri bırakmak için gayret sarfetmektedir. İnsan bir günah işlediği zaman şeytan: “Sen Allah’a asi oldun. Artık senin tevbeni kabul etmez” der. Tevbe edeceği zaman: "Eğer tevbe eder, sonrada günah işlersen, Allah seni daha şiddetli cezalandırır” der. Tevbe ettiği zamanda: “Bir defa günah işlemekle bir şey olmaz. Yine tevbe edersin” diyerek yine günaha düşürmeye çalışır. Onun bu hilelerine aldanmadan, Allah-u Zülcelal’ e karşı daima tevbe etmemiz; nefsimize mağlup olduğumuz zaman da: “...Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki?” (Ali İmran; 135) ayetini hatırlayarak tevbeye sarılıp şeytanı kahretmemiz lazımdır.
Halk arasında bilinen ve yapılan üç türlü tevbe vardır. Bunlar:
1. Yapmış olduğumuz günahlardan dolayı kendi kendimize yaptığımız tevbedir.
2. Camilerde ve sohbet meclislerinde, bir hocanın beraberce tekrarlatarak yaptırdığı tevbedir.
3. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ in varisleri olan kimselerin yanına gidip, Allah-u Zülcelal’ e karşı o zatları tevbe ettiğimize dair şahit tutarak yaptığımız tevbedir.
Bir kimse, sâlihlerin ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in varislerinin yanına giderek Allah-u Zülcelal’e tevbe ettiği zaman; O salih ve âlim kişinin Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in manevi varisi olması ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den bu güne bir zincirin halkaları gibi irşad vazifesi için görevli olması nedeniyle tevbe eden kişi bir daha eski günahların üzerine dönmeme gayreti ve kuvveti kazanır ve ibadet ve taate sarılarak Allah-u Zülcelal’in rızasını kazanmaya çalışır.
Bir kimse tevbe ettikten sonra:
* Dilini boş ve lüzumsuz sözlerden, gıybet, yalan ve koğuculuktan muhafaza ederse
* Kalbinde herhangi bir kimseye karşı kin, düşmanlık, kıskançlık veya riya, kibir, kendini beğenme gibi hastalıklar kaybolmaya başlamışsa
* Kötü kimselerden uzaklaşmaya başlamışsa
* Allah-u Zülcelal’ in emir ve nehiylerinin üzerinde gayret gösteriyorsa tevbesi kabul olmuş demektir.
Bir insanın karşısına bir kişi çıkıpta:
“Allah-u Zülcelal’ e karşı tevbe etmek lazımdır” diyerek, buraya kadar anlattığımız bilgilerden bahsederek onu tevbeye davet ederse, iyi bilsin ki o kişi iyi bir kimsedir. Çünkü Allah-u Zülcelal bir kimse için hayır murad ederse, iyi insanları karşısına çıkarıp kendi yoluna davet eder.
Bu güne kadar tevbenin ne olduğunu ve insana nasıl bir menfaat verdiğini bilmeyen kardeşlerimiz, inşaallah bu bilgileri öğrendikten sonra, kendilerine en menfaatli olacak şekilde tevbe etmelidirler. Çünkü insanı Allah-u Zülcelal’ e sevdiren ve onu cennete müstehak eden şeyde tevbedir.
Allah-u Zülcelal bize ve bütün mü’min kardeşlerimize pişman olmuş samimi bir kalple tevbe etmeyi nasip etsin. Amin!
-
Cevap: çare..tevbe..
TEVBE İLE NEFSE HAKİM OLMAK..
Mü’min için "tevbe" makamların ilki, Hak yolculuğunun başlangıcı, vuslat (Allah'a ulaşma) kapısının anahtarıdır. Hakiki manada mürid olabilmenin şartlarından biridir. Tevbe, temeli tertemiz bir niyettir.
Bütün ibadet ve taatlerden önce tevbe etmek gereklidir. İnsanın işlemiş olduğu taat, ibadet ve mücahede, Allah-u Zülcelal'e tevbe etmesinden sonra arz olunur ise sahibine büyük menfaatler sağlar. Bundan dolayı, kişi bir mürşid-i kâmilin elinden tutarak bütün yapmış olduğu günahlarından tevbe etmelidir. Çünkü hakiki bir mürşid-i kâmilin eli, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in eli gibidir.
"Mürşid-i kâmilin eli, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in eli, onun eli de Allah-u Zülcelal'in kudreti mesabesindedir. Mürşid-i kâmil, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in halifesi, o da Allah-u Zülcelal'in halifesidir." Nitekim Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: "Resulullah'a biât edenler, Allah-u Zülcelal'e biât etmiş gibidirler. Allah-u Zülcelal'in (kudret) eli onların elleri üzerindedir." (Fetih; 10)
Tevbeden maksat nefsin kötü sıfatlarını iyiye dönüştürmektir. Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "İyilik, kötülükleri yok eder." (Hud; 114)
İhlaslı bir kalp ile yapılan tevbe, bütün kötülükler için panzehirdir. Başında ve içinde tevbe olmayan ibadetin bir değeri yoktur. Bunun için her insana düşen görev, günahından kurtulmak için acele olarak tevbe etmektir. Diğer bir ayet-i kerimede Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: "Kim günahına tevbe etmezse, onlar zalimlerin ta kendileridir." (Hucurat; 11)
Bundan dolayı insan, bir günah, bir hata yaptıktan sonra hiç vakit geçirmeden, Allah-u Zülcelal'e tevbe etmelidir. Kendisine ansızın ölümün ulaşmasından korkarak, Allah-u Zülcelal'in rızasına nail olabilmek için tevbe nimetine dört elle sarılmalı ve Rabbinin şu müjdeli hitabına layık olmak için gayret sarf etmelidir; "O öyle bir Allah'tır ki, kullarının yaptığı tevbeyi kabul eder ve günahlarını da affeder." (Şura; 25)
Kişi Allah-u Zülcelal'e karşı tevbe ettiği zaman mutlaka zahiri ve batıni günahlardan kendini temizlemesi lazımdır. Nasıl kıyamet gününde; üzerinde kul hakkı olanlar cennete gidemiyorlar ise; tevbe eden kişide mutlaka zahiri ve batıni günahlardan kendini temizlemesi lazımdır.
Zahiri ve batıni günahlar; gıybet etmek, içki içmek, kıskançlık yapmak, mü’minlere kin beslemek, haset etmek, cimrilik, kibirlenmek, faiz yemek vs. gibi hem zahiri hem manevi günahlardan kendini temizlemesi lazımdır.
Nasıl bir insan namaz kılmak istediğinde; vücudu ve elbiselerinin temiz olması gerekli ise Allah-u Zülcelal'in karşısına çıkan kimse de zahiri ve manevi günahlardan temizlenmesi ve mutlaka ibadete yönelmesi lazımdır.
Çünkü Ebu Ali Dekkak kuddise sırruh şöyle buyuruyor: "Kim zahirini ibadetle süslerse Allah-u Zülcelal müşahede ile onun maneviyatını süsler." Ebu Bekir Sıddık radıyallahu anh fazla konuşmamak için ağzına bir taş koyardı. Hatta bazı rivayetlerde bir sene kadar taş ağzında kaldı.
Nefse Hakim Olmak:
Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam şöyle vahyetti: "Ey Davud şehvetten kavmini muhafaza et ve korkut. Benim kuluma yapacağım en az şey; kulum hava ve nefsini benim ibadetime tercih ettiği zaman, Ben de onu ibadetin lezzetinden mahrum ederim."
Kendi nefsine uymamanın örneği nedir?
Kişi uykusunu Allah-u Zülcelal’e münacata (teheccüde kalkmak) tercih ederse o kendi şehvani arzularına tabi olmuştur. Çünkü Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam'a vahyetmiştir. “Kim ben Allah'ı seviyorum der ve gece namazı kılmıyorsa o kişi yalancıdır.”
Kişi evliyanın Allah dostlarının nazarına talip olması lazımdır. İmam Şârâni kuddise sırruh şöyle buyuruyor: "Yusuf el-Acemi halvetten çıktığında, kapıda sadece bir köpek vardı. Ona nazar etti. Bundan sonra bütün köpekler o köpeğe tabi oldular, köpeklerin bu tabi olmasından etkilenen insanlarda o hayvana adak adıyorlardı. Bunun üzerine Yusuf el-Acemi o köpeği yanına getirdi ve o hali ondan aldı. Ondan sonra köpekler oradan ayrıldılar.”
Eğer onun nazarı bir insanın üzerine gitseydi o insan başka insanlara menfaatli olacaktı.
Seyda Muhammed Konyevi (K.S)
-
Cevap: çare..tevbe..
ALLAH razı olsun paylaşımlarınız için teşekkür ederim..