Yâri güzel olanın gece gözüne uyku girmez!"
Yâri güzel olanın gece gözüne uyku girmez!"
Dervişin başlangıç halinde "yârî" yani sevdiğe o yüce varlık kalbinde kemâl halinde güzelliğe ulaşmadığı için teheccüde zor kalkar, gece tatlı tatlı uyur. Ama ilerdeki hallerde, iç âleminde o varlık, güzellikte olgunlaşır, insanda uyku kalmaz. Yanılmıyorsam Abdulkâdir-i Geylanî Hazretleri (k.) bu konuda şöyle der: "Başlangıçta, sâlik yeni doğan bebekler gibi uyur; ona, uyu denir. Derken bir zaman gelir, büyür, olgunlaşır; ona da, artık kalk denir." Olgun dervişin gece uykusu, derin tefekkürden ibarettir, yattığı yatağında sancılıdır. Döşeği dikenlidir. Hali yakazadır, yani bir tür uyanıklıktır. Ve bu hal, Hz. Peygamber Efendimizin (s.) "Tenâmu aynâye ve lâkin lâ yenâmu kalbî" (iki gözüm uyur gibidir, ancak kalbim uyumaz.) hadisiyle ifâdesini bulur. Yine bir başka hadis-i şerifte, Rabbânî âlimin uykusunun, câhilin sabaha kadar ibâdet etmesinden daha hayırlı olduğu, anlatılır.
Alim şuurla uyumakta, câhil şuursuz ibâdette!.. Her ikisi de hayr üzeredir. Ancak, ALLAH'ı zikir ve Resûlüne salavatla derin tefekküre gömülerek (yakaza) yatan âlim daha hayırlıdır.
Ya Rab! Ne yüce bir din, ne yüce bir peygamber... Şuursuzluğa uykuda bile yer verilmiyor; Acaba, uyanıkken şuurlu olmanın sırrı nice olur?! Ya müfettiha'l-ebvâb iftah lenâ hayra'l-bâb, âmin. Fakir, bu incelikler gündeme geldiğinde dönüp kendime soruyorum: "Yani bu hâlinle sen... şimdi... bu hâlinle... hâlâ kendini dervişten mi sayarsın?" Aaah! Yâ hasretâ alâ hâlî, Ya müte'âlî irham halî (Ey Yüce, müte'âl olan ALLAH'ım, halime acı). Tabi bu satırlar kendi otokritiğim, sizinki nasıl? Bilemem ama bu fakir, hâlâ kul olamadık! Aaahh nefsim, Hû ALLAH, ya Gaffar, Ya Settâr, Ya Hûûû!..
Muhterem Sami Efendi Hazretleri, bir keresinde, yanında Sadık dostu Musa Efendi, Alemdar ve Ömer Ağabeyle memleketine ziyarete gider. Orada Ahmed adlı bir talebesinin Namrun (veya Tekir) Yaylası'ndaki hanesinde misafir olur. Ev ziyâretçilerle dolar taşar. Sohbetlerde, maneviyat ve irfan pırıltıları ile gönüller aydınlanır, tefekkürler yapılır, dualar edilir, namazlar kılınır. Ve bütün bir hereketli günün sonunda gece olur istirâhat vakti gelir. Ev sahibi, Sami Efendi Hazretlerine bir oda tahsîs eder. Onun hemen yanındaki odaya da Musa Efendi Hazretlerini ve diğer iki kişiyi yerleştirir. İşte o gecenin maneviyat coğrafyası ruhanî ibret-âmîz manzarası: Adana'lı gönül dostlarından Bakkal Hasan Efendi, o gece, Samî Efendi Hazretlerinin (k.) kaldığı odanın kapısının önüne bir seccade atar ve bütün gece diz üstü, sabaha kadar nöbet bekler. Acaba, Musa Efendi Hazretleri ve yanlarındaki iki arkadaşı, o gece hangi haldedir? İşte bundan sonrasını bize ev sahibi Ahmed bey, şöyle anlatır: "Gece yarısı hizmet söz konusu olur diye, bir kaç kez Musa Efendi Hazretleri (k.) ve arkadaşlarının odasına girdim. Hiç birisi yatağa girmemişti. Yataklar, akşam hazırladığım gibi duruyordu. Hiç dokunulmamıştı. Musa Efendi Üstadımız (k.) seccade üzerinde, diz üstü, başını kalbinin üzerine eğmiş, hiç kımıldamadan sürekli olarak ALLAH'ı (c.) tefekkür (yani murakabe) halinde... Alemdar Efendi tesbihatla, Ömer Bey de Kurân tilâvetiyle meşgul... Sabah, Sami Efendi Hazretlerinin yatağını toplamak üzere odasına girdiğimde onun da bozulmamış olduğunu farkettim. Yorgun olmalarına rağmen Samî Efendi Hazretleri de uyanık bir gece geçirmiş, sevgili dostları da..." Gecesi uyanık geçen bir Peygamberin (s.a.) izinden giden ümmetin de uyanık olması... Bilmem, bundan daha ulvî ve çarpıcı bir manzara olur mu? Geceler, zikre aç, geceler dualara aç, geceler namazlara aç. geceler gözyaşlarına aç... Ve geceler vuslata aç...İşte ayetler: "Gece ona secdeye kapan ve uzun bir gece (boyunca, ALLAH'ı) tesbih et" (el-İnsan / 26); "(Ey Muhammed s.a!) Rabbın senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını; Seninle beraber bulunanlardan bir topluluğunda böyle yaptığını biliyor" (el-Müzzemmil / 20); "Gecenin bir kısmında da, Sana mahsus bir nafile namaz kılmak üzere uyan; böylece Rabbinin seni güzel bir makama (makâm-ı Mahmûd'a) ulaştırması umulur." (el-İsra / 79).