İman ve Salih Amel Birlikteliği
İman ve Salih Amel Birlikteliği
İnsanın “Allah’a kulluk” (Zâriyât, 56) görevini yerine getirebilmesi için, iki şeyi yapması gerekir: İman ve itaat. Fâtır suresinin 10. ayetinde bu iki görev, ‘kelime-i tayyib’ ve ‘amel-i salih’ kelimeleri ile ifade edilmiştir: "Kim şeref istiyorsa (bilsin ki) şeref, tamamen Allah'ındır. (Şeref isteyen Allah'a yönelsin, çünkü şerefi dilediğine O verir.) ‘İyi kelimeler’ O'na yükselir. ‘Salih amel,’ onu Allah'a iman yükseltir..."
“İyi kelimeler” diye tercüme ettiğimiz “kelime-i tayyib” ile maksat “lâilâhe illâllah” cümlesidir, yani iman etmektir. Ayette izzet ve itibar isteyen kimsenin önce iman etmesi sonra salih amel işlemesi şart koşulmuştur. Önce iman sonra salih amel zikredilmiştir. Çünkü "iman" olmadan "amel" makbul olmaz. (Mâide, 5) “İman”, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in tebliğ ettiği dini kabul ve tasdik etmek, salih amel ise dinin gerekli kıldığı görevleri yapmaktır.
Kur’an'da 72 (yetmiş iki) ayette "iman" ile "salih amel" birlikte zikredilmiş ve "salih amel" ile "iman" o kadar kuvvetli bir semantik bağ oluşturmuştur ki, nerede ise birini diğerinden ayırmak imkânsız hâle gelmiştir. Gölgenin simayı takip ettiği gibi salih amel de imanı takip etmiştir. Adeta "salih amel", kalpteki imanın dışa yansıması olmuştur.
“Salih amel” terkibinde geçen "amel", niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan bilinçli fiildir. "Salih" kelimesi, "s-l-h" kökünden ism-i faildir. Bu kökten mastar olan "salah" kelimesi; iyi olmak, iyi hâl üzere bulunmak, durumu düzeltmek, uygun olmak, fesadın yok olması ve istikamet anlamlarına gelir. Buna göre "amel-i salih" sözlükte; iyi, doğru, düzgün, yararlı ve hayırlı ameller demektir. Hamdi Yazır, salih ameli şöyle tanımlamıştır: "Allah'a ve âhirete imanın muktezasına göre ve Allah'ın inzal ve irsal buyurduğu delâil ve ahkâma, ihbar ve inşaya tevfikan kemali ihlâsla ve hüsnü niyetle Allah'ın razı olacağı güzel ameller yapmaktır." (III, 1740) Bu tanıma göre bir amelin "salih amel" olabilmesi için şu şartların bulunması gerekir: a) Salih ameli yapan kimse mümin olmalıdır, b) Salih amel, imanın gereği olarak yapılmalıdır, c) Kur’an'a, sünnete ve Allah'ın rızasına uygun olmalıdır, d) Tam bir ihlâs ve iyi bir niyetle yapılmalıdır.
Buna göre "salih amel", müminin iyi bir niyetle, samimi olarak Allah'a ve Rasûlüne itaat olan, İslâm’a ve akl-ı selime uygun olarak yapılan her türlü ameldir. Bu amel, müminin kendisine, ailesine, topluma, diğer canlılara, çevreye ve Allah'a yönelik olabilir. Dolayısıyla namaz, oruç, zekât gibi belirli ibadetler, meşru yollardan kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu insanların nafakasını temin için yapılan işler, çocuklarının eğitim ve öğretimi ile ilgili yapılan çalışmalar, cami, köprü, hastane, darülaceze gibi yapılan sadaka-i cariyeler, ağaç dikmek, çeşme yaptırmak ve çevreyi temiz tutmak gibi her türlü iyi, güzel ve yararlı faaliyetler "salih amel" kavramına dâhildir.
Kur’an yorumcusu Taberî, salih ameli, "Allah'ın farzlarını eda etmek ve haramlarından kaçınmaktır." şeklinde tanımlamıştır. (XI, 20/132) Şu ayet-i kerime, salih amelin anlamını açıkça ifade etmektedir: “ ... Müminlerin, Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk, hiçbir açlık; bir de kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları (gibi hiçbir olay) yoktur ki, karşılığında kendilerine amel-i salih yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah muhsinlerin (iyilerin, iyi davrananların, işlerini iyi ve sağlam yapanların, Allah'ı görüyormuş gibi ibadet edenlerin) ecrini zayi etmez." (Tevbe, 120)
Ayette; müminlerin Allah yolunda açlık, susuzluk, yorgunluk ve sıkıntıya uğramaları, bir yeri fethetmeleri, zafer kazanmaları "salih amel" olarak ifade edilmiştir. Bu şekilde davranan müminlere "muhsin" denilmiştir. Demek ki, Allah yolunda, O'na itaat olacak her davranış ve zorluklara tahammül salih amel olmaktadır. Bu sebeple olmalı ki "salih amel"; "ilim, niyet, sabır ve ihlâs bulunan amel" diye tanımlanmıştır. (Hazin, I, 83) Yüce Allah Kur’an’da: " ... İman eden ve salih amel işleyen kimse için Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Buna ancak sabredenler kavuşturulur." (Kasas, 80) buyurmuştur. Salih amelin Allah katında değer kazanabilmesi, iman ve ihlâsla yapılmasına, riya ve şirkten uzak olmasına bağlıdır. Şu ayet bunun açık delilidir: "... Kim Rabb'ine kavuşmayı arzu ediyorsa salih amel işlesin ve Rabb'ine yaptığı ibadette kimseyi O'na ortak etmesin." (Kehf, 110) Bu ayette, "salih amel", "Allah'a ibadet" olarak ifade edilmiştir. Buna göre, salih amele; iman, ibadet, Allah ve Rasûlünün emir ve yasaklarına riayet dâhildir. Nitekim Kur’an'da iman etmeyen ve gemiye binmeyip dalgalar arasında boğulan, zalim ve kâfir olan Nuh (a.s.)'un oğlunun (Hûd, 43-45) bu davranışına yüce Allah "salih olmayan amel" demiştir. (bk. Hûd, 46) "Salih olmayan amel" ile maksat; peygamberi yalanlama ve isyandır. Bu sebepledir ki, salih amel; “Allah ve Rasûlünü tasdik etmek, emrettiklerini yapıp yasakladıklarından kaçmak" diye tarif edilmiştir. (Taberî, XI, 20/132) "Amelin hangisi daha faziletlidir." diye sorulması üzerine Peygamberimiz (s.a.s.): "Allah'a ve Rasûlüne iman etmektir." diye cevap vermiştir. (Buhârî, İman, 18) Dolayısıyla salih amele; hem kalbin iman esaslarını tasdiki, hem de servet ve uzuvlarla yapılan bütün ameller, ibadetler ve itaatler dâhildir. (Yazır, I, 273)
Nitekim bir ayette "iman edip salih amel işleyen kimseler" zikredildikten sonra, "Biz amelini iyi yapan kimsenin ecrini zayi etmeyiz." denilerek (Kehf, 30), "amel" kavramına iman ve salih ameller dâhil edilmiştir.
Cennet ve nimetleri iman edip salih amel işleyenlere va'dedilmiştir. Şu ayetleri örnek olarak zikredebiliriz: "İman eden ve salih amel işleyen kimseler, onlar, cennet halkıdır, orada ebedî kalacaklardır." (Bakara, 82), "İman eden ve salih amel işleyen kimselere, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele..." (Bakara, 25) Yüce Allah, Kur’an'ı ve Peygamberini, iman edip salih amel işleyenleri müjdelemek ve onları, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için göndermiştir: "Allah, size, iman eden ve salih ameller işleyen kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için bir uyarı indirdi ve size (gerçekleri) beyan eden, Allah'ın ayetlerini okuyan bir peygamber gönderdi." (Talak, 10-11), "Gerçekten bu Kur’an (insanı), en doğru yola iletir ve salih ameller işleyen müminlere kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler." (İsra, 9) Kitabını ve peygamberini, iman edip salih amel işleyenleri müjdeleyici ve aydınlatıcı olarak gönderen Yüce Allah; bu kimseler için gönüllerde bir sevgi yaratacağını (Meryem, 96), onları, yeryüzünde hükümran kılacağını, dinlerini sağlamlaştıracağını ve onları güvene erdireceğini (Nur, 55), kötülüklerini örteceğini (Ankebût, 7), seyyiatını hasenata tebdil edeceğini (Furkan, 70), onları, yaptıklarının en güzeli ve kat kat fazlası ile mükâfatlandıracağını (Ankebût, 7), çalışmalarına nankörlük yapılmayacağını (Enbiya, 94), onları salihler arasına dâhil edeceğini (Ankebût, 9), dualarını kabul edeceğini, lütuf ve kereminden onlara istediklerinden fazlasını vereceğini (Şura, 26), onların halkın en hayırlıları olduğunu (Beyyine, 7), onlar için güzel bir gelecek ve mutluluk bulunduğunu (Ra’d, 29), onlara güzel bir hayat yaşatacağını (Nahl, 97) ve onların kurtuluşa erenlerden olacaklarını (Kasas, 67) bildirerek "imanla" birlikte "salih amele" verdiği önemi vurgulamıştır. "İman eden ve salih amel işleyenler"; doğru yolu bulan (Taha, 82), muhsin (iyilik yapan, iyi davranan, yaptığını güzel, iyi ve sağlam yapan ve Allah'ı görüyormuş gibi ibadet eden) (Mâide, 93), kurtuluşa eren (Kasas, 67) ve muttaki (Allah'a karşı gelmekten sakınan, iman edip emir ve yasaklara riayet ederek kendisini ilâhî azaptan koruyan) (Meryem, 63) kimseler olarak ifade edilmiştir.
"İman edip salih amel işleyen" kimselerin zıddı olarak; kâfirler, ayetleri yalanlayanlar ve inkâr edenler, âhirete iman etmeyenler (Mâide, 10; Rum, 16), Allah’a ortak koşanlar (Fussılet, 7), suç ve günah işleyenler (Secde, 12), zalimler (Âl-i İmran, 57), bozguncular (Sâd, 28), Allah ve Peygamberine itaat etmeyenler (Secde, 20), Allah çocuk edindi diyenler (Kehf, 4), her türlü kötü, çirkin, yasak ve haram fiilleri işleyenler (Bakara, 81), ayetlere karşı büyüklenenler (A’râf, 40), ibadet etmekten çekinip kibirlenenler (Nisa, 173), ayetlerle ve peygamberlerle alay edenler (Kehf, 106), zekâtı vermeyenler (Fussılet, 7) ve insanları Allah yolundan menedenler (Muhammed, 1) zikredilmiştir.
Yüce Allah, Kur’an'da ısrarla salih amel işlenmesini istemiş ve "salih amel işleyin" buyurmuştur. (Müminun, 51). "Salih amel işleyenin kendi lehine kötü amel işleyenin kendi aleyhine yaptığını" (Fussılet, 46), salih amel işlemeden âhirete giden zalimlerin, "dünyaya dönmek ve salih amel işlemek için Allah'a yalvaracaklarını" (Fâtır, 37) bildirmiştir.
İnsanı Allah'a yaklaştıran ne mallar ne de evlâtlardır, iman ve salih amellerdir: “Ne mallarınız ne de evlâtlarınız size huzurumuzda bir yakınlık sağlamaz. Ancak iman edip salih amel işleyenler başka. Onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat var ve onlar cennet odalarında güven içindedirler." (Sebe’, 37)
Sonuç olarak; insanın yaratılış gayesi olan kulluk görevini yapabilmesi için iman edip salih ameller işlemesi gerekir. Kur’an'da pek çok ayette iman ve salih amel birlikte zikredilmiştir. İbadet, ahlâk ve muamelât dâhil İslâm’ın bütün emir ve tavsiyeleri, ilke ve kuralları salih ameldir. İman edip salih amel işleyenler, Allah katında en değerli insanlardır, Kur’an’da cennet ve nimetleri de bu kimselere va’dedilmiştir.
Not: Bu yazı, Diyanet Avrupa Dergi 2008 Eylül sayısında yayınlanmıştır.
Doç. Dr. İsmail Karagöz
Diyanet İşleri Başkanlığı İç Denetçisi