Hasetten Uzak Durmanın Fazileti
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Haset, ateşin odunu yaktığı gibi, sevap ve iyilikleri yakar.” (Buhari) Kalbin huzurunu bozan kalbî hastalıklardan birisi de hasettir. Haset; kendisine bir faydası olmasa bile, başkasının hakkıyla elde ettiği nimetlerden mahrum olmasını istemek demektir.
Haset, şeytan tarafından olup Allah-u Zülcelâl’in razı olmadığı ve buğzettiği bir sıfattır. Haset öyle kötü bir şeydir ki, sahibini hem dünyada hem de ahirette perişan eder.
Onun için Hasan-ı Basri şöyle demiştir: “Ey Âdemoğlu! Mü’min kardeşine niçin haset ediyorsun? Eğer haset ettiğin kimse, Allah’ın bir ihsanı ile iyilik bulmuş bir kimse ise Allah’ın ikram ettiği şeyi niçin kıskanırsın?”
İnsanın dağlar kadar ameli de olsa, haset bütün bu amellerin sevabını yok eder. Hâlbuki insan bin bir zahmetle, nefsini zorlayıp amel ederek sevap kazanıyor. Bu sevaplarını da haset ederek boşu boşuna mahvetmesi çok yazıktır. Haset eden kimse, Allah-u Zülcelâl’in takdirine kızgın olup O’nun kulları arasında yaptığı taksime razı değil demektir.
İbn Sirin şöyle demiştir: “Ben dünyaya ait bir şeyden dolayı hiç kimseyi kıskanmadım. Çünkü bu kimse cennet ehli ise onun şimdiki nimeti ileride göreceği nimetlerin yanında çok az kalır ve kıskanmaya değmez. Ve eğer o cehennem ehli ise bugün yarın azaplara düşecektir. Böyle bir kimse de kıskanılmaz.”
İslam dini, müslümanlara buğz ve düşmanlık edilmesini men etmiş ve bunu haram saymıştır. Haset etmek haram olduğuna göre, doğru olan; müslümanların nimet ve iyilik görmelerine sevinmek, hizmet ve faziletlerinden dolayı onları sevmektir. Bu şekilde sevmek ve sevinmek hem kalbe rahatlık verir, hem de kişiye sevap kazandırır.
Haset hastalığını tedavi eden amel ise kıskandığı insanı methetmek, ona sevgi ve ilgi göstermek, kendisine yardım etmek ve iyilikte bulunmaktır. Bunları yapmak acı bir ilacı içmek gibi nefse zor gelir. Ancak memnuniyet verici bir sonuç ortaya çıkar. Kim bu ilacın acılığına sabrederse, o kimse şifa bulmanın ferahlığına kavuşur.
Seyda Muhammed Konyevi (K.S)