-
4. Söz ve Günümüz
Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan, istasyona kadar yirmi üç altınını sarf eder. Kumara mumara verip zâyi eder.
burdaki Kumara mumara tabirini nasıl anlamyılız..
ve cevaben Bahtiyar arkadaşının söylediği;"Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de tayyâreye bindirirler.
ACİZANE burda günahlara bakıp BU GÜNAHLA NAMAZ KIlmak fütur göstermek yanlış
YADA BAHTİYAR ADAMIN BU CÜMLELERNİN KAPSAMI NE DİR. GÜNÜMÜZKÜ
TIPKI BEDBAHT ADAMIN DURUMUNDAYIZ 23 ALTINIMIZ GİTTİ HATTA SON ALTINIMIZ BİLE GİTMEKTE NERDEYSE. BAHTİYAR ADAMIN SÖYLEDİĞİ ACEBA BU ZAMANDA FARZI KILIP KEBAİRİ İŞLEMEYEN KURTULUR Bİ MANADA TESFİRİMİ.. 4. Sözdeki arkadaşlarımın tefekkürlerini okumak isterim..
-
Cevap: 4. Söz ve Günümüz
Kumarın;manası zaman öldürmekdir.
23 saatiyle zamanını öldürmüş,yani ibadete sarfetmemiş.
devamlı dünyevi işlerle uğraşmış,faydalı işlerle uğraşılmayınca zamanı öldürmüş oluyor.
faydalı işlerle uğraşsa dahi,mesela;eve ekmek parası götürmek için çalışsa dahi,namazı eda etmeyince o çalışması ibadet olmuyor.
işte bu çalışmalarının ibadet olması o bir saati beş vakit namaza vermekle olacaktır.
Namaz kılmak ayrı şey,günah işlemek ayrıdır.
Dinde günah işleyen bir insan namaz kılamaz diye kaide yoktur.
Hatta namazı onu o günahtan meneder,eğer cidden kılarsa.
arkadaşı ona
-
Cevap: 4. Söz ve Günümüz
Dînî farzlarını yerine getirmek sûretiyle dünyevî çalışmaların da bir ibâdet hükmüne geçtiğine dâir Üstadımızın yanına gelenlere verdiği derslerden bir kaç nümûne:
1. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte, birgün, Eskişehir'deki Yıldız Otelinde bulunuyorduk. şeker fabrikasından yanına gelen birkaç işçi ve ustabaşına kısaca dedi:
"Siz farz namazlarınızı kılsanız, o zaman, fabrikadaki bütün çalışmalarınız ibâdet hükmüne geçer. Çünkü, milletin zarûri ihtiyacını temin eden mübârek bir hizmette bulunuyorsunuz."
2. Yine birgün, Eğridir yolu altında oturmuş, Rehber'i okuyorduk. Tren yolunda çalışan birisi geldi; ve Üstad, ona da aynı şekilde, ferâizi edâ edip, kebâirden çekilmek şartıyla bütün çalışmalarının ibâdet olduğunu, çünkü on saatlik bir yolu bir saatte kestirmeye vesîle olan tren yolunda çalıştığından mü'minlere, insanlara olan bu hizmetin boşa gitmeyeceğini, ebedî hayatında sevincine medar olacağını ifâde etmiştir.
3. Yine birgün, vaktiyle Eskişehir'de tayyâreciler ve subaylar ve askerlere de aynen şu dersi vermişti: "Bu tayyâreler, birgün İslâmiyete büyük hizmet edecekler. Farz namazlarınızı kılsanız, kılamadığınız zaman kazâ etseniz, asker olduğunuz için her bir saatiniz on saat ibâdet, husûsan hava askeri olanların bir saati, otuz saat ibâdet sevabını kazandırır. Yeter ki kalbinde îman nûru bulunun ve îmânın lâzımı olan namazı îfâ etsin."
4. Hem Barla, hem Isparta, hem Emirdağ'da çobanlara derdi: "Bu hayvanlara bakmak büyük bir ibâdettir. Hattâ, bâzı peygamberler de çobanlık yapmışlar. Yalnız, siz farz namazını kılınız, tâ hizmetiniz Allah için olsun."
5. Yine birgün, Eğridir'de, elektrik santralının inşâsında çalışan amele ve ustaya, "Bu elektriğin umum millete büyük menfaati var. O umûmi menfaatten hissedar olabilmeniz için, farzınızı kılınız. O zaman bütün sa'yiniz, uhrevî bir ticaret ve ibâdet hükmüne geçer" demiştir.
Bu nevîden on binler misâller var.
Dâimî hizmetinde bulunan talebeler