-
Benim Elimde Olan Ne
[benim elimde olan ne?] [siyami arslan, ankara] Sorunuz: “İslâm filozoflarından Farabi, filozofların peygamberlerden üstün olduğunu, çünkü filozofların o mertebeyi çalışarak kazandıklarını, peygamberlerin ise o mertebeye hazır olarak ulaştıklarını söylüyor. Kur’ân da, “İnsana çalıştığından başkası yoktur” (Necm Sûresi: 39) âyetiyle bu fikri destekliyor. Öte yandan herkes güzel bir sese, üstün zekâya, üstün kabiliyetlere sahip olamıyor. İnsanlara sahip oldukları bu üstün kabiliyetler onlara özel olarak verilmiştir. Ancak onlar bunu isterlerse hayır veya şerde kullanabilirler. Bediüzzaman da Haşir Risâlesini yazmadan evvel belki yirmi sene Rum süresinin ilgili âyetini düşündükten sonra bu risâleyi yazmak ona nasip olmuştur. Şimdi soruyorum; İnsanın sahip olduğu şeyler vehbî midir, kesbî midir? Diğer yandan madem “İnsana çalıştığından başkası yoktur” O zaman benim çalışarak elde ettiklerimle gururlanmaya hakkım yok mudur? Çünkü ben diğer insanlardan farklı olarak “çalıştım”. Kur’anda; “İnsana bir zarar dokunulduğu zaman,bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: “Bu,bana ancak bir bilgim dolayısıyla verildi” Hayır; bu bir fitne(kendisini bir deneme)dir.Ancak çoğu bilmiyorlar.”(Zümer sûresi,49), Karun da “Ben kendi ilmimle kazandım” demekte haklı değil midir? Bana, ‘Senin kendi iradenle yaptığın, işin yüz cüzünden bir cüz’ diyebilirsiniz. O zaman narsistik nefsim diyor ki; “Benim O bir cüz’e güvenip gururlanmaya hakkım olduğunu sanıyorum. Çünkü ben diğer insanlardan farklı olarak bu mertebeye gelmek için ‘çalıştım’. Belki bunları Allah bana denemek amacıyla vermiş olabilir. Ancak ben bu makam ve mevkiyi, kendim de olan bir üstünlükten dolayı, yani çalıştığım için, bilgimden dolayı ‘hak ettiğimi’ sanıyorum.Bu sebeble bu durumu övünme konusu yapmaya ‘hakkım olduğunu’ düşünüyorum. Bende böyle bir üstünlük var, olmasaydı diğer insanlar da benim geldiğim mertebeye gelselerdi ya! Demek ki bende bir üstünlük var.” Nefsim elindeki bir cüz’î kuvvete güveniyor... Nefsin elinde hiçbir şey olmadığını, bu düşüncelerin doğruluğunu veya yanlışlığını izah eder misiniz?Kur’andan ve Risâle-i Nur’dan da delil getirir misiniz?
Cevap:
Kur'anda,
"Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter." Nisa-79. buyurulmuştur.
Bir iyiliğin vücudu birçok şartın bir araya gelmesi ile meydana gelir. Fakat ademi o şartlardan birinin olmaması ile hasıl olur.buna bakarak O şartlardan hiçbirisi bu iyilik benim sayemde meydana geldi çünkü ben olmasaydım meydana gelmeyecekti diyemez.
Mesela,
Bir meyvenin vücudu kabaca onlarca şartın bir araya gelmesi ile oluşuyor. Toprak bu şartlardan biridir. Toprak olmasa meyve de olmaz fakat bu meyveyi toprağın yaptığı anlamına gelmez ve toprak bu meyve benim eserimdir diye sahiplenemez. Aynı şekilde su olmadan da meyve olmaz su da aynı şeyi söyleyemez. Ağaç vs de aynı iddiayı yapamaz.
Bu açıdan baktığımızda yaptığımız iyilikleri sahiplenmemizin doğru olmadığı anlaşılıyor. Ancak onlarca hatta yüzlerce şartın bir araya gelmesi ile teşekkül eden iyilikten hasıl olan sevap Allah'ın rahmetinden dolayı o şartlardan sadece bir tanesi olan insana hediye ediliyor.
Hayırlar vücudidir şerler ise ademidir. Bu sebeple insan şerrin hakiki bir faili olabiliyor. Yani bir bahçeyi sulayan su cetvelinin önünü tıkıyarak ya da görevini yapmayarak oluşan şerrin hakiki bir sorumlusu oluyor fakat görevini yaparak oluşan hayrın hakiki bir faili olmayıp yüzlerce şarttan biri oluyor. Fakat cenabı Allah rahmetiyle hakiki failmiş gibi oluşan bütün neticeyi ona hediye ediyor. Ancak sonuca bakarak ya da sonucun kendisine hediye edilmesine bakarak kendisini hayrın gerçek bir faili imiş gibi düşünmesi hakiki bir şerle o hayrı yok ediyor.
Onyedinci lem'a onüçüncü notada bu konuda bilgi vardır.
Filozofların peygamberlerden üstün olduğu ise doğru değildir. Çünkü dünyada mevkilendirme ve görevlendirme bakımından vehbi bir taksimat vardır. Bu taksimatta birebir eşitlik aranmaz. Çalışmanın karşılığı olan yer ise ahirettir. Bir peygamber de çalışmasının karşılığı ile karşılaşacak sıradan bir insan da çalışmasının karşılığı ile karşılaşacaktır. Peygamberler sıradan insandan daha kritik bir vazife ile tavzif edildiğinden bu vazifeyi yaptıklarında normal insandan daha fazla derece kazanıp yapmadıklarında da daha fazla ikaba maruz kalırlar.