Ceylan Çalışkan'ın Risale-i Nur Ders Notları
CEYLAN AĞABEY'DEN RİSALE-İ NUR DERS NOTLARI
1- Bir Nur Talebesini makam-ı sıddıkiyete götüren iki yol vardır:
a- Sadâkat
b- Fedakârlık
2- İhlâs, kelimelerin ruh-u ma�nevisidir. İhlâs olmadığı zaman kelimeler, eğitim mermisi gibi, hedefi bulsa da te�sir etmez. Onun için attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, te�sirsiz kalıyor.
3- Risale-i Nur�un yolu sırr-ı ihlâstır, kulluktur. Bu hakikatları başta iç dünyamızı ma�mur etmek için kullanacağız. İçimizdeki putları kırmak için kullanacağız.
4- Bütün peygamberlerin, evliyaların ve kutubların yolu, ihlâs yoludur.
5- İhlâsa ma�ni olan önemli bir şey yok! İhlâsa ma�ni olan, önemsiz şeylerdir: Lüzumsuz, kederli, hodfurûşâne, sakîl, riyakârane bazı hissiyât-ı süfliyedir.
6- Hizmette başarılı olmak için; Anlatılan hakikatın muhatabın kalbine yerleşmesinin iki sebebi var: Biri, sebeb-i zâhiri; Diğeri, sebeb-i ma�nevî.
Sebeb-i zâhirinin bazı şartları şunlardır:
a- Fiziki yapı, endam ve sima güzelliği ve bakımı,
b- Libas, giyiniş. Her insan bir muhitte giyinişi ile karşılanır, fikirleri ile ağırlanır.
c- Yaş,
d- Şahsiyet,
e- Lisan hakimiyeti. Yâni, müdellel konuşması, terkib kabiliyeti, cümle kurması, mantıkî konuşması, beliğ ve fasîh konuşması için ilim şarttır.
Sebeb-i ma�nevinin (Hakikî sebeb) sebebleri şöyledir:
a- İhlâs: İ�vazsız sırf Rıza-yı ilâhi için konuşmak,
b- Fenâ: Hakikatta fâni olmak. Nefsini ıslâh edemeyen , başkasını ıslâh edemez. Önce nefsini tezkiye et ki, tezkiyeye vesile olasın. Anlattın anlattın, te�sir etmedi. Diyeceksin ki, "İhlâssız anlatmışım, ma�nen kirliyim.",
c- Salâhat: Takva sahibi oldukça sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lâfızlar kalbden çıkmaz. Islatsa ıslatsa dili ıslatır, kalbden gelmez. Onun için ma�nevî hayatın temiz ve tâhir olması şarttır.
7- Az olduğumuza üzülmeyeceğiz! Çünkü, keyfiyeten az değiliz. Kâinat kuruldu kurulalı bu, böyledir. Cemâdat fazla, nebatat az. Nebatat fazla, hayvanat az; Hayvanat fazla, insanlar az; Kâfirler fazla, müslümanlar az; Amiler fazla, veliler az; Veliler fazla, asfiyalar az; asfiyalar fazla, enbiyalar az.
Cevap: Ceylan Çalışkan'ın Risale-i Nur Ders Notları
CEYLAN AĞABEY'DEN RİSALE-İ NUR DERS NOTLARI
1- Risale-i Nur’a makamsız hizmet eden, ma’nevi makamatın müntehası olan sıddıkiyete vâsıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur.
2- Sıddıkiyet makamı, niyet ve nazarla olur.
3- Mes’ele, yalnız Risale-i Nur’daki hakikatları ezberlemek, mâlûmat sahibi olmak değil; mes’ele o hakikatları yaşayabilmektir.
4- Kardeşin seni tahkir ettiği halde sen ona muhabbet gösterebiliyorsan, işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.
5- Anlamak iki çeşittir:
a- İbâreyi anlamak,
b- Hakikatını anlamak.
Uhuvvet Risalesini okuduğu halde kardeşiyle dövüşen adam, ibâreyi anlamış, hakikatını anlamamıştır. Çünki, hakikatını anlayan insan, kardeşiyle dövüşmez.
6- Bir Nur talebesinin ma’nevi dengesi, onun samimi ve hâlis hizmetidir. Ne nisbette hizmet ederse, o nisbette dengede demektir.
7- Risale-i Nur’da merhaleler vadır:
a- Şevk devresi, ruhun hakikatleri kapmasıyla olur.
b- Muhabbet devresi, Risale-i Nur kalbde mekân tutar. Bu devrede tehlike yoktur. Evinde tavuk pişer, fakat o medresede çorbaya koşar. Evinde kuş tüyü yatak vardır, o dershanenin kırpıntı yatağına gelir.
c- Sebat devresi, tehlikeli olan devredir. Ülfetle kırılarak zuhur eder. Enâniyet ve süflî arzular çok olur. Bu devre, sebat etmekle geçirilmelidir. Gaye, en az zayiatla bu dönemi atlatmaktır. Çünki, irtibatı azalır, içtimâ î mes’eleler aklını kurcalar. Sebat, ancak günahlardan çekilmekle ve Risale-i Nur’un kudsiyetine inançla, Nur’larla meşguliyetle, derslere devamla olur.
d- Sadakat devri, en son merhaledir. Arabistan’dan Kutb-u A’zam da davet etse, hürmet eder, fakat yine Risale-i Nur’a koşar.
8- Bir âlimin sohbeti, yaralı kalbleri tedavi eder. Fakat bir ârifin sohbeti, ölmüş kalbleri diriltir. Risale-i Nur’un sohbeti, sohbet-i ârifindir.
9- Hastanın başında, yaygaracı kadınlar gibi, ağlamak hüner değildir. Sessizce gidip doktor çağırmak hünerdir. İlâç yetiştirmek hünerdir. Muazzez Üstadımız, cemiyetteki hastalıkların temelinde iman za’fiyeti olduğu teşhisini koymuş. Biz de, Kur’an eczanesinden Risale-i Nur ilâçlarını muhtaç gönüllere ve hasta insanlara taşıyoruz.
10- Diş merhemi göze sürülmez. Bir söz dermandır, amma kimisine iyi gelir, kimisine kötü gelir. Hakikatları yerli yerinde kullanmalıyız. Bunun için faydalı olmalıyız. Faydalı olamıyorsak, zararlı olmamalıyız.
Cevap: Ceylan Çalışkan'ın Risale-i Nur Ders Notları
CEYLAN AĞABEY'DEN RİSALE-İ NUR DERS NOTLARI
1- Bizim hizmetimizde ihtilafların çok önemli sebeplerinden birisi de denkliktir. Ayni seviyedeki kardeşler arasında ihtilaflar olabilir. Bu durumda ikisinden birinin fedakârlık yapıp, diğerine inkıyad etmesi lâzımdır. Böyle yapan bir Nur Talebesini melekler bile alkışlar.
2- Her Nur talebesine ma’nevi müzaheret vardır. İlk intikal devresinde ma’nen hep müzaheret var. Tutuşma devresinden sonra şevk devresine giriyor. Otuz yaşına doğru o müzaheret kesiliyor. Artık kendi cehd-ü gayreti ile ilerliyor. Müzaheret devam ederken kendimizi iyi yetiştirmemiz elzemdir.
3- Avâm-ı nâsın imanını kurtarma vazifesini şefkatkârane yükleneceğiz. Risale-i Nur’la ilgili her şeye sahib çıkacağız. Bu da’va benim, Sözler’i ben yazdım anlayışına sahib olacağız.
4- Risale-i Nur, "Vazife-i fıtratım, gâye-i hilkatım, sebeb-i saadetim" deyip, hizmet-i Nuriye’yi hayatımızın birinci vazifesi bileceğiz.
5- Fedâinin fedâ edemeyeceği hiç bir şeyi yoktur. Üstad, "Biz muhabbet fedâileriyiz." diyor. Öyle ise muhabbet için fedâ edemeyeceğimiz hiç bir şeyimiz olmamalı. Hissiyatımız, haysiyetimiz, enâniyetimiz, hattâ şerefimiz.
6- Nur Talebeleri herkesin dostudur. Çünkü, Risale-i Nur dersleriyle Allah’ı öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyorlar. Allah da onları seviyor. O muhabbet sayesinde dünya ayakta. Çünkü, muhabbet kâinatın sebeb-i vücûdu, râbıtası, nuru ve hayatıdır. Allah’ın dünyada sevdikleri kaldığı müddetçe kıyamet kopmayacak.
7- Nur Talebeleri, istikbalde ihsan-ı İlâhi ile, kemâl-i şa’şaa ile tezâhür edecek olan İslâmiyet sefinesinin omurgası ve hizmetkârı olmak emelindedir. Bu asrın fırtınası, ma’nen Nuh (a.s)’un zamanındaki fırtınadan daha tehlikelidir.
8- Üstad, lâhikaların satırları ile, sâdık Nur Talebelerinin vasıflarını ve modelini çiziyor. İşte o modele kavuşup, o vasıflara benzemeliyiz.
9- Kardeşlerimizin hatalarını, bir doktorun hastasını tedavi ettiği gibi tedaviye çalışacağız. İtina ile, kavl-i leyyin ile ile îkaz edeceğiz. Bazan lisan-ı hal, lisan-ı kalden üstündür ve te’sirlidir.
10- Bir tezgâhtar, dükkâna gelen müşteriye iltifat ediyor. Gururu, enâniyeti terkediyor. Dünyevî işlerde bu gerekiyorsa, uhrevî hizmetlerde çok daha fazlası lâzımdır.
11- Nefs-i emmâre yavaş yavaş, aldata aldata kendine uyduruyor. Elli sene evvelki dede kabirden çıkıp, şimdikileri görse, "kâfir" der. Bu insanlar bu fena hâle nasıl geldi? Yavaş, yavaş...
12- Bu kudsî hizmette durmak, yâni fıtrî vazifesi olan ibadeti ve dersleri terketmek, düşmek demektir. Durmadan, yılmadan hizmet, dâima hizmet ...
13- Lillah için muhabbette, nefse menfaat beklemekte hiç bir fayda yoktur. Çünki, karşılık beklenmez.