Ehl-i Tarikat, İman Savaşı ve Kardeşliği
Es selamun aleyküm kardeşlerim..
Geçen gün neden biz de zikir gibi Allah cc.'na daha çok yaklaştıran, -eski dönemlerde- insanları en üst seviyelere çıkaran güzel ibadetler yapmıyoruz diye düşündüm de,..
Arkadaşlarla bu muhabbeti de açılınca tam o sırada aklıma bir örnek geldi...
Biz iman yolunda savaşan neferleriz değil mi, imanı elde etmeyi istemek, Allah rızasını kazanmak için uğraşmak demektir. Bu neferliği neden güzel zikirlerle süslemiyoruz diye düşündüm de, hemen aklıma iman hastalığı geldi, insanlar imanlarını kaybetmişken ve bu kan hala akmaya devam ediyorken, -yaralar günden güne azalsa bile- yeni yaralar açılması söz konusu iken böyle bir şeye girişmemiz tamamen enaniyet olur ve belki Üstad’ın tokadını yediği bu mevzuda öyle bir tokada bile muhatab görülmeden elimizdeki imkanlar alınır diye geldi aklıma..
Bir ordu misali kurmak gerekirse;
İntizamlı bir ordu, her devletin isteyeceği en önemli şey ve herkesin göz bebeğidir. Böyle bir orduda başarılı ve düşüş kaydetmeden yükselmenin ve milletçe başarı elde etmenin tek bir yolu vardır: İtaat. Tabiri caizse her kafadan ses çıkmaz, demokratlık sökmez, yönetim elinde olan kişiler de akl-ı selim davranırlarsa başarı grafiği herkesi kıskandırır. Ama bir harp halinde öyle bir an gelir ki, komutan’ın er’den farkı kalmaz ve ona muhtaç kalır.
Bir savaştayız ve imanlarımız havada buhar olmuş uçacak neredeyse… bize Baş değil Kardeş lazım. Emir değil, Telkin lazım. Galebe değil, İkna lazım..
Çünkü bir an gelip de, Komutan için düştü dediğimiz Er’likten daha utanç verici yerlere düşeriz.
Bir büyüğün ifadesiyle: “Verseydi üzüm olacaktı, kiraz olacaktı, vişne olacaktı ama hiçbirşey olmadı çünkü kırağı vurdu.” durumuna düşmeyiz inşallah..
garib