örnek insan modelinin önemi
Eğer bu ümmet, kendi gönderiliş amacını ve kendisine vacip olan cihan hâkimiyetini tekrar elde etmek ve insanlığın saplanıp kaldığı bu zifiri karanlığı ve fesadı izale etmek istiyorsa, bunun tek yolu, çok sayıda ‘üsve-i hasene’ yetiştirmesidir.
Üsve-i Hasene meselesi; özellikleri, gerektirdiği nitelikler, insanların ona olan zaruri gereksinimi ve inşası için bilinmesi gereken ideal metotlar gibi çok yönlü bir mesele olduğundan hiç şüphesiz ki insanlığın en mühim ve en kapsamlı meselesidir. Zira o; medeniyetlerin geleceği, ilerleyişi, yükselişi ve hepsinden de önemlisi fertlerin dünyevi ve uhrevi saadetleri meselesidir.
Elbette ki böyle hayati öneme haiz bir meseleyi, bir makale ile ya da bir risale ile etüt ederek hakkını veremeyiz. Bu meselenin hak ettiği etüt, ancak birkaç kitap, birkaç cilt ile ifâ edilebilir. Durum bu… Zira bu mesele; yüce bir ahlak, kuvvetli bir kişilik, güzel bir yaşantı, komplekssiz bir vicdan ve tam olarak yapılması gerektiği gibi yapılan güzel bir amel meselesidir.
Tarih boyunca bu meseleye hak ettiği büyük önemi verenlerin başında, İslam ümmeti ve âlimleri gelir. Bu konuda yazılmış en mükemmel ve en kapsamlı kitaplar da Müslüman âlimlerin kitaplarıdır. Buna Hüccetü’l İslam İmam Gazzali’nin “İhya-u Ulumuddin” isimli eseri en güzel örnektir.
İslam âlimlerinin bu meseleye verdikleri büyük önem, tarihi bir rastlantı değil, bilakis kendi kutsal kitapları Kur’an ile Sünnet-i Nebevi’nin onları buna yönlendirmesiyledir. Öyle ki, Kur’an ve Sünnet, bu meseleye atfettiği önemi diğer büyük meselelerin hiç birine atfetmemiştir. Ve bu meseleye yoğunlaştığı kadar başka hiçbir meseleye yoğunlaşmamıştır. Bu durumun nedeni yukarıda zikrettiğimiz gibi; bu mesele insanın dünya ve âhiret saadetiyle birebir ilintili bir gelecek, bir akîbet meselesidir.
Üsve-i Hasene; nitelikleri ve inşası ile sadece ahlaki yönle sınırlı değildir. Bununla beraber ahlaki yön, onun inşasında ve oluşumunda temel unsur olduğu için İslam, tamamen güzel ahlak üzerine yoğunlaşmıştır.
Allah (c.c.), Resûlullah (s.a.v)’a övgü makamında şöyle hitap eder: “Muhakkak ki, sen yüce bir ahlak üzeresin.” (1)
Görüldüğü gibi Allah (c.c), Resûlünü övgü makamında yüce ahlakı ile övmektedir. Açıktır ki, eğer peygamberimizin bu faziletinden daha üstün bir fazileti olsaydı, Allah (c.c.) Resûlünü onunla överdi. Öte yandan değerli eşi Hz. Aişe (r.a) de: “O’nun ahlakı Kur’an idi.” (2) diyerek onun ahlaki güzelliğini dile getirmiştir.
Resûlullah (s.a.v): “Ben, sadece güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (3) diye buyurmuştur. Bir başka hadislerinde şöyle demiştir: “Kıyamet gününde, mü’minin terazisinde güzel ahlaktan daha ağır hiçbir şey olmayacaktır.”
Yine başka bir hadisinde: “Sizden bana en sevimli olanınız ve âhirette de bana en yakın olanınız ahlakça en güzel olanınızdır. Bana en sevimsiziniz ve kıyamette de benden en uzak olanınız ahlakça en kötü olanınızdır. (Bunlardan bazıları:) Gevezelerdir, edebiyat yapacağım diye konuşmada zorlamaya düşenlerdir ve güzel konuşacağım diye dudak ve çenesini büküp duranlardır.” (4) diye buyurur.
Rivayet edilir ki, Resûlullah’a: “İnsanların cennete girmesine en çok sebep olacak şey nedir?” şeklinde bir soru yöneltildi. O da; “Takva ve güzel ahlaktır.” (5) diye karşılık verdi. Diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “İmanı en kâmil mü’min, ahlakı en güzel olan mü’mindir.” (6)
Ahlakın mahiyetini irdelersek görürüz ki, yaratılış biçiminin; insanın zahiri suretiyle, bu suretin nitelikleri ve anlamıyla ilişkisi ne ise, ahlakında insanın batınî suretiyle -ki bu insanın nefsi, nefsinin nitelikleri ve kendisine özgü anlamı demektir- ilişkisi odur. Bu her iki suretin de kendine özgü iyi ve kötü nitelikleri vardır. Sevap ve cezada, övgü ve yergide, zahiri suretin niteliklerinden daha ziyade batıni suretin nitelikleri ölçü alınır. Aslında iyi düşünüldüğünde batıni suretin niteliklerinin, zahiri ve bedensel amellerin aslı ve menşei olduğu görülür. Bu yüzden güzel ahlakın haiz olduğu ehemmiyeti, başka hiçbir şey haiz değildir. Ve İslam’ın bu meseleye ısrarla yoğunlaşmasının hikmeti de budur.
Kaynaklar:
1) Kalem, 4.
2) Taberani, Beyhaki.
3) Beyhaki.
4) Ahmed, Taberani, İbn Hibban.
5) Tirmizi, Hakim.
6) Ebu Davud.
M. SALİH EKİNCİ