-
Hizmet tevazu ister
Hizmette iş ve yer konumu seçilmemeli, verilen hizmet çeşidi ne olursa olsun, onu ihlas ve teslimiyetle, güç yettiği kadar yerine getirmelidir. Önemli olan Allah rızası için hayırlı bir işin içinde olmaktır. Hayırlı işlerde başkan olmak bir maharet olmadığı gibi, geri hizmetlerde koşan biri olmak da utanılacak bir şey değildir.
“Ben bu işte ancak ‘başkan’ olurum, gerideki işlere bakamam, ben basit işlerle uğraşacak adam değilim” demek, ciddi hastalık alametidir. Hatta Şeytanın Allah-u Zülcelal'in yüce dergahından kovulup, lanetlenmesine sebep olan da bu manevi hastalıktır.
Hepimizin bildiği gibi Şeytan-ı Lain, meleklerin hocası ve uzunca zaman Allah-u Zülcelal'e ibadet etmiş bir abid idi. Kendisini Allah-u Zülcelal'in yanında en makbul kişi zannediyordu. Ne zaman ki Allah-u Zülcelal Adem (as)'ı yarattı ve bütün meleklerle Şeytan’a Adem (as)'a secde etmelerini söyledi. Şeytan hemen kibre kapılıp, itiraz edip, Allah-u Zülcelal'in emrine karşı geldi.
Bu durum biz gösteriyor ki; eğer Şeytan'ın ilmi ve ibadeti Allah için olsaydı, kibre kapılmaz Allah neyi emretmişse onu yapardı. Aynı şekilde, hizmette önemli makam ve görevlere getirilebiliriz. O makam ve görev gereği çok önemli hizmetlerde bulunabiliriz. Hatta çok ilmimiz ve amelimiz de olabilir.
İşte ilmimizin, amelimiz ve hizmetimizin Allah için olup olmadığının en önemli göstergesi, o makam ve görevden alındığımızda ve ilim amel seviyemize göre daha aşağı bir hizmet verildiğinde, o görev ve hizmeti itiraz etmeden yerine getirmektir. Bunu yapmak ihlasın ta kendisidir. Yoksa yapmış olduğumuz amel bize benlikten, kendimizde varlık görüp ucuba kapılmaktan başka işe yaramayacağı gibi, aynı zamanda şeytanın da amelini yapmış oluruz.
Bununun içindir ki; Sadat-ı Kiram ilim amel ve hizmet bakımından iyi olan talebelerinin kibir ve ucubunu tedavi etmek için, nefsi kırıcı hizmetler yaptırmışlardır.Örneğin, Üftade Hazretleri, Bursa Kadısı olan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine kadılık görevini bıraktırıp, Bursa sokaklarında ciğer sattırmıştır. Yine Şah-ı Nakşibend Hazretleri, o zamanın soylu ailelerinden birinden olan Aladdin-i Attar Hazretlerine, o zamanın önemli tüccarlarından birisi olan abisinin dükkanın önünde elma sattırmıştır. (Allah hepsinin sırlarını ardtırsın)
Bu nedenle kibri bırakıp alçak gönüllü olmalıdır. Hizmetle kimse küçülmez. Hizmetin her türlüsü güzeldir. Gönlü Allah'a bağlı kimsenin hizmette nasıl davranacağını Resulullah (sav) şöyle ifade buyurmuştur:
"Müjde olsun o kula ki, bineğini alıp Allah yolunda cihada ve hizmete çıkar. Başı açık ve ayakları toz-toprak içinde var gücüyle bu yolda koşar. Kendisine ordunun önünde gözcülük verilse, onu hakkıyla yapmaya çalışır. İleride veya geride hangi iş verilirse, o işin gereğini yapmakla meşgul olur."(Buhari; cihad, 70)
Bu hal gerçek hizmet ehlinin ahlakı olmalıdır. Bu gün amir olan yarın memur olabilir. Bir yerde müdürlük yaparken, öbür yerde tuvaletleri yıkamak, yolları temizlemek, sırtında çuval taşımak, soba yakmak, misafirlere hizmet gerekebilir. Allah dostu her iki işi de gönül hoşluğu ile yapar. Yaptığı işi basit ve gereksiz görmez. Amir iken kibre düşmediği gibi, misafirhanede fakirlere hizmet ederken de basit bir iş yaptığını düşünmez. Şu örneği bir düşünelim.
Seyyid Ahmed Buhari (ks) anlatır:
"Mürşidim Abdullah İlahi el Simavi Hz., Simav'da olduğumuz zamanlarda beş vakit imamlık görevleri vermişlerdi. İmamlığın yanında, ayrıca başka hizmetlerde yapıyordum. Mürşidimin bir merkebi ve bir katırı vardı. Güneş doğduktan sonra, her gün onlarla ormana gider öğle vaktine kadar dağdan odun taşırdım. Öğle namazını kıldıktan sonra, çift varsa tarlaya gider çift sürerdim. Orak vaktinde ekin biçerdim. Arada bir etraftan çalı çırpı toplar sırtımda taşırdım. Bazen bahçede çalışır, duvar ve bendleri yapardım. İkindi namazını kıldıktan sonra da, Mürşidimin huzuruna varır, sohbetlerine katılırdım."
Allah dostları ve tevazu sahipleri böyledir. Onlar helal ve mübah dairede hiç bir iş ve hizmetten kaçınmazlar, kibre düşüp insan ve iş beğenmezlik yapmazlardı. Alçak gönüllü olmayan kimse hep alçaklar da kalır, yukarı yükselemez...
AHMET YALÇIN KOCABAŞ