Cevap: Terâvîhin Fazîleti
72 - Terâvîh namazı kılmanın fazîletini, emîrülmü'minîn Hz. Aliden sordular. Cevabında buyurdu ki, (Her kim Ramazan-ı şerifin birinci gecesinde terâvîh namazı kılsa, Hak teâlâ, o kimsenin bütün [tevbelerini kabûl ederek], günahlarını bağışlar, ikinci gecesini kılan kimsenin ana babasının günahları affolunur. Üçüncü gece kılsa, melekler, o kula derler ki: “Sana müjdeler olsun, Hak teâlâ hazretleri senin ibâdetini kabûl buyurdu, istediğin şerefe kavuştun, günahlarını affetti.” Dördüncü gece terâvîh namazını kılınca, Kur'an-ı kerimi hatmetmiş gibi sevap kendisine ihsân edilir. Beşinci gece kılınca, Mescid-i aksâda, Mekkede ve Medînede kılmış gibi, Hak teâlâ hazretleri sevap ihsân eder. Altıncı gecesi kılsa, Beyt-ül mamûru tavâf etmiş gibi, yedinci gecesi kılsa, Fir'avn ile yapılan gazâda bulunmuş gibi, sekizinci gece kılsa, Bedr muhârebesinde Resûlullah ile bulunmuş gibi, dokuzuncu gecesi için Hz. Dâvüd aleyhisselâm ile berâber ibâdet etmiş gibi, onuncu gecesi için, dünya selâmet ve saadeti ihsân edilir.)
Ramazan-ı şerifin sonuna kadar olan bütün gecelerin böylece ayrı ayrı birer fazîleti ve yüksek derece ve sevapları vardır. Böylece âdâb ve erkânına riâyet ederek, orucu tam olarak, bütün âzaları ile tutup, terâvîh namazlarını kılarak ve haramlardan sakınarak otuzuncu gecesini ikmâl edince, Hak teâlâ hazretlerinin emri ile, Arş-ı âlânın altından bir sözcü hitâb ederek der ki: Her gece terâvîh kılan kullar Cehennemden kurtulmuş kullardır. Korktukları Cehennemden kurtulup arzu ettikleri nîmete, Cennet ve cemâl-i ilâhîye nâil oldular. Hak teâlâ hazretleri, azamet-i şâniyle buyurur ki, izzim ve celâlim hakkı için, bu kullarıma affile muâmele eyledim. Bundan sonra, Hak teâlâ hazretleri emreder, o kullara birer berât yazılır. Bütün kadın ve erkeklerden, bu şartlar dahilinde ibâdetini ifâ ederek, cenâb-ı Hakkın bu lutfuna muhâtab olanlara, Cehennem azâbından kurtulup, sırâtı kolaylıkla geçmek için, ellerine birer berât verilir.
Öyle ise, hulûs ve îtikat üzre Ramazan-ı şerif orucunu tutup, kaza namazlarını ve sonra terâvîhleri edâ ederek ve haramlardan kaçınarak, cenâb-ı Hakkın rahmetine kavuşalım.
73 - Kadr gecesinde gâfil olma! Zîrâ Kadr gecesinin hurmeti, bin ay ibâdet etmekten hayrlıdır. Hâlbuki, bu bin ay ibâdet de, geceleri nâfile ibâdet ile, gündüzleri ise, nâfile orucla geçmiştir.
74 - Ramazan-ı şerifin orucunu tâzîm ve vakar ile tut. Her kim Ramazan-ı şerifi Allahü teâlâ emrettiği için ve güzelce tutsa, haramlardan sakınsa, kaza namazlarını kılsa, Hak teâlâ hazretleri her gün için, bin gün nâfile oruç tutmuş gibi sevap ihsân eyler ve o kimse ile Cehennem arasına birçok perdeler konur. [Namaz kılmayanlar da, oruç tutmalıdır. Bunlar, oruç tutmamanın günahından kurtulur. Bu günah, pek büyüktür.]
…………….
78 - Gücün, kuvvetin yerinde iken oruç tut! Zîrâ kıyâmet gününde oruç, bir güzel sûret alarak, Hak teâlânın hitâbına mazhar olacak ve Hak teâlâ hazretleri, oruca diyecek ki, yâ oruç, sen memnûn olduğun şahsları alarak Cennete gir! Daha sonra, Hak teâlâ soracak, yâ oruç, benden başka ne arzun varsa iste. Oruç ise, râzı olduğu kimseler için muhtelif şeref ve meziyyetleri Hak teâlâdan isteyip almaya da muvaffak olacak ve böylece oruç tutanlar, kıyâmet gününde yüksek bir şerefe nâil olacaklardır. Bu meyanda, oruç tutanlar birçok Cehennem ehline şefaat edebilme imkânına da kavuşacaklardır. Bütün bunların mâ-fevkinde olarak, oruç tutanlar Peygamberimize komşu ve cenâb-ı Hakkın cemâlini görmeye de nâil olacaklardır.
…………….
Tenbîh: İmâm-ı Gazâlî (Kimyâ-i saadet) kitabında, oruç bahsinde buyuruyor ki: Üç türlü oruç vardır: Birincisi avâmın, yâni ictihâd makamına yükselmiyenlerin orucudur. Zamanımızdaki bütün hocaların, imamların, hâfızların, müftîlerin, vâizlerin orucları bu birinci derecededir. Bunların orucları, vücûda bir şey girmekle, yâni gıda veya devâ sokmakla ve cinsî mübâşeretle bozulur. İğne ile ilâc şırınga edince, hanefîde de, şâfi'îde de bozulur. Câhillerin fetvâlarına aldanmamalıdır.
İkinci derece, havâsın yâni müctehidlerin orucudur. Bunların orucu, herhangi bir azanın günah işlemesiyle bozulur. Meselâ, gıybet, yalan, söz taşımak, nâ mahreme bakmak ile bozulur. Bazı âlimler, bunların avâm orucunu da bozacağını bildirmiş ise de, Hanefî mezhebinde, bunlar avâm için yalnız mekruhtur. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe [80 senesinde tevellüd ve 150 de vefât etti. Bağdâddadır.] yukarıdaki hadis-i şerifi, (Orucun sevabını bozar) mânasına almıştır. Yâni bunlar, orucun sıhhatini değil, kemâlini giderir. Üçüncü derece de, Ehassülhavâs orucudur ki, bunların orucu, Allahü teâlâdan başka bir şeyin kalbe girmesi ile bozulur.
Bu vesileyle bütün mümin kardeşlerimizin ramazan-ı şerif ayını tebrik eder hayırlara vesile olmasını cenab-ı Hakk’tan temenni ederim. Dua eder ve dualarınızı bekleriz