-
Beled Suresi
Ayet 1: Bu beldeye kasem ederim.
Ayet 2: Sen hill iken bu beldede
Ayet 3: Ve bir validle (baba) veledine ki
Ayet 4: Muhakkak biz insani kebed (mesakkatler) içinde yarattik.
Ayet 5: O, kendisine kimsenin güç yetiremiyecegini mi saniyor?
Ayet 6: Der ki, yigin yigin mal telef ettim.
Ayet 7: Onu bir gören olmadi mi saniyor?
Ayet 8: Biz ona iki göz vermedik mi?
Ayet 9: Ve bir dil ve iki dudak.
Ayet 10: Biz ona iki de yol gösterdik.
Ayet 11: Fakat, o akabeyi (sarp yolun zorlugunu) gögüsleyemedi.
Ayet 12: Bildin mi akabe nedir?
Ayet 13: Fekki rakabe.
Ayet 14: Veya felaketli günde yemek yedirmek.
Ayet 15: Yakinligi olan bir yetime.
Ayet 16: Veya toprak dösenen bir miskine.
Ayet 17: Sonra olamadi; iman edip de sabr ve merhamet vasiyetlesen. (17′nci ayetin bir baska çevirisi: Sonra iman edip sabir ve merhamet vasiyetlesenler)
Ayet 18: Ki onlardir iste meymenet sahipleri.
Ayet 19: Ayetlerimize küfredenler ise mes’eme sahipleridir.
Ayet 20: Ki üzerlerine kapilari simsiki kapatilmis bir atestir.
AYET 1: Bu beldeye kasem olsun.“Belde”nin temel manasi yerlesim merkezidir. Ayetin kasdi da Mekke’dir.
Enfüsi manada “belde”, dös manasina da gelir ki, kalbi temsil eder. Ayrica edebi mecaz da kaslar arasi ve nazar kavramlari da vardir.
Ayet 2: Sen hill iken bu beldede.
Sen o beldede mevcutken, sen orada varligini hissetirmisken, demektir. Süphesiz Efendimizin Mekke’ye verdigi mana hikmeti kasd edilmektedir. Allah’in kasemi, ancak Efendimizin sirrini tasirken söz konusudur.
Belde, enfüsi manada “kalp” olarak alindigi takdirde; o kalpde Efendimiz varsa, Allah o kalbe kasem ediyor. “HILL” kelimesi, hem “hal” (feth), hem hulül (giris) ve “nüfüz edis” manalarini kaplar. Ayni zamanda “HILL” bir eriyigin eriyen maddesini temsil eder ki, Mekke sehri bir mahlülse orada eriyen Efendimizin sirri demektir.
Ayet 3: Bir validle veledine ki.
Bu ayetteki “valid” kelimesinin anne olmadigina bütün müfessirler hem fikirdir. “Valid” den kasdin, Hz Adem ya da Hz Ibrahim oldugu tahmin edilmektedir. Ancak, daha çok “valid”den kasdin Efendimiz, “veled”den kasdin Ümmet-i Muhammed oldugu da bir çok tefsirlerde agirlik kazaniyor. Üç ayet birlikte yorumlaninca, zahir manada, Efendimiz varken Mekke üzerine kasem ediliyor. Mekke’nin sirri da üç formül içinde bildiriliyor:
a) Hz Adem ve Mekke’nin hikmeti Efendimizde billürlasiyor.
b) Hz Ibrahim’in Mekke’yi insasi, Efendimizin tesrif edecegi sirrindan gelmektedir.
c) Mekke sirri, Muhammedi (SAS) hikmetiyle kutsallik kazanir.
Kabe’nin, Hz Adem için bir afv sembolu olarak meleklerin yardimiyle insa edildigi, Nuh Tufani’ndan sonra Hz Ibrahim tarafindan yeniden insa edildigi bilinmektedir. Kabe’nin özellikleri, bütün bilim adamlarinca bilinmezlik sirri tasimaktadir. Birçok bilimsel yorumlar vardir. Bunlar arasinda en ilgincini nakletmek istiyorum:
Bu görüsü paylasan bilim adamlarina göre, Kabe’de etkili, bilinmez bir enerji sirri vardir. Bu enerjinin, arzin iki noktasinda kozmik enerjileri farkli biçimde topladigi saniliyor. Bunlardan birisi Kabe’de hissedilen toplayici enerjidir. Bu bilinmeyen enerjinin, özellikle tavaf sirasinda büyük kalabaligi etkiledigi, yada kalabaligin ruhlarin çoskusuyla çok degisik duygular sergiledigi düsünülmektedir. Hac sirasinda hemen herkesin tarif edemedigi etkilesim, böyle yorumlandigi gibi, zaman ve mekan atlamalari da meydana çikabilmektedir.
Bazi bilim adamlari, ünlü SEYTAN ÜÇGENI’ndeki çelisik olaylari da Kabe etkisinin tersi bir menfi enerjiye benzetmektedirler. Süphesiz ki önemli olan, Kabe’ye bilimsel bir izah getirmek degil, Kabe’de mutlaka maddeye bile yansiyan fevkaladeliklerin varligini inanmayanlarin bile tetkike baslamasidir. Bu üç ayetin enfüsi manasina gelince:
Insanin sirri, gönül sehrindedir. Ve o sehirde Fahr-i Kainat hill iken ve Efendimiz (valid) ve insanin gönlündeki sevgi (veled) hilkatin özlü güzelligidir.
Ayet 4: Biz insani kebed içinde yarattik
Bilindigi gibi “KEBED” karaciger demektir. Burada mecazi manada karacigerin agir hastaligindaki mesakkat ima edilmektedir. Bütün müfessirler, “kebed”den tasdin “mesakkat” oldugunda müttefiktir. Bu zorluklar 4 gurubda toplanmistir:
a) Biyolojik olarak, meniden dogan bebege kadar geçen fizik zorluklar.
b) Hayatin tüm olagan zorluklari.
c) Inanca karsi nefsin tuzaklarindan kurtulma zorluklari.
d) Ahiret hayatinin zorluklari
Bu manalar disinda “kebed” kelimesiyle kasdedilen zorluklarin, karacigerle ciddi bir ilgisi vardir. Hayatin biyolojik yükü tamamen karacigere yüklenmistir. Bu mesajla hayatin biyolojik kavramlarina ve buna karsi yapacagimiz yanlislara ciddi bir ihtar vardir. Bugün insanin karsi karsiya bulundugu en önemli iki mesele, kalp damari hastaliklari ve kanserdir. Ikisinin de temelinde karaciger rahatsizligi yatmaktadir. Damar hastaliklarinda sorumlu saydigimiz yag artiklari (Lipid ve Kollesteral) fazlaligi kesinlikle karacigerin bir problemidir. Kanserde çok önemli olan bagisiklik sistemindeki aksamalar, dogrudan dogruya karacigerde dügümlenir.
Ayet 5: Insan, kendine kimsenin güç yetiremiyecegini mi saniyor?
Burada kasdedilen insan, magrur insan oldugu, pek çok tefsirlerde üzerinde durulan bir keyfiyettir. Genelde nefs kendinde sonsuz bir güç vehmeder. Hatta sahip oldugu mal oraninda bu gücün sinirsizligini ilan eder durur. Çagimizdaki insan, teknolojideki gelismelerin de ardina geçip, tüm uzaya hakim bir imparator sanir kendini.
Ayet 6: Yigin yigin mal telef ettim diyor.
“Lubed”, çok biriken mal anlamina gelmektedir. Iki ayet birlikte yorumlaninca:
a) Insan, mal gücüne dayanarak, kendine bir paye verip: “ben bu noktaya gelmek için çok para harcadim, bu mevkide bana kimsenin gücü yetmez” der.
b) Din aleyhine harcadigi parayi kasdederek “Ben din aleyhinde çok para harcayarak tedbirler aldim, artik bana güç yetmez” der.
c) Dini inançlari zayif olanlarin sadakatlerine güvenmeleri.
Bu iki ayet çagimizda pek geçerlidir. Inanç aleyhine propaganda için nice paralar harcanmis, hatta “Artik din meselesi bitti” diye niceleri hayaller içinde sevinmis, fakat bir süre sonra dinlerin ve inançlarin daha kuvvetli olarak toplumlara yayildigini görmüslerdir. Zira:
Ayet 7: Kendini gören olmadigini saniyor!
Elbette ki Allah davasinin aleyhine islenen tüm tertipler, ilahi ekrana aynen yansiyor. Allah’in besar sifatini bilmeyenler, nefsin tuzagi içinde, inananlarla bos yere ugrasirlar. Ugrasmalar, inananlara bir imtihandir ve daima inançlarin güçlenmesine neden olur. Bu hep böyle olmustur. “Din afyondur” sloganlarina ragmen Kur’an’a ilgi gittikçe artmaktadir. Böyle yanilgiya düsenler için ve de genel anlamda nefsin isyanina karsi Allah, mazeret kapilarini kapatan üç ayet veriyor (8,9,10′ncu ayetler)
-
Cevap: Beled Suresi
Ayet 8: Biz ona iki göz vermedik mi?
Ayetin mesaji çok ince manalari içermektedir.
a) Iki gözün, görme mekani arasindaki tüm inceliklerini bir tetkik edin bakalim, neden tek göz degilde iki göz?
Göz fizyolojisindeki akil almaz hikmetler saymakla bitmez. Ancak bir olay vardir ki, hiç bir inkarciya soluk vermeyecek bilimsel bir ihtisamdir. Renkli görme, beyne renkleri yüzde bir saniye farklarla gönderme zorunlugu nedeniyle imkansiz denecek kadar zor bir fizik olayidir. Hele iki ayri kamera demek olan iki ayri gözün retinasinin, bu senkron ile iletisimi saglamasi büsbütün imkansizdir. Iste ayetin inançsizlara karsi yalniz göz konusunda verdigi birinci mesaj bu hikmettir.
b) Iki gözden kasdin bir anlamda hem fizik görme, hem gerçegi görme kabiliyetlerinin birlikte verildigine isaret ettigi de kesindir. Böylece kafirlere “siz iki gözden yalniz fizik gözünü tasiyorsunuz. Gördügünü degerlendiren mana gözünüzü niçin açmiyorsunuz?” mesaji vardir.
c) Biz, inananlara hem madde gözü, hem mana gözü verdik. Madde gözü yalniz 7 isigin konbinezonlarini görür, mana gözü evrenin tüm hikmetlerini seyreder.
Ayet 9: Ve bir dil, iki dudak
Buradaki hikmetlere gelince:
a) Biz ona bir dil ve iki dudak vererek, anatomiyi adeta ihtisamla bir san’ata çevirdik. Nitekim dil ve dudaklarin, anatomik çizgileriyle onlarin ayri sinirleri olmasina ragmen, akil almaz bir ahenkli çalismalarini, o gözün esrariyle bir seyredin ve bu akil almaz güzelligin halikine hemen secde edin. Yüzün temel fotograf güzelligi, göz ve dudaklarla bir kez daha hatirlatiliyor. Bu sanat saheserine hayranligimiz emrediliyor.
b) Dudak ve dil zikr ve hamd niyazi ile böylesine güzel yaratilisdadir. Zikr ve hamd yapacagi yerde, vay isyan edene.
Bu iki ayetle Allah tüm insanlara insanlik meziyeti olan konusma, gördügünü degerlendirme nimetlerini nasil esit olarak verdigini bildirdikten sonra, simdi insanin mana degerine geçiyor.
Ayet 10: Ve ona iki necid gösterdik
Necidden kasd, iki farkli hedef noktasidir. Gerçi necid’in, tepe ve meme manalari üzerinde durulmustur. Ancak, alttaki bes ayetten anlasilacagi sekilde iki necid, iki hedef notkasidir. Bunlardan biri ser, biri hayir olan hedef noktalaridir. Ayetin önemli yani, her insanin tipki göz, dudak gibi iki hedef noktasina gidecek istidattan yaratildigini vurgulamasidir.
HAYIR HEDEFI, çok zor ve sarp bir yokustur. SER HEDEFI ise, nefse cazip geldiginden kolay gelen hedeftir. Allah, “Ona iki necid gösterdik” emriyle tüm insanlari kasdetmektedir. Yaratilistaki mükemmelligi önceki ayette misal getirerek, her insanin HAYIR ve SER hedeflerine ulasmada esit sansini bildiriyor. Bu ayet nedeniyle hiçbir insan “Ben böyle yaratildim, hayra gidemem” diyemez. Ya da hiç kimse için “kader ona iyilik firsati vermez” denemez. Yine bu ayet, insanin hayir hedefine ulasmamasindan dolayi mes’ul oldugunu yasalastiriyor. Asagidaki ayetlerden anliyoruz ki, hayir hedefi sarp bir tepe gibidir; fedakarligin zorluklariyle kapli. Bu yüzden hedefler isaret edilirken, iki tepe seklinde isimlendirilmistir.
Ayet 11: Fakat o akabe’ye iktiham edemedi,
AKABE. Asilmasi zor, sarp yokus
IKTIHAM: Kahramanca mücadele edip basarmak.
O, tüm kabiliyetlerle donatildigi halde; o insan, zorluklari kahramanca asamadi. Acaba o zorluklar ve asilmasi gereken akabe nedir? Yani nefsle savasi basaramadi. O savas nedir?
Ayet 12: Bildin mi akabe ne?“Nefse karsi kazanilacak savas ve ulasilacak hedefin ne oldugunu biliyor musun?”
Iste bunu, yani akabeyi 13-17′nci ayetler açikliyor. Zorluklari yenerek akabeye tirmanmak, yani hayir hedefine ulasmak yedi maddedir. Bunlari 5 ayet içinde taniyacagiz.
Bir insanin hayir hedefine ulasmasi için neler yapmasi lazim?
Ayet 13: Fekki rakabe (Bir boynu kurtarmak)
Bu kahramanca basariyi asagidaki örneklerde özetleyebiliriz:
1- Esir azad etmek.
2- Kendini nefsin esaretinden kurtarmak.
3- Toplumlardaki esareti kaldirip, hürriyeti kurmak için mücadele etmek.
4- Dünyaya esir olmus inançsiz bir insani kurtarip, iman asilamak, yada inançsizlara esir olan bir mü’mini kurtarmak.
Ayet 14: Bir mesgabe gününde in’am etmek.
MESGABE: Yorgunluk, mesakkat, istila ve kitlik günleri demektir. Dar ve zor günlerde onlarla sinir kapisini sonuna kadar açmak.
Nefs böyle zorlu ve karanlik günlerde büsbütün kabarir, tüm yardim kaygilarindan kaçar. Iste böyle azgin nefse gem vurup, ambarlarin kapilarini açarsak; yani genis bir yardim zevkine düsersek, akabenin ikinci dönemecini döneriz. Özellikle kiyamete yakin günlerde böylece zor günlerin sik sik ortaya çikacagi, müfessirlerce bildirilmistir.
Ayet 15: Yakinligi olan bir yetime (yardinci olmak):
a) Zorda kalan mü’min bir yetime yardimci olmak
b) Kiyamete yakin günde yetim gibi olacak mü’mine yardim etmek.
c) Kirik gönüllere, garib yüreklere yardimci olmak, bir anlamda gönül almak.
Ayet 16: Veya toprakli bir miskine (yardim etmek)
Topraktan baska bir seyi kalmamis fakire el uzatmak.
Islam günesinden habersiz, ölümü bekleyen bir ümitsize el uzatmak.
Toprak mesreb olmus bir garibe el uzat, gönlünü al,
Topraga yakin miskin, mecazi anlamda bedeni temsil eder ki, ona el uzatmak, ibadet zevki vermekle olur.
-
Cevap: Beled Suresi
Ayet 17: iman edip sabir ve merhamet tavsiye edilenlerden olmak.
(Ya da akabeyi asamamak tanimiyla gelirse, bu özellikleri kazanamamak, seklinde ifade edilir)
Bu ayete dikkat edilirse, benzeri ayetlerde yer alan “Salih ameller”, metinde yer almamaktadir. Bunun nedeni; bu ayetten önceki 4 madde, bu ayette geçen üç madde bütün itibariyle zaten salih amellerdir. Nefse en zor gelen, sabir ve merhamet tavsiyesiyle imandir. Bu üç madde, önceki 4 madde ile salih amelleri temsil etmektedir. Bir kez daha özetlersek:
1- Bir cani kurtarmak.
2- Zor günlerde genis yardim yapmak.
3- Yetime yardim etmek.
4- Fakire el uzatmak.
5- Iman etmek.
6- Merhamet tavsiye etmek.
7- Sabir tavsiye etmek.
Dikkat ederseniz, bu yedi madde ona çok zor gelir. Çünkü, nefs daima:
a) Insanlari kölelestirmek ister.
b) Daima hisset sahibidir; vermekten kaçar.
c-d Fakiri ve yetimi hakir görür.
e) Isyan ve inkari sever.
f-g) ZulmÜ, siddeti ve aceleyi kiskirtir.
Iste, bunlardan kaçip kurtularak hayir hedefine ulasanlara Kur’an özel bir tanim getiriyor, rütbe veriyor.
Ayet 18: Onlar eshab-i meymene
Meymene: Hayirli, ugurlu kimse demektir. Türkçemiz de meymene pek kullanilmaz. Tersi kullanilir; hayirsiz kisilere MEYMENETSIZ denir.
MEYMENEnin bir anlami da bundan sonraki ayette geçen SEAMETin tersi olusudur. SEAMET: ugursuzluk, ser demektir. Genel anlamda ESHAB-I MEYMENE: Sahi, hayirli, ugurlu kimseler toplulugudur. Hem fertlere, hem topluma ugur getirirler. Meymene sahiplerinin bir özelligi de hep merhamet ve sabir tavsiye etmeleridir.
Ayet 19: Ayetlerimize küfredenler, iste onlar eshab-i mes’eme
Mes’eme’nin temsil ettigi, seamet ehlidir.
Eshab-i mes’eme’nin bir tek karsiligi vardir: UGURSUZLAR
Hayirli ve ugurlularda bulunan yedi hasletin tersini tasiyanlar, mutlak manada ugursuzlardir. Bunlari bir önceki ayette kiyaslamali olarak özetlemistim. Insanlari küfre, isyana, zulme tesvik eden hasis, merhametsiz kisilere verilecek en güzel tanim, bu Kur’an tanimidir; eshab-i mes’eme: Ugursuzlar.
Ayet 20: Üzerlerine bir ates bastirilip kapilari kapanacaktir.
Evren onlarin seametinden böylece mesum kalacaktir. Zira, ESHAB-I MES’EME evrene insan biçiminde yansima serefine layik degildir. Hisset, gurur, zulüm ve isyanlari yok olana kadar, ilahi cehennemin laboratuvarinda isleme tabi tutulacaklardir.
Cehennem konusundaki bu ayete özgü mesaj: “Kapilarin kapanmasi” emridir. Bu da MES’EMEnin serrinden bütün evrenin korunmasi sirrina isarettir. Bu ayetteki önemli bir mesaj, zalim ve topluma ser getirenlerin dostluktan tecrid edilerek, kapilarinin yüzlerine kapanmasi geregidir.
Mes’eme olanlar, zehirlerini toplumun pasif lakaydisi sayesinde yayar. Böylelerine itibar edilmez, kapisi üstüne kapanirsa, zehiri içinde kalir.