-
Hüzün
http://img502.imageshack.us/img502/4218/adszbp41ww3.jpg
Hüzün
Hüzün uzaklara ait olup
Yakınlara hapsolmaktır...
Hüzün yoksa, insanı içten içe yakan,
yaktığı gibi bir o kadar da olgunlaştıran dert yoksa eğer,
o zaman, evet işte o zaman gaflet dehlizinde yok olma riski belirir.
Ah dostum! Eğer, «hüzün nedir?» diye aklına bir sual
gelecek olursa, onu dışarıda değil de bilâkis kendinde ara.
Hüzün…Gönlün derûnî ve bir o kadar da ulvî misafiri…
Sinsi sinsi girer kalplere de dîvâne eder insanı…
Ah hüzün!.. Deli dostum!..
İnsan, hüzünlü olduğu sürece olgunlaşır. Hüzün yoksa,
insanı içten içe yakan, yaktığı gibi bir o kadar da olgunlaştıran
dert yoksa eğer, o zaman, evet işte o zaman gaflet dehlizinde
yok olma riski belirir.
Hüzün ve aşk. İki samimî dost. Bakıldıkta birbirinden ayırt
edilemeyen iki yüce dost.
Âh insan!.. İnsan ne kadar gariptir ki kendisini mecnun eden
bu müptelânın kendisinden ayrılmasını istemez. Yanmak ister
hüznün kucağında.
Rahat durmak varken niye başını derde sokasın, niye hüzün
ummanında yok olasın, diye bir sual aklını meşgul edebilir?..
Hüznü taşıyan/yaşayan insan bilir ki ne kadar hüzünlü olursa
bir o kadar aşktan tat alacaktır. Sevgiliyi anarak ve onun
hüznüyle yaşayarak geçirilen vakitler en güzel vakitlerdir muhakkak.
Çünkü aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. «Hüzün nedir? Neden insan hüzün ister?»
gibi soruların cevabını ancak ve ancak yaşayanlar bilir.
Ah dostum! Şimdi tek söyleyeceğim şu: Eğer, «hüzün nedir?»
diye aklına bir sual gelecek olursa, onu dışarıda değil de
bilâkis kendinde ara.
İşte o zaman hüznü anlamakla kalmayacak, onun yakıcılığında olgunlaşacaksın...
-
Cevap: Hüzün
mükemmel bir bölüm mükemmel bir paylaşım ALLAH razı olsun hüzün bölümü çok hoş olmuş gerçekten........
-
Hüzün
Hüzün vakurdur, onurlu ve dürüst…
http://img263.imageshack.us/img263/7997/78801212ci5.gif
Biraz mum ışığıdır hüzün, biraz akşam alacasıdır. Biraz gazete satan çocuk elleri, biraz bebek ağlamasıdır.
Tüy gibidir hüzün. Hafif ve yumuşak, canlı ve ölü… Hayattan ve ölüme dair…
Hüzün, sâdıktır.
Hüzün deyince hüzünler kulübesi akla gelmez mi? Yakup Peygamber gönle düşmez mi? “Bana düşen sabr-ı cemildir.” diyen, ağlamaktan gözlerine gece inen baba… Demek ağlamanın bu türlüsü sabra mâni değil… Sabrın bu türlüsüne de «hüzün» diyelim biz…
“And olsun ki, sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.”
Ve Vahşî’nin hüznü… Kolay mıdır “Gözüme görünme!..” sözüne muhatap olmak, kolay mı herkes göz göze, diz dize oturabilirken; ancak sütunların, duvarların gerisinden bakabilmek… Ne derdini açabilir ne sevincini paylaşabilir; hep kamufle, hep perde, hep aracı… Ama o kâmil bir hüzünle taşıyor Hamza’yı vuran mızrağı, bir gün yalancı peygamberi vurduğunda gülüyor hüznün bu an acınılası mülkü…
Hüzün, Allah Rasûlü’nün dostudur, takdim ederim. “Hüzün dostumdur.” buyurmuş hüzün Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-, ömrü hüzünden sağılmış yetim… Hira, hicret, İbrahim, Tâif, Uhud, ifk, ne yana baksa hüzün… Hüzne, bu hüzün yeter.
“Ey yar, sen gittin bir hüzün kaldı bana
Beni benden geçiren bir sözün kaldı bana”
“Kızım,” demiş kızının kulağına: “Üzülme, baban bundan sonra hiç acı çekmeyecek.”
* * *
“Yüreğim parça parça efendim
Yüreğim parça parça…
Yürür üstüme acılar, efendim, yürür üstüme üstüme…
Asırlar hasretinde, efendim, duâlar dilimizde
Sabır yüreğimizde efendim,
Sabır yüreğimizde…”