İzahtan evvel mühim bir ihtar
İzahtan evvel mühim bir ihtar
Lüzumlu dört-beş nokta beyan edilecek.
Birinci nokta: Hadiste vârit olduğu gibi, "Herbir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan herbirisinin [hadisçe http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b753.gif tâbir edilen] fürûatı, işârâtı, dal ve budakları vardır" meâlindeki hadisin hükmüyle, Kur’ân hakkında nazil olan bu âyet-i kudsiye fer’î bir tabakadan ve bir mânâ-yı işârîsiyle de Kur’ân ile münasebeti çok kuvvetli bir tefsirine bakmak, şe’nine bir nakîse değil, belki o lisanü’l-gaybdaki i’câz-ı mânevîsinin muktezasıdır.
İkinci nokta: Bir tabakanın mânâ-yı işârîsinin külliyetindeki efradının bu asırda tezahür eden ve münasebeti pek kuvvetli bir ferdi Risaletü’n-Nur olduğunu, onu okuyan herkes tasdik eder. Evet, ben Risaletü’n-Nur’un has şakirtlerini işhad ederek derim:
Risaletü’n-Nur sair telifat gibi ulûm ve fünundan ve başka kitaplardan alınmamış. Kur’ân’dan başka me’hazı yok, Kur’ân’dan başka üstadı yok, Kur’ân’dan başka mercii yoktur. Telif olduğu vakit hiçbir kitap müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudan doğruya Kur’ân’ın feyzinden mülhemdir ve semâ-i Kur’âniden ve âyâtının nücûmundan, yıldızlarından iniyor, nüzul ediyor.
Üçüncü nokta: Resâili’n-Nur baştan başa ism-i Hakîm ve Rahîmin mazharı olduğundan, bu üç âyetin âhirleri ism-i Hakîm ile ve gelecek yirmi beşinci dahi Rahmân ve Rahîm ile bağlamaları münasebet-i mâneviyeyi cidden kuvvetlendiriyor. İşte bu kuvvetli münasebet-i mâneviyeye binaen deriz ki: http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b754.gif cümlesinin sarîh bir mânâsı; Asr-ı Saadette vahiy suretiyle Kitab-ı Mübînin nüzulü olduğu gibi, mânâ-yı işârîsiyle de, her asırda o Kitab-ı Mübînin mertebe-i arşiyesinden ve mucize-i mâneviyesinden feyiz ve ilham tarîkiyle onun gizli hakikatleri ve hakikatlerinin bürhanları iniyor, nüzul ediyor diyerek, şu asırda bir şakirdini ve bir lem’asını cenah-ı himayetine ve daire-i harîmine bir hususî iltifat ile alıyor.
Dördüncü nokta: İşte bu risalede mezkûr otuz üç âyet-i meşhurenin bil’ittifak, tekellüfsüz, mânâca ve cifirce Resâili’n-Nur’un başına parmak basmaları ve
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
başta âyetü’n-Nur on parmakla ona işaret etmesi, eskiden beri ulema ortasında ve edipler mâbeyninde meşhur bir düstur ve hakikatli bir medâr-ı istihracat ve hattâ hususî tarihlerde ve mezar taşlarında ediplerin istimal ettikleri mâruf bir kanun-u ilmî iledir. Eğer o kanuna tasannu karışmazsa, işaret-i gaybiye olabilir. Eğer sun’î ve kastî yapılsa, yalnız bir letafet, bir zarâfet, bir cezâlet olur.
Evet, edipler hususî ve şahsî tarihlerde onun taklidini yapmakla kelâmlarını güzelleştirdikleri, hem cifir ilminin en esaslı bir kaidesi ve mühim bir anahtarı olan makam-ı ebcedî ile işaret ise, her cihetle ayn-ı şuur ve nefs-i ilim ve mahz-ı irade ve tesadüfî halleri olmayan ve lüzumsuz maddeleri bulunmayan Kur’ân’ın bu kadar âyât-ı meşhuresi icmâ ile ve ittifakla Risalei’n-Nur’a işaret ve tevafukları, sarahat derecesinde onun makbuliyetine bir şehadettir. Ve hak olduğuna bir imzadır ve şakirtlerine bir beşarettir.
Beşinci nokta: Bu hesab-ı ebcedî, makbul ve umumî bir düstur-u ilmî ve bir kanun-u edebî olduğuna deliller pek çoktur. Burada yalnız dört-beş tanesini numune için beyan edeceğiz.
Birincisi: Bir zaman Benî İsrail âlimlerinden bir kısmı, huzur-u Peygamberîde, sûrelerin başlarındaki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b755.gif gibi mukattaat-ı hurufiyeyi işittikleri vakit, hesab-ı cifrî ile dediler:
"Ya Muhammed, senin ümmetinin müddeti azdır."
Onlara mukabil dedi: "Az değil." Sâir sûrelerin başlarındaki mukattaatı okudu ve ferman etti: "Daha var." Onlar sustular... http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b438.gif
İkincisi: Hazret-i Ali Radıyallahu Anhın en meşhur Kaside-i Celcelûtiyesi, baştan nihayete kadar bir nevi hesab-ı ebcedî ve cifir ile telif edilmiş ve öyle de matbaalarda basılmış.
Üçüncüsü: Câfer-i Sâdık Radıyallahu Anh ve Muhyiddin-i Arabî (r.a.) gibi esrar-ı gaybiye ile uğraşan zatlar ve esrar-ı huruf ilmine çalışanlar, bu hesab-ı ebcedîyi gaybî bir düstur ve bir anahtar kabul etmişler.
Dördüncüsü: Yüksek edipler, bu hesabı, edebî bir kanun-u letafet kabul edip eski zamandan beri onu istimal etmişler. Hattâ letafetin hatırı için iradî ve sun’î ve taklidî olmamak lâzım gelirken, sun’î ve kastî bir surette o gaybî anahtarların taklidini yapıyorlar.
Beşincisi: Ulûm-u riyaziye ulemasının münasebet-i adediye içinde en lâtif düsturları ve avamca harika görünen kanunları, bu hesab-ı tevafukînin cinsindendirler.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
Hattâ fıtrat-ı eşyada Fâtır-ı Hakîm bu tevafuk-u hesabîyi bir düstur-u nizam ve bir kanun-u vahdet ve insicam ve bir medâr-ı tenasüp ve ittifak ve bir namus-u hüsün ve ittisak yapmış. Meselâ, nasılki iki elin ve iki ayağın parmakları, âsabları, kemikleri, hattâ hücreleri, mesâmatları hesapça birbirine tevafuk ederler. Öyle de, bu ağaç, bu baharda ve geçen bahardaki çiçek yaprak, meyvece tevafuk ettiği gibi, bu baharda dahi az bir farkla geçen bahara tevafuk ve istikbal baharları dahi mâzi baharlarına, ihtiyar ve irade-i İlâhiyeyi gösteren sırlı ve az farkla muvafakatleri, Sâni-i Hakîm-i Zülcemâlin vahdetini gösteren kuvvetli bir şahid-i vahdâniyettir.
İşte madem bu tevafuk-u cifrî ve ebcedî, bir kanun-u ilmî ve bir düstur-u riyazî ve bir namus-u fıtrî ve bir usul-ü edebî ve bir anahtar-ı gaybî oluyor. Elbette, menba-ı ulûm ve maden-i esrar ve fıtratın tercüman-ı âyât-ı tekviniyesi ve edebiyatın mucize-i kübrâsı ve lisanü’l-gayb olan Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan, o kanun-u tevafukîyi, işârâtında istihdam, istimal etmesi i’câzının muktezasıdır.
İhtar bitti, şimdi sadede geliyoruz.
Sûre-i Zümer, Câsiye, Ahkaf’ın başlarındaki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b752.gifolan âyetler, sabık ihtarın ikinci noktasında münasebet-i mâneviyesi beyan edildiğinden burada yalnız cifrî remzini beyan edeceğiz. Şöyle ki: İki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b756.gif 800, iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b757.gif100, iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b758.gif 80, iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b759.gif 40, üç http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b760.gif 21, üç http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b761.gif 30, bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b762.gif bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b763.gif 10, Lâfzullah 67, bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b764.gif 70, dört http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b765.gif dört http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b766.gif 124 olup yekûnu 1342 ederek bu asrın şu tarihine nazar-ı dikkati celb etmekle beraber, Kur’ân’ın tenziliyle çok alâkadar bir nura parmak basıyor. Ve o tarihten az sonra Mucizat-ı Ahmediye (a.s.m.) Risalesi ve Yirminci ve Yirmi Dördüncü Mektuplar gibi Risaletü’n-Nur’un en nuranî cüzleri meydan-ı intişara çıkmaları ve Kur’ân’ın kırk vecihle i’câzını ispat eden Mucizat-ı Kur’âniye risalesiyle haşre dair Onuncu Sözün ikisinin ’42’de intişarları ve ’46’da fevkalâde iştiharları aynı tarihte olması bir kuvvetli emaredir ki, bu âyet ona hususî bir iltifatı var.
Hem nasılki bu âyetler telif ve intişarına işaret ederler; öyle de, yalnız http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b767.gif kelimesi Risaletü’n-Nur’un ismine (şeddeli nun, bir nun
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
sayılmak cihetiyle) gayet cüz’î bir farkla tevafuk edip remzen bakar, kendine kabul eder. Çünkü http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b768.gif kelimesi 951 ederek Risaletü’n-Nur’un makamı olan 948’e sırlı üç farkla tevafuk noktasından bakar.
Birden hatıra geldi ki: Bu üç farkın sırrı ise Risaletü’n-Nur’un mertebesi üçüncüde olmasıdır. Yani vahiy değil ve olamaz. Hem umumiyetle dahi ilham değil, belki ekseriyetle Kur’ân’ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sünuhat ve istihracat-ı Kur’âniyedir. Câ-yı dikkattir ki, birinci http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b769.gif olan Sûre-i Mü’min’de http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b770.gif -1- makam-ı cifrîsi, bazı mühim âyetler gibi 1370’e bakıyor. Acaba on beş-yirmi sene sonra başka bir nur-u Kur’ân zuhur mu edecek, yahut Resâili’n-Nur’un bir inkişaf-ı fevkalâde ile bir fütuhatı mı olacak, bilmediğimden o kapıyı açamıyorum.
Yirmi Beşinci Âyet
http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b771.gif -2- âyet-i kudsiyesidir. Bu âyetin mânâ-yı işârîsi, Resâili’n-Nur ile münasebeti çok kuvvetlidir. Bir ciheti şudur ki:
Risaletü’n-Nurun ve şakirtlerinin mesleği, dört esas üzerine gidiyor.
Birincisi tefekkürdür; Hakîm ismine bakıyor.
Biri de şefkattir, hadsiz olan fakrını hissetmektir ki, Rahmân ve Rahîm isimlerine bakıyor.
Hem şu âyet nasılki Resâili’n-Nur’un telif ve tekemmül tarihine tevafukla parmak basıyor; öyle de, http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b772.gif kelimesiyle (vakıf mahalli olmadığından, tenvin, nun sayılmak cihetiyle) makamı 547 olarak Sözlerin ikinci ve üçüncü ismi olan Resâili’n-Nur ve Risale-i Nur’un adedi olan 548 veya 49’a, şeddeli nun, bir nun sayılmak cihetiyle pek cüz’î ve sırlı bir veya iki farkla tevafuk ederek remzen ona bakar, dairesine alır.
Hem ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b773.gif in makam-ı cifrîsi, bir vecihle, yani tenvin, nun sayılsa ve şeddeli iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b774.gif’deki lâm-ı aslî hesap edilse, 205 , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b775.gif telâffuzda
1 Bu kitap, kudreti herşeye galip olan, ilmi herşeyi kuşatan Allah tarafından indirilmiştir. Mümin Sûresi, 40:2. 2 Hâ mim.
Bu kitap, Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir. Fussılet Sûresi, 41:1-2.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
olduğu gibi olsa, 1354 veya 5 eder. Ve diğer bir vecihte, yani tenvin sayılmazsa, 1304 eder. Üçüncü vecihte, yani telâffuzda bulunmayan iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b776.gif hesaba girmezse, 1294 eder.
Birinci vecihte, tam tamına Resâili’n-Nur’un telifçe bir derece tekemmülü ve fevkalâde ehemmiyet kesb etmesi ve fırtınalara tutulması ve şakirtleri kudsî bir teselliye muhtaç oldukları Arabî tarihiyle, şu 1355 ve 54 tarihine, hem otuz bir adet Lem’alardan ibaret olan Otuz Birinci Mektubun telif zamanına, hem o mektubun Otuz Birinci Lem’asının vakt-i zuhuruna ve o lem’adan Birinci Şuânın telifine ve Şuânın yirmi dokuz makamında otuz üç adet âyâtın Risale-i Nur’a işaretleri istihraç edildiği hengâmına ve yirmi beşinci âyetin Risale-i Nur’a îmaları yazıldığı şu zamana, şu dakikaya, şu hale tam tamına tevafuku ise, Kur’ân’ın i’câz-ı mânevîsine yakışıyor, gayet lâtif ve müjdeli bir tevâfuktur.
İkinci vecihte, yani 1304 makamıyla, Risale-i Nur’un tercümanı, Risale-i Nur’un basamakları olan mebâdi-i ulûma besmele-keş olduğu ve fütuhat-ı Nuriyede besmelesini çektiği ve fâtiha-i hayat-ı ilmiyede http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b777.gif okuduğu zamanına tam tamına tevafukla parmak basıyor, arkasını sıvatıyor, "Haydi git, selâmetle çalış" remzen diyor.
Üçüncü vecihte, yani 1293 veya 4 olan makam-ı cifrîsiyle, o tercümanın besmele-i hayat-ı dünyeviyesinin iptidasına tam tamına tevafuk sırrıyla îma eder ki, onun hayatı çok dehşetli dağdağaları ve fırtınaları görmek ve çekmekle beraber, daima Rahmân ve Rahîm isimlerinin mazharı olarak rahmetle muhafaza ve şefkatle terbiye edileceğini remzen mün’imâne haber veriyor. Bu suretle, Kur’ân’ın mânevî i’câzından ihbar-ı gaybî nev’inin bir şuâsını gösteriyor.
Yirmi Altıncı Ayet
Sûre-i Hûd’da http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b778.gif -1- âyetinin iki satır sonra gelen http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b779.gif -2- âyetidir. Şu âyetin şeddeli http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b780.gif ve şeddeli http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b781.gifve şeddeli http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b782.gif ikişer sayılmak ve ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b783.gif deki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b784.gif vakıfta olduğundan http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b785.gif olmak cihetiyle makam-ı cifrîsi 1352 olmakla, tam tamına Resâili’n-Nur şakirtlerinin en meyusiyetli ve musibetli zamanları olan 1352 tarihine tam tamına tevafukla, o acınacak hallerinde
1 O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır. Hûd Sûresi, 11:105. 2 Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır. Hûd Sûresi, 11:108.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
kudsî ve semâvî bir teselli, bir beşarettir. Ve âyetin münasebet-i mâneviyesi bir iki risalede, yani Keramât-ı Aleviyede ve Gavsiyede beyan edilmiştir. ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b786.gif deki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b787.gif kelimesi ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b788.gifdeki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b789.gifkelimesine Kur’ân sayfasında tam müvâzi ve mukabil gelmesi, bu tevafuka bir letafet daha katar. Bu âyetin küllî ve çok geniş mânâ-yı kudsîsinin cüz’iyatından Risale-i Nur şakirtleri gibi teselliye çok muhtaç bir cüz’îsi bu asırda 1352’de bulunduğuna tam tamına tevafukla işaret ederek başına parmak basıyor.
Eğer http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b790.gif kelimesinde vakfedilmezse ve http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b791.gif kelimesiyle raptedilse, o vakit , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b792.gif http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b793.gif olmaz. Fakat daha lâtif tesellikâr bir tevafuk olur. Çünkü http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b794.gif kaide-i nahviyece müptedâdır. http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b795.gif * onun haberidir. Bu haber ise, makam-ı cifrîsi olan 1349 adediyle, 1349 tarihinden beşaretle remzen haber verir. Ve o tarihte bulunan Kur’ân hizmetkârlarından bir taifenin ashab-ı Cennet ve ehl-i saadet olduğunu mânâ-yı işârîsiyle ve tevafuk-u cifrî ile ihbar eder ve bu tarihte Risale-i Nur şakirtleri Kur’ân hesabına fevkalâde hizmetleri ve tenevvürleri ve çok mühim risalelerin telifleri ve başlarına gelen şimdiki musibetin, düşmanları tarafından ihzarâtı tezahür ettiğinden, elbette bu tarihe müteveccih ve işârî, tesellikâr bir beşaret-i Kur’âniye en evvel onlara baktığını gösterir.
Evet ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b796.gif de şeddeli , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b797.gif bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b798.gif sayılmak cihetiyle http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b799.gif 400, http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b800.gif 600; 1000 eder. İki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b801.gif 100; bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b802.gif iki , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b803.gif bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b804.gif 200; diğer http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b805.gif 30, ikinci http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b806.gif 10, iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b807.gif 2, bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b808.gif 3, bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b809.gif 4, 49 eder ki; yekûnu 1349 eder.
Bu müjde-i Kur’âniyenin binden bir veçhi bize teması, bin hazineden ziyade kıymettardır. Bu müjdenin bir müjdecisi bir sene evvel görülmüş bir rüya-yı sadıkadır. Şöyle ki: * Cennette sonsuza kadar kalacaklardır. Hûd Sûresi, 11:108.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
Isparta’da başımıza gelen bu hadiseden bir ay evvel bir zâta, rüyada ona deniliyor ki, "Resâili’n-Nur şakirtleri imanla kabre girecekler, imansız vefat etmezler."
Biz o vakit o rüyaya çok sevindik. Demek o müjde, bu müjde-i Kur’âniyenin bir müjdecisi imiş. HAŞİYE
Yirmi Yedinci Âyet
Sûre-i Saf’ta http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b810.gif -1-’dur. Bu âyetteki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b811.gifcümlesinin makam-ı cifrîsi, 1316 veya 7’dir. Ve bu tarih ise, sabıkan yirmi birinci âyetin hâtimesinde zikredilen inkılâb-ı fikrî sadedinde, Avrupa’nın bir müstemlekât nâzırı, Kur’ân’ın nurunu söndürmesine çalışması tarihine ve Resâili’n-Nur Müellifi dahi ona karşı o inkılâb-ı fikrî sayesinde o nuru parlatmaya çalışması aynı tarihe, hem yedi sûrede yedi defa http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b812.gif -2- aynı tarihe, hem http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b813.gif -3- dahi aynı tarihe, hem http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b735.gif -4- dahi aynı tarihe, hem http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b814.gif -5- dahi şeddeli , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b815.gif bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b816.gifsayılmak ve tenvin sayılmamak cihetiyle aynı tarihe, hem http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b817.gif -6- fermanı dahi aynı tarihe, hem http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b818.gif dahi aynı tarihe bil’ittifak muvafakatları elbette remizden, işaretten, delâletten ziyade bir sarahattir ki, Risale-i Nur o nur-u İlâhînin bir lem’ası olacağını ve düşmanları tarafından gelen şübehat zulümatını dağıtacağını mânâ-yı işârîsiyle müjdeliyor. Hem bu cifrî ve müteaddit ve mânidar tevafuklar ise, kuvvetli bir münasebet-i mânevîyeye istinad ederler.
Evet, Resâili’n-Nur’un 129 risaleleri, 129 elektrik lâmbalarının şişeleri misilli, Kur’ân nur-u âzamından uzanan tellerin başlarına
HAŞİYE
Cihan saltanatından daha ziyade kıymettar bir müjde-i Kur’âniye, bir beşaret-i semâviye bu sayfada vardır.
1 Onlar Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nûrunu tamamlayacaktır¦kâfirler isterse hoşlanmasınlar. Saf Sûresi, 61:8.
2 Bu [hikmetle dolu] kitabın ayetleridir. (Yunus Suresi: 1.)
3 Tâ sin. Bunlar yüce Kur’ân’ın âyetleridir. Neml Sûresi, 27:1.
4 Rabbim beni dosdoğru yola eriştirdi.
5 Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adâlet üzeredir. Hûd Sûresi, 11:56. 6 Onlardan yüz çevir. Enâm Sûresi, 6:68.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
takılıp o nuru neşrettikleri meydandadır. Risale-i Nur’un yarı ismi iki defa bu cümle-i âyette bulunmasıyla o münasebeti pek letafetlendiriyor.
Yirmi Sekizinci Âyet
Sûre-i Tevbe’de
http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b819.gif âyetindeki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b820.gif cümlesi, kuvvetli ve letafetli münasebet-i mâneviyesiyle beraber şeddeli http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b821.gif’lar, birer http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b822.gif ve şeddeli http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b823.gif asıl kelimeden olduğundan, iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b824.gif sayılmak cihetiyle 1324 ederek, Avrupa zâlimleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir suikast plânı yaptıkları ve ona karşı Türkiye hamiyetperverleri, hürriyeti ’24’te ilânıyla o plânı akîm bırakmaya çalıştıkları halde, maatteessüf, altı-yedi sene sonra, Harb-i Umumî neticesinde yine o suikast niyetiyle, Sevr Muahedesinde Kur’ân’ın zararına gayet ağır şeraitle kâfirâne fikirlerini yine icrâ etmek olan plânlarını akîm bırakmak için Türk milliyetperverleri cumhuriyeti ilânla mukabeleye çalıştıkları tarihi olan 1324’e, tâ ’34’te, tâ ’54’te tam tamına tevâfukla, o herc ü merc içinde Kur’ân’ın nurunu muhafazaya çalışanlar içinde Resâili’n-Nur Müellifi ’24’te ve Resâili’n-Nur’un mukaddematı ’34’te ve Resâili’n-Nur’un nuranî cüzleri ve fedakâr şakirtleri ’54’te mukabeleye çalışmaları göze çarpıyor. Hattâ hakikat-i hali bilmeyen bir kısım ehl-i siyaseti telâşa sevk ettiler ve bu itfâ suikastine karşı tenvir vazifesini tam îfa ettiklerinden, bu âyetin mânâ-yı işârîsi cihetinde bir medâr-ı nazarı olduklarına kuvvetli bir emaredir. Şimdi İslâmlar içinde nur-u Kur’ân’a muhalif hâletlerin ekserîsi o suikastlerin ve Sevr Muahedesi gibi gaddarâne muahedelerin vahim neticeleridir.
Eğer şeddeli http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b825.gif dahi şeddeli ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b826.giflar gibi bir sayılsa, o vakit 1284 eder. O tarihte Avrupa kâfirleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmeye niyet ederek on sene sonra Rusları tahrik edip Rus’un ’93 muharebe-i meş’umesiyle âlem-i İslâmın parlak nuruna muvakkat bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resâili’n-Nur şakirtleri yerinde Mevlâna Halid’in (k.s.) şakirtleri o bulut zulümatını dağıttıklarından, bu âyet bu cihette onların başlarına remzen parmak basıyor. Allah’ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nûrunu tamamlamaktan başka birşeye râzı olmaz¦kâfirler isterse hoşlanmasınlar. Tevbe Sûresi, 9:32.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b827.giflar ve http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b828.gifikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdînin şakirtleri olabilir. Her ne ise... Bu nurlu âyetin çok nuranî nükteleri var. http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b829.gif -1- sırrıyla kısa kestik.
Yirmi Dokuzuncu Âyet
Sûre-i İbrahim’in başında http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b830.gif -2- âyetidir. Şu âyetin dört beş cümlesinde dört beş îma var. Mecmuu bir işaret hükmüne geçer.
Birincisi: http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b831.gif cümlesi ifade eder ki: "Kitab-ı Mübîn vasıtasıyla, on dördüncü asırdaki zulümattan, insanlar biiznillâh Kur’ân’dan gelen bir nura çıkarlar." Bu meâl ve hususan nur lâfzı, Resâili’n-Nur’a mutabık olduğu gibi, makam-ı cifrîsi şeddeli, http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b832.gifiki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b832.gif olmak üzere 1338 veya 9 ederek, harb-i umumî zulümatında telif edilen Resâili’n-Nur’un fâtihası olan İşârâtü’l-İ’câz tefsiri, o zulmetler içindeki zuhuru tarihine tam tamına tevafuku ve âyetteki nur kelimesi, Risale-i Nur’daki Nur lâfzına îma ile bakıyor.
İkincisi: http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b833.gifcümlesi evvelki cümledeki Nuru târif ederek der: O nur Cenâb-ı Hakkın izzet ve mahmudiyetini gösteren yoldur. Bu cümlenin makam-ı ebcedîsi 548 veya 50 olarak, Resâili’n-Nur’un şeddeli , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b834.gif bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b835.gif olmak üzere adedi olan 548’e tam tamına tevafuk eder. Eğer okunmayan iki elif sayılsa, mertebesine işaret eden iki farkla yine tam tamına tevafuk eder. Bu îmayı teyid eden, hem letafetlendiren bir münasebet var. Şöyle ki:
Alem-i İslâm’ın adedi 1372 ederek bu asrın zulümleri, zulmetleri ne vakte kadar devam edeceğini, o zulmetlerin içinde bir nur daima tenvire çalışacağını îma ile Risale-i Nur’un tenvirine remzen için en dehşetli asır, altıncı asır ile Hülâgû fitnesi ve on üçüncü asrın âhiri ve on dördüncü asır ile Harb-i Umumî fitneleri ve neticeleri olduğu münasebetiyle, bu cümle makam-ı ebcedî ile altıncı asra ve evvelki cümle gibi
1 Bir damla su denizin varlığına işaret eder. 2 Elif lâm râ. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle inkâr karanlıklarından îman nûruna çıkarman, kudreti her şeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah’ın yoluna kavuşturman için sana indirdik. İbrahim Sûresi, 14:1.
Cevap: İzahtan evvel mühim bir ihtar
http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b836.gif kelimeleri ile bu asra, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid devirlerine îma eder.
Hem, sabık âyetlerde ise, Resâili’n-Nur’un ikinci ismine tevafukla işaret eden umum o âyetler, dehşetli asır olan Hülâgû ve Cengiz asrına dahi îma ederler. Hattâ o âyetlerin hem o asra, hem bu asra îmaları içindir ki, Hazret-i Ali (r.a.) Ercûze’sinde ve Gavs-ı âzam (r.a.) Kasîde’sinde Resâili’n-Nur’a kerametkârâne işaret ettikleri vakit hem o asra, hem şu asra bakıp hiddetle işaret etmişler.
Üçüncüsü: http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b837.gifkelimesindeki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b838.gifbakar.
Dördüncüsü: http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b839.gif cümlesi diyor ki: "1345’te Kur’ân’dan gelen bir nur ile insanlar karanlıklardan ışıklara çıkarılacak." Bu meâl ise, 1345’te fevkalâde tenvire başlayan Resâili’n-Nur’a tam tamına cifirce, hem mealce muvafık ve mutabık olmakla, Risale-i Nur’un makbuliyetine îma, belki remzediyor.
Beşincisi: ’ http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b840.gifdeki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b841.gifkelimesi Kur’ân’a has baktığı için hariç kalmak üzere, http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b842.gifcümlesinin makamı Risaletü’n-Nur’un birinci ismine tam tamına tevafuk etmesi, Risaletü’n-Nur’un, Kitab-ı Münzelin tam bir tefsiri ve mânâsı olduğunu ve ondan yabani olmadığını remzen ifade eder. Çünkü http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b843.gif 382, http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b844.gif 423, http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b845.gif 144, yekûnu 949; eğer tenvin nun sayılsa 999 ederek Risaletü’n-Nur’un (eğer şeddeli , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b846.gif bir http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b847.gifsayılsa) adedi olan 948 (eğer şeddeli , http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b848.gif iki http://www.risaleinurenstitusu.org/t...sikke/b849.gifolsa) 998 sırlı, yani vahiy olmadığını ifade için birtek farkla tevafuk edip ona îma eder.
Elhâsıl: Bu birtek âyette mezkûr beş cümlenin münasebet-i mâneviyeyi gözeterek beş adet îmaları bir kuvvetli işaret, belki bir delâlet hükmüne geçebilir kanaati