-
ÖlÜm GÜnÜ
Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş: 'Bu dünya üç günlük'"
"Bu üç günün bir gününü evvel gidenler götürüyor. Bir günü yaşayanlar için. Bir günü de gelecekler için. Şimdi bizim bir günümüz var. Bir gününü bizden evvel gidenler götürmüş. Bir günü de bizden sonra gelecekler götürecek. Yani bu nedir? Ölüm günü. Bu dünya âleminde bu günler, bu aylar gelip gidecek. Bu bize çok görünen günler bir de bakıyoruz ki, yok olmuş. Beş yıl da olsa yok oluyor; on yıl da olsa yok oluyor. Ne kadar ömrümüz varsa hepsini geçirdikten sonra yok oluyor.
Öyleyse, senin bir günün var, o yok olmaz. O ölüm günü yok olmayacak. Ne ile karşılaşsan o seninle beraber. O yok olmaz. Bugün hasta idin, yok oldu; yarın hasta idin, yok oldu. Nelerle karşılaştın: kâr ettin, zarar ettin; huzurlu oldun, huzursuz oldun, insanlardan eziyet gördün; bunların hepsi yok oluyor. Yok, yok, yok, hepsi yok oluyor. Ya ölüm günü? İşte senin bir günün var: ölüm günün. Ne çıktıysa karşına onunla berabersin. Düşün işte: o bir gün için!"
Beden için ölümü, içine düştüğü çelişkiyle açıklayabiliriz. Ama ruh için? O da acaba kendisiyle düştüğü çelişkiye mi mağlûp oluyor? Yoksa ölüm bir uzlaşmanın getirdiği bir sonsuzluk kapısını mı aralıyor? Bu soruların cevabı yalnızca ölümün kendisindedir: bekleyelim ve görelim. Şeyh efendinin de öyle söylediğini anlatıyorlar: bekleyelim ve görelim, dermiş o da: ölüm günü var mıymış, yok muymuş?