Her seyin hikmetini anlamak.
Her seyin hikmetini anlamak
Sual: Bir sey zararli oldugu için mi haram edilmistir, yoksa haram edildigi için mi zararlidir?
CEVAP
Bu hususta Ehl-i sünnetin iki büyük imami olan Imam-i Esari ile Imam-i Matüridi hazretlerinin görünüste farkli iki ayri kavilleri var ise de, aralarindaki ayrilik lafizda olup esasta birdir. Her ikisi de, Allahü teâlânin haram kildigi, yasak ettigi her seyin kötü ve zararli oldugunu bildirmislerdir. Bu hususta âlimler arasinda ihtilaf yoktur. Mesela domuz eti zararli oldugu için haram kilinmistir. Haram kilindigi için de zararli ve kötüdür.
Allahü teâlânin gönderdigi eski dinlerde, bazi seyleri yemek haram iken dinimizde helal kilinmis, eski dinlerde helal olan, bazi seyler de dinimizde haram kilinmistir. Fakat bunda da bazi hikmetler bulunmaktadir. Bu hikmetler bildirilmemistir. Insanoglu her seyin hikmetini anlamaktan aciz kalmaktadir.
Ilahi hikmetler
Dinimiz, sayisiz varliklarin yaratilis hikmetini açikça bildirmemistir. Allahü teâlânin yarattiklarindaki hikmetlere bakip, gerekli ibreti almayi emrettigi için insanoglu gücü nispetinde ibret almaya gayret etmelidir!
Her varligin yaratilisinda, her emir ve yasakta nice hikmetler vardir. Ölçüsüz konusan bazi kimseler (Bunun hikmeti sudur) diyerek kestirip atiyorlar. Halbuki, (Sayisiz hikmetinden birisi de su olabilir) dense belki daha az hata edilmis olur. Meshur ölçüsüzlerden birisi (Domuz etinin yasaklanmasindaki hikmet, içinde trisin isimli kurtlarin bulunmasidir) demisti. Münkirler ise, (Haram olmasindaki sebep, trisin ise, öldürülmesi mümkün) diyerek kafasina göre haramligini kaldiriyordu. Eger, (Domuz etinin haram edilisindeki hikmetlerden birisi de trisin) denseydi, münkirin itirazina da sebep olmazdi. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdir. Insanoglu, emir ve yasaklardaki hikmetlerden kaçini anlayabilir? O halde insan, akillara hayret ve durgunluk veren sayisiz hikmetlere bakip acizligini idrak etmelidir! Allah’a iman eden, Onun emir ve yasaklarina riayet ederse, huzura kavusur.
Yesile, maviye, denize bakmak göz sihhati için faydalidir. Gökteki yildizlarin, gezegenlerin hepsinin hikmetleri vardir. Bu gezegenler yollarindan azicik saparsa birbirlerine çarpip paramparça olurlar. Yerin içinde maden hazinesi saklidir. Çesitli madenler, kömür, petrol, soguk ve sicak sular, maden sulari, kaplica sulari... Yerin içinde daha neler gizlidir. Yeryüzündekilerin hangi birisini sayabiliriz. Insanoglunun istifadesine verilen çesitli bitkiler, sebzeler, meyveler, hayvanlar bulunur.
Bütün bunlari yerli yerince diledigi gibi yaratan essiz hikmet sahibi Allahü teâlâya hamd olsun. Bunlar Onun varliginin apaçik delilleridir.
Bilmedigimiz birçok hikmetlerin yaninda bildigimiz hikmetler çok azdir. Günes isiginda çesitli isinlar vardir. Isik olmasaydi gözlerden istifade mümkün olabilir miydi? Renkler nasil ayirt edilebilirdi? Günes olmasaydi, gece ile gündüz olmaz, her yer karanlik olurdu. Günes, simdiki yerinden dünyaya çok yakin olsaydi, fazla sicaktan dünyada hiçbir canli yasayamazdi. Günes dünyaya uzak olsaydi, soguktan yine dünyada hayat olmazdi. Günesi böyle dünyaya en uygun uzaklikta yaratan Allahü teâlânin sâni ne yücedir.
Ayin hikmetlerinden birisi, kameri takviminin hesap edilmesine yaramasidir. Bazi geceler ay isigindan da istifade edilir. Med-cezir hadisesi, ayin çekim kuvvetinden ileri gelir. Eger Ay, dünyaya çok yakin olsaydi, med olayi olunca, denizlerdeki sular kabarip dünyayi su altinda birakirdi. Ayi zararsiz, ama faydali bir uzaklikta yaratan Rabbimizin sâni çok yücedir.
Muntazamdir, cümle efalin senin,
Akil ermez, hikmetine kimsenin.
Cevap: Her seyin hikmetini anlamak.
Aklin istedigi ve begendigi yol
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Nakil yolu ile anlasilan, yani Peygamberlerin söyledikleri seyleri, akil ile arastirmaya ugrasmak, düz yolda güç giden, yüklü bir arabayi, yokusa çikarmak için zorlamaya benzer. Yokusa dogru at, kamçilanirsa, çabalaya çabalaya, ya yikilip cani çikar, yahut, alismis oldugu düz yola kavusmak için saga sola ve geriye kivrilarak arabayi yikar ve esyalar harap olur. Akil da, yürüyemedigi, anlayamadigi ahiret bilgilerini çözmeye zorlanirsa, ya yikilip insan aklini kaçirir veya bunlari alismis oldugu, dünya islerine benzetmeye kalkisarak, yanilir, aldanir ve herkesi aldatir. Akil, his kuvveti ile anlasilabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bagliliklari bulunan seyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayirmaya yarayan, bir miyardir, bir alettir. Böyle seylere bagliliklari olmayan varliklara eremeyeceginden, sasirip kalir. O halde, Peygamberlerin bildirdikleri seylere, akla danismaksizin inanmaktan baska çare yoktur.
Peygamberlere tâbi olmak, aklin gösterdigi bir lüzumdur ve aklin istedigi ve begendigi bir yoldur. Peygamberlerin, aklin disinda ve üstünde bulunan sözlerini, akla danismaya kalkismak, akla aykiri bir is olur. Gecenin koyu karanliginda bilinmeyen yerlerde, pervasizca yürümeye ve engin denizde, acemi kaptanin, pusulasiz yol almasina benzer ki, her an uçuruma, girdaba düsebilirler. Nitekim, felsefeciler ve tecrübeleri hayalleri ile izaha kakisan maddeciler, akillari disinda bulunan sözlerinin çogunda yanilmis, bir yandan birçok hakikatleri meydana çikarirken, bir taraftan da, insanlarin seadet-i ebediyyeye kavusmalarina mani olmuslardir. Tecrübelerin disina tasmayan akil sahipleri, bu acikli hâli, her zaman görmüs ve bildirmistir.
Islamiyet’te aklin ermedigi seyler çoktur. Fakat, akla uymayan bir sey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânin begenip begenmedigi seyler ve Ona ibadet sekilleri, eger aklin çerçevesi içinde olsalardi ve akil ile dogru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine lüzum kalmazdi. Insanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ, hâsâ Peygamberleri bos yere ve lüzumsuz göndermis olurdu. Hiçbir akil, ahiret bilgilerini bulamayacagi, çözemeyecegi içindir ki, Allahü teâlâ, her asirda dünyanin her tarafina, Peygamber göndermis ve en son ve kiyamete kadar degistirmemek üzere ve bütün dünyaya, Peygamber olarak, Muhammed aleyhisselami göndermistir.
Ibni Sakka isimli bir âlim, akla çok önem verirdi. Her seyi akilla ispata kalkardi. Allah’in varligini, birligini 99 delil ile ispat eder ve hep bu konu üzerinde çalisirdi. Zamanla aklinin almadigi konular da çikti, süpheleri artti, bocalamaya basladi. Yusuf-i Hemedani hazretlerine bir sey sordu. O da (Otur, senin sözünden küfür kokusu geliyor) buyurdu. Istanbul’a elçi olarak gidince, hiristiyan oldu. Hiristiyan olduktan sonra da, 100 delil ile Allah’in 3 oldugunu ispata kalkisti. (Fetâvâ-yi hadisiyye)
Dinimizin bildirdigi iman, acaba dogru mu diye tahkik edilmez yani arastirilmaz. Iman, Muhammed aleyhisselamin, Peygamber olarak bildirdigi seyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadigina bakmadan, tasdiktir. Akla uygun oldugu için tasdik etmek, akli tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve akli birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Itimat tam olmayinca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba iman ederler) buyurdu. (Bekara 4) Resulü de, (Dini akli ile ölçen kadar zararli kimse yoktur) buyurdu. (Taberani) (Mektubat-i Rabbani, Seadet-i Ebediyye, Faideli Bilgiler, Mizan-ül kübra)