-
Dine Uymak ve Akil.
Dine Uymak ve AkilSual: Bazi kimseler diyor ki:
(Domuz etini iyice kaynatinca bir zarari olmaz. Bir bardak bira, bir damla sarap içmek, vücuda zarar vermedigi için günah olmaz. Gusül ve abdest temizlik içindir. Vücut kirlenmedikçe, gusletmek veya abdest almak mantiksizliktir. Namaz iyi bir jimnastiktir. Ama bugün modern jimnastik sekilleri vardir. Kapanmaktan maksat da erkekleri tahrik etmemektir. Saçin görünmesi erkekleri tahrik etmez. Kapanmasinin hiçbir mantiki sebebi yoktur. Yakin akraba ile evlenmek, çocuklarin sakat olma riskinden dolayi yasaklanmistir.)
Bu konuda ne dersiniz?
CEVAP
Dinimizde bir sey haram ise, hikmetini, fayda veya zararini bilmesek de onun haram olduguna inanmak gerekir. Dinimizin bildirdigi seylere akla uygun oldugu, yahut tecrübe ile anlasildigi için inanmak iman olmaz. Çünkü bu, akli, tecrübeyi tasdik etmek demektir. Haramlarda muhakkak vücuda zarar veren bir sey aranmamalidir!
Bugün tip, her ne kadar hastalik bulastiran etin domuz eti oldugunu tespit etmisse de, domuz etinde bulunan büyüme hormonunun kansere sebebiyet verdigi açiga çikmissa da, domuz eti ile trisinoz hastaligi geçiyorsa da, domuz seridi, mide ve barsak yolu ile kana geçerek, göz, beyin gibi önemli organlarda agir hastaliklara sebebiyet veriyorsa da, domuz eti yiyenlerde, kiskançlik hislerinin dumura ugradigi, namusunu kiskanmadigi ve daha baska zararlari tespit edilmisse de, yine de Mutlaka su sebepten dolayi domuz haram edilmistir denilemez. Fakat hiç zarari tespit edilmese de, dinimiz yasak ettigi için, domuz etini yemek haramdir. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdir. Demek ki, maksat, dinin emrine uymaktir.
Bir yudum sarabin, bir bardak biranin vücuda zarari olmayabilir. Bir damla idrarin da zarari olmayabilir. Ama dinimiz bunlarin damlasini yasak etmistir.
Gusül ve abdest mutlaka maddi kirlerin temizlenmesi için degildir. Öyle olsaydi, su olmayinca toprakla yikanmak, yani teyemmüm emredilmezdi. Halbuki topraga bulastirmak temizlemedigi gibi, üstelik elimizi de kirletir. Demek ki gusül ve abdest, maddi temizlikten çok, manevi temizlik içindir. Hatta manevi temizlik için de degil, sirf emre uymak içindir.
Evet guslün ve abdestin maddi temizlige de faydasi olur. Ama asil gaye maddi temizlik degildir. Modern jimnastik yapilsa namaz kilinmis sayilmaz. Iyi olur diye üç rekatlik bir namazi dört kilsak namaz sahih olmaz. Demek ki, maksat, daha iyi hareket yapmak, daha çok namaz kilmak degil, dinin emrine uymaktir.
Kadinlarin kapanmasinda, erkeklerin tahrik olma sarti yok. Hiç kimse olmasa da, dinimiz, namaz kilarken kapan diyor. Hiç kimse olmasa da evde, açik dolasma diyor. Bunlarin erkekleri tahrikle bir ilgisi yok. Tahrik için olsaydi, cariye denilen kadinlarin baslari, kollari, bacaklarinin açik gezmesine, o kiyafetle namaz kilmasina dinimiz izin vermezdi. Gaye tahrik olsaydi, bir erkek, ana, baci, kardes çocugu, süt kardes, hala ve teyzenin saç, kol ve bacaklari açik yanlarinda oturamazdi. Oturmasina izin verildigine göre, demek kapanma emrinin mutlaka tahrik ile ilgisi yoktur. Tahrik, belki birçok sebepten birisi olabilir.
Demek ki gaye, tahrikle hiç ilgili degildir. Esas gaye, söz dinlemektir. Saçi açmanin insanlara bir zarari yok, saçi kapatmanin mantigi, söz dinlemektir.
Bir erkek, kiz kardesi ile evlense çocuklari mutlaka sakat olur diye bir sey yok. Yabanci ile evlilikte de ayni hastaliklar olabiliyor. Hazret-i Âdem zamanda kiz kardesle evlenmek Allahü teâlânin emri idi. Eger mutlaka çocuklar sakat olsaydi, o zaman Allahü teâlâ bunu emretmezdi. Eger maksat, çocuklarin sakatligi olsa idi, 20 yasindaki bir gencin, artik dogurmalari mümkün degil diyerek, menopoz dönemine giren halasi ile, teyzesi ile evlenmesinde sakinca görülmez, süt kardesle evlenmesi yasaklanmazdi.
Bununla beraber, dinimizin emrinde mutlaka faydalar, yasaklanmasinda da zararlar vardir. Bir emirde hiç fayda, bir yasakta hiçbir zarar görülmese de, bunlara riayet etmek gerekir.
Hüküm koyma yetkisi
Sual: Bazi kimseler diyor ki:
(Namazin nasil kilinacagini, orucun nasil tutulacagini ve benzeri emir ve yasaklari Allah degil, insanlar belirlemelidir. Mesela namaz kilarken herkesin ayak bastigi yere alni koymamali, sandalye veya koltuk üzerine oturup, ayak ayak üstüne atarak ve çagdas jimnastik hareketleri yaparak namaz kilmali; oruç tutarken de, ihtiyaç hissedince, bir sey yiyip içilmeli. Domuz, sarap gibi seyler de sagliga zararli olmayacak sekilde tüketilmeli. Altini ve ipegi de erkekler, kadinlar gibi kullanmalidir.)
Bunlar yanlis degil midir?
CEVAP
Elbette yanlis, hem de çok yanlistir. Dinimizde bir sey haram ise, hikmetini bilmesek de onun haram olduguna inanmak gerekir. Muhammed aleyhisselamin Peygamber olarak bildirdigi seylere, akla uygun oldugu, yahut tecrübe ile anlasildigi için inanmak iman olmaz. Çünkü bu, akli tasdik etmek demektir. [Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamini kabul etmek, inanmak ve hepsini begenmek demektir.] Haramlarda muhakkak vücuda zarar veren bir sey aranmamalidir! Mesela Besmelesiz kesilen kuzu etini yemek haramdir. (Kuzu eti Besmelesiz kesildi diye niye yenmez?) demeye hiç kimsenin yetkisi yoktur. Allah’a inanan kimse, Onun emrine uymak zorundadir.
Dinde hüküm koyma yetkisi Allah’indir. Allah’in koydugu hükme karsi gelinmez. Bu, Allah’in koydugu hükmü begenmemek olur. Allah’in koydugu hükümleri begenmeyen kimse ise Müslüman olamaz.
Bugün tip, insana en çok zarar veren ve hastalik bulastiran etin domuz eti oldugunu tespit etmistir. Zaman geçip fen ilerledikçe, domuzun daha baska zararlari da tespit edilse, yine de (Mutlaka bu veya su sebepten dolayi domuz haram edilmistir) denilemez. Fakat hiç zarari tespit edilmese de, kuzu eti gibi leziz olsa da, dinimiz yasak ettigi için, domuz etini yemek haramdir.
Alkollü içkiler de böyledir. Onlari içmenin hiçbir zarari olmasa da, dinimiz haram ettigi için içmemek gerekir.
Erkege ipek ve altin kullanmanin haram edilmesi de böyledir. Bunlarin hiçbir zarari olmasa da, Allah’a inanan bir Müslüman, Onun emir ve yasaklarina riayet eder.
Allahü teâlâ, isyan edenle itaat edenin belli olmasi için (Domuz eti yemeyin, içki içmeyin) gibi bazi yasaklar koydu. Bu imtihani kazanmalari için Allahü teâlâ kurtulus yolunu da göstermistir. Öyle bir imtihan yapiyor ki, soru ve cevaplarin hepsi bellidir. (Sunlari yapan imtihani kaybeder, sunlari yapan kazanir) buyurulmustur. Imtihani kaybedenleri de Cennete koyabilirdi. Fakat mülk Onun oldugu için, iman etmeyenlere Cennetini haram kilmistir. Hiç kimseyi de gücünün yetmeyecegi islerle mükellef kilmamistir. Herkese akil ve imkan vermis, yapacagi islerde serbest birakmistir. Artik insanlar için hiçbir bahane kalmamistir. (Mektubat-i Rabbani, Hadika, Berika)
Her seyin hikmetini anlamak
Sual: Bir sey zararli oldugu için mi haram edilmistir, yoksa haram edildigi için mi zararlidir?
CEVAP
Bu hususta Ehl-i sünnetin iki büyük imami olan Imam-i Esari ile Imam-i Matüridi hazretlerinin görünüste farkli iki ayri kavilleri var ise de, aralarindaki ayrilik lafizda olup esasta birdir. Her ikisi de, Allahü teâlânin haram kildigi, yasak ettigi her seyin kötü ve zararli oldugunu bildirmislerdir. Bu hususta âlimler arasinda ihtilaf yoktur. Mesela domuz eti zararli oldugu için haram kilinmistir. Haram kilindigi için de zararli ve kötüdür.
Allahü teâlânin gönderdigi eski dinlerde, bazi seyleri yemek haram iken dinimizde helal kilinmis, eski dinlerde helal olan, bazi seyler de dinimizde haram kilinmistir. Fakat bunda da bazi hikmetler bulunmaktadir. Bu hikmetler bildirilmemistir. Insanoglu her seyin hikmetini anlamaktan aciz kalmaktadir.
Ilahi hikmetler
Dinimiz, sayisiz varliklarin yaratilis hikmetini açikça bildirmemistir. Allahü teâlânin yarattiklarindaki hikmetlere bakip, gerekli ibreti almayi emrettigi için insanoglu gücü nispetinde ibret almaya gayret etmelidir!
Her varligin yaratilisinda, her emir ve yasakta nice hikmetler vardir. Ölçüsüz konusan bazi kimseler (Bunun hikmeti sudur) diyerek kestirip atiyorlar. Halbuki, (Sayisiz hikmetinden birisi de su olabilir) dense belki daha az hata edilmis olur. Meshur ölçüsüzlerden birisi (Domuz etinin yasaklanmasindaki hikmet, içinde trisin isimli kurtlarin bulunmasidir) demisti. Münkirler ise, (Haram olmasindaki sebep, trisin ise, öldürülmesi mümkün) diyerek kafasina göre haramligini kaldiriyordu. Eger, (Domuz etinin haram edilisindeki hikmetlerden birisi de trisin) denseydi, münkirin itirazina da sebep olmazdi. Besmelesiz kesilen kuzu eti de haramdir. Insanoglu, emir ve yasaklardaki hikmetlerden kaçini anlayabilir? O halde insan, akillara hayret ve durgunluk veren sayisiz hikmetlere bakip acizligini idrak etmelidir! Allah’a iman eden, Onun emir ve yasaklarina riayet ederse, huzura kavusur.
Yesile, maviye, denize bakmak göz sihhati için faydalidir. Gökteki yildizlarin, gezegenlerin hepsinin hikmetleri vardir. Bu gezegenler yollarindan azicik saparsa birbirlerine çarpip paramparça olurlar. Yerin içinde maden hazinesi saklidir. Çesitli madenler, kömür, petrol, soguk ve sicak sular, maden sulari, kaplica sulari... Yerin içinde daha neler gizlidir. Yeryüzündekilerin hangi birisini sayabiliriz. Insanoglunun istifadesine verilen çesitli bitkiler, sebzeler, meyveler, hayvanlar bulunur.
Bütün bunlari yerli yerince diledigi gibi yaratan essiz hikmet sahibi Allahü teâlâya hamd olsun. Bunlar Onun varliginin apaçik delilleridir.
Bilmedigimiz birçok hikmetlerin yaninda bildigimiz hikmetler çok azdir. Günes isiginda çesitli isinlar vardir. Isik olmasaydi gözlerden istifade mümkün olabilir miydi? Renkler nasil ayirt edilebilirdi? Günes olmasaydi, gece ile gündüz olmaz, her yer karanlik olurdu. Günes, simdiki yerinden dünyaya çok yakin olsaydi, fazla sicaktan dünyada hiçbir canli yasayamazdi. Günes dünyaya uzak olsaydi, soguktan yine dünyada hayat olmazdi. Günesi böyle dünyaya en uygun uzaklikta yaratan Allahü teâlânin sâni ne yücedir.
Ayin hikmetlerinden birisi, kameri takviminin hesap edilmesine yaramasidir. Bazi geceler ay isigindan da istifade edilir. Med-cezir hadisesi, ayin çekim kuvvetinden ileri gelir. Eger Ay, dünyaya çok yakin olsaydi, med olayi olunca, denizlerdeki sular kabarip dünyayi su altinda birakirdi. Ayi zararsiz, ama faydali bir uzaklikta yaratan Rabbimizin sâni çok yücedir.
Muntazamdir, cümle efalin senin,
Akil ermez, hikmetine kimsenin.
Aklin istedigi ve begendigi yol
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Nakil yolu ile anlasilan, yani Peygamberlerin söyledikleri seyleri, akil ile arastirmaya ugrasmak, düz yolda güç giden, yüklü bir arabayi, yokusa çikarmak için zorlamaya benzer. Yokusa dogru at, kamçilanirsa, çabalaya çabalaya, ya yikilip cani çikar, yahut, alismis oldugu düz yola kavusmak için saga sola ve geriye kivrilarak arabayi yikar ve esyalar harap olur. Akil da, yürüyemedigi, anlayamadigi ahiret bilgilerini çözmeye zorlanirsa, ya yikilip insan aklini kaçirir veya bunlari alismis oldugu, dünya islerine benzetmeye kalkisarak, yanilir, aldanir ve herkesi aldatir. Akil, his kuvveti ile anlasilabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bagliliklari bulunan seyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayirmaya yarayan, bir miyardir, bir alettir. Böyle seylere bagliliklari olmayan varliklara eremeyeceginden, sasirip kalir. O halde, Peygamberlerin bildirdikleri seylere, akla danismaksizin inanmaktan baska çare yoktur.
Peygamberlere tâbi olmak, aklin gösterdigi bir lüzumdur ve aklin istedigi ve begendigi bir yoldur. Peygamberlerin, aklin disinda ve üstünde bulunan sözlerini, akla danismaya kalkismak, akla aykiri bir is olur. Gecenin koyu karanliginda bilinmeyen yerlerde, pervasizca yürümeye ve engin denizde, acemi kaptanin, pusulasiz yol almasina benzer ki, her an uçuruma, girdaba düsebilirler. Nitekim, felsefeciler ve tecrübeleri hayalleri ile izaha kakisan maddeciler, akillari disinda bulunan sözlerinin çogunda yanilmis, bir yandan birçok hakikatleri meydana çikarirken, bir taraftan da, insanlarin seadet-i ebediyyeye kavusmalarina mani olmuslardir. Tecrübelerin disina tasmayan akil sahipleri, bu acikli hâli, her zaman görmüs ve bildirmistir.
Islamiyet’te aklin ermedigi seyler çoktur. Fakat, akla uymayan bir sey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânin begenip begenmedigi seyler ve Ona ibadet sekilleri, eger aklin çerçevesi içinde olsalardi ve akil ile dogru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine lüzum kalmazdi. Insanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ, hâsâ Peygamberleri bos yere ve lüzumsuz göndermis olurdu. Hiçbir akil, ahiret bilgilerini bulamayacagi, çözemeyecegi içindir ki, Allahü teâlâ, her asirda dünyanin her tarafina, Peygamber göndermis ve en son ve kiyamete kadar degistirmemek üzere ve bütün dünyaya, Peygamber olarak, Muhammed aleyhisselami göndermistir.
Ibni Sakka isimli bir âlim, akla çok önem verirdi. Her seyi akilla ispata kalkardi. Allah’in varligini, birligini 99 delil ile ispat eder ve hep bu konu üzerinde çalisirdi. Zamanla aklinin almadigi konular da çikti, süpheleri artti, bocalamaya basladi. Yusuf-i Hemedani hazretlerine bir sey sordu. O da (Otur, senin sözünden küfür kokusu geliyor) buyurdu. Istanbul’a elçi olarak gidince, hiristiyan oldu. Hiristiyan olduktan sonra da, 100 delil ile Allah’in 3 oldugunu ispata kalkisti. (Fetâvâ-yi hadisiyye)
Dinimizin bildirdigi iman, acaba dogru mu diye tahkik edilmez yani arastirilmaz. Iman, Muhammed aleyhisselamin, Peygamber olarak bildirdigi seyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadigina bakmadan, tasdiktir. Akla uygun oldugu için tasdik etmek, akli tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve akli birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Itimat tam olmayinca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba iman ederler) buyurdu. (Bekara 4) Resulü de, (Dini akli ile ölçen kadar zararli kimse yoktur) buyurdu. (Taberani) (Mektubat-i Rabbani, Seadet-i Ebediyye, Faideli Bilgiler, Mizan-ül kübra)