2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Benim ve Eshâbımın yolunda bulunanlar.

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    nww Benim ve Eshâbımın yolunda bulunanlar.

    Benim ve Eshâbımın yolunda bulunanlar, doğru yoldadırlar

    Resûlullah Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem ekseriya elinde asâ taşırdı. bir gün kumlu bir arazide, elindeki asâ ile yere düz bir çizgi çekti. O çizginin sağına ve soluna da, balık kılçığı gibi eğik çizgiler çizdi ve “Ey Eshâbım, yerde çizdiğim şu doğru çizgi, Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği yoldur” buyurdu.

    Sonra yanındaki balık kılçığı gibi olan eğri çizgileri gösterip; “Bunlar da bozuk yollardır. Doğru yol, tekdir. Geriye kalan yetmiş iki yol, bozuktur” buyurdu. Eshâb-ı kirâm efendilerimiz; “Yâ Resûlallah! Bu doğru yol hangisidir?” diye sordular. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem cevâb olarak; “Mâ ene aleyhi ve eshâbî” buyurdu.
    Yâni “Mâ”, o yol şol yoldur ki, “Ene aleyhi”, ben o yol üzerindeyim. Yâni doğru yol, benim bulunduğum yoldur. “Ve eshâbî”, ve eshâbımın bulunduğu yoldur. Benim ve Eshâbımın yolunda bulunanlar, doğru yoldadırlar ve bunlar Allah’ın sevgisine kavuşurlar. Diğerleri sapık yoldur ki, bunlar yetmişiki fırkadır ve hepsi Cehennemliktir.
    (Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh)



    NOT;
    Peygamber efendimizin Eshabına 23 yıl boyunca öğrettiği din bilgilerinin tamamı ilk defa dört hak mezhep alimleri tarafından kitaplara geçirilmiştir.
    Bütün Ehl-i sünnet alimleri dört hak mezhebin kurucularının kitaplarından alarak, naklederek din kitapları yazdılar.
    Osmanlı sonrasında Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarından kaynak göstererek nakletmeden, kendi akılları ve görüşleriyle din kitabı yazanlar Peygamber efendimizin bildirdiği doğru yoldan sapmışlardır
    .
    (alıntı)

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart

    “Her kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra peygambere muhâlefette bulunur ve mü'minler (in ittifak ve icmâ ile inandıkları) yolunun başkasına giderse biz onu gittiğine bırakırız ve kendisine cehennemi boylatırız ki o ne fenâ gidiştir.” (Nisâ Sûresi, âyet 115)

    İCTİHAD VE İCMA


    Peygamber Efendimize (s.a.v.) vahiy gelir ve ümmetine tebliğ buyurur idi. Peygamberimizin vefatından sonra ise Kur’ân-ı Kerîm ile, Kur’ân-ı Kerîm’de açıklanmayan meseleler için ise Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine uyarak amel edildi. Ashâb-ı Kirâm, bir meseleyi eğer Peygamberimizin sünneti ile de halledemezlerse re’y ve kıyas ile ictihad ederek amel ederlerdi.
    İslâm çağlarının en hayırlısı sahabe zamanıdır. Onlar hep hidayet yıldızlarıdır. Ashâb-ı Kirâm, ilim ve hikmeti, ilim ve hikmet madeni olan Peygamberimizden almışlardı. Bu gibi incelikleri herkesten iyi bilirlerdi. Kur’ân-ı Kerîm’in tefsiri, onlardan öğrenildi. Bunca hadîs-i şerîfler, onlardan işitildi. Dînin hükümleri, onlardan alındı. Onlardan öğrendiğimiz dînin kâidelerini ele alıp da onların hareketlerini tenkid etmek bizim haddimiz mi?

    Ashâb-ı güzînin ihtilâfları, hep içtihadlarındandı. Dünyâ maksatlarından değildi. Onların pâk ve nurlu kalbleri baş olma sevgisi ve siyasetten uzak idi. İctihadda ihtilaf etseler de hak ve doğruyu anladıklarında hemen doğruya teslim olur; ittifak ediverirlerdi.
    İşte bu cihetle İslâm’ın ilk asrında bir ictihad kapısı açıldı. Gerek Ashâb-ı Kirâm, gerek diğer müctehidler bir meselede ittifak edince artık tereddüd ve şüpheye mahal kalmadı ve işte buna “İcmâ-ı ümmet” denildi.

    Bir meselede ittifak edilerek icma da olmazsa içtihada salahiyetli âlimler içtihat ettiler. Her müctehid, kendi rey’i ile ictihad etti, insanlar da tâbi’ oldukları müctehidin içtihadı ile amel ettiler.
    Peygamberimizin (s.a.v.) vefat buyurdukları gün halife kim olacağı hakkında hadîs-i şerîflerde ona dâir bir açıklık olmadığından Ashâb-ı Kirâm arasında fikir ihtilâfı oldu. Ashâb-ı Kirâm, İslâm milletinin fikirleri bir olarak hareket edip kuvvet kazanması için bir doğru yol aradılar.
    Onların icmâı neticesinde de Peygamberimizin zaman-ı saadetinden sonra hilâfet adı ile bir emaret-i İslâmiyye (İslâm idâresi) teşekkül etti ki âlemde hiç bir vakit öyle üstün bir hükûmet teşkil olunmamıştır.
    (Kısas-ı Enbiyâ, A. Cevdet P.)

    ****************************** ************************
    Kaynak: Fazilet Takvimi 2015
    "Evliyanın kılıcı kınında değildir. Kimseyi kesmezler ama üzerlerine giden kesilir"



Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •