ELLERİN BANA MUSALLA



Eyüp dermansız kaldı, imdat demedi...
Yusuf karanlığa düştü, eyvah demedi...
İbrahim ateşe düştü, yandım demedi...
Hamza kanının yudumlanmasına feryat etmedi...
Bilal kayalar altında kaldı, ezildim demedi...
Unutma!
Sıkıntı, dert, tasa, SEVGİLİ olandan başkasına inmedi...


Biz sevemedik yaratılanı Yaratan’dan ötürü. Yunus mektebinde diz çöküp okuyamadık aşk kitabını. Oysa, varlığın özünde sevda hamuru vardı. O hamuru besleyen aşkın pişmanlık gözyaşı vardı. Adem ile Havva’dan dökülen. Şimdi ezeli pişmanlıklara değil, günübirlik sancılara akar oldu gözyaşlarımız...

Yuzde israr etme,doksanda olur. Insan dediginde noksanda olur. Sakin buyuklenme elde neler var. Bir ben varim sanma, sen yoksanda olur. (..Hz.Mevlana..)

Ne düşünüyorsun?Bir an için sen su olduğunu düşün..Su denli özel, su denli yararlı ve su denli çok; ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın..!

Kim o deme boşuna.. Benim ben. Öyle bir ben ki gelen kapına; baştan başa sen. "(..Özdemir Asaf..)

Yürekte sızısı bulunmayan bilemez elbette hasreti, bilemez elbette vuslatı. Ve gönülden sevmeyen, bir insanı, çiçeği, böceği belki de bir ideali, hasret çekemez. Hani derler ya “Yürek yanmadıkça göz yaşarmaz” diye, hasret bir yürek yangını olup konmadıkça göğüs kafesine, vuslat bir gözyaşı olup dökülmez gönüllere

Konusacaksan öyle bir konuş ki, inanayım.. Ağlatacaksan öyle bir ağlat ki, susmayayım.. Gideceksen öyle bir git ki, ölümüne unutayım; ama seveceksen öyle bir sev ki.. Konuşsanda, gitsende, ağlatsanda seni yüreğimde yaşatayım..!

Çöldeyim, susuzum. Dudağın bana Leylâ.Kuyularda Yusuf’um. Sözlerin bana Züleyhâ.Ateşlerde İbrahim’im. Gözlerin bana deryâ.Sancılar içinde Meryem’im. Bakışın bana İsâ.Yaralar içinde Eyyub’um. Hasretin bana şifâ.Ölüler içinde bir ölüyüm. Ellerin bana musallâ…