Gecenin o büyülü saatlerinde pencereden sızan ay ışığının her bir cilvesinde, Seni düşünüyorum.
Yüreğim, hasretle yanıyor; bir gariplik hissediyorum, içim içime sığmıyor;
can kafesten uçmak istiyor.
Yediğim ekmekte, içtiğim suda, kokladığım gülde,
yağmur damlasında, kar taneciklerinde,
Seni düşünüyorum.
Güneşin her sabah doğuşunda, her akşam gurubunda Seni düşlüyorum;
aşkın kalbimi titretiyor.
Yürüdüğüm yollarda, konuştuğum insanlarda, ikliminde uçuşan
altın kanatlı kuşlarda hep sanatını görüyorum.
Rahmetine sığınıyorum...
Rahmetin; hem hazanı, hem kışı, hem baharı, hem yazı, hem arzı,
hem semâyı, kucaklıyor.
İkliminde fânî olmak,ebetlere yelken açmak istiyorum.
Bazen bir gülün kokusunda, bir güle bakışımda, dokunuşumda,
Habibini görüyorum.
Çiçekler, ötelerden Onun (sas) kokusunu getiriyor.
Kuşlar haber veriyor;
Gözlerim Sevgilinin yolunu ümit dolu bir intizarla bekliyor;
Onun ışığı rûhuma doluyor...
Ey bîçarelerin çaresi, yolda kalmışların, gariplerin,
kimsesizlerin yardımcısı... Ey Mâbûd-u Mutlak!
Kirpiklerimi yıkayan gözyaşlarım, ıslak seccadem,
seherlerde semaya açılan avuçlarım şâhittir; yalan değil sevdam!
Ürperen kalbim, titreyen bedenim, vücudumun bütün zerreleri şâhittir,
Senden başkasına yönelmedim.
Bir tomurcuğun şehbâl açması gibi, Ya Fettâh,
şu kalbi de Sana aç, aç ki kurtuluşa ereyim!