İSLAM DİNİNİN KAYNAĞI



Müslüman, inanç ilkelerini, ibadetlerini ve ahlaki kurallarını nereden alır?

Müslümanın iktisadi, toplumsal ve ahlaksal ölçülere ilişkin kanunlar yaparken başvurduğu kaynaklar nelerdir?

Mutlak olarak sözü dinlenilecek, itaat edilecek, emir ve yasak koyma yetkisinde olan makam hangisidir?



Şüphe yok ki her mümin erkek ve kadın için mutlak olarak sözü dinlenecek ve itaat edilecek, yaşamada ve hüküm vermede kaynak alınacak iki kaynak vardır. Bu iki kaynak Allah'ın kitabı ve O'nun Resulünün sünnetidir. Allah'ın Resulü şöyle buyurmaktadır:



(( تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا بَعْدِي أَبَدًا، كِتَابَ اللهِ وَسُنَّتِي.))



"Sizlere öyle iki şey bıraktım ki bunlara sarıldığınız müddetçe asla sapıklığa düşmezsiniz. Bu iki şey Allah'ın kitabı ve benim sünnetimdir."[1]



Birinci kaynağın korunmasını Allahu Teâlâ üslenmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"O zikri (Kur'an-ı) biz indirdik ve biz onun koruyucusuyuz."[2]



İkinci kaynak olan sünnete gelince; ilk asırlarda yaşayan alimler bütün hadisleri kayda alarak sıhhatli olanları, zayıf ve uydurma olanlarından ayrıştırmışlar ve bu şekilde sünneti muhafaza altına almışlardır. Bu konuda bir çok alim görev üslenerek büyük gayretler sarfetmişlerdir. Bu konuda görev üslenen alimlerden Buhâri, Müslim, Ahmed, Tirmizi, Nesâi gibi alimler onların en önemlileridir. Allah hepsinden razı olsun!



Bize düşen bu iki kaynağa sımsıkı sarılarak bu ikisinde yer alan emir, yasak, kanun ve hükümleri yerine getirmektir.



Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz."[3]

Allahu Teâlâ diğer bir ayette şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Şayet Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın. Şüphesiz ki Allah çok merhametlidir ve bağışlamayıcıdır."[4]



Bu iki kaynak haricinden gelen her türlü söz, hüküm ve görüşleri, bu iki kaynağa uyarsa kabul eder ve şayet uymazsa ret ederiz. İmam Ahmed şöyle diyor: "Herkesin görüşü alınabilir veya ret edilir ancak (Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kabrini göstererek) şu kabirde yatan hariç."



Bu konuda önemle beyan etmemiz gereken konu hükümlerin kabulünün veya reddinin veya doğrusunu yanlışından ayrıştırılması yetkisinin dini ve onun kanunlarını iyi bilen basiretli alimlerde olduğu gerçeğidir. Sıradan kişilere gelince; onlar etraflarında bulunan ilmine güvendikleri, amelini salih buldukları, emanet sahibi, ihlaslı alimlerin görüşlerini ve verdikleri hükümleri alırlar. Şayet bu sıfatlarda etraflarında alim yoksa belde veya ülkeleri dışında bu sıfatlara haiz alimlerin verdikleri fetva ve hükümleri alabilirler. Zira ilim sınır tanımaz. İlim yağmur gibidir. Yağmur yağdığında sınır tanımadan bütün toprakların susuzluğunu zaman ve mekan tanımadan giderir. İslam alimleri de zaman ve mekan tanımama ve fayda verme konusunda tıpkı yağmura benzerler.