Suya ask yazan adamlar gördüm. Suya ask yazan kadinlar. Kitre dolu kaba narin parmaklarini daldirip suya siir okuyan kizlar. Topraktan renk devsirip, renkleri suya dokuyup daha sonra onu kâgitlarda okuyorlardi.
Önce “Ask” suya düstü,
Sonra da “Su” aska yenik düstü.

Ruhun dinginligini anlamak için ebru yapilan suya bakmak yetecektir. Duru, sessiz, sukut gibi firtinayi bekleyen bir su. Kabaracak, cosacak, dalgalanacak sevinçlerin yada hüzünlerin habercisi olacak.

Biraz sonra üzerine damlalar düsüveriyor, degisik renklerde ve tonlarda.
Daha birkaç gün öncesinde yollarda ciddiye alinmadan üzerine basilan çignenen topraklar simdi suyun yüzeyinde baslayacak bir firtinanin hebercisidir.

Düsen her damla daireler çizer. Gücünün yettigince. Ardindan gelen damlaya yer açar daralir sonra. Edebin anlatildigi mekandir bir bakima suya düsen her damla. Açilir askla ve kapanir utanarak. Hesapsizdir düsen damlalar atanin attigiyla kalir ve genisleyebildigi kadardir dünyadaki yeri. Firça darbeleri Ebrucunun haleti ruhiyesini bir nebze olsun yansitir, tedirgin,
sakin, çilgin, dingin. Her bir kelime bir tarzi yada Ebrunun ruh halini yansitir aslinda. Ve bu hareketler sona giden yolda atilan birer baslangiç adimidir.

Ardindan renk renk çesit çesit ebrular geliyor, akin akin yürek yürek. Her çesidin bir hikayesi bir ad vereni var ömürlerini vererek adlarini birakmislar.

Hatip ebrulariyla ölürken, bugün onun mirasi yeni nesillerin ellerinde ölümsüzlüge kosuyor. Suyun saçlarini tariyor ebrucular, suyun rüyasini görüyorlar suyla birlikte. Gidip gelirken tekne boyu, aska adiyorlar çizdikleri suyu.

Ve laleler; bahçelerden önce teknelerde açan laleler. Ardindan kagitlarda yasayan laleler. Boy boy renk renk boyun bükmüs divana durmus laleler.

Ellerin mahareti yüreklerin genisligince güzel, yapanin titizligince hassas laleler. Her ne kadar ögretilmis hareketler olsa da her sanatkarin kendine has bir lalesi ve ruhunun aynasi var. Çünki her Ebrudan dünyada bir tane var. Çünki Insanlarin ruh hallerinden de bir tane var. Hangi mutlulugumuz yada hangi hüznümüzün tekrari varki. Her sey ayni bile olsa ya mekan yada gün degismistir. Ve her hüzün yada her sevinç bir defaliktir aslinda.
Tekneye yazilan her ebru gibi.

Ve güller bütün güzelligiyle sözü susturan güller.
Ve saygiyla birlikte biraz sukut…
Suda açarken suya ah ettiren güller. Ask dedirten yar dedirten. Sevgiliye verilirken baska söze luzum birakmayan güller. Sevgiliye göz atan, sevgiyi en güzel anlatan güller. Ve onu çagiran ve O’na çagiran güller.

Ve Ebrucu Gül isliyor suya Muhammed'i (s.a.v.) çagristirsin diye ve Lale Allah (c.c.)' a yakarsin diye egilen dallariyla. Bu suyun renklerle oynadigi bir ask oyunu. Bu oyunun senaristi Ebrucu. Ebrucu daha çok yüregini yansitiyor suya. Renkleri serpisiyle, renklere hayat katisiyla ve sonunda askini gülle, laleyle ifade edisiyle önce dokunan, sonra okunan bir ask oyunu bu.
Önce “Ask suya düstü,”
Sonra “Su aska yenik düstü”…






alinti