Hazret-i Rahman.



Hepimiz annelerimizin bizlere olan şefkatini, sonsuz sevgisini ve hiç eskimeyen yürekten bağlılığını her zaman hissetmişizdir. "Peki neden annelerimiz böyle engin bir şefkate sahipler?" gibi bir soru hiç aklımıza gelmiş midir? Hem sadece insan türünde değil, hayvanlar aleminde de anneler yavrularını çok derin bir şefkatle kucaklamaktadırlar. Ve bitkiler de öyledir. Bir gönül insanı bu durumu bitkiler aleminden örneklendirirken, "Mesela, incir ağacı kendisi çamur yiyiyor ama yavruları olan meyvelerine halis süt veriyor." der. öyleyse, nedir bütün bir kainatta numâyân bu şefkat ve bu sevginin sırrı; insan kendini meraktan alamıyor.
Meseleyi biraz daha müşahhaslaştırarak açmaya çalışalım: Bir çocuk herhangi bir ihtiyacı olduğunda hep annesini arar; bir şeyden korktuğunda da kendini hemen annesinin kucağına atar. Uykudan ilk uyandığında ilk ağzından dökülen kelime "anne"dir. Karnı acıktığında, susadığında isteyeceğini hep annesinden ister. Hastalandığında annesini sayıklar. Hatta annesi ona kızsa bile o, yine annesinin şefkatli kucağına koşar.
Hayvanlar aleminde de durum bundan farklı değildir. Bir tavuk yavrusunu korumak için ''ya devlet başa, ya kuzgun leşe'' mülahazasıyla gözünü budaktan sakınmaz ve kendi canı uğruna ite, arslana saldırır. Bir kedi geceleri yavrularının başında uyumadan nöbet bekler. Örnekler çoğaltılabilir zira, bu durum umum mevcûdatta genellik arzeder.
Öyleyse yeryüzüne serpiştirilen bu umumî şefkat nereden geliyor? Bu sorunun cevabını da bir misalin içinde arayacak olursak, mesela, toprağın yüzüne vuran su sızıntıları, yerin altında debisi gayet yüksek bir su akıntısı ve bir su kaynağının olduğunu gösterirse, insanlarda, hayvanlarda ve bir bakış açısıyla bitkilerdeki bu küçücük şefkat örnekleri de şefkat kaynağı bir Zat'ı gösterir. Aslında bütün bu şefkat ve merhamet sızıntıları da, bizleri o Şefkat Kaynağı'nı idrak etmeye bir çağrıdır. Zaten bizim vazifemiz de her şeyden bir yol bulup, bütün izafiyetlerin gidip dayandığı o Mutlak Hakîkat'e ulaşmak değil mi!
İşte dünyamızda görülen bu umumî şefkat Cenab-ı Allah'ın Rahman isminden gelen tecellîlerin bir kısım katrelerinden ibarettir. Diğer bir ifade ile, Cenab-ı Allah'ın şefkatine nisbetle dünyada örneklerini müşahede ettiğimiz bütün bu şefkat sızıntıları, Hazreti Rahman'ın engin şefkat denizinden birkaç damla kadardır. Annelerin şefkati de o birkaç damla içinde yerini alır.
Cenab-ı Rahman böyle sonsuz bir şefkatin sahibi iken bizlere bu şefkate karşı lakayt kalmak elbette yakışmaz. Bir anne çocuğunun çok küçük ihtiyaçlarını bile gönülden yerine getiriyorsa, -bilâ teşbih velâ temsil- Rahman olan Rabbimizin bizden gelecek taleplere nasıl cevap vereceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Bir anne hasta çocuğunun başından ayrılmadan her inlemesine “yavrum” diyerek cevap verirken bir kulun yalvarıp yakarmalarına karşılık Rabbi Rahimin ona "can kulum" demeyeceğini söylemek o engin şefkate saygısızlık olmaz mı !
Böyle engin şefkatli Rabbimize, gelin, yalvarıp yakaralım. Bir çocuğun annesinden bir arzusunu ısrarla yerine getirmesini istediği gibi biz de sonsuz merhamet sahibi Cenab-ı Allah'tan isteyeceğimiz şeyleri, mesela, affımızı, bizi mağfiret etmesini, bize peygamberâne bir iman vermesini bütün hâl ve hareketlerimizle, dua cümlelerimizle gecelerin ıssız koylarında yalvarmalarımızla isteyelim ve ısrarla talep edelim. Zira bizim Rabbimiz biz aciz kullarına ''Bana dua edin, Ben de icabet edeyim'' buyurarak kapılarını açık bırakıyor. İşte o zaman mutlaka cevap verildiğine şahit olacak gönlümüzün huzurla, gözlerimizin de yaşlarla dolduğunu görecek, daha dünyadayken Cennetlere girmiş olmanın hazzını duyacağız.