***
DIŞARDA
Points: 10.654, Level: 68
Level completed: 51%,
Points required for next Level: 196
Overall activity: 0%
Achievements

İslamda sağlığın kıymeti

Haftanın Ayeti :
Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir halde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Halbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar(ve buna yanaşmıyorlar)dı. ( Kalem 42,43)
Haftanın Hadisi:
"
derdi de çareyi de verdiği gibi her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeble tedaviye devam ediniz. Fakat haramla tedavi etmeyiniz." (Ebu Davud, Tıb 11)
Muhterem Müslümanlar!
Cenabı
’ın imandan sonra insanları verdiği en büyük ve en değerli nimetlerden biriside sağlıktır. Sağlık olmadan hayatta hiçbir şey olmaz. Çünkü sağlıksız hayatın ne tadı nede bir anlamı vardır. İnsan, hayatını sağlık ve mutluluk içerisinde sürdürdüğü sürece mutlu ve huzurlu yaşar. Bu sayede insan, hayatın tadını da güzelliğini de, ahiret hayatındaki mutlulukları da kazanır. Sağlığı, huzuru, mutluluğu yerinde olmayan bir Müslüman’nın ne kendisine, ne ailesine nede içinde yaşadığı topluma faydası olamaz.
Değerli Mü’minler!
Her zorluğun bir kolaylığı, her yokuşun bir inişi olduğu gibi, yaşlılıktan başka her derdinde bir devası vardır. Cenab-ı
, şifası olmayan bir hastalık yaratmamıştır. Peygamberimiz (S.A.V.) “
şifası olmayan hiçbir hastalık yaratmamıştır.” (1) “İhtiyarlık hariç her hastalığın çaresi ve ilacı vardır.” (2) diye buyurmaktadır. . Bu nedenledir ki İslam dini, insan sağlığına çok önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamberimizin sünnetinde hayatın ve sağlığın Cenab-ı
’ın en büyük emanet ve nimeti olduğu belirtilerek bunların korunması emredilmiştir.
Muhterem Müslümanlar!
Sağlığımızı korumanın iki yönü vardır. Birincisi tedbir, ikincisi tedavidir.
Bulaşıcı hastalıklardan kaçınmak, her türlü temizlik, kurallarına dikkat etmek, her vesileyle ellerimizi sabunla yıkamak, dengeli beslenmek, gıdasız kalmamak, her türlü mikroplu içecek ve yiyeceklerden uzak durmak ve mutlaka bu konuda hekimin tavsiyelerine uymak tedbirdir. Her türlü tedbire ve korunmalara rağmen hastalık gelirse, şifa aramak ve bulmak için gereğini yapmak tedavidir. Bu konuda Peygamberimiz “Ey
’ın kulları tedavi olunuz! Zira
, ihtiyarlıktan başka dermansız bir hastalık vermemiştir.” (3) Cenab-ı
ise Kuran’da “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (4) buyurmaktadır.
Aziz Müslümanlar!
Hayat mücadelesinde başarılı olmak istiyorsak sağlıklı olmak ve sağlıklı yaşamak mecburiyetindeyiz. Çünkü insan oğlu kıyamet gününde, sağlık nimetine değer verip vermediğinden de sorulacaktır. Dünyada huzurlu ve mutlu olabilmek, başkalarına muhtaç olmadan yaşayabilmek, ahirette de hesabı kolay verebilmek için sağlığımıza son derece dikkat etmeliyiz. Kanuni Sultan Süleyman’ın şu veciz sözüyle bitiriyorum.
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Çok Yemenin Zararları
Emir'ul Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çok yemek ve çok uyumak insanın vücudunu bozar ve zararlara sebep olur.” Hakeza Müminlerin Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çok yiyen kimsenin sıhhati azalır ve masrafı kendisine ağır gelir.”
Yine şöyle buyurmuştur: “Çok yemek açgözlülüktendir; açgözlülük de ayıplardandır.”
Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Müminin kalbi için çok yemekten daha zararlı bir şey yoktur. Çok yemek iki şeye neden olur: Kalp katılığı ve şehvet heyecanına.”
Yüce
İsrail oğullarına şöyle buyurmuştur: “Çok yemeyiniz, şüphesiz çok yiyen kimsenin uykusu çok olur, çok uyuyan kimsenin namazı az olur, namazı az olan kimse ise gafillerden yazılır.”
Resulü (s.a.a) ise şöyle buyurmuştur: “Çok yemekten sakınınız; şüphesiz çok yemek, bedeni bozar, hastalıklara neden olur ve ibadet hususunda insanı tembelleştirir. .”
Hakeza Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “
katında dolu karından daha nefretli bir şey yoktur.”
Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlar yiyecekte itidalli olsalardı, şüphesiz bedenleri de itidalli olurdu.”
Resulullah’ın (s.a.a) yiyecek ve içecek hususunda çok ilginç emirler vermiştir. Söylemek gerekir ki bunlar peygamberin ilginç emirlerindendir ve de tıp ilminin kökleridir:
“İştahın olduğunda ye ve iştahın varken yemekten el çek.”
Yemek üstüne yemek şüphesiz sindirim organları için çok zararlıdır. Beden sağlığı için ciddi bir tehdit konumundadır. Tam acıktığında yemek ve tam doymadan yemekten el çekmek bedenin neşat ve esenliğini korumak, ömrün devamını sağlamak, insanın dinamik ve hareketli olması için en büyük ilkedir.
İbretli Bir Hikaye
Meşhur olduğu üzere büyük emirlerden birisi Medine’ye insanları tedavi etmesi için uzman bir doktor gönderdi. Bu doktor bir müddet Medine’de kaldı ama ona müracaat edenler çok azdı veya müracaat eden hiç kimse yoktu. Bu meseleye şaşıran doktor
Resulü’nün (s.a.a) huzuruna vararak şikayette bulundu. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bu şehrin durumu böyledir zira ben insanlara tam iştahları olmadıkça yemek yememelerini ve henüz doymadan yemekten el çekmelerini söyledim.” O doktor şöyle arz etti: “Siz tıp ve sağlığın bütün kanunlarını bu bir emrinizle beyan etmişsiniz. Bu yüzden bu şehrin halkı kolay kolay hasta olmamaktadırlar.”
Ali (a.s) yemeğe başlamak hususunda çok önemli bir tavsiyede bulunarak şöyle buyurmuştur: “Yemeğe tuzla başlayınız. Eğer insanlar tuzda olan faydaları bilselerdi, onu denenmiş ilaçlara tercih ederlerdi.”
Resulü (s.a.a) sıcak yemek yemeyi yasaklamış;
’ın, sıcaklığı gitmiş yemekleri bereketli kıldığını ilan etmiş ve soğuması için yemeğe üfürülmesini de yasaklamıştır.
İnsan yemek yerken yanında bir canlı varsa insanın ona teveccüh etmemesi şiddetle yasaklanmıştır.
Necih şöyle diyor: “İmam Hasan-ı Mücteba’yı (a.s) yemek yerken gördüm, karşısında bir köpek durmuştu, bir lokmayı kendisi yiyor ve bir lokmayı da köpeğe veriyordu. Ona şöyle arz ettim: Neden bu hayvanı buradan kovmuyorsunuz? ” İmam şöyle buyurdu: “Bırak kalsın;
’tan, canlı bir hayvan yemek yediğimde bana bakarken ona karşı ilgisiz kalmaktan haya ediyorum.”
Evet, hem yemek, hem de yedirmek gerekir. Zira yemek bedenin bir gereğidir. Yedirmek ise ahlak ve yüceliğin tecellisidir. İhtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gidermek Hak Teala'nın rahmet lütuf ve mağfiretine sebep olmaktadır.
Bu konuda, aileye, akrabalara ve insanlara karşı sıkı davranmak insaftan uzak bir davranıştır ve de şeytanın rengine bürünmektir.
Hz. Hasan-ı Mücteba (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sofrada on iki haslet vardır ki her Müslümanın onları tanıması gerekir: “Nimeti ve nimet yaratıcısını tanımak, günlük işlerinde hakkın takdirine rızayet göstermek, yemek yerken bismillah demek, yemek yedikten sonra nimete şükretmek, yemek yemeden önce abdest almak, sol tarafına oturmak, üç parmağıyla yemek, parmaklarını yalamak, önüne bırakılandan yemek, lokmayı küçük tutmak, güzel çiğnemek ve sofrada oturanlara az bakmak.”
İmam Rıza (a.s) da şöyle tavsiyede bulunmuşlardır: “Gece az yiyiniz zira; az ve hafif yemek, liyakatinize ve zayıflığınıza yardımcı olur.”
Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kimin
nezdinde tesbihi ve
’ı övmesi çok, yiyeceği, içeceği ve uykusu az olursa, ilahi meleklerin iştiyakına mahzar olur.”
Hakeza
Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Elbise, yiyecek ve içecek hususunda beden ve karınlarınıza insaflı davranınız; şüphesiz bu riayet nübüvvetin bir parçasıdır.”
Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: “Az yemek, nefsin yüceliği ve sıhhatin devam sebebidir.”
Kimse sana özgürlük vermez.Kimse eşitlik veya adalet veya başka birşey veremez.Eğer adamsan, SEN ALIRSIN !!!!