***
DIŞARDA
Points: 47.246, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 75,0%
Achievements


El-Berr (c.c)
EL-BERR (C.C.)
“İyilik ve ihsanı bol olan.”
Bilirsiniz ki şanı yüce olan Allah kullarına kaldıramayacakları yükü vurmaz, onlar için hep iyilik ve kolaylık diler.
İyi kullarını sever.
İnsanlara karşı zorbalık edenleri, halkın boynuna basanları sevmez.
Hatasından dönüp tevbe edenleri bağışlar.
Tek günahı tek günah olarak yazdığı halde, bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar mükâfat verir.
Belki daha da çok, kat kat verir.
O'nun iyiliklerinin ve ihsanlarının bir haddi hududu yoktur.
Öyle ki, en azılı düşmanını rızıksız bırakmaz.
Şeyh Sadi bir hikâye anlatır ki gerçekten ibret.
Şöyle:
“İhtiyar bir mecusî bir odaya çekilmiş, kapıyı üzerine kapamış, kimse ile görüşmüyordu.
Bunun bir putu vardı.
Vaktini hep onun hizmetine hasretmişti.
Birkaç sene sonra o kötü mezhepli mecusiye yapılması lâzım bir iş zuhur etti.
Bîçâre mecusî hemen puta koştu.
İyilik ümit ederek maksuresinin toprağı üzerinde, putun önünde yuvarlandı:
“Hey put! Âciz kaldım, canım boğazıma geldi.
Bana merhamet et, bana imdat elini uzat!” dedi.
Huzurunda birçok niyazlarda bulundu.
Fakat işi yoluna girmedi.
Put insanların mühim işlerini nasıl halledebilir ki.
Kendisinden sineği kovamaz.
Bunun üzerine mecusî fena kızdı, putu tahkir etmeğe başladı:
“Bu kadar senedir sana taptım.
Hizmetinde bulundum.
Yapılması mühim bir işim var.
Yapmıyacak olursan beni bırak, Cenâb-ı Hak'tan dilerim' dedi.
Mecusî daha putun karşısında, yüzü toprakta iken, pâk ve münezzeh olan Cenâb-ı Hak onun muradını hasıl etti.
Hakikatleri aramak, taramak ile meşgul bir zât (Allah'ın bir velî kulu) mecusinin işine hayrette kaldı, düşünceye daldı.
O, kendi aklınca şöyle diyordu:
“Bir sersem, âdi, bâtıla tapan, başı henüz puthane şarabı ile sarhoş, gönlünü küfürden, elini hiyanetten yıkamamış iken Allahü Teâlâ onun muradını verdi.
(Bu nasıl iş yâ Rabbi?)”
İşte o iyi kalbli zat bu işin sırrını düşünmekle meşgul iken, gönlünün kulağına şöyle denildi:
“O aklı eksik ihtiyar, putun önünde çok yalvardı.
Fakat sözü makbule geçmedi, istediği olmadı.
Sonra bizi andı, eğer bizim dergahımızda da kabul edilmeseydi, sanem ile Samed arasında ne fark olurdu?”
Ey dost!
Gönlünü Samed'e bağla ki, insanlar sanemden daha âcizdirler.
Eğer bu kapıya baş koyarsan, eli boş dönmek muhaldir.”
Gerçekten ibret değil mi?
İşte Zât-i Kibriya kullarına karşı bu kadar kerem sahibidir.
Bizim putçular nerdesiniz?
Haydi dönün Rabbinize!.. Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 263-265.
Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
13.Asrın Müceddidi
BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ