***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Müslüman olan Budist Rahip: İslam’la Yeniden Doğdum
Müslüman olan Budist Rahip: İslam’la Yeniden Doğdum
Adem ÖZKÖSE
Müslüman olmadan önce ismi Sanyo Srivarom olan Eski Budist Rahip Müslüman olduktan sonra ismini Muhammed Faysal olarak değiştirmiş. Ailesiyle birlikte Tayland’ın kuzeyindeki Nakonpanon Bölgesi’nde yaşayan Muhammed Faysal bir taraftan İslam’ı öğreniyor, diğer taraftan da Taylandlı Budist gençlere Kur’an’ı anlatıyor. “Müslüman olduktan sonra dünyaya yeniden geldiğini ve İslam’la yeniden doğduğunu ” ifade eden Faysal’ın hidayet öyküsü son derece ilginç. Evindeki radyonun frekanslarını karıştırırken Kur’an’dan surelerle tanışan Faysal, Kur’an Sureleri’nin peşine takılır ve bu yolculuğun sonunda Müslüman olmaya karar verir. Faysal’ın ibret ve derslerle dolu hidayet öyküsünü ilginize sunuyorum.
Adem ÖZKÖSE : Müslüman olmadan önce uzun zaman bir manastırda yaşamışsınız. Bize manastırdaki yaşamınızdan bahseder misiniz? Manastırda bir gününüz nasıl geçiyordu?
Muhammed FAYSAL : Nakonpanom’daki manastırda yaşları 7 ile 50 yaş arasında değişen 40’dan fazla öğrenci vardı. Ben de 12 yaşımdan itibaren rahip olabilmek için manastırda eğitim almaya başladım. Sabahleyin büyük zil çaldığında hep birlikte Buda’nın önünde toplanıyor ve ona ibadet etmeye başlıyorduk. Budist inancına göre Buda’nın önünde okunması gereken bazı sabah zikirleri vardır. Manastırdaki öğrencilerin her biri bu zikirleri okuyorlardı ve Buda’ya ibadet ediyorlardı. Her günümüz oruçlu geçiyordu. Fakat bizim tuttuğumuz oruçlar Müslümanların oruçlarından farklıydı.
Adem ÖZKÖSE : Budistlerin tuttukları orucun Müslümanların tuttukları oruçdan ne gibi farkları var?
Muhammed FAYSAL : Budistlerin tuttukları oruç esnasında su içmek ve bazı meyveleri yemek serbesttir. Oruç tutarken pilav veya içinde pirinç olan yemekleri yememiz ise kesinlikle yasaktı.
Adem ÖZKÖSE : Manastırda rahip olmak için ne tür bir eğitim alıyordunuz?
Muhammed FAYSAL : Öncelikle davetçi olmak için eğitim görüyorduk. Davetçi olanlara Neyn adı veriliyordu ve Neynler 5 seneye yakın eğitim görüyorlardı. Neyn olduktan sonra 5 sene daha eğitim görüp Pra seviyesine yükseliyorsunuz. Pralar Budizm inancına göre manevi mertebeleri yüksek olan din adamlarından oluşuyordu. Ben de Müslüman olmadan önce Pra makamına ulaşmış bir din adamıydım.
Budistler Neye İnanır?
Adem ÖZKÖSE : Budistlerin inançlarından bahseder misiniz?
Muhammed FAYSAL : Budistler başkasını doğurmayan ve başkaları tarafından doğurulmayan bir güce inanıyorlar. Budizm inancına göre bu gücün yeryüzünde özel bir mekanı yoktur. Budizm’in başlangıcı Nepal’dir. Budistlere göre Nepal Meliki Sututana’nın Sittata isminde bir oğlu vardır. Melik Sututana oğluna yaşayıp mutlu olması için en güzel dünyevi zevkleri sundu. Fakat Oğul Sittata’nın kalbi dünyevi zevklerden dolayı tatmin olmadı ve Sittata sarayı terk ederek ormandaki bir mağarada tek başına yaşamaya başladı. Melik’in oğlu Sittata diğer bir ismiyle Buda dünyevi zevklerden uzaklaşıp meditasyon yapınca gökyüzünden bir melek Buda’nın yanına gelerek onun ruhunu aldı ve Buda’nın ruhu gökyüzüne yükseldi. Buda gökyüzünün ilk basamağında zinakarlarla karşılaştı. Dünyada zina yapanlar bu basamakta işledikleri günahın cezasını ödüyorlardı. İkinci basamakta ise içki içenlerle karşılaştı. Onlar da acı çekiyorlardı. Daha sonraki basamakta başkaları hakkında dedikodu yapanları gördü. Daha sonraki katta ise hırsızlar vardı. Buda’nın ruhu bu şekilde gökyüzündeki 7 katı gezdi ve Buda yaratılışın gayesini anladı. Budizm insana “dünyevi zevklerden kendini koruyup nefsini yenebilirse büyük güce ulaşabileceği ve gerçek mutluluğu hissedebileceği ” mesajını verir.
Adem ÖZKÖSE : Müslümanlarla ilk defa nerede tanıştınız?
Muhammed FAYSAL : Manastır’da Pra seviyesine ulaştıktan sonra 2000 yılında Tayland’ı ve Malezya’yı baştan aşağı gezmeye karar verdim. Malezya’ya geçtiğimde Müslümanlar Ramazan’a girmişlerdi. Klantan’ı gezerken mescidden Kur’an sesi geldiğini duydum ve insanların toplu halde mescide gitmeleri dikkatimi çekti. Mescide girip insanların neler yaptıklarını, Müslümanlar’ın Allah’a nasıl ibadet ettiklerini görmek istedim ve Müslümanlarla ilgili ilk gözlemlerimi bu mescidde yaptım.
Kur’an’la İlk Tanışma
Adem ÖZKÖSE : İslam’a girmeye nasıl karar verdiniz?
Muhammed FAYSAL : Daha sonra eve döndüm ve bir gün radyoda frekansları dolaşırken İslam’ı anlatan bir adama rastladım. Adam besmelenin manasını açıklıyordu. İlgimi çekti ve dinlemeye başladım. Besmelenin anlamından çok etkilendim. Besmeleden sonra aynı adam bu sefer de Fatiha suresi’nin tefsirini yapmaya başladı. Fatiha suresi’ni dinledikçe içimde ağlama duygusu oluştu. Radyonun başında bir taraftan dikkatlice Fatiha suresi’ni dinliyordum; diğer taraftan da ağlıyordum. Duyduklarım beni düşünmeye sevk eden etkileyici ifadelerdi.
Adem ÖZKÖSE : Hangi Radyoyu dinliyordunuz?
Muhammed FAYSAL : Tayland’ın başkenti Bankong’ta yayın yapan Adaletin Sesi isimli bir radyoyu dinliyordum.
Adem ÖZKÖSE : Bu radyo Müslümanlara ait bir radyo mu?
Muhammed FAYSAL : Hayır. Müslümanalara ait değil. Sahibi Taylandlı bir işadamıydı. Fakat Müslüman bir cemaat Ramazan ayı nedeniyle bu radyoyu bir ay boyunca kiralamış. Müslüman davetçiler her gün radyodan insanlara İslam’ı anlatıyorlardı. Ben de sürekli olarak bu radyoyu dinliyordum. Özellikle Kur’an sureleri’nin tefsirlerini dinlemeyi çok seviyordum ve Kur’an’dan çok etkileniyordum. Yolda yürürken sürekli radyodan dinlediğim surelerin tefsirlerini düşünüyordum. Ayrıca bir cami ile karşılaştığımda uzun uzun camiyi seyrediyordum ve kalbime huzur geliyordu. İslam’a girmememe rağmen kalbimde camilere girip Allah’a ibadet etmek ve O’na yalvarma isteği oluşuyordu. Radyodan dinlediğim Kur’an Sureleri’nin tefsirleri sayesinde gerçeğin Kur’an’da olduğunu anlıyordum. Kur’an Sureleri’nde anlatılanların bir insan sözü olamayacağını, bu sözlerin ancak ilahi bir güç tarafından gönderilebileceğini düşünüyordum. Ayrıca İslam’la ilgili normal vakitlerde aklıma gelen sorulara bir gün sonra radyodaki tefsir sohbetinde cevap buluyordum. Bu durum beni şaşırtıyordu. İnanın bu durumu çok yaşadım.
Surelerle Gelen Hidayet
Adem ÖZKÖSE : Bunu biraz daha açar mısınız?
Muhammed FAYSAL : Mesela gece yatmadan önce İslam’la ilgili aklıma içinden çıkamadığım, cevabını bulamadığım sorular geliyordu. Daha sonraki gün radyoyu açıp Kur’an’dan herhangi bir surenin tefsirini dinlediğimde bir gün önce aklıma gelen soruların cevaplarını Kur’an Sureleri’nde buluyordum. Daha sonraları Allah’ın açıkça Müslüman olmam için bana yardım ettiğini fark ettim. Rabbim benim için hidayet yolunu açıyordu. Hayatım da yavaş yavaş değişmeye başladı. Artık Buda’nın heykellerinin bulunduğu mekanlara gitmek istemiyordum. Yapmak istediğim tek şey radyodan Kur’an sureleri’nin tefsirlerini dinlemekti. Ağlayarak Allah’a dua ettim ve şimdiye kadar kendisinin dışında başka ilahlara taptığım için O’ndan özür diledim. Bir hafta boyunca evden dışarı çıkmadım ve kimseyle konuşmadım. Sadece Rabbimle başbaşa kaldım. Bu bir hafta içinde ayrıca radyoda dinlediğim Kur’an Sureleri’ni tekrar düşündüm ve kesin olarak Müslüman olmaya karar verdim. Tayland’dan ayrılarak Malezya’ya gittim. Malezya’da sokakta gördüğüm Müslümanlardan birine Müslüman olmak istediğimi ve bana yardımcı olmasını söyledim. Bana yardımcı olmasını istediğim adam sokakta bir şeyler satıyordu. Bu adamla birlikte Malezya’nın Klantan Bölgesi’ndeki İslam Mescidi’ne gittik ve insanların huzurunda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum. O andan itibaren dünyaya yeniden geldiğimi, İslam’la yeniden doğduğumu hissetmeye başladım.
Adem ÖZKÖSE : Aileniz Müslüman olmanızı nasıl karşıladı?
Muhammed FAYSAL : Müslüman olduktan sonra 4 ay daha Malezya’da Müslümanlarla birlikte kaldım. Bu 4 ay içinde İslam’la ilgili temel bilgileri öğrenip ailemin yanına Tayland’a geri döndüm. Eve dönünce Müslüman olduğumu ilk olarak anneme haber verdim. Annem delirdiğimi söyleyerek, bana son derece şiddetli bir şekilde tepki gösterdi. Fakat zamanla benim Müslüman olmama alıştılar ve beni bir Müslüman olarak kabul ettiler. Tayland’a döner dönmez çevremdeki arkadaşlarımı İslam’a davet etmeye başladım ve davet çalışmalarım şu anda da devam ediyor.
Adem ÖZKÖSE : Sizin yaptığınız davet çalışmalarıyla şimdiye kadar Müslüman olan kimseler oldu mu?
Muhammed FAYSAL : Şu ana kadar olmadı. İnşallah ilerde olacak. Müslüman olduğum için daha önceleri bana deli gözüyle bakan Budist arkadaşlarımın bir çoğu bugün benden kendilerine İslam’ı anlatmamı istiyorlar. Ben de sabırla onlara İslam’ı anlatmaya devam edeceğim. İslam’ı iyi bilen, insanlara yaşantısı ve ahlâkıyla örnek olacak İslam davetçileri’ne ihtiyacımız var. İslam ilk başlarda dünyaya davetçiler vasıtasıyla çok kısa bir zamanda yayılmıştı. Endonezya ve Malezya’daki insanlar hep davetçiler vasıtasıyla İslam’a girmişlerdi. Fakat daha sonraki devirler Müslümanlar davet çalışmalarını terk ettiler. Tayland’ın bazı bölgelerinde hayatları boyunca Müslümanlarla hiç karşılaşmamış insanlar var. Bu insanlara mutlaka Kur’an’ın, İslam’ın mesajını taşımalıyız ve onlara Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı anlatmalıyız.