Sen uçurtmaların kanadında asılı duran rüzgar...
Mevsimlik bir çiçeksin son baharı bile beklemeyen...
Sen çocuksun asla öyle kalmayacak olan,
biliyorsun büyümek çirkinleşmek...
Bir yağmur damlasısın çorak toprağa düşen heyecan verici,
ve bazen bir bebek gibi sevimli...
Sen aslında boş bardağı dolduran ferahlatan su,
aynı zamanda kanamalı bir hasta için acil kansın...
Sen elimi alnıma koymadan güneşe bakmaksın
ve usul usul sokulmaksın, ana kucağı gibi...
Bir idam sehpasında ölümü beklerken geçen zamanda,
papatyalar toplamaksın sonsuz kırlarda...
Sen gün geceye doğru kayarken yıldızları sayma cezasısın,
ve seyre dalmak mücevher sandığı misali yakamozları...
Sen anlatılması mümkün olmayan yürek yangını,
ve çocukluğumun en masum halisin...
Sen ölümü düşlemek hayatın baharında,
ve ölmek bir ilk yazda sessiz ama aynı zamanda usulca...
Sen en kötü ihanet planlarının içinde
omuz vermeksin ince bir tebessümle cana...
ve en zamansız acılarımda göğsümde bir yangınla...
Sen korkunç kabuslardan kan ter içinde apansız uyanışım,
Hayata tutunma gerekçem olan hayallerimin sarhoşluğu...
Sen kendimle her kalışımda çığlık çığlığa susmalarımsın…
Ve bazen bütün hislerimi özgür bıraktığım
en güvenilir yanım, kimseden korkmayan bakışımsın...
"A"cıya "Ş"ikayetsiz "K"atlandığım=AŞK’ımsın.
Sen benim öbür yarımsın…
Öbür Yarımsın…