Çeşit çeşit kapılar vardır.
Tahta kapılarçelik kapılar
demirden kapılar.
Bazıları açıktırbazıları yarı aralık
bazıları ise sıkı sıkıya kapalı…
Her insanın diğeriyle kurduğu ilişkide sınırları vardır. Bu sınırlar zorla geçildiğindekarşı taraf kendisini işgal edilmiş hisseder. Gücü yeteceğini düşünürse karşı koyar
yetmeyeceğini düşünürse de ya boyun eğer
ya da kaçar. Her halükarda diğerini hiçe indirerek
sınırları zorlayan kaybetmiştir.
Her ne kadar görünürde kendisini kazanmış gibi hissetse dezorla sınırlarını geçtiği insanın ruhuna asla ulaşamayacaktır. Belki yanında tutabilir. Belki de karşısındakine sahip olabilir ama tatsız tuzsuz bir sahiplenme olacağı kesindir. Bir süre sonra da pişmanlık ve karşılıklı sıkıntılar başlar.
Erkek veya kadın hiç fark etmezkarşıdaki insanın kapısı
kalbi ve gönlü sizi almaya izin vermiyorsa zorla kendinizi içeri sokmaya çalışmayın. Eninde sonunda başınız ağrır. Kapıyı çalın ve geri çekilin beklemenin erdemi
kapıyı kırarak girmekten daha fazla mutlu edecektir inanın. Kaybetmeyi göze alan kazanacaktır zira…
Bazen kapıyı yeniden çalmak gerekebilirusulca seslenmek. Eğer kapının açılacağı varsa açılacaktır. Kişi kendisine düşeni yaptıktan sonra karşıdakinin iradesine saygı duymayı bilmeli ve beklemeyi öğrenmelidir.
Düşünün ki sizin kapınızı zorla kırarak açtırıyorlargelene hoş geldiniz der misiniz? Hiç sanmam. Diyorsanız o zaman kendinizi bir daha gözden geçirme zamanı gelmiştir.
İlişkilerde de durum aynıdır.
Konuşmak istemeyen insanı zorlamakevlenmek istemeyenle ille de evleneceğim diye tutturmak
gelmek istemeyen insanı gelmeye mecbur etmek hep problemlidir. Bir danışanım platonik olarak sevdiği ve defalarca arkadaşlık teklif ettiği bir genç kadından ‘‘evet’’ cevabını bir türlü alamayınca deliye dönmüştü ve ‘‘bana hayır diyorsa çıksın karşıma öyle söylesin
yüzüme karşı söylesin diye kendini bitiriyordu .’’ Oysa genç kız anlattığı kadarıyla değişik yollarla böyle bir şey istemediğini defalarca ifade etmişti.
Ama delikanlımız istediği cevap dışında her şeye kapalı olduğu için kızın üstüne daha fazla gitmiş ve onu korkutmuştu…
Bazı insanlar o denli ısrarla kapı çalarlar ki kapının arkasındakinin kapıyı açacağı varsa da korkusundan açamaz. O yüzden kapıyı nasıl çalacağını öğrenmeli insanlar. Ne kadar bekleyeceğini…
Çocuklarımızla ilişkilerimizde de bazen anne-baba olmanın sınırlarını aşıp çocuklarımızın kapılarını çok zorladığımız oluyor. Çocuğun dünyasını bilmedenkapısının küçüklüğünü görmeden
hazır olmasını beklemeden olanca gücüyle dalabiliyorlar. Anne-baba olmak istediği gibi çocuğun dünyasına müdahale etmeyi gerektirmemeli oysa.
Bazı anne-babalarda çocukların kapısını bir kırıyorlar ortalık toz duman. Bu incinmişlikle çocuk bir daha kendine gelemiyor. Kimselere güvenemiyor. Anne babası bile böyle yaptıysa diğerleri neler yapmaz ki diye düşünerek tüm insanlarla arasına demirden kapılar inşa edebiliyor
Özel hayatın dokunulmazlığı vardır. Bu hukukta ve dinde böyledir. Teklif var ısrar yoktur. Her isteyen elini kolunu sallayarak evimize nasıl giremiyorsaaynı şekilde insanların özel dünyasına da saldırganca giremeyiz. Bu dünya psikolojik dünya olabilir
gönül dünyası olabilir… Ancak belli bir nezaketli tavrı takınarak kapılarına gidip çalabiliriz.
Açarlarsa ne ala…
Açmazlarsadeğiyorsa bekler ve hazır oldukları zamanı kollarız. Özellikle çocuklarımız için küsmeden kızmadan. Diğerleri içinde açmazlarsa da kırarak girmeyiz onurumuzla başka bir kapıya yöneliriz. Yoksa zillet kaçınılmaz.
Her günümüz birilerinin kapılarını çalmakla ve birilerine kapılarımızı açmakla geçiyor. Umarım doğru insanlara kapımızı açıp doğru insanların kapısını doğru bir üslupla çalabilmeyi bir an önce öğreniriz. Yoksa yapış yapış bir hayatkırılmış kapılar ve kalpler
dağılmış ve dağıtanını da yutmuş yaşamlar diz boyu…
Nazlı Özburun
Evlilik ve Aile Danışmanı – Sosyolog