Ebu Hureyre’den (ra): Rasulullah (sav) buyurmuştur:Mîrim
İmanca en mükemmelinizahlakça en güzelinizdir. En hayırlınız
kadınlarına karşı iyi davrananınızdır.
Seçme Hadisler181
“Elbet sefil olursa kadınalçalır beşer”
(Tevfik Fikret)bilir misin
kadın bizim an’anemizde beyaz bir çiçek gibidir
mavi bir ışık gibi; hani el değince bozulan ve gölge düşünce küsen…
Lekesi olmaz kadının ve asla leke kondurulmaz. Böyle kavl ü karar kılınmış ezelden mîrimböyle yazılmış alnımıza emanet kaderleri. Bereket fidanlarını büyüten süslü bahçelerce verimli kıldılar kendilerini kadınlar
serdiler ayaklarımıza mutluluğu
sevinci. Kahkahalarında papatyalar açtı hep.
Evren yüklü çağrıların başlığıdır bir kadın mîrimhayat yüklü güzellemelerin kafiyesidir. En kara ilk akşamlarda bahtımıza en parlak doğan ilk yıldızdır o. Şen sahnelerin perdesini açan da
kapayan da hep bir kadındır yüreklerde. Bir kadın mutlu ise elbet mutludur erkek de. Ev yapan ve ev yıkan da; karları toprak eden ve yeşili yaprak eden de odur. Hanım da
hanımcık da; sevgili de
sultan da…
Gözüm cânım efendim sevdiğim devletlu sultanım.
* * *
Düşün bir mîrimdüşün bir; hangi kara geceydi terk ettiğinde
ya ki ihmal ettiğinde onu? Düşün bir
adını hangi kurşunî gecede silmiştin kitaplardan; ve hangi çiçekti onu sana hatırlatan laciverd akşamlarda?!.. Bir şarkı var mıydı mehtaba karşı birlikte söylediğiniz
ya bir türkü ıssız tarlalarda?.. Çoğalan hangi salıda bağırmıştın yüzüne karşı ilkin; ve hangi pazarda çatılmıştı kaşlar; mîrim
düşün bir!.. Sığ rüzgârlardan kaçırıp “Evim evindir!” diye peri masalları vadettiğini ne vakit unutmuştun? Yalnızlığın tenhalaşan sokaklarında hangi ayın hangi gününde çalmıştın kimliğini yeni bir kimlik vadederek?!.. Hatırlıyor musun mîrim
hangi mevsimdi atları çalınmış arabalarda bir başına bıraktığında onu?!.. Ne kadar da erken unutulmuş o sözler
şu yeminler
öteki hayaller mîrim
ne kadar da erken!..
Cemrelerdi umutlarınız hani mîrimbirlikte havaya ve suya ve toprağa düşürülecek… Yağmalanmış kentlerin kapısında o hâlde neden ağlıyor bir kadın mîrim
neden ağlıyor
gözyaşları inci-mercan?!. Paramparça damarların yanık türküsünde seni okuduğunu bilmez misin mîrim; azgın hecelerin koşuştuğu sayfalarda sevgini yazdığını duymaz mısın?!. Ya zebercetlerden hareli ağıtlar yazdığını kaldırımlarda nicedir; ve nicedir hicranın böğrüne ciritler sapladığını savaş meydanlarında?!.. Ertelenmiş hayatları âriyet umutlara katıştırıp bebesine süt yaptığı gecelerde söndürülmüş kandillerin fitilince yandığını; ve kırk kere kırdığın kalbin kırk bir kez seni anarak bütünlendiğini anmaz mısın?!..
Ecel akıncıları gelmeden mîrimdurma
var git
tut ellerini ve sevdiğini söyle ona
sevgini söyle. Kerpetenler bir bir sökmede çivilerini yapının ve bir çocuk belki bir kilim deseninden damperli kamyonuyla şefkat kumlarını toplamaya çalışmakta. Bir baba nedir ki mîrim
bir anne olmadan; gülü solan bir dal nedir ki?!..
Mîrimvar git
aklını bulandıran zulümleri yıka elinden ve ver hakkını her dem taze baharın. Yakasına bir beyaz çiçek tak; yaprağı tebessüm
tomurcuğu sevgi olsun. Sonbaharlarca savrulan hasretleri topla bir bir
saman sarısı rüzgârlar alıp götürmeden. Son kuşlar da göçmeden bir sıcaklık sun kadına
bir ışık yak ruhunda
bir mavi ışık.
Senin nâzenîne nâzenîn işler münâsiptir.
Ayetlere adanmış bir doğum sonrasında mîrimkır saçlı kentlerin yorgun düşüncelerini sil hafızandan ve her günü bir tesbih tanesi gibi zikrederek yıldız topladığın gecelere yaz. Masalın en trajik yerinde çatıver iki tel saçı birbirine ve yağsın üzerine çareler
umutlar
ihsanlar
lûtuflar ve keremler…
Havaî fişeklerin renkleri yağıyor üstüne mîrimhissediyor musun?!..
Prof. Dr. İskender Pala