kibrit çöpleri ve biz



Kibrit çöpleri insanların yaşantılarına benzetilir.
Kibrit kutusu da insanın yaşadığı topluma.


Bazı çöpler vardır, bir amaç için yanarlar.

Kimi bir sigara yakar, kimi bir ocak, kimi boş yere yanıp tükenir hiçbir işe yaramadan.


Kimisi bir ormanı, bir evi, büyük bir alanı yakar kül eder, kendisiyle birlikte...

Kutuya baktığımızda hepsi aynı gibi görünse de birbirinden farklıdır. Bazıları yanmayacak kadar incedir, yakarken kırılır zannedersin ama en iyi onlar yanar. Bazıları da epeyce kalın zannedersiniz, yeri göğü yakacak ama “foss” der kendi bile yakamaz.


Kimileri eğri büğrüdür ama fonksiyonlarını yerine getiriler.

Kimi insanlar kalın çöpler gibi bekleneni yerine getiremezler. Kendi kendilerini yok ederler giderler.


Kimi insanlar vardır, lambanın fitilini yakarlar, kendileri gitse de ışığı kalır. Eğri ve kırık çöpler gibi özürlü insanlar vardır. Onları şekilleriyle değil, işlevleriyle değerlendirmeliyiz.


Kutu da yaşanılan toplum gibidir. I
Islak bir kutudaki kibritleri uğraşsan da yakamazsın. Demek ki toplum insanı etkiliyor. Bazı çöpler de aykırı insanlar gibidir. Her çöp bir yöne bakarken onlar ters dururlar.


Kutu açılınca önce onlar dikkat çeker ve önce onlar yakılır. Aykırılık başa beladır. Bazı çöpler yapışmıştır. “Kanka”lar gibi. Biri yanınca diğeri de zorunlu olarak yanar...


Ama en tehlikelisi kendisiyle birlikte kutuyu yakan çöplerdir. İçinde bulundukları toplumu, aileyi çökertirler.


Acaba bizler hangi tür kibrit çöpüyüz?