2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Marifetullah

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 42.870, Level: 100
    Points: 42.870, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 4,9%
    Overall activity: 4,9%
    Achievements
    Zümrüt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Yer
    ıstanbul rize
    Mesajlar
    7.510
    Points
    42.870
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    24

    Standart Marifetullah

    Marifet, Allahu Zülcelal'i tanımak, başka bir deyişle, Kalbinde Allahu Zülcelal'den başka hiçbir şey bulundurmamaktır. Çünkü Allahu Zülcelal Ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;

    '...De ki, Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olmak üzere getirdiği ve sizinde parça-parça kağıtlar haline koyup, fakat çoğunu gizlediğiniz o kitabı kim indirdi.'(En'am;91)

    Allahu Zülcelal Başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

    'Ey müminler! Allah ve Peygamber, sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'ın kişi ile onun kalbi arasına girdiği ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin.'(Enfal;24)

    Allahu Zülcelal ayet-i kerimelerde buyurduğu gibi, bizlere kendisini tanımamızı ve bilmemizi emretmiştir. Hz. Abbas (r.a)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (a.s.v) şöyle buyurmuştur;

    'Kim, Rabbimin Allah olmasına, dinimin islam olmasına ve peygamberimin Muhammed (a.s.v) olmasına razıyım derse, Allah'ın rızası ona hak olur.'(Tirmizi)

    Allahu Zülcelal'in rızası, insanın kalbinde iman lezzetinin meydana gelmesine sebeb olur. Bu lezzet de Allahu Zülcelal'i tanımaya sebeb olur. Allahu Zülcelal'i tanımak bir nur'dur. Allahu Zülcelal bu nuru sevdiği kullarının kalbine koyar. Bu nur'dan daha azim hiçbir şey yoktur.

    Marifet ehli Allah ile beraberdir. Onlar Allah'ı anarak yaşar, Allah'ı anarak ölür ve Allah'ı anarak Allah'a ulaşır. Şüphesiz insanlar arasına karışmak, bu gibileri zikir ve fikirden alıkor. Bu gibiler hakkında uzlet daha evladır. Bunun için Hz. Peygamber (a.s.v) ilk zamanlarında insanlardan ayrılır. Ve hira mağarasıda gider ve orada uzlete çekilirdi. Bu saye de peygamberlik nuru kendisinde kuvvetlendi de, insanlar arasına katılmak onu Allah'tan men etmedi. O, bedeni ile insanlar arasında iken, kalbi ile Allah'a yönelmişti. Hatta insanlar onun en çok sevdiği kimsenin Hz. Ebu Bekir (r.a) olduğunu sanmışlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.v) yalnız Allah'a bağlandığını ve kalbinde Asıl O'nun sevgisi bulunduğunu bildirmek üzere;

    'Eğer bir dost ve sevgili edinseydim, Ebu Bekri dost edinirdim, fakat sizin arkadaşınız Allah'ın halili ve dostudur.'

    Peki Marifetin hakikatı nedir?


    Marifetin hakikati; Kalbin Allahu Zülcelal ile ihya olmasıdır. Nasıl bir kişinin nefsi ölürse, dünyadan uzak olur diyorsak, bununla beraber kişinin kalbi de ölünce Rabbinden uzak olmuş olur. İnsan Rabbinden uzak kalmamak için, kalbin Allahu Zülcelal'i tanıması ve O'nunla ihya olması lazımdır. Çünkü Allahu Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;

    'Hiç ölü iken diriltip, ona insanlar arasında yürüyebileceği bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklara dalmış ve bir türlü çıkamayan kimse ile bir olur mu?'(En'am;122)

    Kim Allahu Zülcelal'i tanırsa, O'ndan başkasını kendisine dost olarak seçmez. Demekki biz Allahu Zülcelal'i hakkıyla tanımadığımız için kendimize başka başka dostlar seçiyoruz. Çünkü bazı Evliyalar şöyle buyurmuşlardır;

    'Allahu Teala'dan başka herşeyden tamamıyla alakasını kesip, sadece Allahu Zülcelal ile beraber olmaya sabredebilen bir kalp sahibi dünyadan, mahlukattan, nefsinin arzu ve isteklerinden tamamen uzaklaşır. Rabbinden başka hiçbir şeyle meşgul olmaz ve O'ndan başkasına güvenmez.'

    Anlatıldığına göre, Üveysi Karani (r.a) otururken Herm bin Hayyan (rh.a) yanına geldi. Üveysi karani yanına gelmesinin hikmetini kendisinden sorduğunda, Herm bin Hayyan; 'Seninle dostluk bağları kurmak için geldim.' der. Bunun üzerine Üveysi Karani;
    'Allah'ı bilen hiçbir kimsenin, başkası ile dostluk ettiğini görmedim.' diye cevap verir.

    Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s.v) şöyle buyurmuştur;
    'Allahu Teala kullarını karanlıkta yaratmış ve onların üzerine kendi nurlarından bir nur atmıştır. O nur kime isabet ederse, o kişi hidayet bulur. Kime de isabet etmezse o kişi delalette kalır.'(Tirmizi)

    Buna işaret olarak Allahu Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
    'Allah, göklerin ve yerin nurudur... Allah, dilediğini kendi nuruna yöneltir.' (Nur;35)

    Mecnun Misali Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama.
    Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil Mevlâ’dır Hep…

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 42.870, Level: 100
    Points: 42.870, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 4,9%
    Overall activity: 4,9%
    Achievements
    Zümrüt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Yer
    ıstanbul rize
    Mesajlar
    7.510
    Points
    42.870
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    24

    Standart Cevap: Marifetullah

    Marifet ne ile elde edilir;

    Yahya bin Muaz (rh.a);
    'Marifet, kalbi Allah'a yaklaştırmak, ruhla habibi murakabe etmektir' demiştir.
    Marifeti elde etmek çok mühim olduğu için herkesin bunu araması lazımdır. Madem ki Yahya bin Muaz (rh.a) böyle demiştir. Bizlerde onun gibi yapalım. Belki Allahu Zülcelal'in marifetini onunla elde edebiliriz. Kalbi Allah'a yakınlaştırmanın manası şudur ki, insan kalbini manevi olarak, Allahu Zülcelal ile kalbin arasında bir perde bırakmamak suretiyle O'nun nuruna girmiş gibi olmaktır. Ruhla O'nu murakabe etmek ve O'nunla huzurlu olmak gerekir. Allahu Zülcelal kullarına daima muttalidir. Onun için insan bir et parçası gibi kendisini O'nun önünde bulundurmalıdır. Bu iki şeye kim devam ederse inşaallahu Teala Allahu Zülcelal'in marifetini elde etmiş olur.

    Allahu Zülcelal, Davud (a.s)a;
    'Ey Davud! Beni ve nefsini tanı' diye vahyetti. Davud (a.s) bir müddet tefekkür ettikten sonra;
    'Ya İlahi! Ben seni ferdiyyetle, vahdaniyyetle ve kudretle tanıdım. Nefsimi de, fena ve acziyyetle tanıdım.' diye cevap verince, Allahu Zülcelal;
    'Sen şimdi beni tanıdın.' buyurmuştur.

    Demek ki insan Allahu Zülcelal'i vahdaniyyet, kudret ve azametle, kendisini de acziyyetle tanır ve inanırsa, Allahu Zülcelal'i tanımış olur. Bazı ulemalar şöyle demişlerdir;

    Marifet iki kısımdır

    Birincisi:
    Nimeti Allahu Zülcelal'den bilmektir. Çünkü Allahu Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
    'Sizde nimet olarak her ne varsa hepsi Allah'tandır.' İnsan, üzerinde bulunan nimetleri Allahu Zülcelal'den bilirse, nimetin şükrünü yapar. Ve bununla üzerindeki nimetler daha da fazlalaşır. Çünkü Allahu Zülcelal başka bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;

    'Andolsun ki şükrederseniz, size nimetimi artırırım.' (İbrahim;7)

    İkincisi: Nimeti değil, nimeti vereni görmektir. İnsan böyle yaparsa, Allahu Zülcelal'e karşı aşkı ve muhabbeti artar. Ve Allahu Zülcelal'in hakkını daha iyi bir şekilde yerine getirmek için gayret gösterir. Bu hususta Allahu Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

    'Ey Peygamber! Allah, sana ve arkandan gelen müminlere yeter.' (Enfal;64)

    Allahu Zülcelal, başka bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;

    '...De ki, Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na dayanmaktayım ve O, o büyük arşın sahibidir'(Tevbe;129)

    Marifet ağacı, padişahın sarayının bahçesindeki ağaç gibidir. Nasıl padişahın sarayının bahçesindeki ağaç güzel meyveler verir, dalları ve çiçekleri çok güzeldir, padişah onun bu güzelliğine bakarak bir ferahlık duyar ve onun bütün bakımını yapar, dibindeki zararlı otları temizleyip onu bütün afetlerden muhafaza ederse, mümin kulun kalbi de Allahu Zülcelal'in bahçesi gibidir. Marifet ağacını mümin kulunun kalbine eker. Kendi keremi ile ona bakar ve her bir saatte rahmet hazinesinden ona rahmet eder.

    Demek ki, Arif olan kimse kalbi, ruhu ve sırrıyla o marifet ağacının gölgesinde dolaşır. Onun güzel kokularını koklar. Onun etrafında dönmeye devam ettiği müddetçe, onun meyvelerini yemek için bir arzu duyar. Hürmet ve edeble elini uzatıp o meyvelerden koparıp iştiyak ağzıyla yer. Daha sonra himmet kanadıyla Allahu Zülcelal'e doğru uçup Hak'tan başka bir şey düşünmeyip, sadece Allahu Zülcelal'i düşünme halini elde eder.
    Yani Marifet; İnsanın Allahu Zülcelal'den başka herşeyden ilgisinin kesilip, yalnız O'na dönmesi halidir.

    İki haslet vardır ki,bunlar Allahu Zülcelal'e gidiş yollarını kolaylaştırırlar. Bunlardan birincisi ilim, diğeri ise sevgidir. Bir kimse neyi severse, ondan başkasına kör ve sağır olur.

    Manevi yönden olgunlaşan insan için Allah'ı bilmek, O'nun cemalini mutalaa etmek ve ilahi umurun esrarına erişmek, zevklerin en büyüğüdür. Bazı Marifet ehli zatlar şöyle demişlerdir;
    'Gerçek Marifet, insanın her şeydeki zenginliğini bir tarafa bırakıp, Allahu Zülcelal ile beraber olmanın zenginliğine ermektir.'

    Ebu Hasan-ı Şazeli şöyle anlatmıştır;
    'Bir hastalıktan dolayı rahatsızdım. Rüyamda Hz. Peygamber (a.s.v)'i gördüm. Bana;
    'Ey Hasan! Elbiseni pis olmaktan koru. Onu temiz tut ve aldığın her nefeste Allahu Zülcelal'in lütuf ve keremiyle temizle ve yenile.' buyurdu, ben;
    'Ya Resulallah! Benim elbisem nedir?' diye sordum. Bunun üzerine bana;
    'Allahu Zülcelal sana ilk önce Marifet elbisesini, daha sonra muhabbet, tevhid, iman ve islam elbiselerini giydirdi. Kim Allahu Zülcelal'i marifet sırrı ile bilirse, O'ndan başka herşey onun yanında basitleşir. Kim Allahu Zülcelal'i, O'na layık olan muhabbetle severse, O'ndan başka herşey o kimse için değersizleşir. Kim O'nu tevhid ederse, hiçbir şeyi O'na ortak koşamaz. Allahu Zülcelal'e gerçekten iman eden kimse, her tehlikeden emin olur. Kim O'nun rızasını kazanmak için İslam olur ve O'na teslim olursa az günah işler. Eğer günah işlerse hemen tevbe eder. Kim de O'na tevbe ederse mutlaka tevbesi kabul edilir.' buyurdu.
    O zaman anladım ki;
    'Ey örtüye bürünen habibim! Kalk , celalimin tecellilerine karşı kullarımı uyar. Rabbini tekbir ile yücelt. Giydiklerini de temiz tut.'(Müzemmil;1-2-3-4) ayetlerinin manası bu imiş...

    Öyle ise marifeti taleb eden kimseler, Allahu Zülcelal'in kuvvet ve kudretine karşı bilgili olmaları, haram olan şeylere dalmadan, helal olan şeylere de gönüllerini kaptırmadan rızık hususunda Allahu Zülcelal'den dilediklerini istemelidirler. Allahu Zülcelal'e yakınlık kazanarak taat ve ibadette bulunmalıdırlar. İnsanlara daima nasihat etmeli ve emanete ihanet edenlerden olmamalıdır ki, taleb ettikleri şeyi elde edebilsinler.

    MARİFET EHLİ ÜÇ KISIMDIR

    Hasan-ı Basri (k.s) şöyle demiştir;
    'Marifet ehli üç kısımdır.

    Birinci kısım; bir kimse ibadetle karşılaştığı zaman o ibadeti öyle kucaklar ki eti ve kanı sanki o ibadete karışır. Kalbinden her şeyi boşaltır. Allahu Teala'nın kendisine razık (rızık veren) olduğunu bilir ve bundan emin olur. Gökyüzünü kendisine çatı, yeryüzünü ise taban yapar. Rahat etmemiş, kötü sabahlamış olmasına hiç aldırmaz. Bu kısımdan olanlar antika misalidir. Yani yok gibidirler.

    İkinci kısım; birinci kısımda anlatıldığı gibi sabırlı değildirler. Ayakta durmak için helal bir lokma, örtünmek için bir elbise, barınmak için bir ev ve iffetlerini korumak için bir eş temin ederler. Ancak Allahu Zülcelal'den çok korkarlar ve O'nun rahmetini umut ederler. Bunlar güzel bir yolun üzerindedirler.

    Üçüncü kısım; Diliyle Allahu Zülcelal'i tasdik ederler. Fakat öyle köşkler, binekler ve hizmetçiler elde ederler ki, eğer Allahu Zülcelal rahmet etmezse bunlara ahiretten bir pay yoktur.'

    Kişinin saadeti ilim ve marifet iledir. Binaenaleyh, mesud olmakda da herkes bir değildir. Nasıl ki parası olan, zengin ve fakat hazineleri olan daha da zengin ise, saadette de hüküm böyledir. Malın azlığı ve çokluğu ile, zenginlik azalıp çoğaldığı gibi, saidlerin dereceleri de iman ve marifetleri nisbetinde birbirinden farklı olur. Marifetler nurlardır. Müminler bu marifet nurları ile Allahu Teala'ya yaklaşırlar. Nitekim Allahu Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur:

    'Onların nurları önlerinde sağlarında parlar.'(Hadid:12)

    Şöyle rivayet olmuştur:
    'Bazılarına dağlar gibi nur verilir. Bazılarına daha küçük, derken en az ve en son kendisine nur verilen kişinin ayaklarının baş parmaklarına bazan yanan bazan sönen ışık verilir. Işık yandığı zaman adımını atar, söndüğü zaman bekler.
    Sırat köprüsünü geçmeleri herkesin nuruna bağlıdır. Kimisi göz açıp kapatıncaya kadar, kimisi şimşek, kimisi bulut, kimisi yıldız kayması, kimisi koşu meydanında seğirten at gibi, sırad köprüsünü geçerler. Yalnız baş parmaklarına ışık verilen adam yüz üstü sürünür, elleri ve ayakları kayar, öbür eliyle yapışır, bazen bir ayağı kayar, diğer ayağı ile yapışır. Sağdan soldan ateş kendisini haşlar, derken sürüne sürüne kurtulur.' (Taberani)

    Marifet bir yemek gibidir. Allahu Zülcelal bu yemeği istediği kullarına yedirir. Allahu Zülcelal'in bu marifet yemeğini yedirdiği kimselerden bazıları ondan sadece az bir şey alır, bazıları biraz daha fazla, bazıları kendilerine yetecek miktar da, bazıları ise tam doyuncaya kadar yer.

    Rivayete göre, kıyamet gününde bir münadi;
    'La ilahe illallah ehli olan ve kalbinde hardal tanesi kadar ihsan bulunanlar ateşten çıksınlar.' diye çağırır.

    İhsan; Allahu Zülcelal'i görüyormuş gibi ibadet etmektir. Lakin sen O'nu görmüyorsan da muhakkak o seni görür.
    İhsan, marifetin hakikatıdır. Allahu Zülcelal böyle olan kimseler için şöyle buyurur;
    'Sizler benim hak kullarımsınız. Sizin bana olan şevkiniz arttı, benimde size olan şevkim arttı. Selam sizin üzerinize olsun. Ben sizin habibinizim. İzzetime yemin ederim ki, ben cenneti sizin için yarattım. Bu gün size istediğiniz herşey vardır.'

    Marifet ehli olan kişi, cennete müstehak olmak için veya cehennemden muhafaza olmak için değil de, yalnızca Allahu Zülcelal'in zatına aşık olduğu için ibadet eder.
    Rivayet edildiğine göre, Malik bin Dinar (rh.a) ve Sabit el-Benani (rh.a), Rabia-i Adeviyye (rh.a)'nin ziyaretine gitmişlerdi. Rabia-i Adeviyye (rh.a) Malik bin Dinar (rh.a)'a; 'Ey Malik! Sen ne için ibadet ediyorsun?'1; diye sordu. Malik bin Dinar (rh.a); 'Cennet nimetlerine müstehak olabilmek için.' dedi. Bu sefer Sabit el-Benani (rh.a)'ye ; 'Ey Sabit! Sen ne için ibadet ediyorsun?' diye sordu. Sabit el-Benani (k.s); 'Cehennemden muhafaza olabilmek için.' diye cevap verdi. Onlar böyle söyleyince, Rabia-i Adeviyye (rh.a), Malik bin Dinar (rh.a)'a dönerek; 'Sen kötü bir işci gibisin. Yalnızca ücretinin karşılığı için ibadet ediyorsun' dedi. Sabit el-Benani (rh.a)'ye de; 'Sen de kötü bir köle gibisin. Efendinin sana vurmasından korktuğun için ibadet ediyorsun.' dedi. Rabia-i Adeviyye (rh.a) böyle söyleyince, onlar da; 'Peki sen ne için ibadet ediyorsun?' diye sordular. Rabia-i Adeviyye (rh.a); 'Ben Allahu Teala'yı sevdiğim ve O'nun zatına aşık olduğum için ibadet yapıyorum.' diye cevap verdi.

    Bu söylenenlerden anlaşıldığına göre Allahu Zülcelal'i zatı ve sfatları ile hakkıyla tanımak, ona aşık olmak ve sevgi beslemek islam dininde çok kıymetlidir. Marifeti elde eden kimse dünyada huzur bulduğu gibi ahirette de büyük bir zafer elde edecektir. Bu marifeti elde edebilmek için ona ulaştırabilecek bütün esbablara başvurmak gerekir.

    Mecnun Misali Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama.
    Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil Mevlâ’dır Hep…

Benzer Konular

  1. Marifetullah
    By BaRLa in forum Bediüzzaman, Çalışmaları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.06.09, 16:27
  2. Risale-i nur'da marifetullah yolları
    By BaRLa in forum Bediüzzaman, Çalışmaları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.06.09, 14:29
  3. Marifetullah ne demektir?
    By SiLa in forum İslami Konular Ve Kaynaklar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08.11.08, 09:34

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •