Halil Rıfat Paşademiş ki: “Gidemediğin yer senin değildir.” Bu sözü
sadece Karayolları Teşkilatı benimsemiş ve kullanmıştır.Oysaki bu manadan daha önemlisi
manevî yolları açan şu gerçektir:
Giremediğin Gönül Senin Değildir!
Gideceğimiz yerler sadece maddîşeklî olanlar değildir. Asıl manevî olanlardır. Manen gideceği yere varamayanlar
maddeten hiç varamazlar. Gideceği yeri
iç dünyasına kodlayamamış olan
hedefine asla ulaşamaz.
Hatta manen gideceği yeri olmayanlarınmaddeten de gidecekleri yeri olmaz; hiç olmaz. En hızlı vasıtalar
en sağlam araçlar onları hiç bir yere götüremez.
Çünkü manevî hedeflerini kaybedenlermaddî hedeflerini de yitirirler. Gidecekleri yer kalmaz. Onlar gitmezler
götürülürler. Hatta sadece sürüklenirler.
Bu sebepleen acınacak insanlar
araçsızlık yüzünden yolda kalanlar değil
araçları olup da gidecekleri yeri olmayanlardır.
Gitmekgövdeye değil
gönüledir.
Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanızvarışınız da boşunadır.
O zamangittiğiniz yere ulaşamazsınız
sadece varmış olursunuz.
Varmış olmak vuslata ermiş olmak değildir.
Vuslatgönüle varmaktır. Sevgi dolu bir gönüle ulaşmaktır. Vuslat gönül işi olduğu için
varmak da gövdeyle olmaz
gönülle başarılır. Bu sebeple
gönül varışlarının vasıtaya ve maddeye ihtiyacı olmaz. Biri kuzeyde
diğeri güneyde iken de
bir ve beraber olabilirler. Mesafeler
birliğe
buluşmaya
kavuşmaya asla engel olamaz. Bir olan gönüllerin arasına kilometreler giremez; en uzak gurbet bile ayıramaz onları
unutturamaz. Asıl mesafe
asıl uzaklık
yanı başındakini unutturanıdır. “Dizimin dibindeki
Yemen’de; Yemen’deki de dizimin dibindedir”der Mevlânâ Hz.leri. Göremediğin gönülden ırak olursun. Gönül görmek diye bir çaba var mı hayatımızda? Giremediğin gönüle eremezsin. Hiç olmazsa
yanı başınızdakilerin gönüllerinde misiniz? Yanı başınızdakiler gönlünüzde mi? Aynı dili konuşanlar değil
aynı gönlü paylaşanlar anlaşırlar.
Büyük bir üzüntüyle ifade edeyim kiaynı evde yaşadığı halde
ayrı olanlar vardır. Çünkü yakınlık manevî varlığımızla sağlanır. Gövdelerin yakınlığı ile gerçek yakınlık yakalanamaz. Kafa ve kalp uyuşması
insanı yakından daha yakın eder
hatta tekleştirir. Böylesine bir ve beraber olmuşları
hiçbir şey ayıramaz.
Hiç bir mesafe aralarına giremez.
Gönül ne kahve isterne kahvehane
Gönül sohbet isterkahve bahane...
Can Yücel bir şiirindebizi birbirimizden ayıran mesafeyi şöyle açıklıyor:
En uzak mesafe ne Afrika’dır
Ne Çin
Ne Hindistan
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri Işıldayan…
En uzak mesafe İki kafa arasındaki Mesafedir
Birbirini Anlamayan…
***
Özelliklehanımların bir hususa çok dikkat etmeleri gerekir. Sevgi ve şefkat kahramanı oluşları
hanımları samimiyette ve saflıkta derinleştiriyor. Bu sebeple de kolay aldatılıyorlar
çabuk atlatılıyorlar. Mesela
Bey’i sabahleyin onu kırıp gitmiştir. Akşam elinde bir kırmızı gül ile döndüğünde
mesele halloluyor. Bu bir Avrupa kolaycılığıdır
işi basitleştirmektir ve biraz da maddeciliktir. Bu yüzden de
Batılı psikologlar
hanımların bu saflığını kullanmayı çok tavsiye ederler. Özetle derler ki
“Karınızı kırdıysanız zararı yok; onların saf ve zayıf taraflarını kullanıp durumu düzeltebilirsiniz. Mesela kırmızı güle dayanamazlar.” Hanımefendiler
dikkat edin
eğer eşiniz gönlünü bir gül haline getiremediyse
elindeki gülü ciddiye almayınız. Önce gönlünü gülleştirsin
sonra da eline gül alsın. Ancak o zaman
gönlünün temsilcisi olarak gül işe yarar ve anlam kazanır. Yoksa gönlü gülleşmemiş adamın elinde gül
ne kadar da anlamsız ve iğreti durur... Ama gül
hiç bir zaman
duygusal derinliği ziyade olan hanımları kandırmaya yönelik bir fonksiyon icra etmemelidir. Bu durum güle layık görülmemelidir. Çünkü o Muhabbet-i Resûlullah’ın (s.a.v.) temsilcisidir. “Madem çaresi bu kadar kolay
bir dahaki sefere de
rahatlıkla kırabilirim.” deme cesaretini vermemelidir. “Bütün mesele bir gül ise
işim kolay” diye düşünüyor adam
kırmamaya dikkat etmiyor. Peki
ben bunu nereden biliyorum? Bana bunu beyler anlatıyorlar
sanki önemli bir marifetmiş gibi
hem de ballandıra ballandıra açıklıyorlar: Hocam
“Bizde kavga uzun sürmez. Her şey bir kırmızı gülün ucundadır. Hemen sorunu çözerim.” diyorlar... Her şey bir kırmızı gül kadar ucuz ve kolay olmamalı. Her şey
bin bir emekle
sevgisi bereketlendirilmiş bir gönülle halledilmelidir. Yüreğin
sevginin renkleriyle bin bir çeşit yediveren güle döndüyse
varsın elinde bir gül bulunmasın.
Gül müsün kardeşimelin gülsüz de olur.
Gönlün gülleşmişseo yeter bana.
Geldiğin yer gülüyorsa
Seni gören gönül eğer
Gülistana dönüyorsa
Ne mutlu sana...
Sen gül olmuşsangülden sana ne?
Bırak o kalsın dalında…
Üstelik gülleşmiş gönlün dikeni de yoktur.
Ne batarne kanatır
Hep cana can katar…
Hep mutluluk ve huzur sunar…
Vehbi Vakkasoğlu..